• Sonuç bulunamadı

Siyasette Marshall Planı

Belgede Marshall planı ekseninde Türkiye (sayfa 153-157)

3.4. Marshall Planı İle 1960-1962 Devreleri Arasında Yapılan Yardımlar

4.1.2. Siyasette Marshall Planı

Türkiye’de çok partili hayata geçişe rağmen dış politikada birlikte hareket etme ilkesine sadık kalınmıştır. Demokrat Parti, daha iktidara gelmeden önce dış politika açısından hükümet ile ortak hareket etme yanlısı olduğunu göstermişti. 22 Aralık 1947 tarihli TBMM oturumunda Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Enis Akaygen’in, şu ifadeleri önemlidir:

489 BCA, BÖKMEK, 030.1.0.0/102.631.6.

490

BCA, BÖKMEK, 030.1.0.0/103.640.2; 1949’da Türkiye'de Ticaret rejiminin düzenlenmesi için bir komisyon toplamıştı. “Ticaret Rejimini Tespit Komisyonu” adındaki bu görüşmelerde, lüks ihtiyaçların sınırlandırılması kararlaştırılmıştı. Ancak daha sonradan ortaya çıkan haberlere bakılacak olursa komisyonun aldığı kararın pek işe yaramadığı görülmektedir. Ticaret Rejimini Tespit Komisyonu için bkz.: “İthalâtın Tahdidi Kararlaştı”, Tan, 13 Nisan 1949, s. 1, 5.

139

Halbuki, millet sinesinde geniş bir ekseriyete dayanan ve mecliste temsil edildiği günden beri Birleşmiş Milletler Cemiyeti mefkûresi içinde memleketimizin ve milletimizin mutlak istiklâlini, hükümranlığını, şeref ve haysiyetini ve bir kelime ile maddi ve manevi bütün varlığını mahfuz tutacak şartları sağlamak ve daha ziyade kuvvetlendirmek yolundaki dış siyasette Hükümetle beraberliğini her vesile ile beyan ve ilân etmiş olan Demokrat Parti, şimdiye kadar kendisinin mevcudiyetinden teami edilircesine, bu açıklamalardan hariç tutulmuş ve bir muhalefet partisinin iç siyaset sahasında olduğu kadar dış siyaset alanında dahi hükümet icraatı cephesinde memleket durumunu bilmediği bir millet hakkı olarak

istemek hakkı olduğu gözönüne alınmamıştır.491

Görüldüğü üzere dış siyasette ortak hareket etmek bu yıllarda ülke politikası haline gelmişti. Marshall Planı konusunda iktidar, muhalefet tam bir ortaklık içindeydi. Bunun nedeni, daha önceden bahsedildiği üzere ekonomik sıkıntılardır. Türkiye'deki ekonomik sıkıntılar, hemen her kesimi bu plana yaklaştırıyordu. CHP Zonguldak Milletvekili Emin Erişgil, Meclis’te verdiği soru önergesine Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak’ın cevabından sonra yaptığı konuşmada, şu ifadelerde bulunmuştu:492

Sayın Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak arkadaşımızın geniş açıklamalarını dikkatle ve istifade ile dinledim. Kendilerine çok teşekkür ederim. Marshall plânının tatbik şekli hakkında Türkiye’yi alâkadar eden meseleler üzerinde haberler geldiği zaman umumi efkârın nasıl alâkadar olduğunu, hatta nasıl üzüntü duyduğumuzu hepimiz biliyoruz. Dışişleri Bakanının bu izahatı, kısmen olsun, bu üzüntümüzü hafifletmiştir, diyebiliriz. Çünkü umumi efkâr bu izahat üzerine şunu öğrenmiş olacaktır ki, bizim hakkımızda verilen rapor kati bir şey değildir. Kanun Amerikan Meclisinden çıktıktan sonra yapılacak teşkilât ve bunun başına geçirilecek bir administratör verilecek krediyi lüzum gördüğü şekilde tevzi edebilir.493

Emin Erişgil’in ifadelerinden, Türk siyasetinin plana ne derece bağlanmış olduğu görülmektedir. 27 Ocak 1948 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Celal Bayar’ın Türkiye'nin plana dâhil edilmemesinden dolayı ABD’yi eleştirilerine yer veriyordu. Bayar, “üç çadırlı bir

491 TBMM ZC, Dönem 8, Cilt 8, Birleşim 20, 22.12.1947, s. 117;

http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d08/c008/tbmm08008020.pdf, (20.12.2012).

492 Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, verdiği cevapta şu ifadelerde bulunmuştur: “Marshall plânında para yardımı veya açık kredi asla bahismevzuu değildir. Bahismevzuu olan program, evvelâ 16 Devletin kendi gayretleri ve müşterek iş birlikleriyle kalkınmaya çalışmaları, birbirlerine yardım etmeleridir. Bu münferit ve müşterek gayretler harcandıktan sonra noksan kalan kısımları ABD tamamlıyacaktır. Yani bu 16 Devletten her birinin ABD’den satın alacakları makine ve levazımı, dolar mevcudu olmıyan memleketlere ABD kredi ile verecektir. Yardımın mahiyeti bundan ibarettir. Kısacası: aç memleketlere yiyecek yardımı yapılacak, harb neticeleri dolayısiyle ABD ile tediyesinde açık veren memleketlerin bu dolar açığını ABD kredi ile kapıyacaktır. Bu krediler, devre devre kısımlara bölünmüştür. Her devrenin sonunda, bu kredilerin nasıl harcandığı ve bu kredi ile satın alınan makine ve levazımın ne şekilde kullanıldığı, bundan Avrupa kalkınması için istifadeli neticeler çıkıp çıkmadığı her memlekette, yerinde tetkik edilerek, netice müspet ise diğer bölüm krediler açılacaktır.” Bkz.: TBMM ZC, Dönem 8, Cilt 10, Birleşim 37, 2.2.1948, s. 10; http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d08/c010/tbmm08010037.pdf, (20.12.2012).

493 TBMM ZC, Dönem 8, Cilt 10, Birleşim 37, 2.2.1948, s. 11;

140

aşiret reisinin bile bu şekilde sakat davranmıyacağı”nı ifade ediyordu. Bayar’ın ifadeleri muhalefetin plana dâhil olma konusundaki kararlılığını göstermekteydi.494

Basında verilen haberlerde de siyasetçiler, Marshall Planı’nın gerekliliği ve Türkiye'nin dâhil olması hususunda görüş birliğindeydiler. 27 Ocak 1948 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Celal Bayar’ın 26 Ocak’ta Eskişehir’de, bu konuyu ele almış olduğundan bahsedilmişti. Bayar’ın ifadelerine göre; Türkiye'nin ekonomik vaziyeti ABD’ye açık ve net bir şekilde anlatılabilmiş olunsaydı Türkiye, plana dâhil edilecekti. Hükümet büyük bir fırsat kaçırmıştı. Cumhuriyet gazetesi, muhalefet adına Bayar’ın bu ağır eleştirilerini haklı ve yerinde bulmuş, “Ekonomi ve finans alanında muhalefetin şiddetli tenkidlerine ihtiyaç duyulduğu”nu ifade etmişti.495

Meclis’teki tek seslilik her haliyle kendini gösteriyordu. Yardımın doğruluğu yanlışlığı bir kenara bırakılıp daha fazla yardım yapılması gerektiği ifade ediliyordu. 4 Temmuz tarihli anlaşma taslağının görüşüldüğü 8 Temmuz 1948 tarihli TBMM oturumunda Demokrat Parti Eskişehir Milletvekili Ahmet Oğuz’un konuşması buna örnektir. Ahmet Oğuz şu ifadelerde bulunmuştur:

(…)Binaenaleyh bu memlekete iktisadi sahada yapılacak her yardım muhakkak ki, memleket ölçüsünde büyük mikyasta ve dünya ölçüsünde azımsanmayacak neticeler doğuracaktır. Beşerin, insanların maddi refah ve saadetini temin eden bu maddi kaynakları sağlamak için Amerikan Devletinin de bu ıstıraplarımızı, bu sıkıntılarımızı yakından takip ederek bize ellerindeki salâhiyete dayanarak kitaptaki kayıtla mukayyet olmıyarak, daha

büyük ölçüde yardım etmelerini temenni ederim (Bravo sesleri, alkışlar).496

Ahmet Oğuz’un ifadeleri, yardıma muhalefetin de sıcak baktığını belli ediyordu. Yapılan görüşmeler daha çok neden Türkiye’nin yardım dışında tutulduğu ve yukarıdaki gibi daha fazla yardım yapılması gerektiği şeklindeydi.

Marshall Planı hususunda Türk siyasi kanadı olumlu yaklaşım göstermiş, CHP ve Demokrat Parti olumlu tepkiler göstermiştir. Ancak Plana karşı olan kesimler de mevcuttur. Millet Partisi Genel Başkanı Yusuf Hikmet Bayur, Marshall Planı kapsamında

494 Nadir Nadi, “Öyle mi? Şöyle mi?”, Cumhuriyet, 27 Ocak 1948, s. 1.

495 A.g.m., s. 1.

496 TBMM ZC, Dönem 8, Cilt 12, Birleşim 85, 8.7.1948, s. 1002;

141

Türkiye ile yapılan anlaşmanın yanlış ve Türkiye'nin aleyhine bir anlaşma olduğunu ileri sürmüştür. Bayur’a göre anlaşmanın şartları, Türkiye'ye yapılacak yardıma oranla oldukça ağırdı. Yenisabah gazetesi, Marshall Planı için yapılan anlaşmada hükümetin hata ettiğini iddia etmişti. Hikmet Bayur, bu haber üzerine basına verdiği demeçte şunları söylemiştir:

(…) Şu kadar var ki, Yenisabah’ın belirttiği gibi, bizim hükümetimiz hiç denecek kadar az bir para için bu ağır şartları kabul etmekle tamamiyle hata etmiştir. Şüphesiz bu para miktarı artacaktır; ancak öbür Avrupa devletlerinde olduğu gibi gerçek bir kalkınmayı sağlayacak bir dereceye varacağına dair hiçbir delil yoktur ve bunun olması hep az muhtemeldir.

Bu anlaşma dolayısiyle ekonomik durumumuzda hasıl olabilecek bir kötüleşmeye de işaret etmek isterim.

Tütün, üzüm, incir gibi başlıca ihracat mahsullerimizi yetiştiren çiftçilerimiz yabancı rakipleri karşısında çok zayıf bir durumdadırlar; bunun başlıca sebebi herkesçe bilinir. Onlar yiyecek ve giyeceklerini ve bir çok ihtiyaçlarını pek geniş ölçüde vurgun ve ihtikâr payı ödiyerek tedarik ederler. Onların rekabet edecek durumda olan yabancı çiftçi için bu hal yoktur. (…)

Bu duruma düşürülen müstahsillerimiz Amerika, Güney Afrika ve Avusturalya müstahsillerine rekabet edebiliyorlarsa bunu bir yandan pek çok sıkıntıya katlanmak, öbür yandan da hükümetçe alınan açık veya örtülü bazı piyasa tutma ve mahsulleri değerlendirme tedbirleri sayesinde yapabiliyorlar.

Eğer Amerika'dan alınan para karşılığında yapılan anlaşma yüzünden bu gibi tedbirler kaldırılacak, fakat içerdeki ihtikâr vurgun ve devlet ticaretçiliğinden doğan pahalılık devam edecekse Türk ihracatı ve o uğurda çalışan Türk köylüsü perişan olabilir.497

Bayur’un ifadelerine göre ABD ile yapılan anlaşma nedeniyle alınan bazı tedbirlerin kaldırılması, Türkiye'nin aleyhine sonuçların ortaya çıkması ihtimalini doğuruyordu. Dış piyasayla rekabet edilemeyecek bir durumdayken bu hamlenin yapılması da yanlıştı. Türk çiftçisi Avrupa çiftçisiyle baş edecek durumda değildi. Anlaşma çiftçiyi daha zor durumda bırakacaktı.

Marshall Planı hakkında Türkiye'de görülen bir başka karşıt görüş, 4 Temmuz Anlaşması hakkındadır. Prof. Dr. Çağrı Erhan, 4 Temmuz 1948 Anlaşması’nın tepkiyle karşılandığını ifade etmiştir. Erhan’a göre; siyasi şemsiyenin altında bulunan her kesimden birçok aydın, anlaşmanın Osmanlı döneminde yapılan kapitülasyonları hatırlattığını ifade etmiştir.498

Meclis’te böyle bir ayrışma görülmemektedir. Bu tepki Meclis dışındaki siyasi odaklar tarafından ve basında gösterilmiştir.

497 “Amerikan Yardımı ve Bayur’un Görüşü”, Kudret, 13 Ağustos 1948, s. 1, 4.

498

142

Belgede Marshall planı ekseninde Türkiye (sayfa 153-157)