• Sonuç bulunamadı

Türkiye’ye Etkileri

1.3. Doktrinin Etkileri

1.3.1. Türkiye’ye Etkileri

Oliver Kurulu’nun çalışmalarının ardından ve 12 Temmuz 1947 Askeri Yardım Anlaşması’nın imzalanmasından sonra, ABD tarafından Türkiye’ye askeri yardım yapılmaya başlanmıştır. Programda belirtildiği üzere; Türkiye ve Yunanistan’a 400 milyon dolarlık yardım yapılacaktı ve bunun 100 milyon doları, Türkiye’yi kapsıyordu. Türk Ordusunun modernizasyonu için harcanan bu paranın dağılımına göre, 48,5 milyon doları Kara Kuvvetleri, 26,75 milyon doları Hava Kuvvetleri, 14,75 milyon doları Deniz Kuvvetleri, 5 milyon doları yollar ve 5 milyon doları da askeri depolar için harcanacaktı.88

Ayrıca, Türkiye’nin talepleri üzerine, 23 Haziran 1947’de ABD tarafından Türkiye’ye yapılan 100 milyon dolarlık yardımın dışında, 25 milyon dolarlık kredi açılmıştır.89

Truman Doktrini, II. Dünya Savaşı’ndan beri karşılaştığı Sovyet tehdidinden dolayı, ABD’nin yardımını arayan Türkiye’de büyük bir ferahlık yaratmıştır. Doktrinin açıklanmasının ardından Başbakan Recep Peker, gazetecilere verdiği demeçte: İngiltere’nin sırtındaki yükün bir kısmını ABD’ye vermesini anlayışla karşıladığını ve ABD’nin Türkiye’ye yardım etmesinin, Türkiye’yi kuvvetlendirmesinin yanında, dünya barışına da hizmet edeceğini söylemiştir.90

87

M. Emin Değer, Emperyalizmin Tuzaklarındaki Ülke, Oltadaki Balık Türkiye, İstanbul: Otopsi Yayınları, 2004, s. 153.

88 Kocabaş, a.g.e., s. 462.

89 Malkoç, a.g.m., s. 112.

90

25

Doktrin, Türkiye’nin dış politikasında önemli bir dönüm noktası olarak görülebilir. Dönemin hükümeti, doktrini kabul ederek, uzun zamandır uygulanan bloklar arası tarafsızlık politikasından ayrılma şeklinde önemli bir adım atmıştır. Bu politikadan ayrılmasının en önemli sebebi, Sovyet tehdididir. Doktrinden sonra da Türk hükümetleri, her batıya yaklaşmayı düşündüklerinde Sovyet tehdidini öne sürmüşlerdir. Doktrinde ABD’nin Türkiye'ye herhangi bir garanti vermemesinden dolayı Türkiye, 1939 yılında imzalanmış olan Türk-İngiliz ittifak anlaşmasını, olası Sovyet tehdidine karşı tek garanti olarak görmüştür.91

Türkiye, Truman doktrini çerçevesinde gönderilmiş olan savunma malzemeleri için bir ödeme yapmamıştır. Ancak malzemelerin bakımı nedeniyle Türkiye, yıllık 400 milyon lira harcama yapmak zorunda kalmıştır. Bu durum da savunma giderlerinde kısıntı yapmayı planlayan Türkiye'nin, bunu gerçekleştirememesine neden olmuştur. Ayrıca Türkiye, gelen malzemelerin yedek parçalarını da ABD’den karşılamak durumundaydı. Bu parçaları para karşılığı almak zorunda kaldığı için ülke içinde dolar sıkıntısı ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Türkiye, yedek parçaların temini maksadıyla gerekli dövizi karşılayabilmek için, tekrar ABD’den borç veya yardım almak zorunda kalmıştır. Bu da Türkiye’yi yeni bir borç külfeti altına sürüklemiştir.92

ABD’nin askeri yardımı başlatmasından sonra Türkiye hükümeti, yardımın beklendiği kadar yararlı olmadığını görmüş ve bu durumdan hoşnut olmadıklarını ifade etmekten geri durmamıştır. Savaştan önce dış ticaretinin büyük bir kısmını Avrupa ile gerçekleştiren Türkiye, savaştan sonra ihtiyaç duyduğu malları ABD’den karşılamak durumunda kalmıştı. Bu nedenle ABD ile yakın ticari ilişkiler kurmuştu. Ancak Türkiye’nin ihraç ettiği mallar, ithal ettiği malları karşılayamamış bu da ithalat ihracat dengesinde bir açık oluşturmuştur. Bu açığı gidermek adına Türkiye, ABD’den ekonomik yardım alma konusundaki girişimlerine devam etmiştir.93

Türkiye’ye verilmesi öngörülen 100 milyon dolarlık malzemenin tamamının verilip verilmediği meselesi de tartışma konusu olmuş, bu konuda farklı görüşler yer

91 Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye, Batı ve Ortadoğu 1945-1958, İstanbul: Boyut

Yayınları, 1997, s. 51.

92 Güler, a.g.m., s. 218-219.

93

26

almıştır. Bazı kaynaklar, ABD’nin Türkiye'ye göndereceği yardımlarda kesintiye gittiğini öne sürmüştür. Türkiye'ye, yalnızca 69 milyon dolarlık bir malzeme yardımı yapıldığı iddia edilmiştir.94

Bazı kaynaklarda ise ABD’nin Türkiye'ye elindeki eski malları gönderdiği ifade edilmiştir. Örneğin ABD, Türkiye'ye 10 ticaret gemisi satmış bu gemilerin ücretleri Türkiye tarafından karşılanmıştır. ABD gemileri eski olduğundan, tamirat masrafları da Türkiye tarafından karşılanması kararı alınmıştı. Bu nedenle ABD Türkiye'ye değil, bu eski gemilerden ABD’yi kurtarmakla Türkiye ABD’ye yardım etmiş sayılıyordu.95

ABD ile imzalanan Askeri Yardım Anlaşması’nda, yardımın amacı şöyle belirtilmiştir: “Türkiye’nin hürriyetini ve bağımsızlığını korumak için, ihtiyacı olan güvenlik güçlerinin takviyesini sağlamak ve ekonomisinin istikrarını korumak”. Türkiye, bu amaca karşılık olarak, bazı yükümlülükleri almayı kabul etmiştir. Bu durum, şarta bağlı bir yardımın yapılacağının en başından göstergesi olmuştur. Şartların birçoğu, Türkiye tarafından kabul edilmiştir. Türkiye, kısa vadede çözüm üretebilmek adına, uzun vadede kendini ABD’ye bağımlı hale getirmiştir. Ülke savunma sanayisini ihmal etmiştir. Bu yardımlar Türkiye’yi hazırcılığa sürüklemiştir.96

4 Ekim 1948’de Başkan Truman, yardımın uygulama yılı sonu münasebetiyle kongreye bir rapor vermişti. Raporda, yardımların Türkiye’ye etkilerinden bahsedilmiştir. Rapora göre; yardımlar, Türk askeri idaresinin bütün kollarını güçlendirmiş ve Türk ordusunun modernize edilmesinde etkili olmuştur. Türk kara ve deniz programları hesabına 30 Haziran 1948 itibariyle gönderilen miktar 91 milyon 513 bin 710 dolardır.97

Rapora göre verilen yardımlar tablo olarak şöyle verilebilir:

94 Mehmet Altan, Süperler ve Türkiye: Türkiye’de Amerikan ve Sovyet Yatırımları, İstanbul: Alfa

Yayıncılık Yayınları, 1986, s. 87-88.

95

“Nemenem Yardım”, Malûm Paşa, Yıl 1, (1), 8 Eylül 1947, s. 2.

96 Kalyon, a.g.m., s. 17-18.

97 Kaynaktan alınan bilgide toplam yardımın 75 milyon 250 bin dolar olduğu belirtilmiştir. Ancak yardım miktarları hesaplandığında bu miktarın 91 milyon 513 bin 710 dolar olduğu görülmektedir. Tabloda, hesaplanma sonucu çıkan miktar verilmiştir. Bkz.: Malkoç, a.g.m., s. 115-116.

27

Tablo 1: 30 Haziran 1948 itibariyle yapılan yardımlar.

Hava Kuvvetleri 13.108.278 Muharebe 10.216.845 İstihkâm 4.506.830 Sıhhiye ve erbaşlar 849.930 Topçu 39.755.455 Denizaşırı nakliye 4.686.372 Talim ve Terbiye 2.100.000 Muhtelif 16.290.000 Toplam 91.513.710

Kaynak: Malkoç, a.g.m., s. 115-116.

Tabloda verilen bilgiye göre yapılan tahsisatın büyük bölümü topçu yardımına ayrılmıştır. En düşük tahsisat sıhhiye ve erbaşlara aktarılmıştır. Kara ve deniz kuvvetlerinin yanı sıra hava kuvvetlerine de yardım yapıldığı görülmektedir. Kara ve deniz kuvvetleri hesabına yatırılan tahsisatın % 14,3’ü hava kuvvetlerine ayrılmıştır. Yine aynı tarih itibariyle deniz yardımı şu şekildedir:

Tablo 2: 30 Haziran 1948 itibariyle Deniz yardımı.

Topçu 2.594.763

Gemi tamir ve idame 2.817.852

Verilen gemiler 3.940.568

Muhabere ve elektrik levazımatı 1.153.756

Nakliye, ambalaj vs. 1.167.267

Talim ve terbiye 1.260.622

Toplam 12.934.828

28

Tabloda görüldüğü üzere deniz yardımında da topçu yardımı yüksek bir miktar tutmaktadır. En yüksek tahsisat gemi alımına ayrılmıştır. Böylece iki yardımda toplam miktar 104 milyon 448 bin 538 doları bulmuştur.

Türk basınında Truman’ın planı, genel olarak olumlu karşılanmıştır. Pek çok yazar lehte yazılar kaleme almıştır. 25 Eylül 1947 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki imzasız başyazı “Adios Avrupa”da; “Entrika Yuvası” haline gelmiş olan Avrupa’nın yerine, yeni bir gücün gelmiş olmasından övgüyle bahsedilmiştir. Bu tür yazıların yanında, bazı sol görüşlü yazarlardan doktrine karşı çıkış görülmüşse de etkili olamamışlardır.

ABD kamuoyu da olaylara kendi çerçevesinden yaklaşmıştır. ABD’nin önde gelen gazetecilerinden The New York Herald Tribune’ün yazarı Walter Lippmann’ın yazıları önemlidir. Lippmann’ın 1 Nisan 1947 tarihli bir yazısında, ABD’de Türkiye ve Yunanistan’ın gerçekten yardıma muhtaç oldukları ve demokrasi modeli oluşturdukları için seçilmediklerini ifade etmiş. Yine bu ülkelerin seçilmesinin nedeninin Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik konumları gereği olduğunu belirtmiştir.98

ABD’de, Türkiye’ye ve Yunanistan’a yardım edilmesine muhalif görüşler de mevcuttu. Bu görüşlerden bazıları, Türkiye’nin Yunanistan gibi insan haklarına önem vermeyen otokratik bir rejimle idare edilmekte olduğunu ve ABD yardımlarının bu düzeni sağlamlaştırmış olacağını ileri sürmüşlerdir. Bazı görüşler de Türkiye'yi savaşta tarafsız kalmakla ve Nazilere yardım etmekle suçlamış, bazıları da Ermeni siyasetçilerin lobi faaliyetlerinin etkisi altında kalarak, bu yardımlara karşı çıkmıştır.99

Türkiye’yi yardıma layık görmeyenlerin öne sürmüş olduğu iddialardan en önemlisi, demokratikleşme eksikliğiydi. Ayrıca Türkiye'deki Basın serbestliğinin de geçici olduğu vurgulanıyordu.100

Bu görüşleri çürüten gelişme, Türkiye’de II. Dünya Savaşı sonrası hayata geçirilen çok partili ortama geçiştir. Çok partili hayata geçişin birçok sebebi vardır. Ekonomik olarak ülkenin büyük bir buhranda olması, siyasi olarak oluşan

98 Akalın, a.g.e., s. 219-220.

99 A.g.e., s. 222.

100

29

baskılardan CHP’nin bitkin düşmesi ve sosyal olarak çoğunlukla köylerde yaşayan halkın alınan aşırı vergilerden yakınmaya başlaması önemli etkenlerdir. Bunun yanında çok partili hayata geçiş, ABD yardımlarının sağlanmasında önemli bir köşe taşı olmuştur.101