• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’NİN AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞUNA BAŞVURUSU

3. TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

3.2. TÜRKİYE’NİN AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞUNA BAŞVURUSU

Roma Antlaşması’nın belirtilen maddesi [238. madde] AET’nin bir üçüncü ülke ya da ülkeler grubu ile karşılıklı hak ve görevlere, ortak hareketlere ve özel işlem

44

yöntemlerine dayalı ortaklık kuran antlaşmalar yapabileceğini öngörmektedir (Saraçoğlu, 1981:8).

Türkiye bu maddeye dayanarak AET’na 1959 yılında başvuruda bulunmuştur. AET Bakanlar Konseyi’nden 11 Eylül 1959 tarihinde çıkan karar ile Türkiye ve Yunanistan’ın başvurularının kabul edildiği bildirilmiş ve böylece kurulacak işbirliğinin temellerini belirleyecek olan uzun ve zorlu pazarlık süreci başlamıştır (Erhan ve Arat, 2002:818-820). Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, yapılan başvuru sonrası Türkiye ile AET arasında geçen müzakereleri, Türkiye’nin topluluğa katılmak için yaptığı reformları, kısaca 1959-1963 yıllarında yaşanan süreci, TBMM’nde yaptığı konuşma ile bizlere şöyle açıklıyor:

Hatırlanacağı üzere Müşterek pazara katılmak üzere vakı ilk müracaatımız 1959 Temmuz ayında yapılmıştır. Aradan geçen üç seneden fazla zamandan beri Müşterek Pazar Komisyon Heyetiyle, 6 resmi müzakere yapılmış ve ilgili devletler nezdinde sayısız teşebbüslerde bulunulmuştur. 1962 senesine girdiğimiz zaman karşılaştığımız durum, 1959 Temmuzunda Müşterek Pazara ilk müracaatı yapmış olduğumuz tarihtekinden farklı değildi. Gerçekten, Müşterek Pazar teamüllerine göre, bu teşkilatla iş birliği yapmak için bir müracaat vukuunda, evvelemirde yapılacak iş birliğinin hangi esaslara istinad, ve hangi hukuki kadro içinde cereyan edeceği noktalarının tesbiti gerekmektedir. 1962 başında bu zaviyeden hiçbir mesafe katedilmemiş durumda idik. Biz bir gümrük birliği ihdasını istiyor, Müşterek Pazar ise, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartların elvermiyeceği mülahazasiyle bunu kabul etmiyordu. Hatta 1962 başından evvel cereyan eden son müzakerelerde, bize bir gümrük birliği fikrinden muayyen bir müddet için uzaklaşılması, onun yerine iktisadi, ticari ve mali sahalarda iş birliğini derpiş eden bir nevi ticaret antlaşması yapılması resmen ifade edilmişti. Hakikat o idi ki, Türkiye’nin durumunun müsait olmaması sebebiyle, gümrük birliğinin derhal tahakkuku gayrikabil olsa dahi, bu birliğin, prensibini muhafaza etmedikçe, Batı entegrasyon hareketleri karşısında, sadece, seyirci kalmaklığımız mukadder olacaktı. Böyle bir akıbetin hudutsuz ve aşikar tehlikeleri üzerinde durmaya lüzum görmüyorum. Bu zikrettiğim müzakerelerden sonra, biraz da memleketin Anayasa hazırlıkları ve sonra seçim meseleleriyle meşgul olması dolayısıyle Müşterek Pazar konusu takibedilememiş ve yılbaşına ortam bu ortam içinde girilmişti. Yeni sene ile birlikte Bakanlıklarımızın teknisyenleri ana gayemizi göz önünde tutarak mütaakıp müzakerelerde müdafaa edilmek üzere, yeni bir tez hazırladılar. Bu tez bakanlar kurulunca tasvibedildi ve o tarihten beri de gerek resmi müzakerelerde, gerek her seviyede yapılan ikili temaslarda kuvvetle ve ısrarla müdafaa edildi. Bu tezin ana hatlarını kısaca şöyle hulasa etmek kabildir:

Ana gayemiz, Avrupa İktisadi entegrasyon, ve bunu takibedecek olan, siyasi entegrasyon hareketinin dışında kalmamaktır. Böyle bir harekete katılamamaklığın, ne demek olacağı kolaylıkla anlaşılabilir. İktisadi entegrasyona giden yol ise, gümrük birliğidir. Gümrük birliği, ve iktisadi entegrasyon, bugünden yarına, tahakkuk edebilecek normal hadiselerden sayılamaz. Altılar bunu aralarında tahakkuk ettirmek için, 12 sene gibi, uzun bir müddet derpiş etmişlerdir. Türkiye’nin, içinde bulunduğu iktisadi durumdaki bir Devlet için, şüphesiz, bundan daha uzun bir müddete zaruret e ihtiyaç vardır. Gümrük birliği, tahakkukuna başlandığı günden itibaren, karşılıklı vecibeleri icabettirir. Memleketimizin durumu, bugünden itibaren bir gümrük birliğinin gerektireceği bütün vecibeleri yerine getirebilmeye müsait bulunmamaktadır. Bu bakımdan, intikal devresi diye, vasıflandırılan, ve karşılıklı vecibelerle, gümrük birliğinin tedricen tahakkukunu kapsıyan devrenin, bizim için daha birkaç sene sonra başlaması zarureti vardır. Ancak altılarla iş birliği yapmak için, bu birkaç senenin geçmesini beklemek de bizim için mümkün değildir. Bu bakımdan altılarla derhal bir ortaklık antlaşması yapılması; bu antlaşma da, muayyen şartlar dahilinde ve muayyen bir müddet sonra, gümrük birliği intikal devresine geçileceğinin derpiş edilmesi; ve böylelikle, Türk ekonomisine gideceği istikametin gösterilmesi zarureti mevcuttur. İntikal devresi bilfiil başlayana kadar, Türkiye ekonomik istikrarını, ve planlı gelişmeyi tahakkuk ettirmekten daha ileri gidecek, pek cüzi vecibeler tekabbül edebileceğine göre, altıların da, mukabil vecibeleri, muayyen bir hudut içinde kalmak durumundadır. Bununla beraber Türkiye’nin

45

iktisadi kalkınmasına yardım eden altıların, bu kalkınmanın en mühim unsuru olan Türk ihracatının geliştirilmesi konusunda, Türkiye’ye müzahir olmaları ve hukuki imkanları sağlamaları, vazgeçilmez bir keyfiyettir. Bunun yapılabilmesi için, milletlerarası taahhütlere ve bilhassa GATT antlaşmasına ittiba, zarureti vardır. Binaenaleyh Ortaklık Antlaşmasının, GATT’ın muayyen hükümlerine istinaden bir metin halinde ortaya çıkması icabetmektedir.

Ana hatları bu tarzda özetlenebilecek olan tezimiz tesbit edilip hükümetçe tasvib olunduktan sonra Mart ayından itibaren kesif bir çalışmaya girişildi. İlk hedefimiz müzakerelerin yeniden başlamasını temin etmek oldu. Gerek altılar nezdinde, gerek Müşterek Pazar Komisyonu nezdinde yapılan teşebbüsler neticesi, müzakerelere yeniden başlanması temin edildi. …. Müşterek Pazarla cereyan etmiş olan temaslarımız esnasında, kaydedilen iki büyük başarımız olmuş ve müzakerelerin dönüm noktasını teşkil etmiştir. … 8-12 Ekim tarihleri arasında, Türk heyetiyle Müşterek Pazar Komisyonu Heyeti arasında cereyan eden müzakerelerde, … Ortaklık Antlaşmasının istinad edeceği hükümler, ve ticari mübadelelerin cereyan şekli üzerinde durulmuş, ve heyetimiz bu mevzudaki noktai nazarımızı izah ve müdafaa eylemiştir. Müşterek Pazar Nazırlar Konseyinin, Kasım toplantısında, …Ortaklık Antlaşmasının istinad edeceği hukuki temel, görüşümüze uygun bir şekilde, prensip kararına bağlanmıştır. Ancak, ticari münasebetler bakımından, Ortaklık Antlaşmasının ilk senelerinde tatbik edilecek usul hakkında, … bir karara bağlanması Aralık toplantısına talik edilmiştir. Nihayet, 3-4 Aralık tarihlerinde yapılan, Konsey toplantısında, bu mevzu, görüşümüze çok yaklaşan bir şekilde, prensip kararına bağlanmış bulunuyor. Böylece, adım adım, bugünkü neticeye varmış bulunuyoruz. … Şimdi, varılan prensip kararları çerçevesinde, hakiki manasiyle, Ortaklık Antlaşmasının hazırlanması müzakerelerine başlanacaktır. Önümüzdeki müzakerelerin Ocak ayının ikinci yarısında başlaması beklenmektedir (Çayhan, 1997:38-41).

Avrupa Ekonomik Topluluğu Konseyi, 24 Temmuz 1963 tarihinde, Gümrük Birliğine giden bir anlaşma için Türkiye ile resmi görüşmelerin açılmasını kararlaştırmıştır. Sonuçta, Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasındaki ortaklık ilişkisi, 12 Eylül 1963'te Ankara'da imzalanan ve 1 Aralık 1964'te yürürlüğe giren (Can, 2003:20) Ankara antlaşması ile kurulmuştur.