• Sonuç bulunamadı

Almanya’nın Doğu ve İslam Siyasetinde Doğu İstihbarat Biriminin

2. Çalışmanın Kaynakları ve Yöntemi

2.2. Alman İmparatorluğu’nun Doğu ve İslam Siyaseti

2.2.1. Almanya’nın Doğu ve İslam Siyasetinde Doğu İstihbarat Biriminin

Almanlar ilk kez Prusya Krallığı döneminde Şansölye Otto von Bismarck’ın çalışmalarıyla 1866 yılında “Central Nachrichten Bureau” (Merkezi İstihbarat Bürosu) adı altında bir istihbarat birimi kurmuşlardır. Esasen gizli polis teşkilatı olan bu istihbarat biriminin, 1870-1871 yıllarında Almanya ile Fransa arasındaki savaşta ve öncesi çok faal olduğu, Almanya’nın Fransa’yı yenilgiye uğratmasında ve ardından Alman prensliklerinin Prusya Kralı önderliğinde birleşmeleri sonucunda bir

183 Kon, a.g.e., s.61. 184 Çolak, a.g.e., s.33. 185 Çolak, a.g.e., s.28.

Alman İmparatorluğu kurulmasında büyük rolünün olduğu bilinmektedir186. İstihbarat kelimesi kısaca, haber alma, bilgi toplama gibi anlamlara gelmektedir. İstihbarat birimleri günümüzde daha geniş faaliyet alanına sahip olsalar da, söz konusu yıllarda başlıca görevleri, savaşta düşmanın durumu, amacı, niyeti, savaşılacak arazinin iklimi ve meteorolojisi ile ilgili bilgileri elde ederek bu bilgileri kullanılacak duruma getirmekti187.

I. Dünya Savaşı’ndaki istihbarat anlayışı, yukarıdaki tanıma uymakla birlikte, biraz değişikliğe uğramıştır. Bu dönemde bilgi toplamanın yanında propaganda faaliyetlerinin daha ön plana çıktığı görülmektedir. Alman istihbaratı özellikle Osmanlı coğrafyasında, Orta Doğu ve Rusya Müslümanları arasında propagandaya çok önem vermiştir. Bu amaçla Alman yöneticiler nezdinde çok öncelerden beri var olan “Halifenin gücünden faydalanma” fikri devreye konulmuştur. 1914 yılı ortalarında, Oppenheim başta olmak üzere birçok Alman diplomat tarafından savaşın genişletilmesi, bunun için mutlaka Osmanlı Devleti’nin savaşa katılması ve Osmanlı’yla birlikte bütün dünya Müslümanlarını harekete geçirerek itilaf devletlerine karşı bir “Heiliger Krieg” (Cihat) propagandasının yapılması fikri ortaya atılmıştır. Söz konusu propaganda çalışmalarını yapmak ve yönetmek için Türkçeye “Doğu İstihbarat Birimi” diye çevirdiğimiz kısa adı “NfO” olan “Nachrichtenstelle für den Orient” adında bir İstihbarat birimi kurulmuştur.

Savaşın başlamasıyla birlikte Almanlar propaganda yönünden ne kadar eksik olduklarını fark etmişler ve bu eksikliği gidermek amacıyla çalışmalara başlamışlardır. Bu biriminin kurulma amacı ilk etapta İngilizlerin kara propagandalarına karşı her türlü önlem almak ve faaliyet göstermek olmuştur. Birimin faaliyetleri bize istihbarat biriminden daha çok bir çeviri bürosu olarak kurulduğunu göstermketedir188. 18 Ağustos 1914 tarihinde Oppenheim, şansölyeye bir rapor sunmuştur. Özetle raporunda, İngilizlerin kara propagandalarını çürütmek için mutlaka bir çeviri bürosunun kurulması gerektiği ve burada savaş haberleriyle birlikte propaganda malzemelerinin Arapçaya, Farsçaya, Hintçeye, Türkçeye, Rus

186

Celalettin Yavuz, Osmanlı’dan Günümüze Alman Gizli Servisi Türkiye Faaliyetleri, Kripto Yayıncılık, Ankara 2016, s.27-28.

187

Meydan Larousse-Büyük Lügat ve Ansiklopedi, C. X, (Yay. Haz. Safa Kılıçlıoğlu, Nezihe Aras, Hakkı Devrim), Sabah Gazetesi Yayınları, İstanbul 1992, 106.

188

Müslümanlarının konuştukları dillerle birlikte, Afrika’da konuşulan belli başlı dillere çeviri yapılıp dağıtılmasını önermiştir. 12 Eylül tarihinde Alman Kültür Bakanlığı’ndan Oppenheim’a bir yazı gönderilerek istediği çeviri bürosunu kurmaya yetkili olduğu bildirilmiştir. Ayrıca İmparatorluğun posta teşkilatının matbaasını kullanabileceği de belirtilmiştir. Böylece Doğu İstihbarat Birimi, Max Freiherr von Oppenheim başkanlığında189, 1 Kasım 1914’te Alman Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyetlerine başlamıştır190.

Max von Oppenheim, birimin faaliyet alanlarını şu şekilde belirlemiştir: 1- Savaşılan cephelerin hepsinde propaganda yapılacak ve düşmanların yaptıkları propagandalar çürütülecektir.

2- Almanya’nın savaşta esir olarak aldığı askerler içerisinde özellikle Müslüman askerlere propaganda yapılacak ve onların yeniden Osmanlı ordusunda ya da halifenin yanında olan Alman ordusu içerisinde savaşmaları sağlanacaktır.

3- İtilaf devletlerinin kolonilerinde ve tarafsız devletlerde propaganda yapılacaktır.

4- İttifak ülkelerinde ve Almanya’da propaganda yapmakla birlikte Belçika, Hollanda gibi komşu ülkelerde de çalışmalar yapılacaktır191.

189

Oppenheim’dan başkanlık görevini Mart 1915’te Karl Emil Schabinger von Schowingen devralmıştır. Schabinger de Şubat 1916’da görevini Eugen Mittwoch’a devretmiştir. (http://www.wikiwand.com/de/Nachrichtenstelle_für_den_Orient. Erişim Tarihi: 01.03.2018.)

Schabinger, görevinden ayrıldıktan sonra Alman konsolosluğunda çalışmak üzere İstanbul üzerinden Kudüs’e ve oradan da Yafa’ya geçer. Çalışmalarına burada devam eder. (Kadir Kon,

Birinci Dünya Savaşında Almanya’daki Müslüman Esir Kampları, Marmara Üniversitesi

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s.49.)

190

Rumların ve özellikle de Arapların yaşadıkları yerlere İngiliz ve Fransız uçaklarından kara propaganda malzemesi olan binlerce el ilanı ve broşür fırlatılıyordu. Söz konusu bu materyallerde genelde Almanya’nın yenildiği ve Berlin’e kadar çekildiği ifade ediliyordu. El ilanlarında, Rum ve Arapların bulundukları yerlerdeki Türk subay ve askerlerini öldürerek itilaf güçlerine katılmaları tavsiye ediliyor, Almanya’nın kısa zaman içerisinde savaştan tamamen yenik olarak çıkacağı yazıyordu. Doğu İstihbarat Birimi’nin Osmanlı’daki merkezi olan Almanya’nın İstanbul Büyükelçiliği bu propaganda karşısında nasıl davranacağını kestirememiş ve Berlin’den bir karşı propagandacı talebinde bulunmuştur. Alman Dışişleri Bakanlığı bunun üzerine özellikle Arapların ve gayri Müslim unsurların yoğun olarak yaşadıkları yerlerde düşman propagandasının önüne geçecek tedbirleri almak üzere Max von Oppenheim’ı İstanbul’a göndermiştir. (Bkz. Kon, a.g.e., s.78, 87.) Oppenheim aynı şekilde Türk uçaklarından da propaganda malzemeleri attırmaya karar vermiştir. Bunun üzerine Süveyş Kanalı’nın her iki yakasına da kanat altlarında devasa Türk bayrağı çizilmiş olan uçaklardan Arapça karşı propaganda broşürleri atılmıştır. Bu olaydan sonra İngiliz uçaklarıyla Türk uçakları arasında bir kovalamacanın başladığı bildirilmektedir. (Wiener Mittags-Zeitung, Der İslam im Krieg, 14.12.1914.)

191

Eylül 1915’te birimin faaliyet alanlarına yeni maddeler eklenmiştir.

1- Şark dillerinde gelen mektuplar, Genelkurmay ve Dışişleri Bakanlığı için sansüre tabi tutulacak.

2- Almanya’nın eline düşecek Müslüman, Gürcü ve Hintli savaş esirleri için altı farklı dilde propagandaya yönelik esir gazetesi neşredilecek.

3- Savaş haberleri yedi farklı dilde oluşturulacak ve cephelerle birlikte savaşın sürdüğü yerlere gönderilecek.

4- Şark dillerinde el ilanları ve çağrı metinleri üretilerek cephelere gönderilecek.

5- Şark dillerinde ve Avrupa dillerinde açıklayıcı broşürler üretilecek ve ilgili bölgelere gönderilecek.

6- Şark basını Alman görüşleri doğrultusunda beslenecek.

7- Alman gazetelerinde Şark meselesiyle ilgili orijinal makaleler kullanılacak.

8- Düzensiz yayınlanan “Korrespondenz Blatt” dergisinin düzenli yayınlanması sağlanacak. Buradan Alman basınına siyasi ve ekonomik meseleler hakkında haberler aktarılacak.

9- Şark çevrelerindeki önemli şahsiyetlerle iyi ilişkiler kurularak onların faaliyetleri Alman menfaatleri doğrultusunda yönlendirilecek. Bununla birlikte Almanya’ya gelen Şarklı misafirler karşılanacak ve ağırlanacak. Bunların geliş gidişleri Dışişleri’ne bildirilecek.

10- Şark’a ilişkin bir gazete arşivi kurulacak. Ayrıca kişilere yönelik arşiv tutulacak.

11- Dışişleri Bakanlığı için Şark’a ait belgeler düzenlenecek.

12- Şark dillerinden ve Rusçadan önemli belgeler siyasi ve askeri makamlar için tercüme edilecek.

13- Şark’la ilgili çıkan yazılar ve filmler sansürlenecek.

14- Başta Müslüman, Gürcü ve Hintli olmak üzere esirlerin haberleşmeleri sansürlenecek.

15- Başta Müslüman esirler olmak üzere Şark milletlerine ait esirlerin psikolojik ve manevi ihtiyaçları giderilecek. Esirler için okunacak materyaller,

sergiler, gösteriler ve seminerler hazırlanacak. Müslüman esirlerin dini ihtiyaçları giderilecek ve uygulamalarında kolaylık sağlanacak.

Önceleri birimin çekirdek kadrosunda 12 kişi çalışırken bu rakamın zamanla 59’a çıkartıldığı ve bu çalışanlar içerisinde 2 Türk, 3 Arap, 3 Hindistanlı ve 2 de Türkistanlı olduğu belirtilmektedir. Bu verilen rakamlara ülkelerde görevli olan istihbaratçılar ve propagandacılar dâhil değildir. Bu bağlamda konumuzu ilgilendiren Türkistan için çekirdek kadroda, Taşkent’te ikamet eden Herald Cosack’ın başkanlığında, Dr. Max Ebert, Kasakoff ve Âlim İdris isminde 4 kişinin olduğu bilinmektedir192.

Doğu İstihbarat Birimi’nin Almanya için iktisadi imkân oluşturmak gibi farklı amaçları var ise de, asıl amacı itilaf güçlerine karşı savaşta bir “Birleşmiş İslam Cephesi” oluşturmaktır. Burada da özellikle İngilizlerin ve Rusların doğu Müslümanlarını nasıl sömürdükleri konusu sürekli dile getirilmiş ve bu konuda yoğun propaganda yapılmıştır. Almanya’nın Müslümanların dostu, halifenin müttefiki ve koruyucusu olduğu anlatılmış ve dünyadaki bütün Müslümanların halifeyle birlikte Almanların yanında yer almaları gerektiği vurgulanmıştır. Aslında bunlar anlatılırken Berlin’de kimse İslam’la böylesine bir ittifakın küresel bir ittifak olacağı kanaatinde değildi. Alman dış ve İslam politikası burada, doğuda kendi müttefikleri olan bağımsız halkların iktisadi sömürü alanları olarak kendilerine çok yarar sağlayacağını amaçlamıştır193.

Doğu İstihbarat Birimi tarafından 1914-1918 arası kitap, broşür gibi toplam 1012 yayın yapılmıştır194. Burada hazırlanan propaganda broşürleri Türkçeye, Arapçaya, Farsçaya, Hintçeye, Doğu Afrika’da konuşulan Kisuaheli diline ve Rusya’da konuşulan Müslümanların ya da Müslüman olmayan diğer milletlerin dillerine çevrilmiştir. Ancak, burada ciddi bir sorun olarak Almanların karşısına söz konusu dillere doğru tercüme edecek eleman eksikliği çıkmıştır. Bu aşamada çeviri bürosunda, üniversite hocalarından, Berlin’de bulunan Orientalist Derneğinden, Hamburg’da bulunan Koloni Enstitüsünden, Almanya ve yurtdışında bulunan çeşitli

192

Kon, a.g.e., s.79-84.

193

Mark, Krieg an…, s.22, 31.

194

üniversitelerden, rehber ve çevirmenlerden, konsoloslardan, kütüphanecilerden, din adamlarından, gazetecilerden, tüccarlardan ve öğrencilerden gönüllü olarak faydalanılmıştır. Ayrıca, Alman Kültür Bakanlığı’yla, Dışişleri’yle ve Genelkurmay’la da ortak çalışılmıştır195. Burada üretilen farklı dillerdeki propaganda malzemeleri ve haberler, yurtdışında bulunan Alman ve Avusturya resmi temsilcileri, tüccarlar, banka çalışanları, organizasyonlar, misyonerler, İslam tarikatları, Alman okulları, Alman Yahudi kolonileri hatta yurt dışında bulunan Alman ve Avusturya vatandaşları vasıtasıyla dağıtılacaktı196. Bu bağlamda bakıldığı zaman Doğu İstihbarat Birimi’nde çalışanlar casus ya da ajan değillerdi, dolayısıyla bu birimin bir gizli servis olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Doğu İstihbarat Birimi’nin kuruluşundan Mart 1915’e kadar başkanlığını yürüten Max von Oppenheim, 1914 yılı Ekim ayında söz konusu politikanın ana hatlarını belirten 136 sayfalık bir memorandum kaleme almıştır197. Burada Oppenheim, istihbarat biriminin esas amacının İslam dünyasında Panislamizm’in yardımıyla düşman güçlerine karşı ihtilâller, isyanlar ve ayaklanmalar meydana getirmek olduğunu belirtmektedir. Aynı birim tarafından düşman ülkelerde, suikastlar ve küçük darbeler gerçekleştirmek suretiyle, halk arasında huzursuzluğun meydana getirilmesi de istenmiştir. Bununla birlikte Osmanlı ordusunun bulunamayacağı yerlerdeki Müslümanları organize etmek, yerel kabile reisleriyle, aşiret liderleriyle iletişime geçmek, onlara para, propaganda malzemesi ve silah yardımı yapmak da birimin görevleri arasındadır198. Oppenheim, birinci amacın propaganda olduğunu belirtmekle birlikte, düşman güçlerinin düzenli olarak savaştaki gelişmelere ilişkin yaydıkları yalan haberlere karşı mücadele etmek ve karşı propaganda geliştirmek olduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte Oppenheim, İngiliz, Fransız ve Rus sömürüsü altında bulunan Müslümanların bulundukları

195

PA-AA, R 1510, Zimmermann’ın Genelkurmay ve Savaş Bakanı’na yazdığı yazı, Berlin 11.01.1915’den nakleden: Mark, Krieg an…, s.22.

196

Kon, a.g.e., s.78.

197

Memorandum hakkında geniş bilgi almak için bkz. Wilfried Loth, “Dschihad made in Germany?”,

Erster Weltkrieg und Dschihad, (Yay. Haz. Wilfried Loth, Marc Hanisch), Oldenbourg Verlag,

München 2014, s.7-12; Marc Hanisch, “Max Freiherr von Oppenheim und die Revolutionierung

der islamischen Welt als anti imperiale Befreiung von oben”, Erster Weltkrieg und Dschihad,

(Yay. Haz. Wilfried Loth, Marc Hanisch), Oldenbourg Verlag, München 2014, s.13-38; Kon, a.g.e., s.62-75.

198

yerlerde ayaklanmalar çıkartmaları için Osmanlı’dan yardım almanın gerekliliğinden söz etmektedir. Bu tür faaliyetlerin gerçekleşebilmesi amacıyla Türkiye’deki propaganda çalışmaları için para harcamaktan kaçınılmaması gerektiğini ifade eden Oppenheim, Osmanlıya verilmek üzere 100 milyon mark gibi bir ödeneğin ayrılmasının zaruri olduğunu belirtmektedir. “Var olmak ya da yok olmak” anlamına gelen bu savaştan galip çıkılabilmesi için bu rakamın iki, üç katına kadar çıkartılmasının öneminin olmadığını vurgulamaktadır. Oppenheim’ın ifadeleriyle, cihat ilanıyla birlikte İslam dünyasına İstanbul üzerinden etki edilmelidir, ancak cihat ilanının Osmanlı’nın yanında yer alan Hristiyan devletleri kapsamaması için hemen çalışmalar yapılmalıdır. Cihat ilanının yanlış anlaşılması halinde İngiliz, Fransız ve Rus sömürüsü altındaki Müslümanların Alman ve Avusturya gibi Osmanlı’nın yanında yer alan ülkelere karşı saldırıları da söz konusu olabilir. Özellikle Hindistan’da bulunan Müslümanların Müslüman olmayan diğer Hintlilerle çatışmamaları, bununla birlikte gruplaşmalardan dolayı Müslümanların da kendi aralarında birbirileriyle savaşmamaları sağlanmalıdır. Bütün bu faaliyetler, Almanların kontrolünde olmalıdır ve Müslümanlar nezdine Alman desteğinin dostane olduğu izlenimi verilmesiyle birlikte, Müslümanlar olayların gerçek aktörlerinin kendileri olduğuna inanmalıdırlar. Bunun için elbette başta İstanbul basını olmak üzere Müslüman basınının dostluğu kazanılmalıdır.

Memorandumunda Rusya Müslümanlarına da bir başlık açan Oppenheim, Rusya’da toplam 19 milyon Müslümanın bulunduğuna değinmekle birlikte, Türkiye’ye daha yakın olması münasebetiyle isyan çıkartılmasının en uygun yerin Kafkaslar olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Oppenheim, Türkistan halklarına göre Kafkas halklarının daha savaşçı ve cesur olduklarını düşünmektedir. Şayet Türkistan’da bir ayaklanma çıkartılması düşünülürse, bu düşünce pek savaşçı özelliğe sahip olmayan Buhara ve Semerkant yerine sadece Fergana bölgesinde planlanmalıdır. Bununla birlikte Oppenheim, bölgedeki Hristiyan gruplardan ve Ermenilerden pek ümitli görünmemektedir. Onların ancak, Müslümanların ayaklanmasından ve başarıya ulaşmasından sonra, bu başarıdan pay almak amacıyla ortaya çıkacaklarını ifade etmektedir. Bölgeye silah yardımında bulunulmasını tavsiye eden Oppenheim, Afgan Emirinin Rus ve İngiliz düşmanlığından dolayı

ondan faydalanılması gerektiğini belirtmektedir199. Ayrıca, Hindistan’a giden yol üzerinde bulunan İran da göz ardı edilmemelidir.

1916 senesinin Şubat ayında Doğu İstihbarat Birimi’nin çalışmalarıyla Bağdat’ta çıkan “Sadel” isimli bir gazetede “Savaştan sonra İslam Dünyası” başlıklı bir makale yayımlanmıştır. Makalede, cihattan sonra Hindistan’ın, Afganistan’ın, Belucistan’ın, Perslerin ve Türkistan’ın bağımsız olacağı ifade edilmektedir. Bununla birlikte Kafkasya’nın, Mısır’ın ve Trablusgarp’ın Osmanlıya katılacağı, Kırım’ın Osmanlı Devleti’nin tayin ettiği bir yönetici tarafından yönetileceği ve son olarak da Fas, Tunus ve Cezayir’den birleşmiş bir devlet kurulacağı belirtilmektedir200.

Almanların, yukarıda anlatılan çalışmalardan kısa bir süre sonra, kendi çıkarları için dahi olsa İslam propagandası yapılmasının pek hoşlarına gitmediği görülmektedir. Bazı Alman aydınlar, İslam’ı kendi elleriyle güçlendirdikleri ve İslam’ın ileride kendilerine hem kültürel açıdan, hem de Almanya’nın hedefleri önünde engel teşkil edeceği yönünde uyarılarda bulunmuşlardır. Sözü edilen aydınlar bu siyasetin, özellikle Kafkasya planları üzerinde olumsuz etki edeceği görüşünü savunmuşlar ve Pantürkizm-Panturanizm hareketi için İslam’ın bir ön koşul olmadığını, illaki bir çalışma yapılması gerekiyorsa Pantürkizm-Panturanizm üzerine yoğunlaşılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca, Alman din adamlarının da Almanya’nın İslam politikasının abartıldığı yönünde rahatsızlıklarının olduğu görülmektedir. Bazı din adamları tarafından, I. Dünya Savaşı çerçevesinde Almanya’nın İslam dünyasına karşı ne gibi sorumluluklarının olduğu sorgulanmış, bu sorumlulukların yöneticiler tarafından açıkça belirtilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Alman din adamlarına göre, burada desteklenmesi gereken İslam dininin kendisi değildir. Söz konusu bu destek, sadece İslam halklarına verilmelidir. Oluşturulan ve geliştirilmesi planlanan bu birliktelik, sadece siyasi olarak görülmeli ve din bu işin içine karıştırılmamalıdır201. Bütün bu muhalefete karşı Oppenheim, şu önemli cümlelerini sarf etmiştir: “Bizim birinci vazifemiz kendimizi düşünmektir.

199

Karl Emil Schabinger von Schowingen, Weltgeschichtliche Mosaiksplitter-Erlebnisse und

Erinnerungen eines kaiserlichen Dragomans, Baden-Baden 1967’den nakleden: Kon a.g.e.,

s.62-65.

200

PA-AA, R 14549, Sadel İslam Gazetesi, Savaştan sonra İslam Dünyası, Bağdat 24.2.1916.

201

Bkz. PA-AA, R 14549, Schabinger’den Wesendonk’a gelen yazı, 14.12.1915; Mark, Krieg an…, s.30, 224.

Düşmanlarımızın tavırları bize her türlü tedbiri alma hakkı vermektedir. Bu konuda İslam’ı da kullanmamız ve onu menfaatlerimiz doğrultusunda şimdilik güçlendirmemiz gerekmektedir.202

Doğu İstihbarat Birimi Almanya’da, tarafsız ülkelerde ve Almanya’nın hedefinde olan doğu ülkelerinde aktif olarak faaliyet göstermiştir. Almanya içerisinde, çalışmamızın konusu olan Türkistan ile ilgili Rus edebiyatından çeviriler yaptırılmış ve bu eserler propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Çeviri konusunda, Alman Devleti’nde görevli Rusça tercümanlardan faydalanmakla birlikte, savaş esiri olan Rus subaylarından da istifade edilmiştir. Bu birimin başına ise Berlinli Doğu Avrupa tarihçisi Profesör Otto Hoetzsch ve Bonnlu ekonomist Profesör Hermann Schumacher görevlendirilmiştir203. Yapılan çalışmalarda, Türkistan’ın pamuk ekimi yapılan alanlarına, iktisadi kapasitesine ve Türkistan halkının her yönüyle araştırılmasına öncelik verilmiştir204.

Yukarıda ifade edilen çalışmaların yanında, Doğu İstihbarat Birimi’nin Türkistan için asıl amacı, Türkistanlılar aleyhine cereyan eden Rus milliyetçiliğini, Rusların Türkistanlı Müslümanlara karşı geliştirdikleri düşmanlık ve kötü muameleyi propaganda malzemesi yaparak yaymak olmuştur. Bunu yapan birim, aynı zamanda Türkistanlı Müslümanlara, Almanya’nın Müslümanların ortağı ve koruyucuları olduğu haberlerini de vermekten geri kalmamıştır. Söz konusu bu propagandayla, Rusya’da yaşayan Müslümanların bilinçlenmesi ve onların hem etnik hem de dini olarak gruplara ayrılarak Rusya’ya karşı ayaklanmaları ve sorun çıkartmaları amaçlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde Taşkentli Müslümanların bir tarım kooperatifi kurdukları ve bu kooperatif altında başta Taşkent’te olmak üzere bütün Türkistan’daki Müslümanları tek güç olarak birleştirmek için çaba sarf ettikleri bilinmektedir205. Doğu İstihbarat Birimi çalışmalarıyla, Türkistanlı Müslümanların zihninde, Rus yönetimi altında yaşadıkları sıkıntıları, adaletsizlikleri, dışlanmışlığı, Türkistan’a sürekli yeni yerleşimci olarak gelen Rus kökenli insanlara kendilerinden

202

http://www.wikiwand.com/de/Nachrichtenstelle_für_den_Orient. Erişim Tarihi: 01.03.2018.

203

Mark, Krieg an…, s.28.

204

PA-AA, R 11071, Russland No: 97b, Reinhard Junge’den Zimmermann’a gelen yazı, Berlin 26.02.2015.

205

KNfO, No. 1, 30.04.1915, Aktivitäten der Mohammedaner in Russland’dan nakleden: Mark, Krieg an…, s.28.

alınmak suretiyle verilen imtiyazları sürekli canlı tutmak istemiş, ona göre propaganda geliştirmiştir. Ayrıca, diğer taraftan Rus ordusunda kendilerine karşı savaşarak Almanlara esir düşen Türkistanlı Müslümanların esaret hayatı yaşamadıklarını, onlara bir dost gözüyle bakıldığını206 ve arzu eden Türkistanlı esirlerin Osmanlı’ya gönderildiklerini sürekli gündemde tutmuştur.

Almanların, kendileri de Hristiyan bir millet olmalarına rağmen, propaganda konusunda Hristiyanlığı kullanmaktan da geri kalmadıkları görülmektedir. Almanya’da bulunan Müslüman savaş esirleri için çıkan El Dschihad (Cihat) isimli gazetede sürekli propagandaya yönelik haberler çıkmıştır. Kasım 1915’te söz konusu gazetede çıkan bir haberde, Hive’nin merkezinde Ruslar tarafından Müslümanlara inat bir kilise inşaatının başlatıldığı bildirilmektedir. Habere göre, kilisenin yapılacağı alana Ruslar tarafından cebren el konulmuştur. Kilise tam Hive’nin merkezinde yer almaktadır, buradaki asıl gaye Hive’de bir kiliseye ihtiyaç olması değildir. Bununla Rus yönetimi Müslümanlara, burada yabancı olarak yaşadıklarını ima etmek istemiş ve burada yaşayan Müslümanların kendilerinden dinen ve kültür olarak ayrı olan başka bir milletin, yani Rusların kontrolü altında olduklarını sürekli hatırlatmak istemiştir. Söz konusu haberin devamında, itilaf güçlerinin İngiltere’nin, Fransa’nın ve Rusya’nın emirlerini yerine getirecek olan başka bir halifelik makamı oluşturarak buraya kendi güdümlerinde olan bir halife atamak istedikleri ve bu meselenin Türkistanlı Müslümanlardan gizlendiği ifade edilmektedir. Haberde son olarak da şu cümleler yer almaktadır: “Onlar size sürekli Almanların tehlikeli olduklarından söz etmişler ve mutlaka yok edilmeleri gerektiğini vurgulamışlardır. Bunu söylerken asıl amaçlarının; Almanya, Avusturya ve ortaklarının yenilmeleri sonucunda, Türkistan’ı aralarında paylaşmak ve tamamen kendi sömürüleri yapmak olduğunu asla sizlere söylemediler. Oysa Almanlarla Türkler dosttur ve Almanya Müslümanların yanındadır.207

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni halifenin gücünden faydalanmak maksadıyla yanına çeken Almanya’nın, savaş başladıktan sonra Türkistan’a ve Afganistan’a halâ savaşın sıçramamış olması çok hoşuna gitmemiştir208. Oysa savaş

206

Almanya’da bulunan Türkistanlı savaş esirlerine dördüncü bölümde değinilecektir.

207

El Dschihad, Nr.24, 27.11.1915, Hive’ye bir Rus Kilisesi, nakleden: Mark, Krieg an…, s.29.