• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği’nde İşgücü Mobilitesi ve Sosyal Güvenlik Açısından Serbest

II. BÖLÜM

2.2. Avrupa Birliği’nde İşgücü Mobilitesi ve Sosyal Güvenlik Açısından Serbest

Kişilerin serbest dolaşımı, bir üye devletteki Avrupa Birliği vatandaşlarının diğer bir üye devlette çalışma hakkına sahip olmasıdır. Kişilerin Serbest Dolaşımı ile ilgili müktesebat, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaşayan göçmen işçilerin, çalışma koşulları, sosyal yardım ve vergi kolaylıkları konularında ulusal işçiler ile aynı muameleye tabi tutulmalarını da kapsar. Kişilerin Serbest Dolaşımı dosyası ile ilgili müktesebat aynı zamanda, diğer bir üye devlete taşınan sigortalı kişiler ve aile fertleri için ulusal sosyal güvenlik hükümlerinin eşgüdümünü de içermektedir (Evren 2005).

1992 Maastricht antlaşması ile Avrupa Topluluğu Avrupa Birliği’ne dönüşürken, ilk olarak “Avrupa Vatandaşlığı” kavramı tanımlanmış ve demokrasi, temel insan hak ve özgürlük prensiplerine verilen önem belirtilmiş ve Avrupa Topluluğu Çalışanları Temel Sosyal Haklar Şartı (1989)’na saygılı olunacağı belirlenmiştir. 1997 Amsterdam Antlaşması, Maastricht Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Vatandaşlığı kavramına açıklık getirerek vatandaşlık haklarının belirginleşmesini ve geliştirilmesi karara bağlanmıştır. Avrupa vatandaşlığı; tüm üye ülkelerde oturma hakkı, serbestçe dolaşma, Avrupa Parlamentosu ve Belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı ile üçüncü ülkelerde diplomatik-konsolosluk koruması ve Avrupa Parlamentosu’na dilekçe verme hakkını kapsamaktadır. 1957-Roma- Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşması (ATA)’nın 19. maddesi’nde serbest dolaşımın

yapmak için oturma hakkı d) işin bitiminden sonra bazı şartlara tabi olarak orada kalabilme hakkıdır. Ayrıca ATA md. 42’de serbest dolaşımın sağlanması için sosyal güvenlik alanında da tedbirler alınması öngörülmüştür. Çünkü, üye devletlerde çalışma şartları arasında idari veya hukuki açıdan veya sosyal güvenlik açısından büyük farlar olursa istenilen serbest dolaşımın gerçekleşmeyeceği belirtilmiştir. 1612/68 numaralı AET yönergesiyle serbest dolaşım içerik bakımından zenginleştirilmiştir. Bu yönergede serbest dolaşım “işçilerin ve ailelerin temel bir hakkı” olarak nitelenmekte ve “işgücünün Topluluk içindeki hareketliliği işçi için yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi olanağını garanti eden ve dolayısıyla sosyal gelişimi kolaylaştıran bir araç olmaktır” denilmektedir. Hemen arkasından da şu saptama yapılmaktadır: "Serbest dolaşım hakkından objektif ölçütlere göre ve özgürlük ve insanlık onuruna yakışan bir şekilde yararlanılabilmesi için, eşit muamelenin, fiilen ve hukuken ücret veya maaş karşılığı bir işin gerçekten icrası ve bir konutun teminiyle ilgili her şeyi kapsaması gerekmektedir; ayrıca işçilerin hareketliliği önünde duran, özellikle işçinin ailesini yanına aldırtma hakkı ve ailesinin geldiği ülkeye entegre olma koşullarıyla ilgili tüm engellerin kaldırılması zorunludur. Topluluktaki tüm işçilere eşit davranılması ilkesi, üye devletlerin bütün mensuplarına bir işe girerken yerli işçilerle aynı ayrıcalıkların tanınmasını kapsar". Buna ilave olarak 1986 yılında Avrupa Topluluğu sözleşmelerini değiştiren ve tamamlayan Avrupa Tek Senedi'nin (ATS) 13. maddesiyle de “kişilerin serbest dolaşımı” güvence altına alınmıştır. İç piyasanın gerçekleşmesine paralel olarak, şekil bakımından gerçekleştirilmiş olan bu serbest dolaşımın yanı sıra, vergi ve aile yardımları gibi alanlardaki engeller de kaldırılmaktadır (Anonim 2008).

19.Mayıs.2008 tarihi itibariyle; Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Slovenya, Slovakya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti, 23.05.2008 tarihinde Schengen serbest dolaşım alanına dâhil olmaktadır. Bu ülkelerin vatandaşları artık Avrupa’da vizesiz dolaşabilecektir. Schengen vizesi alanlar da bu ülkelere rahatça girip çıkabilecek; Doğu Avrupa’da yaşayanlar da Batı’dakiler kadar rahat hareket edebilecektir. Kıbrıs Rum kesimi ise, gerekli standartları sağlayamadığı için en az 1 yıl daha beklemek zorundadır. Yeni ülkelerin katılımıyla Schengen bölgesinde yaşayan nüfus 400 milyona ulaşacaktır. Birliğe üye olmayan İzlanda, İsveç ve Norveç de Schengen’e dâhil olan diğer ülkelerdir. Üye olmayan İsviçre ve Liechtenstein’ın da Kasım 2008’de Schengen’e katılması beklenmektedir. Birlik üyesi İrlanda ve İngiltere ise Schengen’e katılmayı reddetmektedir (Anonim 2008).

Ulaşım hızı ve olanaklarının artması çok sayıda kişinin uluslararası düzeyde mobilitesinin artmasına yol açmaktadır. Günümüzde milyonlarca kişi iktisadi olan ve olmayan (ailelerin birleştirilmesi, politik baskı, savaş v.b.) nedenlerle göçmen durumuna girmektedir (www.tisk.org.tr, 2008).

2.2.1. Avrupa Birliği’nde işgücü mobilitesinin boyutları

Küreselleşme ile belirginleşen yeni uluslararası iş bölümü, işlerin emek yoğun ve imalat özellikli parçalarının gelişmekte olan ülkelere kaydırılmasını ifade eder. Böylece gelişmiş ülkelerde sermaye yoğun yüksek nitelik gerektiren istihdam ve üretimde artışlara bağlı uzmanlaşma ortaya çıkar. Hatta bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi hizmet işlerinin taşınmasını olanaklı duruma getirmektedir ve bu tür işlerin taşınması olguları da artmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş olan ülkelere doğru gerçekleşen iş gücü mobilitesi yasal yollarla olabileceği gibi yasa dışı yollarla da olabilir. Bu mobilite iki önemli ve yeni nitelik taşır. Birincisi mobilitenin yöneldiği ülkenin ekonomik yapısının kalıcı unsur olması, ikincisi ise yedek iş gücü kaynağının olmasıdır. İşgücünün artan hareketliliği büyük oranda son yıllarda sermayede görülen dünya çapında olağan üstü hareketliliğe bağlanmaktadır. Uluslararası iş gücü mobilitesinin bir diğer yönü kadın işçilerdir. Artış, kadının daha uysal olması ve daha az sendikalaşma özellikleriyle ilgilidir. Hizmet sektöründe kadınlara ait işlerden de temizlikçilik, ev hizmetleri, çocuk bakıcılığı gibi işlerin göçmen kadın işçiler tarafından yapılmasına yönelik artan istek bu artışı diğer yandan etkiler (Aktürk 2008).

Avrupa Birliği’ne çalışmak üzere gelecek diğer ülke göçmenlerinin sayısının saptanması her üye ülkeyi etkileyeceğinden, hepsinin ortak sorumluluğundadır. Eurostat tahminlerine göre 2025 yılına kadar Avrupa Birliği nüfusu, 2010‘dan itibaren doğum sayısı ölümlerin altında kalacağından, “yalnızca göçler nedeniyle” artabilecektir. Avrupa Birliği nüfusunda 52 milyonluk tahmini bir düşüşün çalışan sayısı üzerinde ciddi etkileri görülecektir. Avrupa Birliği’nin çeşitli fonları ve kurumları 2007-2013 arasındaki göçmen akışını düzenlemek için çalışmaktadır (Anonim 2007).

Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu bir araştırma, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin sonucu olarak potansiyel göç akışının gerçekleşmesi muhtemel olmadığını göstermektedir. Üstelik meydana gelen böyle bir göçün etkisi, Bulgaristan, Romanya, Türkiye’de, dışa doğru kısa bir göçten sonra tersine göç eğilimleriyle (Avrupa Birliği ülkelerinden Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’ye geri dönme) hafifleyecektir. Göç alan belli ülkelerin (mesela

Ayrıca belirtilmesi gereken bir konu şudur ki, göçmenlerin hedef ülke yönelimleri düzenli değildir.

Geleneksel olarak, potansiyel göçmenlerin ezici çoğunluğu erkektir. Fakat, en geniş göç potansiyeline bakıldığında, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’da, erkek nüfusundan çok daha fazla orandaki bir kadın nüfusu genel göç eğilimi beyan etmiştir. Erkek göçünün hâkim bulunduğu eski göç örneği, Polonya ve Türkiye’de baskın olup, Baltık ülkelerinde bu oranlar, neredeyse birbirine eşittir.

Mevcut bulgular, bölgeler arasındaki ekonomik gelişmişlik seviyelerindeki geniş farklara rağmen, genişleyen Avrupa’daki işçilerin muhtemel hareketliliğinin düşük olacağını göstermektedir (Avrupa Toplulukları Komisyonu 2004).

2.2.2. Serbest dolaşım hakkı

AET Antlaşması’nın hedeflerinden biri de Topluluk üyesi devletler arasında serbest dolaşımını gerçekleştirmektir. Bu amacın gerçekleştirilmesi için üye devletler arasındaki her türlü sınır engellerinin kaldırılması zorunludur. Kişilerin serbest dolaşımı konusunun önemi, kişilerin topluluk sınırları içinde serbest ve engellenmemiş dolaşım ve ikamet haklarının birlikte olmaması durumunda gerçek bir Topluluğun var olamayacağı gerçeğinden doğmaktadır. Serbest dolaşım hakkı, iş, ücret ve işin diğer koşullarıyla ilgili konularda üye devlet işçileri arasında, vatandaşlığa dayanan her türlü ayrımcılığın kaldırılmasını gerektirir. Kişilerin serbest dolaşımı, yapılan işin niteliğine göre farklılık gösteren üçlü bir temel ayırıma tabi tutulur: İşçilerin serbest dolaşımı: Bağımlı bir işte, başka birisi için çalışan ve bu çalışma karşılığında maaş veya ücret alan kişileri kapsar. Yerleşme özgürlüğü: Serbest meslek erbabı ile şahıs şirketleri ve ortaklıkların iş kurma veya şube açma şeklinde, risk alarak, kendi hesaplarına faaliyet göstermelerine imkân sağlar. Hizmetlerin serbest dolaşımı: Yerleşme şartı aranmaksızın verilecek müteahhitlik hizmetleri gibi hizmet verilmesini kapsar.

Avrupa Birliği’nin Ekonomik ve Sosyal Konsey’i 1998 yılının Mayıs ayında, serbest dolaşımın teşvik edilmesi ile ilgili hazırladığı bir Eylem Planı’nda, “işgücünün serbest dolaşımının” Ortak Pazarın en önemli sütunlarından biri olduğunu vurgulamıştır. Birlik içerisinde işgücünün serbest dolaşımı sadece üye ülke vatandaşları için geçerlidir. Sektörel bazda geçerlilik sorgulandığında ise ilk akla gelen sanayi sektörü olmaktadır. Bunun yanında hizmet ve tarım sektörü ile ulaştırma sektörleri de serbest dolaşımın geçerli olduğu ve önem kazandığı sektörler olmaktadır. Kömür ve Çelik ile Atom endüstrisinde, özellikle öngörülmüş bazı kısıtlamalar olmadığı takdirde serbest dolaşım geçerlidir. Topluluk içerisinde serbestçe hareket edebilmeyi ve yerli işgücü ile eşit muamele görmeyi garanti etmektedir.

Serbest Dolaşım Hakkının işçilere sağladığı somut haklar şunlardır: a) Üye ülkelerde boş bulunan işlere başvurabilmek,

b) Bu amaçla üye ülke sınırları içerisinde serbestçe hareket edebilmek, c) Bulduğu bu işte çalışmak için o ülkede kalabilmek,

d) İş ilişkisi sona erdikten sonra da –Komisyon tarafından belirlenen koşullarda- o ülkede kalmaya devam edebilmek, yani yerleşme hakları bulunmaktadır.

Serbest dolaşım hakkı, üye ülkeler tarafından ancak kamu düzeni, kamu sağlığı ve kamu güvenliği gerekçe gösterilerek sınırlandırılabilir.

Herhangi bir üye ülkede boş bulunan bir işe başvurma ve o işte çalışma hakkı, beraberinde o üye ülkeye serbestçe seyahat edebilmeyi ve o ülkede oturma hakkını da beraberinde getirmektedir. Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin vatandaşlığına sahip bir işçinin ve ailesinin, iş ilişkisi sona erdikten sonra da o ülkede kalabilmesi sosyal bir ihtiyaç olarak görüldüğünden, güvence altına alınmıştır (Eren 2008).

Serbest dolaşım konusunda sanılanın aksine bir takım sorunlar mevcuttur. Örneğin, yapılan araştırmalar doktorların dahi tamamen serbest dolaşım hakkına sahip olmadığını göstermektedir. Doktorlar ve sağlık elemanlarına bu kadar çok kısıtlama varken diğer mesleklerde çalışanların serbest dolaşımı her halde çok daha zor olacaktır. Sağlık personeli ve doktorların başka ülkelerde çalışması Avrupa Birliği ülkelerinde sanıldığı gibi yaygın değildir.