• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3.2. Türkiye’de Tarım Sektörünün İstihdamdaki Yeri

Tarım politikaları; tarıma dayalı ülkelerde, özellikle mevsimlik işsizlik ile savaşımda başvurabilecekleri araçlardan birisidir. Bu politikalar çerçevesinde tarımsal ürünlerin çeşitlendirilmesi, tarım tekniklerinin yılda birden çok üretime olanak verecek şekilde geliştirilmesi, çorak alanların ıslahı, ulaşım güçlüklerinin aşılması, toprak dağılımdaki dengesizliklerin giderilmesini hedefleyen kamusal karar ve uygulamalar, işsizlik sorununun çözümüne küçümsenmeyecek katkılar sağlar. Şöyle ki; tarımsal sanayileşmeyle, yeni iş alanlarının açılması, verimliliğin çoğalması, ürünlerin korunması ve pazarlanması sağlanabilir. Fiyat, ücret, maliyet rekabetini azaltması ve mali yönden taşıdığı üstünlükler nedeniyle sendikalar ya da kooperatifler çatısı altında “tarımsal örgütlenmenin” özendirilip desteklenmesi bu politikalar kapsamında yer alır (Altan 2007).

Şekil 3.1 Türkiye’de Sektörel İstihdam Oranları, 2006

SEKTÖR %

HİZMETLER 49,2

TARIM 26

SANAYİ 19,8

İNŞAAT 5

Toplam 100 Kaynak: TÜİK, Mart 2006

Türkiye’de hizmetler sektörü en fazla istihdamı sağlayan sektördür. Hizmetler sektöründen sonra tarım sektörü ikinci sırada gelmektedir (Şekil 3.1). 2006 yılında 2005 yılına göre tarım sektöründeki istihdamın 4,3 puan azaldığı gözlenmektedir. Bu durumu iyiye yormak kanaatimizce yanlıştır. Çünkü, tarım sektöründen diğer sektörlere sağlıklı bir geçiş olmamaktadır. Türkiye’de eğitim, sağlık, kültür, alt yapı hizmetlerinin gelişmesi yavaştır. Tarımından kaçan insanlar donanımsızdır. Kalifiye olmayı gerektirmeyen işlerde çalışmak üzere kentlere göç etmektedir.

Çalışma Bakanlığı’na göre çocuk işçiliğinin yarıdan fazlası tarım sektöründe görülmektedir (DİSK 2008). En son istatistikler Türkiye’de 12 ile 17 yaşları arasında 764,000 çocuğun çoğunlukla aile içi tarım, sanayi ve kayıt dışı sektörlerde çalıştığını ortaya koymaktadır. Pek çok çocuk sokaklarda dilenmeye zorlanmakta ve zorla çalıştırılmaktadır. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) Türkiye ile ilgili bir raporuna4 göre

çocuk emeğini azaltma yönünde yapılan girişimlerin yetersiz kaldığı belirtilmektedir.

2005 yılı Mayıs döneminde 7 milyon 266 bin kişi olan tarım sektöründe çalışan sayısı 2006 yılının aynı dönemine göre 778 bin kişi azalarak 6 milyon 488 bin kişiye düşmüştür (TÜİK 2007). Tarım sektörünün önemli özelliklerinden birisi de çalışanların büyük çoğunluğunun kayıt dışı olmasıdır. 2005 yılı verilerine göre tarımda kayıt dışı çalışma oranı Ege Bölgesi’nde % 98,7, Güneydoğu’da % 92’dir (Toksöz 2007).

4 “Türkiye’de Temel Çalışma Standartları Raporu”, ITUC (Uluslararası Sendikalar

Konfedereasyonu),

Türkiye’de 2007 yılı Kasım döneminde istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 368 bin kişi azalarak, 20 milyon 867 bin kişiye düşmüştür. Bu dönemde tarım sektöründe çalışan sayısı 2006’da 9.315.000 kişiden 2007 Kasım ayında 8.965.000 kişiye düşmüş, kısacası 350 bin kişi azalmıştır (Çizelge 3.4) ( TÜİK 2008 ).

Çizelge 3.4 Türkiye’de İşgücü Durumu ( 2007 Kasım Dönemi)

TÜRKİYE KENT KIR

2006 2007

2006 2007

2006 2007

Kurumsal olmayan sivil nüfus

(000) 68 426 69 185 42 926 43 819 25 502 25 365

15 ve daha yukarı yaştaki nüfus

(000) 48 771 49 511 31 073 31 800 17 699 17 711

İşgücü (000) 23 500 23 217 14 186 14 252 9 315 8 965

İstihdam (000) 21 235 20 867 12 526 12 538 8 709 8 329

İşsiz (000) 2 265 2 350 1 660 1 714 605 636

İşgücüne katılma oranı (%) 48.2 46.9 45.7 44.8 52.6 50.6

İstihdam oranı (%) 43.5 42.1 40.3 39.4 49.2 47.0

İşsizlik oranı (%) 9.6 10.1 11.7 12.0 6.5 7.1

Tarım dışı işsizlik oranı (%) 12.2 12.6 12.0 12.3 12.9 13.6

Genç nüfusta işsizlik oranı(1)(%) 19.0 20.0 21.6 21.6 14.8 17.0

Eksik istihdam oranı (%) 3.0 2.8 2.7 2.3 3.6 3.6

Genç nüfusta eksik istihdam

oranı(1)(%) 3.4 2.6 2.4 2.3 5.0 3.1

İşgücüne dâhil olmayanlar (000) 25 271 26 294 16 887 17 548 8 384 8 746

(1) 15-24 yaş grubundaki nüfus Kaynak: TÜİK, 2008

Tarım çalışanı sayısındaki azalma Türkiye’nin geleceği için kaygı vericidir. Tarımsal alanda çalışanların ne şartlarda diğer sektörlere kaydığını bilememek tarım konusunda araştırma yapan herkesi endişeye sevk etmektedir.

İktisadi kalkınma teorilerine göre sonuçta tarım çalışanlarının payının azalması ve hizmetler ile sanayi sektörüne kaydırılmaları gerekir. Ancak bu teorilerin belli ölçüde Türkiye için geçerli olmayacağı düşüncesindeyiz. Bu görüşümüzü destekleyen fikir şöyledir: “Teoride, tarım sektöründe istihdamın payı ile iktisadi gelişme arasındaki ilişkinin ters olduğu, kabul edilebilir. Ancak, tarım imkânı, Türkiye’nin sahip olduğu bir doğal kaynaktır. Maalesef bu doğal kaynak çok kötü kullanılmakta ve hatta harcanmaktadır. Kalkınma ve iktisadi gelişme, tarımın istihdam payının azalması olarak algılanırsa, doğal kaynağın iyi değerlendirilmesi ile çelişki olarak öne çıkar. Gerçek etki ve değer, doğru irdelenmelidir (Türktan 2006). Türkiye’de tarım bazıları önemsemese de önemini her zaman koruyacaktır. Atatürk’ün tarıma özel bir önem verdiği unutulmamalıdır.

Tarımda eğitim seviyesine göre en fazla lise altı eğitimlilerin çalışmakta olduğu anlaşılmaktadır (Çizelge 3.5). Tarımda 2007 verilerine göre 9 milyon civarındaki işgücü rakamının giderek eğitimli insanların çalıştığı bir sektör olmakta olduğunu söyleyebiliriz. 2000-2007 yılları arasında özellikle lise ve dengi meslek okulu mezunu tarım çalışanının yaklaşık 500 bin kişi artmış olması dikkat çekicidir. En fazla iş gücüne katılım oranı ise üniversite mezunu tarım çalışanlarındadır.

Çizelge 3.5 Türkiye’de Eğitim Durumuna Göre Tarımda İşgücü Durumu (2000,2007) ( Bin Kişi)

Okur - Yazar Olmayanlar

Yıllar İşgücü İstihdam İşsiz İKO 2000 1.315 1.291 24 37,2 2007 848 825 23 26.2

Lise altı Eğitimliler

Yıllar İşgücü İstihdam İşsiz İKO 2000 7.485 7.095 390 55,2 2007 7.110 6.689 422 54.8

Lise ve dengi meslek okulu

Yıllar İşgücü İstihdam İşsiz İKO 2000 868 747 121 62,0 2007 1.378 1.232 147 63.7

Yükseköğretim

Yıllar İşgücü İstihdam İşsiz İKO 2000 223 208 15 88,5 2007 492 437 55 81.5

Kaynak: TÜİK

Tarımsal istihdamın hızla diğer sektörlere aktarılması mümkün değildir. Belki amaçlanan da bu olmamalıdır. Tarımda çalışanların eğitim düzeyinin oldukça düşük olması, söz konusu işgücü nüfusunun tarım dışı, katma değeri daha yüksek faaliyetlerde istihdam edilebilmelerinin önünde engeldir. Tarımın kırsal alanlarda egemen konumunun bir diğer nedeni de tarım kesimindeki hanelerde çalışma ve ev ortamlarının örtüşmesidir. Sonuçta hanelerdeki bütün üyeler hane bazındaki üretim etkinliklerine katılmaktadır. Buna karşılık

kentsel alanlardaki işlerin belirli beceriler gerektirmesi, işgücüne katılımda seçiciliği öne çıkarmaktadır.

Çizelge 3.6 Türkiye’de Yıllar İtibariyle Tarım Sektöründe İş Ararken Bekleme Sürelerine Göre İşsiz Sayıları

( 2000, 2003, 2007) (Bin kişi)

Yıllar 1 - 2 yıl arası 2 - 3 yıl arası 3 yıl ve daha fazla

2000 (ilk 3 ay) 78.000 27.000 15.000

2003 (ilk 3 ay) 81.000 51.000 25.000

2007 (Ekim) 106.000 43.000 26.000

Kaynak: TÜİK , 2008

Tarım işgücünün, iş ararken bekleme süresinde 2003 ile 2007 yılları arasında 1-2 yıl arası işsiz kalmış kişi sayısında 25.000 kişilik bir artış kaydedilmiştir. Çizelge 3.6’daki üç yılın ortalamalarını alacak olursak; 1-2 yıl arası iş bekleyenler ortalama 88 bin kişi, 2-3 yıl arası iş bekleyenler 40 bin kişi ve 3 yıl ve daha fazla işsiz kalanların sayısı ise ortalama 22 bin kişidir.

Çizelge 3.7 2926 Sayılı Kanuna Göre Sigortalı Dağılımı ( Bağ-Kur’a bağlı çiftçiler) (2007 yılı itibariyle)

2004 2005 2006 2007 Aktif Sigortalılar 1,009,935 1,024,471 1,063,373 1,092,364 - İsteğe Bağlı 11,998 13,138 14,167 14,436 - Zorunlu 997,937 1,011,333 1,049,206 1,077,928 Aylık Alanlar -Dosya 187,545 203,793 252,360 255,157 -Kişi 208,084 224,613 275,120 278,338 - Yaşlılık 132,800 143,037 183,189 184,464 - Malullük 1,873 1,875 1,925 1,902 - Ölüm(Dosya) 52,872 58,881 67,246 68,791

- Ölen Sigortalıların Hak

sahipleri 73,411 79,701 90,006 91,972

Aktif / Pasif Oranı 5.4 5.0 4.2 4.3

Sosyal Güvenlik Kapsamı 4,220,552 4,321,417 4,576,060 4,691,185 Kaynak: bagkur.gov.tr, 2008

2007 itibariyle, tarımda bağımsız çalışan, toplam 1.092.364 çiftçi Bağ-Kur’a bağlı olarak sigortalı durumdadır. Aktif sigortalılarda, 2004 yılından 2007’yılına kadar % 8’lik bir artış olmuştur (Çizelge 3.7).

Çizelge 3.8 Tarım İşçilerinin (2925’e tabi olanların) Ödediği Aylık SSK Primleri UYGULAMA TARİHLERİ TARIM SİGORTALISI BAŞINA AYLIK PRİM TUTARI 01.04.2002-30.06.2002 41,680,800 TL 01.07.2002-31.03.2003 49,137,494 TL 01.04.2003-30.06.2003 58,964,994 TL 01.07.2003-31.12.2003 68,702,373 TL 01.01.2004-30.06.2004 82,444,500 TL 01.07.2004-31.12.2004 66,622,500 TL 01.01.2005-31.12.2005 73,305,000 TL 01.01.2006-31.12.2006 79,65 YTL. 01.01.2007-30.06.2007 84,38 YTL. Kaynak:www.ssk.gov.tr, 2008

2007 yılında tarım işçisi eğer sigortalı ise 84,38 YTL aylık prim ödeyecektir (Çizelge 3.8). Toprak sahibi olan çiftçiler ise Bağ-Kur’a tabi olarak 1 ile 24. basamaktan birinde prim ödemek zorundadır.1. basamakta 80,37.-YTL; en son basamak olan 24. basamakta ise 337,5.- YTL aylık prim ödenmesi gerekir (Çizelge 3.9). Hatırlatmak gerekir ki tarımda işçi olarak çalışan ile toprak sahibi çiftçiyi aynı ödeme gücünde değerlendirmek hatalı olacaktır.

Kaynak:www.ssk.gov.tr

Tarım, Türkiye ekonomisi için kritik öneme sahip bir sektördür. Bu önem, temel besin maddelerini sağlamasından, sanayinin hammaddelerini üretmesinden, çok sayıda vatandaşa istihdam sağlamasından ve ihracattaki payından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Tarımın Türkiye için taşıdığı önem ve potansiyeline karşın, içinde bulunduğu durum pek iç açıcı değildir. Türkiye’de bazı yöreler büyük ölçüde tarımsal istihdama bağımlıdır. Çünkü bu yörelerde tarım dışın istihdam sağlanamamaktadır. Sanayi ve hizmetler sektörü tek tük fabrikalar ve devlet bankaları hariç bu yörelerimizde yok denecek kadar azdır. Batıya doğru gidildikçe Tarıma bağımlı istihdam oranının azaldığı görülmektedir. Tarımla ilgili olarak tüm Türkiye için verilen resmin, bölgesel çeşitliliğe sahip olduğu gerçeğidir. Birinci Düzey Bölge Sınıflaması dikkate alındığında, 2005 yılında, Batı Marmara ve Ege dışında tüm Batı

Çizelge 3.9 2926 Sayılı Kanuna Tabi Sigortalıların Prim Tablosu ( 01.01.2007 - 30.06.2007 )

Değer: YTL

Basamaklar Gösterge Tutarı Aylık Prim Sağlık Primi Toplam Prim

1 150.11 30.02 50.35 80.37 2 170.42 34.08 50.35 84.43 3 190.77 38.15 50.35 88.50 4 211.04 42.21 50.35 92.56 5 231.39 46.28 50.35 96.63 6 251.75 50.35 50.35 100.70 7 272.05 54.41 54.41 108.82 8 292.4 58.48 58.48 116.96 9 312.68 62.54 62.54 125.08 10 333.02 66.60 66.60 133.20 11 353.34 70.67 70.67 141.34 12 373.69 74.74 74.74 149.48 13 413.8 82.76 82.76 165.52 14 452.87 90.57 90.57 181.14 15 491.96 98.39 98.39 196.78 16 531.07 106.21 106.21 212.42 17 570.13 114.03 114.03 228.06 18 609.23 121.85 121.85 243.70 19 648.29 129.66 129.66 259.32 20 687.39 137.48 137.48 274.96 21 726.48 145.3 145.30 290.60 22 765.55 153.11 153.11 306.22 23 804.65 160.93 160.93 321.86 24 843.75 168.75 168.75 337.50

Bölgelerinde ve Akdeniz Bölgesi’nde tarımın istihdam içindeki payı, Türkiye ortalaması olan % 29.5’in altındadır Diğer bölgelerde ise tarıma bağımlılık artmakta ve aynı oran % 33 ila 65 aralığında değişmektedir. Tarımsal istihdam payı en yüksek olan bölgeler, sırasıyla, Kuzey Doğu Anadolu (%62), Doğu Karadeniz (%58) ve Batı Karadeniz (%51)’dir (Çizelge 3.10). Sadece kır istihdamına bakıldığında, anılan bölgelerde tarımın payı % 72-84 aralığındadır. Bu, özellikle az gelişmiş bölgelerin kırsalında, tarım-dışı istihdam olanaklarının yokluğunu göstermektedir.

Çizelge 3.10 Türkiye’de en Fazla Tarımsal İstihdama Bağımlı Yöreler (2006)

Sıralama Bölge Adı %

1 Kuzey Doğu Anadolu 62

2 Doğu Karadeniz 58

3 Batı Karadeniz 51

Kaynak: Türktan, 2006

Kırsal kesimde kadınların işsizlik oranlarındaki hızlı artış, genel işsizlik oranındaki artışa katkıda bulunan önemli unsurlardan biridir. Tarımdaki politika değişikliklerinin bu artışa etkisini tartışmak için henüz erken olsa da, bu gelişmelerin yakından izlenmesinde ve planlanmasında yarar vardır.

Özellikle kadın istihdamında tarımın önemi yadsınamaz. Örneğin, Kuzey Doğu Anadolu Bölgesinin kırsal kesiminde tarımda kadın istihdamının payı % 98’dir.

Tarımda istihdam edilenlerin işteki durumları, istihdamın yapısının diğer ülke ve sektörlere göre farklılığını ortaya koymaktadır. 2005 verilerine göre, tarımda istihdamın sadece % 8’i ücretliler iken, istihdam edilenlerin % 46.3’ü ücretsiz aile işçisi olarak hane halkının gelirine ortak olmaktadır. Tarımda istihdam edilen her dört kadından üçü ücret almadan çalışmaktadır. Mutlak sayılar çarpıcı bir sonucu ortaya koymaktadır: Tarımda yaklaşık 6.5 milyon kişi istihdam edilmektedir; bunların 3 milyonu kadındır ve kadınların 2.2 milyonu ücretsiz aile işçisidir.

Diğer sektörlere oranla tarım istihdamındaki yapısal fark, sosyal güvenlik kuruluşlarının kayıtlarında da kendini göstermektedir. Tarıma en yakın sektör olan inşaat sektöründe bile sosyal güvenliği olanların oranı % 35’i aşmaktadır. Tarımda her türlü sigorta

kullanımının yok denecek düzeyde olması, çalışanların, tamamen üretimden elde edecekleri nakdi ve ayni gelire bağımlı ve devlet destekli sağlık hizmetlerinden uzak bir yaşam sürmekte olduklarını göstermektedir. Tarımda istihdam azalırsa ülkenin gelişeceği kesin değildir. Ülkeler geliştikçe tarımın toplam istihdamda payı azalır. Hatta tarımda istihdam payının yüksek olması, krizlerin en azından sosyal olarak daha düşük maliyetle atlatılmasını sağlayabilir. Aslında bir sonuç olan tarımdaki yüksek istihdam, kriz dönemlerinde sosyal ve ekonomik maliyeti azaltıcı etki yapabilmektedir.

Gelecek yıllarda tarımda karşılaşacağımız en öncelikli sorun istihdam olacaktır. Tarım, “emek yoğun”dur. Bugün dünyada, modern tarım işletmeleri, sanayi işletmelerine paralel olarak organizasyon ve istihdam yapısı içine girmektedir. Tarımda modernleşme, daha nitelikli ancak daha az sayıda iş gücü kullanımına yönelmektedir. Dünyadaki bu gidişata paralel olarak Türkiye’de tarımda modernleşmenin ivme kazanması gerekir.

Tarımda dönüşümün ön koşulu ise, yaklaşım değişikliğidir. Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yapısında bu kadar önemli bir yere ve ağırlığa sahip olan tarım sektörü, şimdiye kadar, uzun vadeli stratejik bir bakış açısından yoksun kalmış durumdadır. Tarımda özgün bir politika geliştirilememiştir. Tarımla uğraşan geniş kitleler oy potansiyeli olarak görülmüştür; tarıma ekonomik ve sosyal bir sektör olarak yaklaşılamamıştır; çözümden ziyade günü kurtarmaya yönelik politikalar yaşanmış ve bugün iflasın eşiğine gelinmiştir (Türktan 2006).

3.2.1. İşgücü yapısı ve işgücüne katılma oranı

İşgücü, istihdam edilenler ile işsizlerin oluşturduğu nüfustur. Yani nüfusun çalışan ve iş arayan kesimidir. Belli bir dönemdeki işgücünün 15 ve daha yukarı yaştakilerin nüfus içindeki oranı işgücüne katılma oranını (İKO) vermektedir. Nüfusun yaş yapısı, yaşlı nüfus ve genç nüfusun toplam nüfusa oranları, okullaşma oranı, gelir düzeyi ve işgücü talebi kırsal ve kentsel bölgelerdeki yerleşme oranları İKO’yu etkilemektedir. İŞKUR tarafından hazırlanan İstihdam Durum Raporunda saptanmış olan aşağıdaki eğilimlerin; 2005 yılı verilerine bakıldığında hâlâ geçerliliğini koruduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

. Kırsal kesimdeki İKO kentsel İKO’dan daha yüksektir; . Erkeklerdeki İKO kadınlarınkinden daha yüksektir;

. İKO açısından kadın-erkek farklılaşması, kırsal alanlara göre kentlerde daha büyüktür.

Türkiye’de genelde işgücü ve istihdam oranının düşük olmasının nedenleri, yüksek nüfus artış hızı, sermaye birikiminin yetersizliği, kamu ve özel sektör yatırımlarının yeterince artırılamaması, işgücünün niteliğinin sanayi ve hizmetler sektörünün ihtiyaçlarına uygun

olmaması, meslek eğitimi ile işgücü piyasası arasında uyumsuzluk olmasıdır. Ayrıca, hızla değişen teknoloji ve giderek artan rekabet ortamında daha nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanamaması da bir diğer önemli etmendir.

Çizelge 3.11. Dünya’da İşgücüne Katılma Oranları (%) (15-64 yaş)

Ülkeler 2001 2002 2003 2004 Türkiye 52.3 52.3 51.1 51.5 ABD 76.8 76.6 75.8 75.4 Avusturya 70.7 71.6 71.6 70.2 Kanada 76.4 77.4 78.2 78.2 Çek Cumhuriyeti 71.1 70.9 70.4 70.1 Danimarka 79.2 79.9 79.4 80.2 Finlandiya 74.6 74.5 74.1 73.8 Fransa 68.6 69.0 69.4 69.5 Almanya 71.5 71.5 71.3 72.7 Yunanistan 62.1 64.2 65.1 66.5 Macaristan 59.6 59.7 60.6 60.5 İrlanda 67.5 67.9 68.0 68.6 İtalya 60.7 61.2 61.6 62.5 Japonya 72.6 72.3 72.3 72.2 Hollanda 75.7 76.5 76.4 76.6 Norveç 80.3 80.3 79.3 79.1 Polonya 65.7 64.8 64.2 64.2 Slovak Cumhuriyeti 70.5 69.9 70.0 69.7 İspanya 65.8 67.1 68.5 69.7 İsveç 79.3 79.1 78.9 78.7 İngiltere 76.4 76.6 76.6 76.2 EU- 15 69.5 69.9 70.2 70.8 EU- 19 69.0 69.3 69.4 69.9 OECD Avrupa 67.1 67.4 67.3 67.8 Toplam OECD 70.0 70.0 69.8 70.1

Kaynak: OECD Employment Outlook, 2005

göç neticesinde kadınların işgücünden çekilmesidir. Çizelge 3.11’e göre, 2004 yılında en düşük işgücüne katılma oranı % 51,5 ile Türkiye’de, En yüksek İKO ise % 80,2 ile Danimarka’da dır.

2008 yılı Şubat döneminde, Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı, geçen yılın aynı dönemine göre 0.4 puanlık azalışla % 45.9 olarak gerçekleşmiştir. Erkeklerde işgücüne katılma oranı değişmeyerek % 69.6, kadınlarda ise 0.6 puanlık azalışla % 22.8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Kentsel yerlerde işgücüne katılma oranı 0.3 puanlık azalışla % 44.5, kırsal yerlerde ise 0.5 puanlık azalışla % 48.4'tür. İşgücünün eğitim ve yaş dağılımları ise; Toplam işgücünün % 17.6’sını 15-24 yaş grubundakiler oluşturmaktadır. Lise altı eğitimlilerde işgücüne katılma oranı % 44.2 iken yükseköğretim mezunlarında bu oran % 78.3’tür. Lise altı eğitimlilerde erkeklerin işgücüne katılma oranı % 69 iken, kadınlarda % 18.6’dır. Lise ve dengi okul mezunlarında erkeklerde işgücüne katılma oranı % 71.1 iken, kadınlarda % 30.8’dir. Yükseköğretim mezunlarında erkeklerde işgücüne katılma oranı % 83.5 iken, kadınlarda % 70.5’tir (tuik.gov.tr, 2008).

Çizelge 3.12 Türkiye’de Nedenlerine Göre İşgücüne Dâhil Olmayanlar (000) 15 ve Daha Yukarı Yaştakiler 2000 2001 2002 2003 2004

ERKEK

İşgücüne Dâhil Olmayan Nüfus 6.026 6.350 6.768 7.173 6.852 İş Aramayıp İşbaşı Yapmaya Hazır

Olanlar 711 694 656 623 632

Mevsimlik Çalışanlar 260 353 370 415 143

Öğrenci 1.756 1.826 1.931 2.059 1.936

Emekli 1.835 2.001 2.172 2.398 2.396

Özürlü, Yaşlı veya Hasta 816 863 943 925 1.132 Ailevi ve Kişisel Nedenler 461 451 582 645 301

Diğer 187 162 114 108 312

KADIN

İşgücüne Dâhil Olmayan Nüfus 17.107 17.317 17.456 18.099 18.762 İş Aramayıp İşbaşı Yapmaya Hazır

Olanlar 428 366 364 322 591

Mevsimlik Çalışanlar 339 413 443 479 321

Ev Kadını 12.339 12.363 12.211 12.578 13.301

Öğrenci 1.144 1.199 1.260 1.399 1.347

Emekli 443 454 541 584 490

Özürlü, Yaşlı veya Hasta 1.359 1.393 1.505 1.546 1.708 Ailevi ve Kişisel Nedenler 703 767 837 909 790

Diğer 352 362 295 282 214

Çizelge 3.12’deki verilere bakıldığında, değişik nedenlerle işgücünün dışında kalan nüfusun azımsanmayacak rakamlara ulaştığını görmekteyiz. 6.852.000 erkek ve 18.762.000 kadın işgücüne dâhil değildir. Kadınlardan işgücüne dâhil olmayan ev kadınlarının 13.301.000 kişi ile yüksekliği oldukça dikkat çekicidir. Temmuz 2005’te tarımda çalışan sayısı 7.690.000 kişi iken, Temmuz 2006’da tarımda çalışan sayısı 6.854.000.’e düşmüştür. Yani, 836.000 kişi azalmıştır. Temmuz 2006 verilerine göre toplam çalışan kişi sayısı: 23.257.000’dir. Toplam istihdamda tarımın oranı % 29’dur (Anonim 2006).

Verimliliğin çok düşük olduğu tarım sektöründe geniş bir işgücünün barındırılması, işgücü piyasasının etkinliğinin sınırlanmasına yol açmaktadır. Ayrıca, uygulanan destekleme politikaları ile üretici gelirlerinde istikrar sağlanamamakta, dünya fiyatları üzerindeki destekleme alım fiyatları bazı ürünlerin ekim alanlarının genişlemesine, üretim fazlası oluşmasına ve devletin fazla alım yaparak yüksek stok maliyetine katlanmasına neden olmaktadır. Türkiye’de istihdamın düşük verimlilikte seyretmesi büyük oranda tarım sektörünün bu belirleyiciliğine dayanmaktadır.

Çizelge 3.13 İstihdam Edilenlerin Sosyal Güvenlik Kuruluşuna Kayıtlılık Durumu

Bin Kişi 2005* Toplam İstihdam Kayıt Dışı (%) Toplam 22.721 51,5 Ücretli 10.241 22,8 Yevmiyeli 1.682 92,3 İşveren 1.171 26,7 Kendi Hesabına 5.583 65,2

Ücretsiz Aile İşçisi 4.044 95,4

Tarım 7.266 88,4

Ücretli 124 52,6

Yevmiyeli 459 98,3

İşveren 116 69,1

Kendi Hesabına 3.051 78,2

Ücretsiz Aile İşçisi 3.515 97,9

Tarım Dışı Faaliyetler 15.454 34,1

Ücretli 10.116 22,4

Yevmiyeli 1.223 90,0

İşveren 1.055 22,1

Kendi Hesabına 2.532 49,5

2005 yılının Mayıs ayı Hane Halkı İşgücü Anketlerine göre toplam istihdamda kayıt dışılık oranı % 51.5’tir. Türkiye genelinde toplam 10 milyon 241 ücretli çalışan kişinin % 22.8’i kayıt dışı çalışmaktadır. Kayıt dışı çalışma şeklinin en yaygın olduğu kesim, ücretsiz aile işçileridir ve bu kesimin % 95.4’ünün herhangi bir sosyal güvencesi yoktur.

Türkiye genelinde tarım sektöründe çalışan 7 milyon 266 bin kişinin % 88.4’ü yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı değildir. Tarım dışı sektörde tahmini olarak 15 milyon 454 bin kişi çalışmaktadır. Tarım dışı sektörde çalışanların % 34.1’i kayıt dışıdır.

Kayıt dışı / informal istihdamın artışında birinci etmen tarım sektöründeki istihdam olanaklarının daralması ile kırdan kente göç olgusu, ikinci etmen ekonominin yüksek katma değerli, iyi işler yaratamaması ve istihdam olanaklarının sınırlı olması neticesinde göçe zorlanan insanların kentlerde niteliksiz ve eğitimsiz hale gelerek işsiz kalmalarıdır. Daha iyi ve kaliteli işler, iyi ücretli, sigortalı, iş ve gelir güvenceli, üretim ve istihdamda verimlilik yaratan işlerdir. Türkiye OECD ülkeleri arasında en düşük verimliliğe sahip ülkedir.

3.2.2. İşsizliğin gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye’deki durumu

İşsizlik sorunu, gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermekle beraber tüm ülkelerin en önemli sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. 2004 yılı itibarıyla ortalama işsizlik oranı OECD ülkelerinde % 6.9, Avrupa Birliği (15) ülkelerinde % 8.0 seviyelerindedir. 2007 yılı itibariyle Avrupa Birliği’nde işsizlik oranı % 8’dir.

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde yaşanan işsizlik sorununda, özellikle genç nüfusun ve iş piyasasına yeni katılanların ağırlığı göze çarpmaktadır. Diğer bir özellik de uzun süreli işsizliktir.

2005 yılında sayıları hızla artan işsiz gençler, Avrupa Birliği’ni endişeye sevk etmiştir. Avrupa Birliği’nde (AB 25’te) , 15 ile 25 yaş arasındaki gençler arasında görülen işsizliğin, genel ortalamanın 2 kat üzerinde olduğu Avrupa Birliği erişim sitesinde belirtilmiştir5. Fransız Le Figaro gazetesinde (14.03.2008 tarihinde) yer alan habere göre, iş bulmada en çok zorluk çeken gençlerin başında Fransa, Finlandiya, İtalya, Belçika, Polonya ve İspanya’da yaşayanlar gelmektedir. Bu ülkelerde 15-25 yaş arasındaki gençlerde işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde olduğu belirtilmiştir. Buna karşın Avrupa Birliği ülkeleri arasında, gençlerin daha kolay iş bulabildiği ülkeler arasında İrlanda, Danimarka, Hollanda ve Avusturya bulunmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde gençlerin daha kolay iş bulabilmeleri sağlamak

amacıyla, eğitiminde reform yapılması gerektiğine dikkat çekilmektedir. 2005 yılında Alman Hükümeti, gençlere yönelik mesleki eğitim programlarının kalitesini yükselteceğini açıklamıştır (Anonim 2005).

Türkiye’de, işsizlik oranı 2000 yılında % 6.5, 2001 yılında % 8.4, 2002 yılında % 10.3, 2003 yılında %10.5, 2004 yılında %10.3 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılı Mayıs Döneminde geçen yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı 35 bin kişi artarak 2 milyon 294 bin kişiye ulaşmış, işsizlik oranı ise % 9.2’ye düşmüştür (iskur.gov.tr).

Şekil 3.2 Türkiye’de İşsiz Sayıları (000)

1637 1709 1611 1662 1729 1725 1775 1607 1416 1462 1527 1774 1452 1902 2412 2493 2498 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Kaynak: DİE, 2005

Şekil 3.2’de verilen 2004 yılı rakamı olan 2.498.000 işsiz sayısının gerçeği yansıtmadığını düşünülmektedir. Çünkü Türkiye’de sağlıklı istatistiksel veri yoktur. Özellikle tarımda bu verilere ulaşmak oldukça güçtür. Çalışan ve göç eden sayıları birkaç yıl sonra tespit edilebilmekte olup işsizlik rakamlarının daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Bir diğer konu ise işsizlik ödenekleridir. İşsizlik ödeneği, Türkiye’nin de 1971 yılında imzaladığı, Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO)’nün sosyal güvenlik hakkı temel metnindeki “Sosyal Güvenliğin Asgari Kuralları” adlı 102 sayılı sözleşmesindeki 9 sosyal güvenlik ölçütünden birisidir. İşsizlik ödeneği çeşitli Avrupa Birliği ülkelerinde değişik uygulamalara sahiptir. Genel olarak eğilim işsizlik ödeneği miktarının, işçinin işsiz kalmadan önceki maaşının aylık ortalamasının belli bir oranı şeklinde tespit edilmektedir. Ancak taban ve tavan miktar uygulamaları da vardır. Bu uygulamalarda da referans alınan temel veri bu ülkelerde yürürlükte olan asgari geçim teminatı miktarıdır. Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda,

İngiltere, İrlanda, Lüksemburg gibi Avrupa Birliği gelişmiş ülkelerinde işçilerin Avrupa Ekonomik Alanı ülkelerindeki istihdam süreleri de işsizlik ödeneği hesaplanmasında dikkate alınmaktadır.

Ülkelerdeki uygulamaların kapsam ve koşullarındaki farklılıklar da çeşitlilik göstermektedir. Estonya geçici oturma iznine sahip işçilere, Finlandiya ise göçmenlere de işsizlik ödeneği alma hakkı tanımıştır. Finlandiya’da belirli koşullar altında başka bir işte çalışma durumunda da işsizlik ödeneği almaya devam edilebilmektedir. Fransa, Lüksemburg, İngiltere, İrlanda gibi Avrupa Ekonomik Alanı kapsamındaki ülkelerde diğer ülkelerdeki