• Sonuç bulunamadı

FİRMA FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

3.5 Türkiye’de Genel Olarak Firmaların Finansman Kaynakları

Çalışmamızın bu kısmında ülkemizde KOBİ olarak nitelendirilen ve henüz borsaya kote olmamış firmalara yönelik olarak yapılan çalışmalara göz attıktan sonra firmaların finansman kaynaklarını iç kaynaklar ve dış kaynaklar olarak ayrı ayrı inceleyeceğiz. Bu konuda yapılan çeşitli çalışmalarda işletmelerin genelde finanslama yöntemi olarak iç kaynaklarla banka kredilerini kullandıkları tespit edilmiştir. Yabancı kaynağın maliyetinin çok yüksek olduğu ve finanslama yönetiminin tespitinde maliyetin çok önemli bir faktör olduğu da tespitler arasında yer almıştır. Bütün bunlar bize göstermektedir ki firmaların temel sorununun finansman sorunu değil finansman maliyetinin yani aldıkları banka kredilerine ödedikleri faizlerin yüksekliğidir. Bu da işletmelerin yeni yatırımlara girişmesi ya da kapasite artırımı planları önündeki en büyük engeldir.

Hissedar Grupları Şirket Sayısı Oran(%) Holding Şirketleri 143 36.14 Finansal Olmayan Şirketler 139 31.67 Finansal Şirketler 62 28.29

Aileler 128 27.19

3.5.1 İç Kaynaklar

İç kaynaklardan finansman ile kastedilen genellikle, dağıtılmamış karlar ile şirket bünyesinde mevcut bulunan değerlerin sermayeye eklenmesidir. Şirket bilançosunun pasif tarafında yer alan iç kaynaklar (ihtiyat ve yedek akçeler, değer artış fonları gibi) şirketin gelişmesini sağlamak ve muhtemel zararları karşılayabilmek amacıyla ayrılırlar. Anonim şirket, bu tür imkanlarını sermaye hesabına aktararak sermayesini arttırabilir. Sermaye artırımı nedeniyle çıkarılan yeni paylar, pay sahiplerine sermayedeki payları oranında dağıtılır.

Ülkemizde kuruluş aşamasında olan KOBİ’ler ağırlıklı olarak öz kaynak kullanmaktadır. Yeterli öz kaynağa sahip olmayan işletmeler yeni yatırımlarını gerçekleştirmede ve büyümelerinin finansmanında kaynak sorunuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. KOBİ’lerin kendi yapılarından kaynaklanan temel finansman sorunu öz kaynak yaratamamaktır. Özellikle kuruluş aşamasında yeterli öz kaynağın bulunmaması girişimcilerin önünde engeldir (Aras, Müslümov, 2002:26). KOBİ’lerin sermaye olanaklarının sınırlı olması, tasarruf sahiplerinin de KOBİ’leri riskli bulması nedeniyle kuruluş anında yeterli işletme sermayesi olmayan bu kuruluşlar daha sonra da çok üzün ömürlü olamamaktadırlar (Erkumay, 2000:10).

Yapılan araştırmalarda bu tür işletmelerin genellikle ilk beş yılda yok olduklarını göstermiştir. İşletme sermayesi açısından durum değerlendirildiğinde KOBİ’lerde çoğu zaman sabit sermaye yatırımı ile sabit sermaye yatırımının mal ve hizmet üretebilmesi için gerekli olan işletme sermayesi tutarından oluşan ilk yatırım tutarı yalnızca sabit sermaye yatırım miktarı olarak algılandığı için işletmenin kuruluşundan hemen sonra işletme sermayesi sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Devam eden yıllarda ise KOBİ’ler düşük kazanç, düşük stok devir hızı ile çalıştıkları ve kredili satışlarda bulunduklarından işletme sermayesi açığı devam etmektedir (Erkumay, 2000:11). İşletmelerin kendi iç kaynaklarından olan sermaye artırımının kaynakları şunlardır;

• Maddi duran varlık yeniden değerleme değer artış fonu • İştirakler yeniden değerleme değer artış fonu

• Maliyet artış fonu

• Gayrimenkul ve iştirak hissesi satış kazançları

• Esas sözleşme hükümlerine göre (statü yedekleri) veya genel kurul kararı ile ayrılan yedek akçeler (olağan üstü yedek akçeler)

• Emisyon primleri

• Dağıtılmasına karar verilmeyen bütün dağıtılabilir karlar.

Uygulamada, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi borsa şirketlerinin kar payı dağıtımında farklı yöntemler benimsedikleri, bir kısmının karın tamamını nakden dağıttığı, bir kısmının ise hem nakit hem de bedelsiz hisse senedi şeklinde dağıtmayı tercih ettikleri, hisse senetleri borsada işlem görmeyen şirketlerin ise kar dağıtımını çoğunlukla nakden gerçekleştirdikleri görülmektedir.

Temettünün sermayeye ilave edilmek suretiyle bedelsiz hisse senedi biçiminde dağıtılması uygulamasının borsa şirketleri açısından daha anlamlı olduğu söylenebilir. Çünkü ortakların bedelsiz olarak aldıkları söz konusu hisse senetlerini ilgili borsada satarak nakde çevirebilme imkanları bulunmaktadır. Borsa dışı şirketlerde söz konusu imkan ancak, hisse senetlerinin borsada işlem görmek üzere halka arz edilmesi halinde mümkün olmaktadır. Şirket ortağı açısından konuya bakıldığında, söz konusu hisse senedinin her zaman yüksek fiyattan ve zamanında satışı söz konusu olmayabileceğinden ortak, temettüyü nakit olarak almayı tercih edebilecektir. Diğer yandan, temettünün nakit yerine bedelsiz hisse senedi olarak dağıtılması imkanının getirilmesi uygulamasının, şirketleri oto finansmana yöneltmek amacını içerdiğinden de söz edilebilir. Uygulamada, şirketlerin çoğu kar dağıtımına sermaye artırımı ile aynı zamanda karar vermekte, rüçhan hakkı kullanım tarihleri ile kar dağıtım tarihleri çakışmaktadır. Sonuçta şirketler dağıttıkları temettüleri rüçhan hakkı bedeli olarak geri almaktadırlar (Yaşar, 2006:33).

3.5.2 Dış Kaynaklar

3.5.2.1 Hisse Senedi İhraçları

Yeni sermaye konularak artırım veya efektif artırım olarak da bilinen bu yöntem, anonim şirketin mal varlığının dışarıdan gelen nakdi ve ayni araçlarla artırılmasına ilişkindir. Yeni pay konulması, mevcut ortakların rüçhan haklarını kullanarak sermaye artırımına nakden katılabilecekleri gibi, eski ortakların rüçhan haklarından vazgeçerek yeni şahıslara bu olanağın bırakılması suretiyle de olabilir. Yeni sermaye konularak artırım iki şekilde yapılır:

1-) Kapalı anonim şirketlerde yapılan artırım. Bu yöntemde halka açık olmayan anonim şirketler sermaye arttırmak suretiyle halka açık hale gelmektedirler. Bu durumda mevcut pay sahiplerinin rüçhan hakları kısmen veya tamamen kısıtlanmakta ve artırılan sermayeyi temsil eden hisse senetleri halka arz edilmektedir.

2-) Sermaye artırımı yoluyla halka arz. Bu yöntemde hali hazırda halka açık olan bir anonim şirketin sermaye artırımı söz konusudur. Şirketin esas sermaye sisteminde veya kayıtlı sermaye sisteminde olmasına bağlı olarak sermaye artırım süreci farklı prosedürlere tabidir.

3.5.2.2 Borçlanmalar

Daha önceki bölümlerde banka kredileri konusunu ele almıştık. Bu bölümde ise diğer borçlanma kalemlerini ele alacağız. Bunlardan bir tanesi olan finansman bonosuna ilişkin yasal düzenleme ülkemizde 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılmış olan Seri: III, No:13 “Finansman Bonolarının Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği” ile yapılmıştır. Bu tebliğde finansman bonoları; ihraççıların bu tebliğ hükümlerine göre borçlu sıfatıyla düzenleyip Kurul kaydına aldırmak suretiyle ihraç ederek sattırdıkları emre veya hamiline yazılı menkul kıymet niteliğindeki kıymetli evraktır şeklinde tanımlanmıştır. Finansman bonolarının vadeleri 60 günden az 720 günden fazla olamamaktadır. Tebliğ’de finansman bonoları,

teminatlarına göre ayırıma (A, B, C ve D tipi) tabi tutulmuşlardır. Bunlardan A tipi bonolar, herhangi bir teminat içermemektedir

Sermaye piyasasının gelişmiş olduğu ekonomilerde firmaların uzun süreli yabancı kaynak sağlamak için başvurdukları başlıca yollardan bir tanesi de tahvil ihracıdır. Tahvillere ilişkin yasal düzenleme ise, Türk Ticaret Kanunu ile Sermaye Piyasası Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Seri: II, No:13 “Tahvillerin Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği” ile yapılmıştır. Tebliğ’in 8.maddesine göre tahvillerin vadesi 2 yıldan az olmamak üzere serbestçe belirlenebilmektedir. Finansman bonolarında olduğu gibi tahviller için de ihraç limiti söz konusudur ve finansman bonolarının ihraç limitine ilişkin hususlar tahviller için de geçerlidir.

Borçlanma senedi niteliği olamamakla birlikte sermaye piyasalarından fon toplamaya yarayan diğer borçlanma araçları ise varlığa dayalı menkul kıymetler, kar ve zarar ortaklığı belgesi, gayrimenkul sertifikaları, kalkınma ve yatırım bankalarınca ihraç edilen banka bonoları ve banka garantili bonolardır. Bu araçlara ilişkin düzenlemeler Sermaye Piyasası Kanunu ve tebliğleri ile yapılmıştır.