• Sonuç bulunamadı

1.2. GÖÇMEN, SIĞINMACI, MÜLTECİ KAVRAMLARI VE TANIMLARI

1.2.2. Sığınmacı

Mülteciler ve sığınmacılar söz konusu yaşam ve güvenliklerini tehlikeye atabilecek her türlü savaş, işkence ve buna benzer çeşitli faktörler nedeni ile ülkelerini terk eden ve dolayısıyla uluslararası koruma talebinde bulunan göçmenlerdir. Ancak söz konusu sığınmacılar, (henüz) doğaları gereği mülteci olarak tanınmazlar. Bunlar farklı bir ülkeye gittikten sonra kendi ülkelerine dönerlerse karşılaşacakları muhtemel tehditlerden dolayı korunma ihtiyacında olduklarından dolayı o ülkede kalmayı talep ederler (Bartram vd., 2017: 229). Ancak Bartram vd.’nin burada sığınmacıları tanımlamak için kullanmış olduğu ‘göçmen’ ibaresi doğru olmamaktadır. Zira göçmen olan bireylerin hangi nedenlerle göç ettikleri bir önceki başlıkta açıklanmıştır. Göçmenler daha çok eğitim, iş olanakları ve daha rahat bir hayat standardına kavuşmak için göç ederler. Bu duruma bağlı olarak kavramların kullanımının ülkeler bazında farklılık gösterdiği görülmektedir.

Bozbeyoğlu (2015: 65)’na göre, mültecilik durumu ulus-devlet kavramı sonucunda ortaya çıkmış ve bu durumla ilgili ilk düzenlemeler Milletler Cemiyeti döneminde başlamış, Birleşmiş Milletler döneminde devam etmiştir. Dolayısıyla mültecilik neden ve sonuçları itibarıyla bir insanlık durumudur. Ancak daha sonraki dönemlerde “mültecilik” ve “sığınmacılık” şeklinde devletler tarafından kategorize edilmesi insan hakları kuramı niteliğince kabul edilemez bir durumdur. Dolayısıyla sığınmacı statüsünün ortaya çıkarılması devletler nezdinde ideolojik bir yaklaşım olarak kendini göstermektedir.

Sığınmacı kavramının en çok beraber kullanıldığı terim mültecidir. Bugün birçok göç çalışmasında mülteci ve sığınmacı kavramları birbirinin yerine kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük kısmında dahi sığınmacı kavramının tanımı mülteci ile eşdeğer olarak verilmektedir. Bu durum sonucunda da kavram bulanıklığı ortaya çıkmaktadır.

Sığınmacı ifadesi daha çok, mülteci statüsü almak amacıyla yapılan başvuruların hükümet veya Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nce karara bağlanmasını bekleyen kişiler için kullanılmaktadır. Buna göre sığınmacı, mülteci

37

olarak uluslararası bir koruma arayan ancak henüz statüleri resmi olarak tanınmamış kişilere denir. Başka bir ifadeyle sığınmacı, aday mülteci konumunda olanlardır (Aktaş ve Öztekin, 2017: 225).

Bozbeyoğlu (2015: 64)’na göre sığınmacı kavramı, Türk hukuk sistemine 1994 yılında yürürlüğe giren Türkiye'ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye'den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile girmiştir. İlgili yönetmeliğe göre sığınmacı;

“Irkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyorsa oraya dönmeyen veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen yabancıdır (Resmi Gazete, 1994: md. 3).

Dolayısıyla daha önce yukarıda ifade edildiği gibi sığınmacı, “ilgili ulusal ya da uluslararası belgeler çerçevesince herhangi bir ülkeye mülteci olarak kabul edilmek isteyen ve mültecilik statüsüne ilişkin yaptıkları başvurunun sonucunu bekleyen kişilerdir (Adıgüzel, 2018: 6; Göç Terimleri Sözlüğü, 2009: 49). Söz konusu kişilerin yapmış oldukları başvurular olumsuz sonuçlanırsa bu kişiler bulundukları ülkeyi terk etmek zorundadırlar. Ayrıca ilgili kişilere insani veya farklı gerekçelerle ülkede kalmaları için izin verilmişse bu kişiler ülkede düzensiz bir şekilde bulunan herhangi bir yabancı gibi sınır dışı edilebilmektedirler (Özdal, 2018: 13).

Türkiye, Avrupa dışından gelmiş olan yabancıları sığınmacı olarak tanımlamaktadır. Sığınmacı, mültecilik statüsü incelenen ve bu süre zarfında kendisine geçici koruma sağlanan kişi/kişilerdir. “Geçici koruma” sırasında sığınmacılar mültecilere kıyasla asgari düzeyde sosyal haklardan yararlanmaktadır. Bu çerçevede düşünce, ifade ve toplantı hakkı, alıkonmaya karşı korunma hakkı, adil yargılanma hakkı, seyahat özgürlüğü, çalışma hakkı ve ırk ayrımcılığına karşı korunma hakkı vb. gibi temel haklar koruma altına alınmak zorundadır (Bozbeyoğlu, 2015: 65). 1994 yılında yürürlüğe giren yönetmelikte geçen sığınmacı kavramı, Aktaş ve Öztekin (2017: 226)’e göre 2006 yılında yayımlanan Resmi Gazete’de aynı şekilde geçmiştir. 1994

38

yılında çıkarılan yönetmelikte 2006 yılında değişiklik yapılmış ve yeniden yayımlanmıştır.

Sığınmacı pozisyonunda bulunanlara yukarıda ifade edildiği gibi “geçici koruma” sağlanmaktadır. Türkiye’de bu durumla ilgili olarak 2014 yılında 6458 sayılı kanun kapsamında “Geçici Koruma Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Yönetmeliğe göre geçici koruma;

“Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirilmeye alınamayan yabancılara sağlanan korumayı ifade eder” (Geçici Koruma Yönetmeliği (GKY), 2014: md. 3/f).

Uluslararası Göç Örgütü (IOM)’nün ifadesine göre ise geçici koruma, menşe oldukları ülkelerine dönemeyen üçüncü ülke vatandaşlarından kaynaklanmış kitlesel bir akının ortaya çıkması veya derhal meydana gelebilecek olması durumunda, özellikle ilgili kişilerin veya korumayı gerektiren diğer kişi veya kişilerin yararına olacak şekilde, sığınma sisteminin etkin işleyişi nezdinde olumsuz bir etki yaratmadan sığınma sisteminin işletil(e)memesi durumu var ise, bu kişilere acil ve geçici korumayı sağlamak gayesiyle sağlanan istisnai nitelikteki prosedürdür (Göç Terimleri Sözlüğü, 2009: 19).

Uluslararası hukukta diplomatik müeyyideler bağlamında bir de iltica durumu söz konusudur. Sığınma kavramı ile sığınmacı kavramı ilgili kişilerin statüleri gereği farklı durumları ifade etmektedir. Özdal (2018: 12)’a göre sığınma;

“Bir kişinin yabancı bir devletin ülkesine diplomasi temsilciliği ya da konsolosluk binalarına, savaş gemileri ya da devlet uçaklarına girerek kendi devletince ya da başka bir devletçe kendisine karşı yapılan baskıdan ya da yasal kovuşturmalardan kaçmasını ve bu açıdan sığındığı devletin güvencesini elde etmesini belirtmektedir” (Pazarcı, 1990: 3’ten alıntı).

Her iki tanıma bakıldığında (sığınma ve sığınmacı) çok açık olan farklar göze çarpmaktadır. “Dolayısıyla sığınmacı kavramı, AB’nin de 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne dayanarak ifade ettiği gibi, bir bireyin mülteci statüsü almak için yapmış olduğu başvurunun ilgili devlet nezdinde henüz sonuçlanmamasıdır. İlgili başvuruyu yapanlara da sığınmacı denilmektedir” (Özdal, 2018: 13-14).

39