• Sonuç bulunamadı

Türkistan’ın Almanya için Siyasi ve Askeri Açıdan Önemi

2. Çalışmanın Kaynakları ve Yöntemi

3.1. Türkistan’ın Almanya için Siyasi ve Askeri Açıdan Önemi

Almanya’nın doğu ve İslam politikası çerçevesinde Müslümanları kendi tarafına çekmek için gayret gösterdiği yukarıdaki bölümlerde ifade edilmişti. I. Dünya Savaşında da görüleceği üzere, Osmanlı Sultanı ve İslam Halifesi II. Abdulhamid Han’a dost tavırlar içerisinde bulunan Alman İmparatoru, halifenin alacağı cihat kararıyla binlerce Müslümanın bu savaşa dâhil olacağını ve kendi saflarında savaşabileceklerini ümit ediyordu. Coğrafi ve stratejik önemiyle birlikte tarihi ipek yolu güzergâhı üzerinde bulunan Türkistan da kalabalık ve savaşçı Müslüman nüfusuyla I. Dünya Savaşında Almanların safında yer alabilecek potansiyele sahip bir güç olarak görülüyordu.

Her şeyden önce Türkistan, Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan ve bu iki kıtanın sınırlarının dayandığı bir coğrafyadır. Geçmişte burası Asya’dan Avrupa’ya geçiş kapısı olarak görülürken, XX. yüzyılda da Avrupalılar bu coğrafyayı Avrupa’dan Asya’ya ve Hindistan’a bir geçiş noktası olarak değerlendirmişlerdir264. Bundan dolayı Türkistan topraklarına hâkim devletin, aynı zamanda bu ülkelere hem siyasi, hem askeri hem de ticari olarak etki edebileceği varsayılmıştır. Bundan dolayı bu bölge, burada emelleri olan Rusya, İngiltere, Almanya gibi her ülkenin var olmak istediği bir yer halindedir. Türkistan kuzeyden 19. yüzyıl sonlarına doğru Çarlık Rusya’sının istilasına uğramış, güneyden ise Hindistan’da sömürge faaliyetleri yürüten İngiltere’nin ilgi alanına girmişti. Bu dönemde dünyanın büyük güçlerinin ilgi odağı haline gelen Türkistan, Almanlar tarafından da yakından takip edilmeye başlanmıştı. Her ne kadar Almanların Türkistan’a olan ilgisi Rusya ve İngiltere’den çok daha sonra ortaya çıkmış ise de, aslen Alman olan Rus Çariçesi II. Katarina’nın XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kafkasya ve Türkistan’ı işgal politikaları doğrultusunda bu bölgelere kendi soydaşlarını yerleştirme düşüncesini taşıdığı bilinen bir gerçektir265.

264

Hayit, Berichte und Forschungen…, s.70-71, 84.

265

Deutsche Tageszeitug, Die russische Regierung und die Deutschen in Russland, 30.11.1910. (Rus Hükümeti ve Rusya’daki Almanlar).

Türkistan’ın Almanya’nın savaş stratejisi içerisinde yer alması ise I. Dünya Savaşında, Almanya ile Osmanlı’nın birlikte hareket etmeleri ve Türkistan’da yaklaşık 20 milyon Müslüman nüfusun olması neticesinde meydana gelmiştir. Bununla birlikte Almanlar Rus işgali altında olan Türkistan’da halkın hoşnutsuzluğundan istifade ederek bunu kendiler açısından menfaate dönüştürme düşüncesi içerisinde olmuşlardır266. Buraya hâkim olan devlet, askeri açıdan önemli bir bağlantı noktasını kontrolü altında tutmuş olacaktır. Almanya bu anlamda ezeli rakibi olan İngiltere’ye karşı bu bölgede avantajlı konuma gelmeyi arzu etmiştir. İngiltere için önemi tartışılmayan Hindistan yolunu kontrolü altında tutmak, Almanya’nın vazgeçilmez siyasetinden birisi haline gelmiştir.

Türkistan’a ilgi duyan hemen her Alman bu toprakların kendi ülkesinin menfaatlerine hizmet edebilecek bir bölge olduğu konusunda hem fikirdir. Türkistan bölgesi zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla Almanları cezbetmiş ve burası “mutlaka burada bulunulması ve buraya hem ticari hem de siyasi olarak hâkim olunması gereken” bir bölge olarak belirlenmiştir267. Alman kolonizasyon hareketleri içerisinde Türkistan, XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başı itibariyle önemli bir yere sahip olmuştur. Söz konusu dönemde buraya çok sayıda Alman yerleşimci gelmiştir. Alman vatandaşlığında olan yerleşimciler olduğu gibi, Rus vatandaşlığına geçmiş birçok Almandan da söz etmek mümkündür. Özellikle Rus vatandaşlığına geçen Almanların bazıları Rusya devlet ve askeri kademesinde önemli yerlere gelmişler, hatta bazıları Ruslar tarafından Türkistan’ın bazı bölgelerinin ele geçirilmesinde ordu içerisinde aktif rol almışlardır.

Türkistan halkının Rusya’yla aralarında olan anlaşmazlıklardan faydalanmak isteyen Almanya, Türkistanlı Müslümanlara ulaşmak istemiştir. Rusya buradaki Müslümanları haklarından mahrum ediyordu. Almanya’nın ise buna karşın I. Dünya Savaşı öncesinden beri bir İslam siyaseti mevcuttu ve adeta kendisini İslam’ın ve Müslümanların koruyucusu olarak kabul ettirmişti. Bu durumdan kendisine yarar sağlamak isteyen Almanya, burada bulunan Müslümanların iyi niyetlerinden

266

Mark, Krieg an…, s.21.

267

Bununla ilgili Alman Dışişleri Arşivi’nde yer alan onlarca belge örnek gösterilebilir. Bazı örnek raporlar için bakılabilecek arşiv dosyaları; PA-AA, R 10590, PA-AA, R 10591, PA-AA, R 10592, PA-AA, R 11070, PA-AA, R 11071, PA-AA, R 11072, PA-AA, R 11073, PA-AA, R 11074.

faydalanmak suretiyle onları kendisine siyaseten ve ekonomik olarak bağımlı kılmak istemiştir. Her ne kadar Almanya’nın Türkistan siyasetinin çok önceki tarihlere dayandığı bilinse de Alman arşiv kayıtlarından bu bölgeye Rusya’da baş gösteren Bolşevik İhtilalden sonra daha fazla ehemmiyet verildiği görülmektedir. Bu duruma Çarlık idaresinin yıkılmasıyla birlikte bölgede oluşan siyasi boşluğun sebep olduğunu da söylemek mümkündür.

Bolşevik ihtilaliyle birlikte Rus idaresinin Türkistan’da zayıflaması, başta Türkistanlılar olmak üzere Almanya’nın da yıllarca beklediği bir durumdu. Türkistan aydınları ihtilalden sonra Türkistan’ın nasıl bir siyasi yapılanma içerisinde olması gerektiğini tartışmaya başlamışlardı. Bu noktada ise destek olarak ilk başvurdukları ülke Osmanlı Devleti olurken ikinci sırada Alman İmparatorluğu yer almıştı268. Alman Dışişleri’nde ise bu beklenmedik durum karşısında Türkistan’la ilgili planlar yeniden gözden geçirilmişti. Doğu İstihbarat Birimi’nin bu dönemde yaptığı ilk çalışmalar ise, Türkistan’da bu zamana kadar Rusya baskısı altında olan basını cesaretlendirmek olmuştur. Bununla birlikte Doğu İstihbarat Birimi’nin bir yayın organı olan “Korresbondenzblatt” ismini değiştirmiş ve on beş günde bir çıkacak, bütün doğuyla ilgili siyasi, ekonomik ve dini hayatla birlikte sosyo-kültürel yaşamı konu alacak olan “Der neue Orient” (Yeni Doğu) olmuştur. Söz konusu yayın organı Rusya’da vuku bulmuş ihtilalden dolayı ilk sayılarında hep Türkistan Müslümanlarını konu yapmıştır. Yazılarında Türkistan’da Müslümanların kontrolü altında büyük bir “Merkez Asya Devleti’nin” kurulması gerektiğini işleyerek Türkistan siyasetini yönlendirmeye çalışmıştır269.

İhtilalden sonra aşağıda değinilecek olan Türkistan’da bulunan Alman savaş esirleri, bulundukları şehirleri terk etmemek kaydıyla esir kamplarında yaşamak zorunda kalmamışlardır. Böylece halk arasına karışan Alman savaş esirlerinin bireysel propagandaya yönelik faaliyetleri olmuştur. Ancak, arşiv kaynaklarından anlaşıldığı üzere Almanlar, Türkistan’da yapılan başta propaganda olmak üzere diğer faaliyetlerin eksik ve yerinde olmadığından şikâyet etmektedirler. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, Türkistan’dan Alman Dışişleri’ne doğru bilgi akışının yetersiz

268

Aşağıda, Almanya’ya giderek orada görüşmeler gerçekleştiren Türkistan heyetlerine değinilecektir.

269

oluşu ve istihbaratın zamanında gelmemesidir. Alman yetkileri özellikle İngilizlere göre bölgede hızlı ve verimli çalışmaların yapılamamasından şikâyetçi olmuşlardır. Çünkü İngilizler kendilerinin Müslümanların hamileri olacaklarını yavaş yavaş halka empoze etmeye çalışıyorlardı270. 1917 senesinin çalkantılı askeri ve siyasi gelişmeleriyle birlikte 22 Aralık tarihi itibariyle Rusya ile İttifak devletleri arasında Brest-Litovsk Antlaşması görüşmeleri başlamıştır271. 3 Mart 1918 tarihinde antlaşmanın imzalanmasıyla birlikte Almanya Türkistan’da olduğu gibi Kafkasya’da da kendi kontrolü altında bulunmasını arzu ettiği küçük devletler kurmayı amaçlamış ve bunun için çalışmalar yapmıştır272. Bu noktada Almanya’nın Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan siyaseti yüzünden dört yıldan beri devam eden Alman- Osmanlı ittifakı kopma durumuna gelmiştir273.

Berlin’de, Almanlarla Ruslar arasında 1918 yılı haziran ayında Brest-Litovsk Antlaşması’na ek olarak yapılması düşünülen yeni bir antlaşma görüşmeleri başlamıştır. Bunun sonucunda 27 Ağustos tarihinde bir antlaşma daha yapılmıştır. 28 Ağustos tarihinde de İstanbul’daki Almanya Büyükelçisi Bernstorff antlaşmanın içeriği ve maddeleri hakkında Osmanlı yetkililerine bilgi vermiştir. Antlaşmanın maddeleri İstanbul’da büyük bir gerginliğe sebep olmuştur. Alman-Rus Antlaşması Osmanlı Parlamentosu’nda geniş tartışmalara yol açmıştır. Sadrazam Talat Paşa Almanya Hükümeti’ne, bu antlaşmanın bu şekliyle uygulamaya konulamayacağını bildirmiştir. Osmanlı Hükümeti bu konuyla ilgili görüşmeler yapmak üzere Talat Paşa’yı 3 Eylül’de Berlin’e göndermiştir274. Talat Paşa burada Alman İmparatoru ile bir görüşme gerçekleştirmiş ve görüşmede Almanya’nın ve Türkiye’nin ortak ilgi

270

Bkz. PA-AA, R 11072, Russland No: 97b, Genelkurmay Siyasi Büroya Lossow’dan gelen uyarı, Konstantinopel 17. 11. 1917.

271

Mark, Krieg an…, s.136.

272

PA-AA, R 11125, Bussche’den Berkheim’a gönderilen yazı, Berlin 26.04.1918.

273

Carl Mühlmann, Das deutsche-türkische Waffenbündnis im Weltkrieg, Leipzig 1940, s. 201’den nakleden: Çolak, a.g.e., s.265-266.

274

27 Ağustos tarihli, 8 bölümden ve 17 maddeden oluşan Alman-Rus ek anlaşmasına göre, Almanya, Rusya Devleti’ne ve onun vilayetlerle ilişkilerine karışmayacak. Bu vilayetlerle gerçekleşecek her hangi bir bağımsız devlet kurma girişimlerine destek vermeyecek. Almanya Gürcistan’ın bağımsızlığını kabul ettiğinden dolayı, Gürcistan sınırları dışındaki topraklarda gerçekleşen askeri operasyonlarda her hangi bir üçüncü devlet tarafında yer almayacak. Rusya Bakü vilayetinde çıkartılan petrolün dörtte birini Almanya’ya verecek. Almanya bu anlaşmayla müttefiki olduğu Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti’nin çıkarlarını gözetmemiştir. (Vasif Gafarov, “Birinci

Dünya Savaşı’nın Sonunda Kafkasya’da Osmanlı-Almanya Çatışması ve Osmanlı-Alman Protokolü (23 Eylül 1918)”, Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2, C. II, Amasya

alanı olan Bulgaristan, Mısır, Kafkasya ve Türkistan konuları ele alınmıştır. Söz konusu görüşmeyi Dışişlerine rapor eden Genelkurmay’da görevli Freiherr von Grünau, Alman İmparatoru’nun Talat Paşa’ya, Rusya ile yapılan antlaşmadan dolayı Kafkasya’da kurulabilecek yeni devletleri hemen tanıyamayacaklarını, bunun için uygun zamanın kollanması gerektiğini, fakat Türkistan için özel bir çaba sarf ettiklerini ifade ettiğini, bildirmektedir275. Ancak, Türkistan’da etkili olabilmenin yolu da aslında Kafkasya’dan geçmektedir. Bu olaydan hemen bir gün sonra Türkistan uzmanı olan Blüchner, Alman Dışişleri’ne bir rapor sunmuş ve raporunda şu cümlelere yer vermiştir: “Bakü’nün alınması ve Alman-Osmanlı anlaşmasının olumlu neticelenmesi sonucunda, ancak Almanya Türkistan’a müdahale edebilecek ve orada etkili olabilecektir.276”

7 Eylül 1918 tarihinde Alman Dışişleri’ne gelen bir raporda, Talat Paşa’nın Türkistan’ı organize edip harbe sokabileceği ve bunun planlarını yaptığı yazılıydı. Ancak, bunun için Talat Paşa’nın Alman yetkililerden kendilerine yardımcı olmak üzere subay ve astsubay istediği belirtilmiştir. Talat Paşa, Almanların bu konuyu onaylamasıyla birlikte Avusturya-Macaristan’ın ve Bulgaristan’ın da büyük ihtimalle teklifi kabul edeceklerini tahmin ettiğini, bunun için vakit kaybetmeden Avusturya- Macaristan ve Bulgaristan’la görüşmelere başlayacağını ifade etmiştir277. Bunun üzerine Alman Dışişleri’nden bir açıklama yapılmış ve Türkiye’nin Almanya’ya haber dahi etmeden Türkistan’a istediği kadar askeri malzeme gönderebileceği bildirilmiştir278. Fakat aynı gün dışişleri diplomatlarından Rudolf Nadolny, Talat Paşa’ya ve İstanbul’daki askeri ataşe olan Otto Hermann von Lossow’a bir yazı göndererek, Türkistan’ın bağımsızlığı için her hangi bir çalışma yapılmasına Almanya’nın olumsuz baktığını bildirmiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin bazı propaganda faaliyetleri yürütmesinin her hangi bir sakıncasının olmayacağı da ifade edilmiştir279. Ayrıca iki gün sonra Berlin’deki Türk elçiliğine gönderdiği başka bir

275

PA-AA, R 11073, Russland No: 97b, Freiherr von Grünau’dan Dışişlerine, Berlin 15. 09. 1019; Ayrıca bkz. Rifat Üçarol, Siyasi Tarih (1789-2014), 10. Basım, DER Yayınları, İstanbul 2015, S.483-484.

276

PA-AA, R 11073, Russland No: 97b, Blücher’in Dışişleri’ne yazdığı rapor, Berlin 16. 09. 1918.

277

PA-AA, R 11073, Russland No: 97b, Hintze’nin raporu, 07. 09. 1918.

278

PA-AA, R 11073, Russland No: 97b, Rosenberg, 09. 09. 1918.

279

PA-AA, R 11073, Russland No: 97b, Nadolny’den General Lossow’a talimat yazısı, Berlin 09. 09. 1918.

yazıda Nadolny, Türkistan’da her hangi bir askeri organizasyonun zorunlu olmadığını, bunun için çaba sarf etmek gerekmediğini bildirmiştir280.