• Sonuç bulunamadı

1.1. Çocuk Edebiyatının Gelişimi

1.1.2. Türkiye’de 1923 Öncesi Çocuk Edebiyatı

Çocukların annelerinin karnında iken okunan edebi ürünleri dinledikleri ve bu etkinliğin onların duygusal gelişimine etki ettiği savunulur. Bu okumaların doğum sonrasında dil ve zihinsel gelişimi tamamladığı ortaya konulur.

Dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da çocuğun özne olduğu veya çocuğu merkeze alan bir edebiyatın oluşum süreci çok yavaş ilerler. Sürecin hızlanması ise pedagoji ve psikoloji bilimlerindeki gelişmelere bağlanır. Özellikle insanların ruhsal yaşantıları çözümlenip yaşlara göre farklılıkları ortaya konuldukça bu farkın göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatine varılır. Özellikle disiplinler arası çalışmaların etkisiyle, edebiyatın da artık yaşlara göre gelişim düzeyinin göz önünde bulundurulması gerekliliği ortaya çıkar.

Türk edebiyatında çocuğun yavaş yavaş fark edilmeye başlanıldığı tarih Tanzimat devridir (Sınar: 2007: 55). Çocuk edebiyatının temeli burada atılmış olur. Batıda çocuğun ilgi ve beklentileri daha önce tespit edildiğinden çocuk edebiyatı da bizden önce başlar. 1839’daki çocuğun bir edebiyatının olması düşüncesi, Cumhuriyetle birlikte ciddi gelişmeler kaydeder. Çocuk edebiyatı 1950’den günümüze kadar çok daha ileri düzeye çıkar ve hem edebî hem de pedagojik değeri yüksek eserler verilir.

Tanzimat öncesi Türk edebiyatında çocuk ister doğrudan ister dolaylı mutlaka bir vesile ile edebiyatın içinde yer alır. Bu durum, evvela Đslâmiyet öncesi destanlarda görülür. Örnek olarak Oğuz Kağan, Manas Destanı ve Bozkurt Destanı’nın çocuk kahramanları verilir.

Kutadgu Bilig’de insanların tabakalarına göre mutlu olmaları gereken bilgi verilirken ayrıca çocuklara dair önemli değer ve erdemler bilgisi verilir.

Yusuf Has Hacib eserinde Türk toplumunun iki temel kurumu okul ve aileden bahseder. Özellikle çocuğun aile içinde eğitilmesini ısrarla vurgular. Hüseyin Akyüz, Đslam öncesi ve sonrası Türk toplumunda çocuğun yetişmesinde ailenin öneminin Kutadgu Bilig’de nasıl ele alındığını farklı boyutlarıyla ortaya koyar. Akyüz’e göre “gerçekten de aile, basit bilgileri, toplumsal norm ve değerleri çocuğa aşılamakla, değerli bir eğitim ortamı yaratır. Ailenin eğitici mahiyetteki toplumsal çevresi, anne, baba ve çocukları çeşitli hak ve sorumluluklarla birbirine bağlayan ideal bir eğitim ortamıdır. Bu özelliğiyle aile, çocuğu toplumsallaştırmaya yarayan bütün öğelere sahiptir… Bireyin ve toplumun sürekliliği ve gelişmesi aile kurumuyladır. Bu önemli

sorunun farkına varan Yusuf, aile ve ailede çocuk eğitimini ayrıntılı bir biçimde ele alarak diğer insanlara bu konuda yol göstermek ister” (Akyüz 2002: 186).

Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacib, çocuğun sadece eğitimine değil aynı zamanda sağlığına da önem verir. Çocuklar gelecekte toplumları yönetecekleri için, onları ahlâklı, terbiyeli ve bilgili yetiştirmek gerektiğini öğütler (Aslan 2003: 368).

Roman türünün Türk edebiyatına girişinden önceki edebî eserlerde çocuklar için ayrılan bölümlerin çoğunda temel hedef çocukların terbiyesi ve eğitimidir. Çocukların duygusal gelişiminin temelini Kur’an-ı Kerim ve Đslâm dininin değerler eğitimi oluşturur. Özellikle ahlâkî gelişimde bu amaçlar doğrultusunda eserler verilir. Kişilik kırılmaları en aza indirgenerek özgüvenin yüksek düzeyde oluşumuna çalışılır. Bu doğrultuda birçok eser verilir. Bunların en önemlileri arasında Keykavus’un oğluna öğütlerini içeren Kabusname(1082), Sadi’nin çocuklara dair görüşlerinin de olduğu Bostan ve Gülistan, Mevlana’nın bu konudaki önemli görüşlerini de içeren Mesnevisi verilebilir.

Yukarıda ismi geçen eserlerde çocuk ikinci dereceden bir kahramandır ya da çocuğa verilecek eğitim için ön görülen tavsiyeler mevcuttur.

Bunlarla beraber neredeyse günümüz çocuk eğitimi anlayışına yaklaşan bir görüşle Amasyalı Hüseyinoğlu Ali Tariku’l-Edeb(Tacü’l-Edeb) isimli eseriyle 1453’te bir devrim yapar. Yazar, sevgiyi esas alarak birebir öğrenmeyi ve günümüz modern pedagoji ve psikolojisinin önerdiği yaklaşımları tavsiye eder.

Divan edebiyatında çocuğu doğrudan karşımıza çıkaran eserler Nabi’nin Hayriye ile Sünbülzade Vehbi’nin Lütfiye’sidir. Bu iki eserde de yazarlar çocuklarına seslenerek vermek istedikleri mesajları dile getirirler. Kendi dönemlerinde çok okunmalarına rağmen sonraki dönemlerde çocuk edebiyatı açısından pek ilgi görmezler. Çocuklara yönelik önemli iki eser olmaları karşılık kişilik gelişimi açısından her ikisinin de yetersiz kaldığı görüşü ileri sürülür. Mehmet Kaplan Hayriye’nin kahramanını; “burada, kendi içine kapalı, kültürlü olmakla beraber sosyal meselelere karşı kayıtsız, dış dünya ile ilgisini kesmiş, rahatından başka bir şey düşünmeyen insan tipine has davranış tarzının makbul bir örnek haline geldiğini görürüz” ifadesiyle eleştirir (Kaplan 1999: 214).

Araştırmalar, Türk edebiyatında çocuk edebiyatının başlangıcını Batıdan yapılan tercümelere ve bilhassa Ahmet Mithat Efendi’nin Emile ve diğer bu tarz tercümelerine bağlarlar.2

Çocuk edebiyatında roman türünün gelişimine geçmeden 1923 öncesi çocuk yazınlarının önemli türlerinden biri olan çocuk dergilerine de yer vermek gerekir. Çocuk edebiyatı ile uğraşanlar çocuklarla ilgili gazete ve dergilerin tarihini de Tanzimatla başlatırlar. Bu konu üzerinde en ciddi çalışmayı yapan Cüneyt Okay Eski Harfli Çocuk Dergileri isimli çalışmasında süreli yayınların başlangıç tarihini 1869 olarak belirler. Bu tarihten itibaren çocukları ve kadınları merkeze alan yayınların bazılarının kısa süreli bazılarının ise uzun süreli olduğunu kaydeder. Özellikle Batılılaşmanın tesiriyle artık çocuğun ve kadının yavaş yavaş edebi hayatımızın kenarından merkezine doğru gelmeye başladığını ve zümrelere ait bir edebiyatın oluşacağı belirtilerinin oluştuğunu söyler. Okay, 1869-1928 yılları arasında eski harflerle yayınlanan çocuk dergilerini ayrıntılı bir inceleme ile verir (Okay 1999: 16, 216).

Okay’ın Osmanlı Çocuk Hayatında Yenileşmeler Osmanlı toplumunda çocukların ilgi ve beklentilerinin ne düzeyde gerçekleştiğini ortaya koymayı hedefler. Yazar, 1839’a kadar Osmanlı toplumunda çocuğa dair pek fazla bilginin olmadığını söyler. Eldeki belgelerin durumu açıklamada yetersiz kaldığını ifade eder. Tanzimat sonrası Türk edebiyatında çocuklara dair yazılan ilk kitabın da küçük hikâyelerden oluşan ve Kayserili Doktor Rüşdü’nün yazdığı Nuhbet’ül Etfal olduğunu belirtir. Daha sonraları çalışmaların Batıdan yapılan tercümelerle devam ettiğini vurgular (Okay 1998: 113). Ancak hemen şunu belirtelim ki Osmanlı Çocuk Hayatında Yenileşmeler eseri Batılılaşma ile beraber her alanda olduğu gibi çocukların yaşamında da gerçekleşen değişimleri ve çatışmaları vurgular. Çocuklar bu dönemde modernleşme adı altında yapılan değişimine uyum noktasından sıkıntılarla karşılaşırlar. Örnek olarak kıyafet, oyun ve oyuncaklar, fotoğraflar ve reklâm gibi yenileşme vasıtaları karşısında farklı tutumlar vardır ve yazar bunu vurgular.

Meşrutiyet Çocukları ise Okay’ın 1923 öncesi çocuk yazını ile ilgili bir diğer önemli eseridir. 24 Temmuz 1908 günü Sultan II. Abdülhamid Kanun-ı Esasi’yi ikinci kez yürürlüğe koyunca Osmanlı toplumu için yeni ama zorlu bir dönem başlar. 10 yıllık

2

Bu bölüm yazılırken Đnci Enginün’ün “Çocuk Edebiyatına Toplu Bir Bakış”, Alev Sınar’ın “Türkiyede Çocuk Edebiyatı Çalışmaları” makalesi ile Cüneyt Okay’ın Eski Harfli Çocuk Dergileri, Meşrutiyet

bir süre incelendiğinde hem Meşrutiyetin meşruiyeti tartışılır hem Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşları yaşanır hem de Đttihat ve Terakki istibdadı baş gösterir. Büyük ümitlerle ilan edilen Meşrutiyet kısa zamanda bu ümitleri boşa çıkarır.

Bu dönemde çocuk edebiyatı şiir ağırlıklı gelişir. Ancak devrin olaylarının bireylerin yaşantılarını etkisi altına aldığı gerçeğinin bir yansıması Meşrutiyet çocuklarında görülür. Bu dönem çocuk şiirlerinde hem milliyetçiliğin hem de milli olma duyguları ağır basar. Yazar bu durumu devrin Đttihat ve Terakki iktidarının eğilimlerine bağlar (Okay 2000: 87). Bu dönemin çocuk edebiyatı ürünleri dergilerdir.

Kemal Ateş, “Cumhuriyet Yıllarında Çocuk Romanı” isimli makalesiyle çocuk romancılığının Cumhuriyet ile başlatılmasının daha doğru olacağı görüşünü savunur (Ateş, 1999). 1923 yılına kadar birçok romanda çocukların varlığı görülür. Fakat çocukların okuyabileceği bir romana tesadüf edilmez. Ebubekir Hazım Tepeyran’ın kahramanı çocuk olan Küçük Paşa isimli eseri bir çocuk romanı olarak kabul edilse de zamanla bu yanlış görüş de izale edilir. Çünkü birçok çalışma bu eserin kahramanı çocuk olan ilk köy romanı olduğunda hemfikirdirler. Lakin Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatlarında çocuk romanlarına hemen hemen hiç rastlanmazsa da Meşrutiyet ve Milli edebiyat dönemi romanlarında çocukları görebiliriz. Bunlar için milli bir ruh oluşturmada sevgi ortamı öne çıkarılır. Mesela Halide Edib sağlıklı çocuk yetiştirmenin yolunu, mutlu bir aile ortamına bağlar. Yazar, sevgi ortamında büyüyen çocukların sağlıklı ve başarılı olacaklarını roman kahramanları ile ispat eder (Gündüz 1997: 653). Bu sevgi ortamı ve mutlu aile savının, bir çocuk romanında birleşmesine bu dönemde rastlanmaz. Cumhuriyetin ilânından önce çocuk romanlarına dair ciddi eserlere tesadüf edilmez. Bu nedenle araştırmamızın ortaya koyduğu gibi Türk edebiyatında çocuk romancılığını 1923 ile başlatmanın daha doğru olacağı düşüncesindeyiz.

1923 öncesi Türk edebiyatında çocuk edebiyatının gelişimi şöyledir:

1. Đslâmiyet öncesi Türk destanlarında çocuklara yönelik bir hayli bilgi vardır. 2. Osmanlı yükselme devri eserlerinden olan ve neredeyse günümüz çocuk eğitimi anlayışına yaklaşan bir görüşle Amasyalı Hüseyinoğlu Ali’nin 1453’te yazdığı Tariku’l-Edeb (Tacü’l-Edeb) isimli eseri göz ardı edilmemelidir.

3. Tanzimat öncesi Türk edebiyatının çocuklara dair önemli iki eseri Nabi’nin Hayriye (1701)’si ile Sünbülzade Vehbi’nin Lütfiye (1791)’sidir.

4. Osmanlı toplum hayatındaki yenileşme, çocukların yaşantısına da girer ve bazı kişilik çatışmalarına sebep olur.

5. Tanzimat’tan 1923’e kadarki dönemin çocuklara dair önemli edebî ürünler şiirlerdir.

6. Osmanlı toplumunda çocuğun çevreden merkeze gelmeye başladığı tarih 1839 Tanzimat fermanı ile olur.

7. Tanzimat öncesi edebî eserlerde çocuklara dair ahlâki gelişim ve terbiye modellerine dair önemli bilgiler verilir.

8. Tanzimatla başlayan romanın ilk evresinin tercümelerle gerçekleşir ve çocuklara dair romanlar bu tarzda oluşur.

9. Bu dönem romanlarında alafrangalık ve üvey annelik problemi karşısında çocukların yaşadıkları mağduriyet anlatılır (Muhadarat, Aşk-ı Memnu…).

10. Meşrutiyet dönemi romanlarında çocuklar Türkçülük ve milli olma düşünceleri ile karşılaşırlar. Bu durum da sağlıklı bir kişiliğin oluşumu önündeki engellerdendir.

11. Çocuk edebiyatının türlerinden olan çocuk romancılığı Cumhuriyet ile başlatılır.

1.1.3. Türkiye’de 1923-1950 Politik Yaşamın Çocuk Edebiyatına Etkileri