• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I : BANKACILIK FAALİYETİ ve BANKALARIN ÖNEMİ

1.4. Türk Finansal Sisteminde Bankalar

Bankacılık sistemin çalışma biçiminden kaynaklanan risklerin ülkemiz bankacılığı özelinde de tespit edilmesi ve ülkemiz finansal sisteminde de bankacılık sektörünün özel olduğunun belirlenmesi mümkündür.

Ülkemiz finansal sisteminde tarihsel olarak bankacılık kesiminin egemenliği bulunmaktadır. Bu nedenle, ekonomideki tasarruf açığının finansmanı ile ilgili olarak alınan tedbirler her halükarda bankacılık kesimi üzerinde çeşitli riskler doğurmaktadır. Nitekim, 2005 yılı itibarı ile finans sektörünün bilanço büyüklüğü, hane halkının finansal varlıklarının gelişimi ve yurt içi yatırımcıların yatırım tercihleri incelendiğinde bankacılık sektörünün finansal sistemdeki rolü ortaya çıkmaktadır.

Türk finansal sektörü (sigorta acenteleri dahil) Eylül 2006 itibarıyla yaklaşık 175.028 kişiye istihdam sağlarken, bu sektörde bankacılık kesiminin % 81 ile en yüksek düzeyde istihdamı yarattığı görülmektedir (BDDK, 2006: 23).

Kaynak: TCMB (2006a: 38).

2005 yılında Türk finans sektörünün büyüklüğü 469,9 milyar YTL olup, Grafik 1’den de anlaşılacağı üzere bankacılık sektörü finans sektörünün aktif büyüklüğünün yaklaşık olarak % 87’sini oluşturmaktadır. (TCMB, 2006a: 38).

Kaynak: BDDK (2006: 17).

GRAFİK 2. Türkiye Hane Halkı Finansal Varlıklarının Gelişimi

Eylül 2006 itibarıyla, Türk finans sektörünün toplam aktif büyüklüğü bir önceki yılsonuna göre %14,2 oranında büyüyerek 536,8 milyar YTL seviyesine ulaşmıştır. Finans sektörünün aktif büyüklüğünün GSYİH’ye oranı % 97,8 düzeyinde iken, bankacılık sektörü aktiflerinin GSYİH’ye oranı %88,2 seviyesindedir (BDDK, 2006: 23). Türk bankacılık sektörünün (katılım bankaları hariç) aktif büyüklüğü 2006’nın üçüncü çeyreğinde 461 milyar YTL (yaklaşık 309 milyar ABD doları) olarak gerçekleşmiştir. Katılım bankalarının aktiflerin ve özkaynakların GSYİH’ya oranı sırasıyla %2,4 ve %0,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Türk bankacılık sektöründe “kamu” sermayesinin payı % 28,3, “özel” sermayenin payı %36,3, yabancı sermayenin oransal payı %20,2’dir. Bu tutara yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan hisseler (%15,2 oranında borsa payları) eklendiğinde toplam yabancı sermaye payı %35,5 olmaktadır. Hazine borçlanmalarında piyasa yapıcı banka olarak faaliyet gösteren bankaların sektör aktifleri içindeki payının % 81,8 olarak gerçekleşmiştir (BDDK, 2006: 29).

Tablo 6’dan da anlaşılacağı üzere, hane halkı finansal varlıklarının gelişimi dikkate alındığında, banka kaynaklı araçların (tasarruf mevduatı, katılma fonları ve cari hesaplar) hanehalkı finansal varlıkları içindeki payı dikkat çekicidir. Bu bağlamda, yurt içi yerleşiklerin tasarruflarında, yatırım fonları, emeklilik yatırım fonları ve hisse senetleri ile kıymetli maden hesapları genel toplamın % 12,6’sını teşkil ederken, bankacılık sisteminin doğrudan etkili olduğu diğer tasarruf araçları ise söz konusu varlıkların % 87,4’lik kısmını teşkil etmektedir.

TABLO 6. Türkiye'de Yurt İçi Yerleşiklerin Yatırım Tercihleri

Kaynak: BDDK (2006: 25).

Bu çerçevede, 1980’lerde ve 1990’larda olduğu gibi, bankacılık kesiminden kaynaklanacak krizler ekonominin bütünü üzerinde etki yaratacak sonuçları halihazırda uhdesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla bu yapı, 1980-1982, 1994 ve 2000-2001 krizlerinde de gözlendiği üzere, bankacılık riskleri ile ekonomik kriz arasındaki ilişkiyi güçlendirici niteliktedir.

Türk bankacılık sektöründe aktif büyüklüğüne göre en büyük ilk 5 bankanın payı 2006 Eylül döneminde % 60,3 olarak, ilk 10 bankanın payı ise %84,1 olarak gerçekleşmiştir (BDDK, 2006: 30). Bu nedenle, bazı bankaların büyüklük itibarı ile sistematik risk yaratabilecek mertebede olduğu görülmektedir.

Diğer yandan, Grafik 3 ve Grafik 4’den de anlaşılacağı üzere, bankaların Eylül/2006 itibarı ile kaynak ve varlık yapısı incelendiğinde kaynakların % 61,7’sinin mevduattan oluştuğu ve kredilerin toplam aktifin % 43,4’ünü oluşturduğu görülmektedir (BDDK, 2006: 54).

Kaynak: BDDK (2006: 54).

GRAFİK 3. Türk Bankacılığının Kaynak Yapısı

Kaynak: BDDK (2006: 44).

GRAFİK 4. Türk Bankacılığının Aktif Kompozisyonu

Mevduatın yaklaşık % 94’ünün vadesinin 3 aya kadar olması kredilerin ise yaklaşık % 68’inin 3 aydan uzun vadeli olması, mevduatlarla krediler arasında vade

uyumsuzluğuna neden olmaktadır. Bu durum, likidite riski açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmektedir (BDDK, 2006:124). TCMB (2006b: 19), bankacılık sektörünün yeniden fiyatlama dönemine kalan gün sayısına göre Türk parası ve yabancı para cinsinden faize duyarlı açıklarının 0-1 ay vadede yoğunlaştığını, 2006 Eylül ayı itibariyle bankacılık sektörünün varlıklarının vadesinin 1 yıl ve üzerinde yoğunlaşmasına karşılık, mevduatın kısa vadeli yapısının devam etmesinin bankaların faiz oranı riskine olan duyarlılığını arttırdığını belirtmektedir. TCMB ayrıca, bankacılık sektörünün temel fon kaynağı olan mevduatların 0-3 ay vadede, temel varlıkları olan menkul kıymetler ve kredilerin ise daha uzun vadede yoğunlaşmasının, Türk bankacılık sektörünün vade uyumsuzluğunu ortaya koyduğunu, ancak özellikle vadeli tasarruf mevduatının önemli bir kısmının sürekli yenilenen mevduat niteliğinde olmasının, vade uyumsuzluğunun olumsuz etkisini göreli olarak hafiflettiğini belirtmektedir.

TCMB Finansal İstikrar Raporunda (2006a: 85,86) yapılan senaryo analizlerine göre kur artış ve düşüşleri karşısında bankaların açık pozisyonlarının ihmal edilebilir seviyelerde olması, kur riskinden kaynaklanacak olası karın veya zararın düşük seviyede kalmasına neden olduğunu ve sektörün güçlü sermaye yapısının olası zararları karşılayabileceğini ve yapılan analizlerde sektörün sağlamlığının yüksek seviyelerde seyrettiğini belirtmektedir. TCMB Finansal İstikrar Raporunda (2006b: 70-71) da bankaların sermaye yapısının güçlü ve risklere karşı önemli bir savunma aracı olduğunun altı çizilmektedir. Diğer yandan, BDDK’da (2006: 126), Haziran-Eylül 2006 döneminde tüm banka gruplarının sermaye yeterlilik rasyosunun arttığını, sektör genelinde sermaye yeterlilik rasyosunun 1,9 puan artışla % 20,5 seviyesine yükseldiğini ve en yüksek artışın 11,5 puanla TMSF grubunda meydana geldiğini belirtmektedir.

Bu bölümde inceleme konusu edilen bankacılık sisteminden ve özellikle banka bilânçosundan kaynaklanan riskler dikkate alındığında iki husus dikkat çekmektedir. İlki bankacılık, üstlendiği fonksiyonlar, ekonomide üstlendiği roller ve riskleri dikkate alındığında diğer finansal aracılara nazaran “özel” bir statüye sahiptir. İkincisi, söz konusu önem bankacılık kesiminin etkinliği arttıkça

büyümektedir. Öte yandan, ülkemiz finansal sisteminin esas itibarı ile bankacılık sisteminin egemenliğinde olduğu dikkate alındığında, ülkemizdeki bankacılık sisteminin özel olma vasfına sahip olduğu görülmektedir.