• Sonuç bulunamadı

3. ALTERNATİF TURİZM TÜRLERİNDEN BOTANİK TURİZMİ

3.4. Türkiye’de Botanik Turizmi

Bir ülkenin sahip olduğu tabii varlıkları, bu varlıkların çeşitliliği ile sayısı, turistlerin o ülkeyi ziyaret etmesindeki en önemli cazibe unsurlarını ve çekiciliğini oluşturmaktadır. Bu durumdan ötürü tabiat ve tabii çevre devamlı olarak turizm endüstrisinin vazgeçilmez hammaddesini ve kişilerin yolculuklarına yön veren çekici gücü oluşturmaktadır. Bu bağlamda doğal ve kültürel kaynak değerleriyle çeşitlilik sunan ve aynı zamanda turizm bakımından zengin olan Türkiye de önemli bir kapasiteye sahip olmasıyla bilinmektedir. Ayrıca farklı niteliklere sahip turistlere ev sahipliği yapmasıyla da bilinen Türkiye bunu, yapısında tarihsel ve kültürel yelpaze içermesi, değişik iklim özelliklerine sahip olması ve çeşitli turizm türlerinin aynı anda ortaya konulması gibi imkânlar ile mümkün kılmaktadır (Aşur, 2017: 130). Dünya’da sahip olduğu bitki çeşitliliği bakımından çevresinde bulunan pek çok

70

ülkeden farklı olan özellikleri ile ilgiyi üzerine toplayan Türkiye ılıman kuşak içerisinde yer almaktadır. Türkiye’nin bu özelliği, coğrafik etkenlerden ya da bir başka ifade ile bitkilerin yetişme alanlarının çeşitliliğinden kaynaklanmakta ve yalnızca kapladığı alana ait endemik bitkiler de çoğunlukta bu bitki türleri içinde olmaktadır (Sayılan, 2008: 474). Türkiye iklim özellikleri bakımından da çeşitlilik göstermekte ve yöresel özellikler sebebiyle kısa mesafelerde oluşan farklılıkların bitki çeşitliliğine katkıları önemini ortaya çıkarmaktadır (Avcı, 2005: 33).

Türkiye, farklı iklim ve topoğrafyaya sahip olması, yedi coğrafi bölgeye ayrılması, üç bitki coğrafyasının görülmesi gibi sebeplerle bitki örtüsü açısından zengin konumdadır. Gerçekten de Türkiye florası yaklaşık olarak 174 familya (yerli, yabancı, kültür dâhil), 1251 tür (yerli, yabancı, kültür dâhil), 8988’i tabii olmak üzere 9221 çeşit, 12006 taksondan (kategoriye ayrılma) (tür ve tür altı taksonlar) meydana gelmektedir. Bu zenginliğin, 15. asırdan itibaren bitki araştırmalarına başlayan Avrupalı araştırmacıların ilgi odağı olduğu bilinmektedir. Pek çok araştırmacının da o zamandan bu zamana dek Osmanlı İmparatorluğu ve günümüz Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinden bitki toplayıp Avrupa’nın çeşitli herbaryumlarına (kuru bitki örneklerinin saklandığı yer) kazandırdığı belirtilmektedir (Koca ve Yıldırımlı, 2008: 46-47). Türkiye, floristik yelpaze bakımından dünyanın en varlıklı ülkelerinden biridir ve dörtte biri endemik olan ülke konumundadır. Anadolu topraklarının yüzde 26’sı ormanlarla kaplı olmasıyla yüzde 93’ü tabii olmasıyla ve yaklaşık 1 milyon hektarı da mevzuatın koruma altına aldığı özel habitat ve ekosistemlere sahip olmasıyla ifade edilmektedir (Boz, 2014: 102). Aynı zamanda Türkiye’de karstik sahaların da oldukça geniş alanları istila ettiği bilinirken, bu alanlarda gelişen lapya (küçük yer şekilleri) ve dolin (karstik şekiller) gibi karstik biçimlerin toprak örtüsünün zayıfladığı bölgelerde bitkiler için önemli habitatlar oluşturduğuna değinilmektedir (Avcı, 2005: 29). Bu pek çok habitat Türkiye’nin, Akdeniz, Ege ve Karadeniz sahillerinden yükselen kıyılarına, dağların yüksek kısımlarından dağların iç kısımlarına, derin ve inişli çıkışlı vadilerden geniş step sahalarına, alüvyal birikinti ovalarından kurak, kayalık yamaçlara kadar çeşitli doğal yaşam alanlarını göstermektedir. Bunlara ilaveten gövde veya yapraklarında özel dolgun dokularda su tutma ve biriktirme kabiliyeti olan sukkulent (süs bitkisi) gibi bitkileri de içeren doğal bitkiler tarım, hayvancılık, ilaç endüstrisi ve turizm için

71

Türkiye ekonomisinin hayati önemine ve biyoloji çeşitliliğine bağlı belli başlı kaynaklarını oluşturmaktadır (Kaya ve Raynal, 2001).

Türkiye, biyolojik yelpaze açısından Avrupa ve Orta Doğu arasındaki en varlıklı ülkelerden biridir. Ülkenin 7 coğrafi ikliminin her biri değişik flora ve fauna yelpazesine sahiptir. Anadolu, faunada 80000’in üstünde olan türü ile bir hayli zengindir. Türkiye, dünyadaki en önemli biyoçeşitlilik merkezlerinden biridir (Kahraman vd., 2011: 34). Bu bağlamda endemik lokasyon sayısının illere göre dağılımı Tablo 13’de gösterilmektedir:

Tablo 13. Türkiye Florası Endemik Taksonlarına Ait Lokasyonun Bölge ve Bölümlere Göre Dağılımı

BÖLGE/BÖLÜM ENDEMİK LOKASYON SAYISI ENDEMİK LOKASYON ORANI Akdeniz Bölgesi 3321 34,3 Antalya Bölümü 1632 16,9 Adana Bölümü 1689 17,5

Doğu Anadolu Bölgesi 1848 19,1

Yukarı Fırat Bölümü 1088 11,2 Erzurum-Kars Bölümü 188 1,9 Yukarı Murat-Van Bölümü 344 3,6 Hakkâri Bölümü 228 2,4 İç Anadolu Bölgesi 1564 16,2 Yukarı Sakarya Bölümü 269 2,8 Konya Bölümü 475 4,9 Orta Kızılırmak Bölümü 550 5,7 Yukarı Kızılırmak Bölümü 270 2,8 Karadeniz Bölgesi 1528 15,8 Doğu Karadeniz Bölümü 722 7,5 Orta Karadeniz Bölümü 305 3,2

72

Tablo 13. (Devam) Türkiye Florası Endemik Taksonlarına Ait Lokasyonun Bölge ve Bölümlere Göre Dağılımı

BÖLGE/BÖLÜM ENDEMİK LOKASYON SAYISI ENDEMİK LOKASYON ORANI Batı Karadeniz Bölümü 501 5,2 Ege Bölgesi 864 8,9 Asıl Ege Bölümü 618 6,4 İç Batı Anadolu Bölümü 246 2,5 Marmara Bölgesi 306 3,2 Çatalca-Kocaeli Bölümü 85 ,9 Yıldız Dağları Bölümü 7 ,1 Ergene Bölümü 10 ,1 Güney Marmara Bölümü 204 2,1

Güneydoğu Anadolu Bölgesi 246 2,5

Orta Fırat Bölümü 135 1,4

Dicle Bölümü 111 1,1

TOPLAM Bölge/Bölümü 9677/9677 100/100

Kaynak: Şenkul ve Kaya, 2017: 114

Tablo 13’e göre, endemik bitkilerin illere ilişkin dağılımında en yüksek endemik sayısına ve oranına sahip ilin 862 endemik bitki lokasyonu ve %8,9’lık bir oran ile Antalya olduğu görülmektedir. Antalya’dan sonra en fazla sayıya sahip iller sırasıyla Mersin (462), Konya (458), Sivas (413), Kayseri (337) ve Muğla (313)’dır. Bartın ili ise endemik taksonların en az olduğu il olarak belirlenmiştir. Yalova, Edirne, Düzce ve Zonguldak illeri de Bartın’dan sonra en az yapıya sahip iller olarak belirlenmiştir. Endemik bitkilerin maksimum-minimum farkı iller arasında 862 olarak bulunmuştur. İller bazında ele alındığında endemik taksonların sistematik veya eşit ayrılmadığı gözlenmektedir (Şenkul ve Kaya, 2017: 114). Türkiye uç yükselti farklılıkları, derin vadi sistemleri, kayalık yamaçlar ve yatay-dikey yönde değişen ekosistemler sebebiyle yüksek bir botanik yapıya sahiptir. Türkiye’de en çok endemik bitkiye sahip 3 ilimiz de 578 bitkiyle Antalya, 478 bitkiyle Konya ve 366 bitkiyle İçel olarak belirtilmiştir (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2018).

73

Türlü coğrafi hususlarının ve coğrafi farklılıklarının ortaya çıkardığı iklim yelpazesinin olması, üç kıta arasında tabii bir köprü olması, Anadolu Yarımadası’nı dünyada benzeriyle az karşılaşılan bir bitki yelpazesine sahip kılmıştır. Avrupa’nın bütünündeki bitki türünün toplam 12.000 adet olduğu görülürken bu sayının Türkiye’de 9.000 adet olduğu görülmektedir. Bu durum ise Türkiye’nin Avrupa ülkeleri karşısında rakibinin olmayacağını kolaylıkla göstermektedir (MEB, 2011: 21). Araştırmacılar tarafından son zamanlarda yapılan araştırmalarda belirtilen verilere göre ise Türkiye, sahip olduğu 11707 tür ve tür altı takson ile dünyada en zengin floraya sahipliğiyle bilinen ülkelerden biri olarak görülmektedir. Bu sayının öneminin, toplam takson sayısı ortalama 13000 olan Avrupa kıtasının florası ile mukayese edildiğinde anlaşılacağı belirtilmektedir. Sahip olduğu takson sayısının çokluğunun yanı sıra bir ülkenin floristik zenginliğinin ve yelpazesinin bulundurduğu ender ve endemik taksonların çokluğu ile ehemmiyet kazandığı vurgulanmaktadır. Türkiye’de endemizm oranı 3649 takson ile %31,82’lerde iken bu oranın Avrupa kıtasında ortalama %20’lerde olduğu görülmekte olup, farklı bir anlatımla Türkiye florasını meydana getiren bitki taksonlarının yaklaşık her üç adetinden birinin endemik bir bitki taksonu olduğu belirtilmektedir (Özgişi vd., 2017: 64).

Türkiye’de coğrafik bölgelerin tamamındaki ulusal parklar ve doğa koruma sahaları, değişik iklimler ve bu iklimlere bağlı olarak ilerleyen değişik bitki örtülerine ek olarak bulunmaktadır. Flora yelpazesine sahip olan sahalar bu sebeple önemli arz kaynakları olarak botanik turizmi kapsamında değerlendirilebilmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde ise botanik turizmi açısından sahip olduğu fazlaca türlü ve enteresan bitki örtülerinin oluşturduğu sahalar ile bilinen Türkiye, bu sahaların botanik turizmi açısından kullanılması konusunda geri kalan bir ülke konumuyla ifade edilmektedir (Öztürk, 2016: 31). Türkiye’de son senelerde ilerlemeye başlayan botanik turizmine konu olan bitki çeşitliliğinin Avrupa ülkelerinden daha gösterişli olduğu bilinmektedir. Bunun yanında turizmin on iki aya dağılmasını sağlamakla kalmayıp aynı vakitte Ege ve Akdeniz Bölgeleri’ndeki talebin kıyı turizmi gerçekleştirilen farklı yörelere dağılmasına imkân sağlamaktadır. Bu sahaların ekonomik ve sosyal manada ilerlemesine de imkân tanıyan bir turizm çeşididir. Bilhassa son senelerde bitki örtüsü bakımından gösterişli olan Antalya Bölgesi’ne hazırlanan turlarla turistler botanik turizmine katılım

74

gerçekleştirebilmektedir. Türkiye genelinde 36 Milli Park, 17 Tabiat Parkı, 34 Tabiat Koruma Alanı, 102 Tabiat Anıtı, 800 Doğal Varlık Alanı, 200 Sulak Alan, 14 Özel Koruma Alanı, 89 Yaban Hayatı Koruma Bölgesi ve 188 Gen Koruma Orman Koruma adı altında yaklaşık bir milyon alan koruma altında olan özel habitat ve ekosistemleri barındırmaktadır (Albayrak, 2013: 146). Diğer yandan, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, Marmara Üniversitesi Botanik Bahçesi gibi insan eli ile yapılan botanik bahçeleri bulunmaktadır. Ağaçlar ile ağaççık ve çalı gibi diğer odunsu bitkilerin geliştirilmesi için tahsis edilmiş botanik bahçesi Atatürk Arboretumu ve Karaca Arboretumu olan arboretumlar bulunmaktadır. Ek olarak kurutulan bitki numunelerinin belirli bir düzenle muhafaza edildiği yerler olarak tabiat ile alakalı gereçleri kapsayan müzeler ve herbaryumlar gibi oluşumlar olduğu da bilinmektedir. Bunların hepsi turizmde sıklıkla değerlendirilebilmekte ve koruma alanları olarak kabul edilmektedir (Öztürk, 2016: 32).