• Sonuç bulunamadı

2.2. Destinasyonların Planlanması ve Yönetimi

2.2.4. Türkiye Kıyılarının Yönetimi ve Yapılan Kalkınma Planlarının

Ülke nüfusunun yaklaşık yarısının kıyı bölgelerde toplanması, mevsimsel gerçekleşen turizm etkinlikleri, kıyılarda plansızca çoğalan ikincil konutlar, sahip olunan nüfus ve ekonomik etkinlik yoğunluğundan dolayı hem kıyı bölgelere hem de doğal yapılara has sorunlar ve kıyı kentlerin kimliklerini kaybetmesi gibi pek çok etken ülkemiz kıyılarında bulunan turistik destinasyonlar üzerinde baskı yapmakta ve turizm gelişimlerini olumsuz etkilemektedir (Duru, 2003;181; Alpaslan ve Ortaçeşme, 2009). Ortaya çıkan çevresel, sosyal ve ekonomik anlamda karşılaşılan tüm sorunlar kıyı destinasyonların stratejik anlamda turistik planlama ve yönetilmeleri hususunu gündeme getirmiştir.

Türkiye turizminin planlanması ve geliştirilmesi amacıyla I. Kalkınma Planı döneminden (1963) itibaren toplamda on farklı kalkınma planı dönemi gerçekleşmiş ve her bir plan çerçevesinde turizm hedeflerine dönük stratejiler belirlenmiş, uygulamalar yapılmıştır. Bu planlar içinde yapılan 1963 I. Kalkınma Planı ile 1983 yılı arasındaki süre, devletin turizmin gelişimi için şartları oluşturup öncülük ettigi dönem, 1983 yılından itibaren ise “serbestleşme” dönemi olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de turizm sektörünün geliştirilmesine yönelik en detaylı düzenleme 1982’de çıkartılan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası’yla olmuştur. 1963-1983 yılları arasında hazırlanan ilk dört planda Türk turizmi sadece kitle turizme odaklanmıştır denilebilir. Daha açık bir ifadeyle turistik tesislerin ve kapasitelerin artırılması, turistik yatırımlara önem verilmesi, belli yörelerde yoğunlaştırılması, yatırımlara saglanacak teşvik ve tedbirler, yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi, işletmeci ve çalışanlara getirilecek kolaylıklar gibi birçok hedef ve politika kitle turizmine uygun ve kitle turizminin gelişimine yönelik olmuştur

(Gülbahar, 2009). Ancak her ne kadar daha önceki dönemlerde turizm gelişim potansiyeli olan kıyılarda fiziki planlama ve altyapı çalışmaları yapılmış olmasına, teşvik kredileri sağlanmasına ve yapılaşmanın artış göstermesine rağmen 1980-1990 dönemi süresince kıyı turizminde yatak kapasitesi çok düşük kalmıştır. Bu konuda imkanlar 1982 tarihli Turizm Teşvik Kanunu ile sağlanmıştır. Bu yasayla beraber turizm bölge, alan ve merkezlerinde kamuya ait arazi ve ormanların bakanlığa tahsis edilmesi, bu alanların yerli ve yabancı yatırımcılara bakanlık aracılığıyla tahsisi ya da 49 yıllığına kiraya verilmesi yatırımcılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bir diğer olanaksa, Turizm Bankası’nca yatırımcılara turizmde gelişim bölgesi ilan edilen öncelikli yöreler kapsamında sağladığı kredi olanakları olmuştur. Bu sebeple I. derecede öncelikli yöreler kapsamında bulunan Muğla ve Antalya kıyıları bu kapsamda yatırımcıların yoğun olarak ilgisine maruz kalmış 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri açılarak kitle turizmin hizmetine sunulmuştur (Doğaner, 2001: 31; Kalkınma Bakanlığı, 2014: 13).

1985-1989 yıllarını kapsayan Beşinci Kalkınma planında turizm hedefleri ülkenin doğal, tarihi ve kültürel kaynaklarının turizm amacıyla değerlendirilmesi, doğal ve çevre değerlerinin turizm amaçlı kullanımı doğrultusunda belirlenmiştir (Kozak, 2012:131). Sonuç olarak 1980’lerin sonları itibariyle bozulmamış doğal güzellikleri, sahilleri, düşük fiyatlı tatil olanaklarıyla kitle turizmine ve paket turların düzenlenmesine uygun bir turistik yer olarak tanıtılan ülkemizde yabancı yatırımlar yoğun olarak özendirilmiştir. Neticede sosyal, ekonomik ve teknolojik bakımdan yeterli bir altyapıya sahip olmadıgı halde, gözde bir destinasyon haline gelen ülkemizde hızla artan turist sayısı nedeniyle, ön araştırma ve planlama yapılmadan konaklama işletmeleri ve destek üniteleri ardı ardına hizmete sunulmustur. Bu da ülkemize bozuk planlı, düşük kaliteli turizm bölgelerinin oluşmasına neden olmuştur (Gülbahar, 2009).

Bir sonraki plan dönemi olan Altıncı Kalkınma Planında (1990-1994), turizm alt ve üst yapısının nitelik ile niceliğinin yükseltilmesi, mevcut tesislerde doluluk oranlarını artırılması, alternatif turizm türlerinin geliştirilerek turizm faaliyetlerinin tüm yıla yayılmasının sağlanması ve kültür ve tabiat mirası değerlerinin korunması

hedeflenmiştir. Ayrıca charter taşımacılığının geliştirilmesi ve yerli seyahat acentalarının tur operatörlüğüne teşvik edilmesi, küçük kapasiteli tesis ve aile işletmeciliğinin teşvik edilmesi de bu plan kapsamında tutulmuştur. Tüm bu hedefler doğrultusunda teşvik politikalarının geliştirilmesi, yatırım, plan ve uygulamaların bu çerçevede olması amaçlanmıştır (DPT, 1989: 281). Ancak altıncı plan döneminde yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, Akdeniz çanağında bulunan rakip ülkelerle kıyaslandıgında teknik altyapı, turizm eğitimi, tur operatörlügü, seyahat acentalığı, tanıtım ve pazarlama, yatak kapasitesi, ulaştırma gibi çok önemli konularda eksiklikler giderilememiştir. Finansal sorunlar nedeniyle, bazı bölgesel projeler istenilen seviyelere ulaşamamıştır. Yat limanlarının yetersizliği ve inşaatlarının tamamlanamaması yanında, turizmin çeşitlendirilememesi önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Gülbahar, 2009).

Yedinci Plan’da (1996 - 2000) ise, çoğunlukla deniz - kum - güneş kaynaklarına bağlı kitle turizme ek olarak, alternatif turizm çeşitlerinin geliştirilmesinin devam edilmesi, tanıtım ve pazarlama çalışmalarının teşvik edilmesi, turizmin mevsimsel ve coğrafi dağılımının iyileştirilmesi ve küçük ölçekli işletmelerin geliştirilmesi amaçlanmış ve uzun süreli kaynak sorunu oluşturan konaklama yatırımlarının yavaşlatılmasına karar verilmiştir (Akça, 2016: 4).

Benzer şekilde, 2001 - 2005 yıllarını içine alan Sekizinci Kalkınma Planı ile 2007 - 2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Planlarında da değişen turist yapısı, turistik talep ve eğilimler doğrultusunda Beşinci Plan’ın dan itibaren sözü edilen alternatif turizm türlerinin özendirilmesinin devam edilmesi, yapılacak yatırımların ise bu kapsam çerçevesinde doğal, tarihsel, çevreyi koruyucu ve geliştirici bir şekilde yapılandırılması hedeflenmiştir. 2007 - 2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında diğer planlara ek olarak ülkenin rekabet üstünlüğü bulunan sağlık, termal ve kış turizminin geliştirilmesi ve yatırım kolaylıklarının sağlanması yer almaktadır (Gülbahar, 2009).

2014 - 2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı kapsamında genel turizm amaçları; turist sayısının ve turizm gelirlerinin arttırılması, turistik hizmet kalitesinin artırılması, turistik pazarlama kanallarının genişletilmesi ve rekabet üstünlüğü olan

alternatif turizm çeşitlerine önem verilmesi olarak belirlenmiştir. Bu amaçlar kapsamında; bölgeler arası gelir ve gelişmişlik farklarının azaltılması, nicel hedefler yerine turizmin niteliğinin yükseltimesi ve ülkenin uluslararası turizm pazar payının arttırılması için turistik talep yaratılmasını hedefleyen politikalar belirlenmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2014: 41).

Küresel ekonomik kriz, doğal afetler ve salgın hastalıklar gibi dünyada 2008 yılının ikinci yarısından sonra yaşanan krizler diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de nispeten hissedilmiş ve turizm gelirleri tahmin edilen seviyelerin altında kalmıştır. Türkiye her ne kadar yabancı turist sayısı ve turizm gelirleri açısından ilk 10 içinde yer aldığı görülse de yüksek harcama gücüne sahip hedef kitleye henüz ulaşılamamış ve turist başına harcama seviyesi hususu bir sorun olmaya devam etmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2014: 20). Resmi kaynaklardan elde edilen bilgiler Türkiye turizminde yaşanan sorunların temelinde şu sorunların olduğuna dikkat çekmektedir:

 1990’lı yılların başından itibaren uygulanan tanıtım kampanyalarına rağmen ülkenin turizm imajında bir bütünlük sağlanamamış olması (Müslüman bir Orta Doğu/Arap ülkesinden deniz-güneş-kum üçlüsüne uzanan karma imaj),

 Ürün ve hizmet kalitesinde üstünlük, turizm ürününün planlanması ve pazarlanması hususlarında yaratıcı yaklaşım ve uygulamaların yerleştirilememiş olması,

 Konaklama yatırımların belgelendirilmesinde, tüketici profili ve uzun vadede tüketici profilindeki değişikliklerin yeterince dikkate alınmaması,

 Turizmde karar sürecine katılımın genişletilmesi hususunda yeterince hassasiyet gösterilmemesi,

 Yatırımlarda, yürürlükteki turizm odaklı gelişme planlarına aykırı davranılması,

 Küçük işletmelere uygun ortam yaratılması için önlemlerin yetersiz kalması,

 Özel sektörün tanıtım faaliyetlerinin finansmanına katılma düzeyinin yetersiz oluşu,

 Son yıllarda yaşanan yatak kapasitesindeki hızlı artış ve önemli gelişmelere rağmen, teknik altyapı eksikliklerinin devam ediyor oluşu,

 “Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı” projesinin uygulanmasında yaşanan aksaklıklar yüzünden turizm bölgelerinin kentleşmesi ve fiziksel çevrelerinin bozulmasının önüne geçilememesi,

 İkincil konutların pazarlanmasına ilişkin yeni ve etkili düzenlemelerin olmayışı,

 Konaklama kapasitesinin turizm türlerine ve bölgelere dağılımında dengesizlik,

 Turizm hareketlerinin mevsimlere dağılışının dengesizliği (Kalkınma Bakanlığı, 2014: 22).