• Sonuç bulunamadı

Türkçe eğitiminin amacı öğrencilerin Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanmalarını sağlamaktır. Türkçeyi doğru ve güzel kullanmak anlama ve anlatma becerilerinin geliştirilmesiyle gerçekleştirilir. Bu nedenle Türkçe eğitiminin iki yönü vardır: Anlama ve anlatma. Türkçe dersi bilgi dersi olmaktan çok beceri dersidir. Bu doğrultuda işlenen Türkçe dersleri ile öğrencilerin sözlü ve yazılı anlatım becerilerini geliştirmek hedeflenmektedir. Türkçe tüm derslerin temelini oluşturmaktadır. Anlama ve anlatma becerilerinin

12

geliştirilmesi ile öğrencilerin hem eğitim hem de sosyal hayatlarında daha iyi iletişim kurmaları sağlanır. Türkçeyi doğru ve güzel kullanan birey diğer derslerini de anlamakta zorlanmaz (Yıldız, 2003, s. 5).

Türkçe bütün zenginlikleriyle ve doğru bir şekilde kullanılmalıdır. Bu da ana dilin tüm kuralları ile birlikte öğrenilmesi ile gerçekleşir.

Türkçenin yazılı ve sözlü kullanımına ait kurallar bilinmemektedir. Dil bilgisi, yazım, kullanım ve söyleyişe ilişkin kurallar bilinmediğinden özellikle yazım ve seslendirme konusunda hatalar yapılmaktadır. Bir dilin doğru kullanımının yanı sıra güzel ve etkili kullanımı da önemlidir (Akbayır, 2003, s. 6).

Dilin etkili ve güzel kullanımı iyi bir Türkçe öğretimi ile sağlanabilir. Öğrencilere ana dilini doğru kullanma duyarlılığına öncelik verilmelidir.

2.2.1. Standart Türkçe

Bir dilin bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar içinde en yaygın ve egemen olanına ortak dil denir (Hatipoğlu, 2005, s. 36). Dil gelişen ve değişen bir canlı varlıktır ancak bu değişmeler ne ölçüde olursa olsun, ülkede konuşulan ağızlardan biri yaygınlaşarak kullanılan ortak dil konumuna gelir (Özkırımlı, 2001, s. 35). Bugün ülkemizin değişik bölgelerinde çeşitli ağız özellikleri kullanılmaktadır.

Çocuk doğumdan itibaren çevresiyle etkili iletişim içerisinde olur. Öncelikle annesinden, yakın çevresinden ana dilini öğrenmeye başlar. Bulunduğu ortamın kültürel özelliklerinden, yerel söyleyişlerinden etkilenerek büyür ve gelişir. Ana dilini doğal ortamında öğrenir. İçinde yaşadığı çevrenin dili ile ana dilini şekillendirir. Okul çağına geldiği zaman ise öğretmen ve kitaplar sayesinde standart Türkçe ile tanışır.

Konuşma becerisi çocuğun okula başlamadan önce edindiği bir beceridir. Bu beceri işlenmemiş ve çevrenin özelliklerini (yerel ağız, argo, vb.) taşıyan bir biçimdedir. İlköğretim okullarında bu beceri standart Türkçeye göre şekillendirilerek geliştirilir (Şimşek, 2004, s. 10).

Türkçe öğretimi dört temel dil becerisine (dinleme, konuşma, okuma, yazma) dayanır. Öğrenci bilgilerin çoğunu okuma ve dinleme yoluyla edinir. Kendi duygu, düşünce, tasarı ve bilgilerini de konuşma ve yazma yoluyla aktarır.

Günümüzde öğrenciler edindikleri bilgi, duygu, düşünce, tasarı ve izlenimlerini sözlü ve yazılı olarak ifade etmekte güçlük çekmektedirler. Bu güçlüklerden bir tanesi de yaşadıkları

13

yörenin ağız özelliklerini sözlü ve yazılı anlatımlarında kullanmalarıdır. Bu sebeple öğrenciler hem okulda akademik başarı konusunda olumsuz etkilenmekte hem de yörenin dışına çıktıkları zaman çevreyle etkili iletişim kuramamaktadır.

İnsanın günlük dili aynı zamanda bölge dilidir. Bölge dilleri ana dilin alt kollarındandır ve aralarında birtakım farklılıkları bulunur. Dilde birliği sağlamak için aynı dili konuşan insanları bu ağız farklılıklarından kurtarmak, ortak edebî dili kullanmalarını sağlamak gerekir. Bu aşamada ise görev daha çok okullara düşmektedir (Solmaz, 1997, s. 122).

İlköğretimin amaçlarından ilki öğrencileri kendi ilgi ve yeteneklerine göre hayata hazırlamaktır. Bu nedenle öğrencilerin zamanla eğitim, iş ya da özel sebeplerle yaşadıkları çevrenin sınırları dışına çıktıklarını düşünecek olursak onların yaşayacakları çevrede iyi iletişim kurabilen bireyler olabilmeleri için standart Türkçeyi kullanmalarını sağlamak gerekmektedir.

Günümüzde köyden şehre yapılan yoğun göç sebebiyle kendi coğrafyası içinde oluşup gelişen ağız özellikleri hızla büyük şehirlere yayılarak kendi çevrelerinin dışına taşmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da aynı sınıf ortamında birden fazla ağız özelliği görülmektedir. Ülkemizde ağız özelliklerinin bu kadar çeşitli olması ve yoğun olarak kullanılması hedeflenen standart Türkçe ile konuşup yazma konusunda bir engel olarak kendini göstermektedir. Ağız özelliklerinin öğrencilerin sözlü ve yazılı anlatımlarında ne derece etkili olduğunu tespit etmek, bu engelin aşılmasında öncelik arz etmektedir. Bu çalışma ile ortaokul 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerinin konuşma ve yazma becerilerinde ağız özelliklerini kullanım durumları tespit edilecektir.

2.2.2. Sözlü Anlatım

Konuşma, bireylerin duygu ve düşüncelerini dil aracılığıyla aktarabilmesidir. Bu nedenle insanlar için konuşma belki de hayatî değer taşır. “Konuşma, insanın, insanî ilişkilerini sürdürebilmesi için, en fazla ihtiyaç duyduğu ve yararlandığı önemli bir dil etkinliğidir” (Aktaş ve Gündüz, 2004). Bu nedenle öğrencilerin kendilerini doğru ve rahat ifade edebilmeleri, sosyal hayatlarında yaşadıklarını yorumlayabilmeleri için konuşma becerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Çocuklar konuşmaya başlar başlamaz ailesinden ve çevresinden öğrendiği dili kullanır. Bu dilin çoğu zaman belirli bir düzeni yoktur. Çocuk içinde bulunduğu çevrenin ağız özelliğini taşıyan kelimeleriyle konuşur. Temel ihtiyaç olan konuşma, bireylerin standart Türkçe ile tanışmasına kadar ağız özellikleri taşır (Sever, Kaya ve Aslan, 2006, s. 26).

14

Anlaşmanın en yaygın ve doğal biçimi konuşmadır. Bunun için çocuklarımıza her şeyden önce doğru ve düzgün konuşma becerisini kazandırmak gerekir. Çocuğun başlangıçta annesinden ve yakın çevresinden öğrendiği konuşma dili, ancak temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir anlatım düzeyindedir. Yani çocuk, kısıtlı bir kelime dağarcığına sahiptir. Çocuk okula başladığı zaman kelime dağarcığı zenginleşmeye başlayacaktır. Özellikle

Türkçe dersleri ile çocuğun sözlü anlatımı daha sistemli hâle gelecektir. Konuşma, sadece birtakım sözcükleri ses aracılığıyla başkalarına aktarmak değildir. Bir anlatım

ve anlaşma aracı olan konuşmanın da diğer anlatım biçimlerinde olduğu gibi kendine özgü kural ve ilkeleri vardır. Çocuklar belirli konuşma alışkanlıkları edinerek okula gelirler. Okul öncesi dönemde, çocuk ailesinin gelenek, görenek ve alışkanlık sınırı içinde gelişen bir konuşma eğitiminden geçirilir. Ancak, çocukların konuşmalarını gelişigüzellikten kurtarıp, onlara doğru ve düzgün konuşmanın kural ve teknikleriyle ilgili davranışların kazandırılması okul eğitiminin sorumluluğudur (Yıldız, 2003, s. 61).

Sözlü anlatım öğrencilerin en sık kullandığı bir dil becerisidir. Çocuk henüz okula başlamadan bu beceriyi edinmiştir. Okul öncesinde edinilen bu beceri, çocuğun ailesi ve içinde yaşadığı çevrenin kültürel özelliklerini içinde barındıran yerel söyleyişlerle doludur. Çocuk okula başladıktan sonra ise öğretmenler vasıtasıyla standart Türkçe ile tanışır ve bundan sonraki yaşamında ise konuşmalarını standart Türkçenin kurallarına uygun bir şekilde şekillendirir. Yerel ağızla konuşmak, konuşma kusurlarından birisidir. Ağız özelliği taşıyan bu konuşma dilini standart Türkçenin kuralları ile şekillendirmek de eğitim-öğretim kurumlarının sorumluluğundadır.

2.2.3. Türkçe Dersi Öğretim Programında Sözlü Anlatım

Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 2006 yılı İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda konuşma becerisine yönelik olarak, konuşma kurallarını uygulama, sesini ve beden dilini etkili kullanma, hazırlıklı konuşmalar yapma, kendi konuşmalarını değerlendirme, kendini sözlü olarak ifade etme alışkanlığı kazanma amaçlarına yönelik kazanımlara yer verilmiştir.

Türkçe Öğretim Programı’nın “Konuşma Kurallarını Uygulama” başlığı altındaki amaç ve kazanımlarda öğrencilerin konuşma becerisinin geliştirilmesinde “Standart Türkçe ile konuşur.” kazanımını kazandırmak hedeflenmiştir.

2015 yılında yayımlanan “Türkçe Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Programı”nda da konuşma becerisini gerçekleştirmeye yönelik kazanımlar bulunmaktadır. Konuşma becerisinin “konuşma kurallarını uygulama, sesini ve beden dilini etkili kullanma, hazırlıklı konuşma

15

yapma, kendi konuşmasını değerlendirme, kendini sözlü olarak ifade etme alışkanlığı kazanma” amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik kazanımlar vardır.

Türkçe Öğretim Programı’nın “Okuma Kurallarını Uygulama” başlığı altında öğrencilerin okuma becerisini geliştirmeye yönelik kazanımlar bulunmaktadır. Okuma becerisinin “sesini ve beden dilini etkili kullanma, akıcı biçimde konuşma, kelimeleri doğru telaffuz etme, sözün ezgisine dikkat ederek okuma” amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik kazanımlar vardır.

2.2.4. Yazılı Anlatım

Yazılı anlatımın amacı, öğrencilerin doğru ve etkili bir şekilde yazma becerilerini geliştirmektir. Öğrencilerin düşündüklerini, gördüklerini, hayallerini, yaşadıklarını doğru bir dille yazmalarını hedeflemektedir.

“Yazılı anlatım çalışmalarını; düşünceyi iletme aracı olarak sözcüklerin belirli bir düzen içinde cümlelere, cümlelerin paragraflara dönüştürülmesi belirler” (Aktaş ve Gündüz, 2004, s. 124). Bu nedenle öğrencilerin yazarken söz dizimi kurallarına uymaları sağlanmalıdır.

“Doğru ve düzgün anlatım doğuştan gelen bir yetenek değil, eğitimle elde edilen bir beceridir; çaba harcayarak kazanılır, uygulama yaparak geliştirilir. Yazma becerisi kazanmak için olağanüstü yetenek gerekmez. Çalışan, yeterince uygulama yapan herkes dilini kullanmayı öğrenebilir; yaşadıklarını, duygularını, düşüncelerini ve isteklerini düzgün bir anlatımla yazıya dökebilir” (Sever vd., 2006, s. 26).

Çocuk, konuşmayı öğrendiği andan itibaren okul hayatına başlayıp yazmayı öğrenene kadar sözlü anlatım ile duygu ve düşüncelerini ifade eder. Yazmayı öğrendikten sonra duygu ve düşüncelerini sözlü anlatımın yanında yazılı anlatım ile de ifade etmeye başlar. Yazılı anlatımla tanışmadan sonra ana dilini daha doğru ve düzgün kullanmayı, ailesinden edindiği ağız özelliği taşıyan sözcükleri kullanmaması gerektiğini öğrenir.

2.2.5. Türkçe Dersi Öğretim Programında Yazılı Anlatım

Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 2006 yılı İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda yazma becerisine yönelik olarak, yazma kurallarını uygulama, plânlı yazma, kendi yazdıklarını değerlendirme, kendini yazılı olarak ifade edebilme, yazım ve noktalama kurallarını kavrama ve uygulama ile ilgili amaçlara yönelik kazanımlar yer almaktadır.

16

Türkçe Öğretim Programı’nın “Yazma kurallarını Uygulama” başlığı altında öğrencilerin yazma becerisinin geliştirilmesinde “Standart Türkçe ile yazar.” kazanımını kazandırmak hedeflenmektedir.

2015 yılında yayımlanan “Türkçe Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Programı”nda da yazma becerisini gerçekleştirmeye yönelik kazanımlar bulunmaktadır. “Yazma kurallarını uygulama, planlı yazama, farklı türde metinler yazma, kendi yazdıklarını değerlendirme, kendini yazılı olarak ifade etme alışkanlığı kazanma, yazım-noktalama kurallarını kavrama ve uygulama” amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik kazanımlar vardır.

2.2.6. Türkçe Eğitimi ve Ağız

Türkiye’de çok fazla ağız özelliği bulunmaktadır. “Çoğu yetişkinlerin dillerinde gözlemlediğimiz ağız ve şive izleri çocukluk dilimizin bugüne uzantısından başka bir şey değildir” (Özdemir, 1983, s. 20). Çünkü çocuk daha okul çağından önce konuşmayı edinmiştir. Bu nedenle çocuğun konuşmasında yerel ağız özellikleri görülebilir.

Her bölgenin çocukları Türkçeyi önce mahallî konuşma dili ile öğrenir. Sonra okullarda herkes mahallî dilini ve telaffuzunu bırakıp müşterek edebî dil, memleket dilini kullanma yoluna girer. Yazı dili, edebî dil, kültür dili her yeri birleştiren umumî memleket ve millet dilidir. Okullarda en başta Türk dili derslerinin bir vazifesi de işte çocuklarımızın mahallî dilden müşterek umumî dile geçmesine yardımcı olmaktır (Ergin, 1995, s. 64).

Öğrencilerin sözlü ve yazılı anlatım becerilerini geliştirmeye yönelik etkinliklerde standart Türkçe ile konuşup yazması hedeflenmektedir.

“Konuşma dili, evde, sokakta her gün, günlük hayatta kullanılan doğal bir dildir. Canlıdır. Söyleniş hâlinde görev görür. Konuşulduğu yöreye göre farklılıklar gösterir. Bu farklar, kelimelerin söylenişinde ortaya çıkarlar. Bunlar ağız farklılıklarıdır. Bu farklılıklar kendi bölgesinde oluşur; fakat yazıya geçmezler” (Oğuzkan, 2001, s. 34).

Kullanılan ortak dilde yani standart Türkçede yerel ağız özelliklerini taşıyan kelimelere yer verilmez. Bu nedenle öğrencilerin kullanmış olduğu ağız farklılıkları yazıya geçmez. Konuşma dili ölçünlü (standart) konuşma dili ve ağız özellikli konuşma dili olmak üzere ikiye ayrılır. Ölçünlü konuşma dili, temelde bir ağız esas alınarak oluşturulan dildir. Yazı diline çok yakın olan bu dil, bir yazı dili gibi toplumda yer alır. Okullarda eğitim ve öğretim ölçünlü konuşma dili ile yapılmaktadır. Okullar, dil eğitimini bu ölçünlü dil ile sürdürmekten sorumlu kurumlardır. Bu kurumların öncelikli görevi bireyleri yerel konuşma dillerinden uzaklaştırmak ve ölçünlü dilde eğitmektir (Uşaklı, 2005, s. 23).

17

Türkçe öğretim Programı’nda yer aldığı gibi “Standart Türkçe ile yazar.”, “Standart Türkçe ile konuşur.” kazanımları göz önünde bulundurularak ortak dilin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Hedeflenen bu kazanımları gerçekleştirirken de öğrencilerin sahip olduğu konuşma dili de unutulmamalıdır.

Benzer Belgeler