• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.1.2. Üye ülkeler açısından asli ve tali hukuk kaynakları

Asli(birincil) Hukuk Kaynakları:

Avrupa Birliği hukukunu oluşturan antlaşmalar Avrupa Birliği hukuk düzeninin temel kaynağını oluşturmakta, bu nedenle de “Birincil Mevzuat” olarak nitelendirilmektedir. Birincil mevzuat, üye devletler arasında doğrudan müzakereler sonucu kabul edilen ve ulusal parlamentolar tarafından onaylanan mevzuattır. Antlaşmalar, karar-alma süreçleri ile yasama, yürütme ve hukuk süreçlerinde rol oynayan Avrupa Birliği kurum ve organlarının temel yapı, işleyiş ve sorumluluklarını da tanımlamaktadır. Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşmaları olarak nitelendirilen Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) antlaşmaları zaman içerisinde değişikliğe uğramıştır. Asli hukuk kaynakları tarih sırası ile şöyledir:

1951 - Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlaşması 1957 - Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu Antlaşması

1965 - Avrupa Toplulukları için Tek Konsey ve Komisyon Oluşturulmasına İlişkin Antlaşma

1992 - Maastricht-Avrupa Birliği Hakkında Antlaşma (ABA) 1997 - Amsterdam Antlaşması

2000 - Nice - Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı 2003 - Avrupa Anayasası Taslağı

Tali (ikincil) Hukuk Kaynakları:

Genel olarak yukarıda belirtilen antlaşmalar, Topluluk hukuku'nun birincil kaynağını, topluluk kurumlarının kendilerine antlaşmalarla devredilmiş yetkileri kullanırken oluşturdukları mevzuat, Topluluk hukukunun ikincil kaynağı olarak nitelenir.

i) Topluluk Tüzükleri

Doğrudan uygulanan ve doğrudan etkiye sahip hukuki tasarruflardır. Topluluk Tüzükleri, Konsey tarafından veya ortak karar alma usulü içinde Konsey ile Avrupa Parlamentosu tarafından birlikte; ya da Komisyon yahut Avrupa Merkez Bankası tarafından çıkarılır. Her üye devleti doğrudan bağlar. Üye devletler, ulusal hukuklarını öne sürmek suretiyle Topluluk Tüzüklerini uygulamaktan kaçınamaz. Ulusal mevzuatlarına eklenmesine gerek olmaksızın Topluluk yurttaşları için aynı ulusal yasalar gibi hak ve yükümlülükler getirir. Yürütme ve yargı organları, ulusal hukuk kadar Topluluk hukukuna da uymak zorundadırlar. Tarım, ulaştırma, iletişim, ulaşım, çevre koruma, iş ve sosyal güvenliği gibi alanlarda Avrupa Birliği Resmi Gazetesinde yayınlanan Topluluk Tüzükleri, topluluk yaşamının düzenlenmesinde önemli role sahiptir.

ii) Yönergeler

AT kurumları tarafından yayınlanan yönergeler, Topluluk tüzüklerinden farklı olarak mevzuatın tekleştirilmesine değil uyumlulaştırılmasına yöneliktir. Yönergeler, öngörülen hedef bakımından üye devletler için bağlayıcıdır; ancak Topluluk düzeyinde mutabık kalınmış hedeflere kendi hukuk sistemleri içinde ulaşma biçimini ve yönteminin seçimini ulusal mercilere bırakırlar. Yönergeler, Üye Devletlerin yasalarının üzerinde değildir; ancak Üye Devletlere ulusal mevzuatlarını Topluluk kurallarıyla aynı düzeye getirecek biçimde ayarlama yükümlülüğünü getirmektedir.

iii) Kararlar

Karar, Avrupa Birliği Konseyi tarafından veya ortak karar almak suretiyle, Konsey ile Parlamento, Komisyon veya Avrupa Merkez Bankası tarafından alınabilir. Topluluk kurumları bu “kararlar”' ile Üye Devletleri ya da yurttaşları her hangi bir eylemde bulunmaya ya da bulunmamaya zorlayabilirler veya onlarla ilgili haklar ve ödevler koyabilirler. Ayrıca, Avrupa Topluluklar Mahkemesinin aldığı kararlar, Topluluk hukukunun konulmasında ve uygulanmasında çok önemli bir işleve sahiptir.

iv) Tavsiye ve Görüşler

Topluluk kurumlarının, Üye devletlere veya Avrupa Birliği yurttaşlarına yönelik hukuken bağlayıcı olmayan ancak muhataplarına belli bir konuda belirli bir biçimde davranmalarını tavsiye eden hukuki tasarruflardır (Noyan 2005).

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz hukuk kaynakları çerçevesinde gelişen sosyal güvenlik uygulamalarından en güncel konuların başında sosyal güvenlik yardımları gelmektedir: Sosyal güvenlik yardımını ödeyen üye devlet, ödediği miktarı diğer ilgili üye

devlette uğranılan zarar sonucu sosyal güvenlik yardımının ödenmesi durumunda ödemeyi yapan üye devletin yetkili kuruluşunun, sosyal güvenlikten yaralanan kişinin elde etmiş olduğu hakları geri isteme yetkisi vardır.

Sosyal güvenlik alanında Birlik içinde kazanılmış hakların kaybedilmesi veya sosyal güvenlik haklarından mahrum kalma endişesi ile işçilerin serbest dolaşımı engelleyeceği düşüncesi Birliği bu alanda reform yapmaya iten en temel dürtüdür. Bu nedenle hazırlanan içtihatlar ve doktrinler, tüm üye ülkeler için bağlayıcılık arz etmekte ve ortak mevzuat hazırlamak amacı taşımaktadır. Kurulan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ise bu konuda çıkacak anlaşmazlıkları çözmek için görevlendirilmiş, bu çalışmalar sonucu “Avrupa Birliği Sosyal Güvenlik Hukuku” denilen ayrı bir hukuk dalı da oluşturulmuştur.

Topluluk üye ülkeleri arasında sosyal güvenlik çeşitli farklılıklar arz etmektir ki bunun başlıca nedeni Birlik düzeyinde bir sistemin var olmamasıdır. Birliğe üye tüm ülkeler kendi sosyal güvenlik mevzuatını uygulanmaktadır. Roma Antlaşması, sosyal güvenlik alanında işçilerin serbest dolaşımını sağlamak için önlemler alması gerektiğini, özellikle göçmen işçilere ve onların bakmakla yükümlü oldukları akrabalarına yardım sisteminin geliştirmesi gerekliliğini belirtir (Karluk 1998). Topluluk tarafından sosyal güvenlik alanında üye ülke işçilerine tanınan haklar, aynı zamanda bu işçilerin ailelerine de tanınmaktadır (Karauçak 1990).

Sosyal güvenlik alanında Birlik tarafından izlenen politika, üye ülkelerin özerk sosyal güvenlik sistemlerine müdahale etmeden standardizasyonun sağlanması ve birleştirilmesi olarak tanımlanabilecek uyumlaştırmadır. Bu bağlamda üye ülkeler kendi sosyal güvenlik sistemlerini birbirleri ile bir seviyeye getirmek için değiştirmekte ve bu alanda birlikte çalışmaktadırlar. Uyumlulaştırma yönteminin seçilmesinin başlıca iki nedeni mevcuttur. İlk olarak, sosyal güvenlik sistemlerinin mensuplarına sağladığı haklar arasında belirgin farkların olması serbest dolaşıma engel teşkil edecektir ki bu uyumlaştırmayı kaçınılmaz yapmaktadır. Uyumlulaştırmanın ikinci amacı ise, sosyal güvenlik haklarındaki büyük farklılıkların maliyet farklılıklarına yol açacak olması, dolayısıyla haksız rekabete sebep olmasına engel olmaktır.

Topluluk işlemlerinin konusu sosyal güvenlik yardımları olarak belirlenirken sosyal sigortaya işçi, serbest meslek sahibi veya işveren tarafından yapılan zorunlu ödemeler esas alınmıştır. İsteğe bağlı ek ödemeler konusunda üye devlet hukuklarında yeknesak bir düzenleme olmadığı için her üye devlet kendi sistemindeki yardımların niteliğini açıklamakla yükümlüdür.

Avrupa Birliği’nde uygulanmış olan ve çalışmamız ile ilgili olan, 1408/71 sayılı tüzük kapsamında öngördüğü yardımlardan bazıları şunlardır;

- Hastalık ve hamilelik yardımları - Malullük yardımları

- Yaşlılık ve destekten yoksun kalma yardımları - Ölüm tazminatları

- İşsizlik ve aile yardımları

- Öksüz ve yetimlere yönelik yardımlar

- Sosyal güvenlik sigortasından yararlananların bakmakla yükümlü olduğu çocuklarına ödenen yardımlar.

Ayrıca ATM (Avrupa Toplulukları Mahkemeleri) kimi davalarda yardımlar kavramını geniş yorumlamış, özürlü kişilere yönelik yardımlar ve dulların haklarıyla, eğitim yardımlarını da bu çerçevede değerlendirilmiştir. Ancak tüzük savaş kurbanlarını, kamu görevlilerini veya benzer işlerde çalışanları kapsam dışında tutmaktadır.

2.2. Avrupa Birliği’nde İşgücü Mobilitesi ve Sosyal Güvenlik Açısından Serbest