• Sonuç bulunamadı

Suriyeliler 2011 yılından itibaren Türkiye’ye doğru gelmeye başladığında, olgunun tarafı olsun olmasın hiç kimse gelenlerin bu denli uzun bir süre kalacağını tahmin etmemiştir. Gelen Suriyelilerin ülkede uzun bir süre kalması, Türkiye’yi özellikle ekonomik anlamda önemli derecede etkilemiştir. “Suriyelilerin özellikle ekonomik anlamda yaratmış olduğu etkilere genel olarak bakıldığında risk-fırsat tablosunun iç içe geçtiği görülmektedir” (ORSAM ve TESEV, 2015: 17). Ancak burada risk faktörü ister istemez halk nezdinde ön plana çıkmıştır. Çünkü Suriye’de devam eden çatışmaların ne zaman sona ereceğinin kestirilememesi, ülkemize gelen sığınmacıları ister istemez buldukları her türlü işe ve ücrete bakılmaksızın çalışmaya itmektedir. Bundan en çok rahatsız olan ise vatandaşlar olmaktadır.

Koyuncu (2016)’nun tespitine göre Türkiye, yoğun göç akımlarının olduğu dönem sonrasında Suriyeli sığınmacılar için Birleşmiş Milletler standartlarında 12 milyar dolar ve toplamda ise 30 milyar dolar civarında bir para harcamıştır. Yine ona göre, göç sonrasında ortaya çıkan istihdam, çocuk işçiliği, işten çıkarma, işsizlik ile yoksulluk ve kamu yardımları gündeme gelmekte ve tüm bunlar ekonomiyi daha çok olumsuz etkilemektedir. Ancak ona göre bu durum, her ne kadar toplumsal gerçekliğin bir yönünü açıklasa da, olguya sadece külfet veya olumsuzluk noktasında yanaşmak söz konusu göçün karakteri ile örtüşmemektedir. Zira her göç kendi ekonomisini de beraberinde getirmektedir (Koyuncu, 2016: 109-110).

Suriyeli sığınmacıların ekonomik açıdan Türkiye’ye etkileri, sadece kendileri için harcanan parasal boyutun çok ötesindedir. Bu etkileri hem olumlu hem de olumsuz olarak birkaç başlık halinde şu şekilde sıralayabiliriz: Özellikle tüm şehirlerde kira artışlarının yaşanması, Suriyelilerin sanayide, tarımda ve küçük çaplı denilecek bazı işletmelerde kaçak yollarla ucuz işgücü olarak çalışması veya çalıştırılması; bunun yanında Türkiye’nin hem Suriye içine hem de kendi ülkesindeki kamplara yönelik

104

yaptığı insani yardımların yerel firmalar üzerinden yapılması ile özellikle tekstil ve gıda alanlarında faaliyet ifa eden firmalara fırsatlar yaratması, zengin Suriyelilerin eskiden kalma iş bağlantıları sayesinde Türkiye’ye gelip Mersin gibi limanları kullanarak ticarete önemli katkılar sunması, kimi Ortadoğu ülkeleri ile bağlantıları olan Halepli tüccar kesimin Türkiye ile ticaret yapması ve Suriyelilerin ülkede açmış olduğu kimi dükkânların ekonomiye katkı sunması bunlardan birkaçıdır. Ancak açılan bu dükkânların büyük bir bölümü kaçak olarak faaliyet göstermektedir. Bu durum da yerel halk ile Suriyeliler arasında haksız bir rekabetin doğmasına neden olmaktadır (ORSAM ve TESEV, 2015: 17-19).

Özellikle yukarıda ifade edildiği gibi “Suriyelilerin yerel halkın pek de tercih etmediği mevsimlik sektörlerde vasıfsız eleman olarak çalışmaları ile buradaki açığı kapatmaları, sektör temsilcileri tarafından ilgili sektörlerin tam kapasite ile çalıştığı şeklinde ifade edilmiştir” (Koyuncu, 2016: 110). Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların ekonomik boyut açısından değerlendirilmesi, kendileri için harcanan paranın miktarı ile kamuoyunda daha çok dikkat çekmektedir.

Türkiye, 2017 Aralık ayına kadar Suriyeliler için yaklaşık 30 milyar dolar gibi bir maliyetin altına girmiştir. Bu duruma değinen dönemin Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, söz konusu maliyeti şu şekilde açıklamıştır: “Suriyeliler için harcanan toplam maliyet 84 milyar 880 milyon liradır. Dolar olarak 30 milyar 285 milyon 573 bin dolar harcama yapıldığını öngörüyoruz” (Ergül, 2017). Suriyeli sığınmacılar için yapılan bu harcamalar sadece tek bir kurum tarafından değil, farklı kamu kurum ve kuruluşları ile dernek ve vakıfların yapmış olduğu toplam harcama miktarını belirtmektedir. Dolayısıyla harcamanın sektörel olarak dağılımı farklılık arz etmektedir. Aşağıda bu sektörel bazlı farklılığın maliyet analizi şu şekilde belirtilmiştir;

“AFAD: 5 milyar 586 milyon 594 bin lira; Türk Kızılayı, Türk Diyanet Vakfı ve çeşitli vakıflar: 2 milyar 58 milyon 122 bin lira; İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü: 780 milyon 807 bin lira; güvenlik ve kamu düzeni hizmetleri: 9 milyar 228 milyon 707 bin lira; sağlık hizmetleri: 16 milyar 30 milyon 111 bin lira; eğitim hizmetleri: 15 milyar 489 milyon 968 bin lira; belediyecilik hizmetleri: 17 milyar 527 milyon 481 bin lira; Fırat Kalkanı bölgesi: 1 milyar 630 milyon 457 bin lira; Sıfır Noktası İnsani Yardım: 2 milyar 228 milyon 775 bin lira; belediyeler tarafından düzenlenen kampanyalar: 312 milyon 92 bin lira; kamplardaki

105

amortisman maliyeti: 1 milyar 505 milyon 386 bin lira; diğer sivil toplum kuruluşlarının kayıtlı proje bazlı yardımları: 852 milyon 600 bin lira ve yardım olarak dağıtıldığı düşünülen miktar: 11 milyar 649 milyon 434 bin liradır”(Ergül, 2017).

Yukarıda verilen sayılar 2017 yılına kadar Türkiye’nin Suriyelilere yönelik yapmış olduğu harcamayı göstermektedir. İlgili tarihten sonra Suriyeliler için ne kadar harcama yapıldığı tam olarak netlik kazanmamıştır. Ancak bu rakamlar her ne kadar “içerik, kapsam ve alan olarak yeterince bilgi verici ve şeffaf olmasa da, diğer ülkelerdeki hesaplamalara nazaran abartılı olmadığı açıktır. Örneğin Almanya’daki bir araştırmaya göre bir mültecinin Almanya’ya maliyeti günlük 41 Euro’dur. Bu hesaplamada Türkiye’de bir sığınmacının ülkeye maliyeti 41 Euro yerine 10 Euro olması durumunda bile, 3,3 milyon Suriyelinin Nisan 2011 sonrası maliyeti 2018 yılına kadar 45 milyar Euro’yu aştığı görülmektedir” (Erdoğan, 2018a: 38-39).

TÜRKSAM’ın 15 Ocak 2019 tarihindeki haberine göre, Türkiye’nin ilgili tarihe kadar Suriyeliler için yapmış olduğu harcama 35 milyar doları bulmuştur. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye 3 artı 3 milyar Euro’luk bir destek vermesi gerektiği belirtilirken, gelen yardımın sadece 2,5 milyar Euro olduğu vurgulanmaktadır (TÜRKSAM, 2019). Nitekim aynı tarihlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Suriyeliler için 35 milyar dolar kaynak aktarıldığını ifade etmiştir. Ancak açıklamadan yaklaşık 4 ay sonra aynı konuyla ilgili “Suriyeliler için harcanan paranın 40 milyar dolara çıktığı ifade edilmiştir” (Yeniçağ, 2019). 2019 yılının ortasına kadarki süreçte Türkiye’nin Suriyeliler için ortalama 40 milyar dolar gibi bir ekonomik maliyetin altına girdiği görülmektedir. Günümüzde Suriyeliler için yapılan harcamanın net tutarı hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Ancak tahmin edilen tutar 40 milyar doların üzerindedir.

Bazı kurumların açıklamasına göre Türkiye’nin Suriyeliler için yaptığı harcama miktarlarını özetleyecek olursak; AFAD, 2015 yılında Türkiye’nin Suriyeliler için yaptığı harcamanın 5,2 milyar dolar olduğunu, Küresel İnsani Yardım’ın 2019 raporuna göre Türkiye’nin yaptığı harcamanın 8.339 milyar dolarlık yardımlardan oluştuğunu, TBMM’nin Göç ve Uyum 2018 Raporu’nda bu rakamın 19,2 milyar dolar olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise harcamanın 30 milyar dolar olduğunu açıklamıştır. Son dönemlerde ise yukarıda ifade edildiği gibi bu maliyetin 40 milyar dolar civarında olduğu vurgulanmaktadır (Özipek ve Tanrıkulu, 2020: 57).

106

Türkiye’nin 2011 yılından bu yana Suriyeliler için yapmış olduğu harcama miktarının net olarak ifade edilememesi, kamuoyunda zaman zaman tartışılmaktadır. Bu durumun iki farklı nedeni vardır. Birincisi, yapılan doğrudan harcamalar ile dolaylı maliyetlerin tam olarak yarıştırılamaması; ikincisi, şeffaflık eksikliğidir. Her iki neden sonucunda maliyet hesaplamalarının inandırıcılığı tartışmalı hale gelmektedir (Erdoğan, 2018a: 162). Hem Suriyeli sığınmacılar hem de son bir yıl içinde yaşanan pandemi sorunu neticesinde Türkiye ekonomisinin son 5 yıl içerisinde ciddi şekilde etkilendiği ifade edilmektedir.