• Sonuç bulunamadı

ĠKĠNCĠ BÖLÜM 2.BAROK SANATI

2.2. Avrupa’da Barok ve Rokoko Üsluplarının Tarihi GeliĢimi

2.3.1. Türk kitap sanatlarında Barok Üslup

Batı tezyinat usulü sanatımıza XVIII. yüzyıl da girmiş ve bu tarzda mimari eserlerimizde taşlar, tahta, sıva cini, cilt, kitap, levha kap, bazı vazo ve bakır, kâğıt, muşamba üzerine de mükemmel örneklerini vermiştir117.

Özellikle kitap sanatlarımızda (kitap, cilt, minyatür) bu batı tarzı süslemeler aynen almamışlardır.

XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ise Türk sanatı gitgide hızı artan bir Avrupa Sanatı tesiri altında kalmış bu önceleri daha saf Türk sanatına bazı süs unsurlarının sızması ile başlayıp hızla gelişmiş ve Türk sanatına hâkim olmuştur118.

Süsleme ihtiyacının insanlarda doğuştan var olduğu ilk çağlardan itibaren bu ihtiyacı gidermek için yapılan denemelerin sonucu olarak bir sanat dalı haline geldiğini çeşitli ülkelerde değişik süsleme tarzları ve süsleme ekolleri doğmuştur. XVIII.

yüzyılda tezyinatımızda zirveye ulaşan Batı tesirini iki devre halinde ele alınır. Birinci devre Batı tesiri açıkça görülmekle beraber klasik tezyini anlayış henüz ortadan kalkmamıştır. İkinci devrede ise batı tesiri artık tam hâkimiyetini ilan eder ve sonuçta da Rokoko doğar119.

Bu dönemin en çok sevilen süsleme motifi çiçek buketleridir. Gül, lale ve diğer çiçeklerden oluşan buketlerin düzenlenişi Türk üslubundadır. Buna karşılık yer yer gölgeli renklendirmeyle çiçeklere boyut kazandırmaya eğitimi bu dönemdeki batı etkilerine yansıtır. Bu dönemde yine halkar tarzı bezemenin yanı sıra Barok motiflerin girmeye başladığı tezhipler başlıkları ve sayfa kenarlarını süsler120.

Dış etkilere ait işlerin kolaylıkla belirip yer edebileceği alan şüphesiz toplumda bir dalgalanma ve çatışma meydana getirmeyecek olan sanat alanı olacaktır. Sanat alanının bütünü içinde ise ana sanat kolunun bünyesi kısa zamanda değişikliğe götürmeyecek öte yandan değişikliklerin kolaylık ve çabuklukla kabule uygun bölümde görülmesi gerekecektir. Böyle bir bölüm ise elbette süsleme bölümüdür. Nitekim bizde

117 S. Ünver, Türk Süsleme Sanatları - Müzehhipleri I, İstanbul 2007, s. 623

118 S. Eyice, XVIII. Yüzyılda Türk Sanatı…., s. 175.

119 B. Ayvazoğlu, Geleneğin Direnişi, İstanbul 1996, s. 285–286.

120 B. Mahir, Geleneksel Türk Sanatları” Tezhip Sanatı” , İstanbul 1993, s. 381.

de dış etkinin önce süslemelerde görüldüğü ve mimariyi ilgilendiren bölümlerden daha önce kumaş süslemelerinde izler bırakmıştır121.

Tezhipte ise geleneksel bezeme elemanlarına özgün biçimlerde katılır. Bunların başında gölgeli boyanarak hacim kazanmış natüralist çiçek buketleri, gölgeli boyanarak hacim kazanmış, uzamış, bitimi kıvrılmış ve irileşmiş hançer yapraklarla sarı renk, zeminlere mavi ve sarı sarmal dallar üzerinde gölgeli mavi ve kırmızı renkle boyanmış iri hatayiler ve hançer yaprakları gelir.

Müzehhip ve lake ustası Ali el - Üsküdari özellikle saz üslubunu dönemin eserlerinde ustalıkla uygular. O tezhipte Barok ve Rokoko biçimlerle Geleneksel olanları kaynaştırarak kendine özgü yorumlar yapmıştır.

XVIII. yüzyılda başlayarak Türk sanatçılarının Avrupa’nın Barok ve Rokoko çizgiler taşıyan vazolar, sepet ve saksılar içinde gölgeli boyanarak hacim kazanmış çiçek düzenlemeleri çiçek, buketlerdi, perdeler, kurdeleler, fiyonklar dönemin tezhip bezeme elemanlarıdır.

Müzehhip sıvama altın yaldızla boyadığı sayfaya bezemeleri yine altın ve gümüş yaldızla boyayarak hazırladığı gibi onları ağırlığının kırmızı, mavi ve sarının oluşturduğu renklerle da hazırlamıştır. Sayfa tasarımında çerçeveyle sınırlı dendanlı bordürlü tezhip düzenlemesi genelde terk edilmiş bezemeler çerçevesiz fakat metnin etrafında belli kurallara göre serbestçe genişleyerek sayfa kenarına doğru yayılmıştır122.

Bu dönem tezhipte klasik motiflerle yapılan kompozisyonların yananda yeni bir anlayışla çizilmiş gölgelendirmelerle üçüncü boyut verilmeye çalışılmış çiçek demetleri görülür. Çiçek demetlerinin çokça kullanıldığı XVIII. yüzyıl da Ali Üsküdari ve Abdullah Buhari dönemin meşhur sanatçılarıdır123.

İyi bir talik hattatı ve mücellit de olan Ali Üsküdari en güzel tezhiplerini ve eserlerini Sultan III. Ahmet, I. Mahmud, III. Osman ve Sultan III. Mustafa döneminde saray için hazırlanmıştır. Sultan II. Mahmud dönemi ve müzehhipleri arasında Ahmet Atâullah, Hacı Dede, Edirneli Nakkaş Mustafa, Haşim Dede, Mustafa Hilmi, Hacı İbrahim, Mehmet Şükrü ve Zeynep Bint-i Emin'dir124.

121 M. Cezar, Sanatta Batıya …, s. 17.

122 Z. Tanındı, Başlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara 1993, s. 405–406.

123 İ. Özkeçeci- Ş. Bilge Özkeçeci, Türk Sanatında …. , s. 49–50.

124 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Belgelerde Türk Padişah El Yazıları ve Belge Restorasyonu, İstanbul 1997, s. 107.

XIX. yüzyıl da saray için eser hazırlayan müzehhipler in resmi ünvanlarının saray baş mücellidi olduğu görülüyor. Ahmed Efendi, Ali Ragıp, Raşit ve Ahmed Ataullah müzehhip ve mücellitlikte ustalaşmış sanatçılardır. Bu sanatçılar ve Ali el- Nakşibendî er Rakım Barok, Rokoko ve Art Neo kıvrımlarını çiçek buketleriyle uyumlu birleştiren usta müzehheplerdir125.

XVII. yüzyılın sonlarında Avrupa ülkeleriyle kültür ilişkilerine girilmesi bütün sanat dalları gibi minyatürü de etkilemiş ve yeni biçimler, yeni üslup denemeleri hemen kendin göstermiştir.

Değişiklikler önce konu seçiminde göze çarpar. Albümlerde toplanan tek yaprak halindeki kır sahneleri, kıyafet ve çiçek resimleri, portreler, tarih konulu minyatürlerin çok figürlü kompozisyonlarının yerini alır. Üslup açısından da yenilikler dikkat çeker.

Sanatçılar minyatürlerinde batı resminin en önemli özelliği olan üçüncü boyutu aramaya başlamışlardır.

Osmanlı minyatür sanatının son etkin dönemi yada çoğu kez ikinci klasik dönemi olarak nitelendirilen bu dönemde gerçekten bir atılım olmuştur. Minyatürün bu dönemini ikinci klasik dönem niteliğinde büründüren kuşkusuz ünlü nakkaş Levni (Abdülcelil – Çelebi) dir126. 1720' de ünlü Surname i Vehbi'ye yaptığı 137 minyatür en önemli eseridir. Bu eserde hem bu dönemin hem de Levni’nin stil özelliklerini görmek mümkündür127.

Onun çalışmaları ışık gölge etkinliklerini vermeye çalışan kendinden önceki nakkaşların başlattığı perspektif kazandırma girişimleri de daha ileri götüren denemelerdir.

Surname-i Vehbi de minyatürlerin arka düzlemine yerleştirilen tepeler, ağaçlar ve yapılar daha ufak resmedilmiş bunların bazıları bir duvar arkasına gizlenerek kompozisyona boyut kazandırılmıştır. Sanatçı bu tasvirlerinde boyayı yan yana değil, üst üste kullanarak tonlamalarda yapmaya çalıştırmıştır.

Ayrıca Fatihten beri kesintisiz yapıla gelen en çok önemsenen Sultan portreleri alanında da Levni III. Ahmet’e kadar 23 Sultanın resmiyle silsilename geleneğini

Ayrıca Levni’nin 1710 – 20 yılları arasında saray için resmettiği 48 kadın ve erkek tasvirini içeren birde kıyafet albümü mevcuttur128. (Resim 9)

Resim 9: Levni, Dader Banu portresi.

Levni den sonra en ünlü nakkaş 1735 – 45 arası eserler veren Abdullah Buhari dir. Çağın zevkine uygun çiçekli resimler ve çoğu kadın olan tek figürleriyle ünlüdür129.

128 B. Mahir, Osmanlı Minyatür Sanatı, İstanbul 2005, s. 76–78,169–170.

129 R. Arık, Batılılaşma Dönemi Anadolu…. , s. 20-21.

Abdullah Buhari’nin yaptığı bir cilt kabı üzerine lake tekniğiyle yaptığı iki manzara Türk resminde batıl resim anlayışıyla çalışılmış ilk manzara kompozisyonlarıdır. (Resim 10)

Resim 10: Abdullah Buhari, manzara tasvirli cilt kapağı.

Ayrıca XVIII ve XIX. yüzyıllarda pek çok kopyası yapılan Delail-ü Hayrat yazmalarında karşılıklı sayfalarda Mekke – Medine tasvirleri bulunmaktadır. Abdullah Buhari’nin tek figürü çalışmaları Levni’ninkiler den farklı olarak belirli bir modele bakılarak yapıldığı kanısını uyandırır130.

Osmanlı tasvir sanatında yeni bir döneme girildiği bu yüzyılda Osmanlı sarayının hizmetine giren Refaili ve Kapıdağı Kostantin’in tuvallere yaptıkları padişah portreleri ile iyice kendini belli eder.

130 G. Renda , Batılılaşma Döneminde Türk Resim…. , s. 30-35.

I. Mahmut, III. Mustafa ve I. Abdülhamit dönemlerinde eserler veren Refail’in eserleri Osmanlı minyatür geleneğinin son örnekleri arasındadır.

Refaili ve Kostantin eserlerinde betimleme tarzlarını Avrupa resim geleneğine yaklaştırarak Osmanlı kitap resimlerinin geleneksel kimliklerinden sıyrılmasına katkıda bulunmuşlardır131.

Bu dönemden sonra da Minyatür daha çok kıyafet resimleri ve padişah portrelerine indirgenmiştir. Yazma yapraklarını süsleyen minyatürler yok denecek kadar azalmış ve yerine minyatürden teknik bakımdan da uzaklaşan albüm resimleri almıştır. Ayrıca çeşitli batı teknikleri denenmektedir. Guaj ve sulu boyanın yanında tempere tekniğinde yapmış, hatta yağlı boya izlenimini veren resimlerde bulunmaktadır.

Minyatürün en belirgin özelliklerinden olan yaldız hemen hiç kullanılmamış, renkler donuklaşmıştır.

Bu dönemde çiçek resimleri de yaygınlaşmıştır. Genellikle şiir kitaplarının yapraklarını ve ciltlerini süsleyen bu resimler kuşkusuz III. Ahmed'in saray çevresindeki çiçek düşkünlüğünü yansıtır132.

Bu dönem ciltlerinde ise teknik de bir değişiklik olmamakla beraber kompozisyonda ve motiflerin işlenmesinde ve bordür tezyinatı kalkmış bunların yerine yan ve tepeleri çıkıntılı büyük şemseler tezyinat olarak kullanılmıştır. Bazılarında da beyzi şemseler yapılmış dış kenar bordürü yerine kalınca zencirek çekilmiştir133.

XVII. yüzyıl da çokça uygulanan tarz lake'dir. Rugani kaplar ise XVIII. yüzyılda bol örnekler vermiştir. Rugani uygulamalarının başta gelen sanatçısı Ali Üsküdari dir.

Çiçek buketlerini ciltte yaygın olarak kullanan Ahmed Hazine, Ali Çakeri ve buketlere batı üslubunda manzaraları da katan Abdullah Buhari XVIII. yüzyıl lake tekniğiyle eser veren cilt ustalarıdır.

XVIII. yüzyıl ortalarında ortası şişkin uzun ve ince şemse biçimleri yaygınlaşır.

Bu biçim şemse içine aletle sarmal rumi ve noktalar batı sanatının barok ve rokoko süslemelerinin Osmanlı saray nakkaşhanesinde benimsenmesiyle Türk bezeme sanatında yaygınlaşan içi çiçeklerde dolu vazolar yapılmıştır.

Bu dönem sonlarında da kimi kitap kaplarının dış ve iç yüzleri alet ve fırça kullanılarak ve altın yaldız boyanarak sıvama baklava biçimleriyle süslenmiş, kimi

131 B. Mahir, Osmanlı minyatür…. ,s. 171.

132 G. Renda , Batılılaşma Döneminde Türk Resim…. , s. 40-45.

133 K. Çığ, Türk Kitap Kapları, İstanbul 1971 s. 17.

örneklerde dış kapak kumaş, iç kapak çiçek buketleriyle bezenmiştir. XIX. yüzyıl tezhiplerini yapan müzehhiplerin aynı zamanda sermücellid olarak sarayda görev almışlardır. Bunlar Ahmed Ataullah, Raşit, Mehmed Salih, Ali Ragıp eserleri bilinen müzehhip ve ser mücellitlerdir. Bu sanatçılar batı sanatının barok ve rokoko kıvrımlarını içi çiçekle dolu sepet ve saksıları tezhipteki kadar coşkulu ve renkli olmasa bile ciltlere uygulanmıştır134.

Benzer Belgeler