• Sonuç bulunamadı

III. Bölüm: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.2. Kavramsal Çerçeve

3.2.2. Ekosistem Hizmetleri

3.2.2.1. Sulak Alanların Ekosistem Hizmetleri

3.2.2.1.1. Sulak Alanların Üretim Hizmetleri

Su tüm canlılar için hayat kaynağıdır. Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen bu suların kullanıma uygunluğu önemli ölçüde sınırlıdır. Yeryüzünde bulunan su kaynakların sadece ‰5‟i insan ve ekosistem kullanımına elveriĢli su kaynaklarıdır. Azami ölçüde kullanılabilecek olan bu su kaynaklarının geçmiĢten günümüze sınırsızmıĢ gibi kullanımından dolayı günümüzde “su kıtlığı” kavramı gündeme gelmektedir. Hızla geliĢen kentleĢme, gıda, enerji ve sosyal talepler, tarım uygulamaları gibi süreçler su kaynaklarının hızla kullanılmasına, kirlenmesine ve hatta yok olmasına sebep olmuĢtur. Öyle ki dünya su kaynaklarının yaklaĢık % 70‟i tarım amaçlı, % 19‟u sanayi ve % 11‟i ise evsel faaliyetlerde kullanıldığı bilinmektedir (FAO, 2013). Ġklim değiĢikliği gibi su rezervlerinin sabit kalamamasına ya da azalmasına sebep olan doğal yollarla insan faaliyetleri birleĢince su kaynaklarının azalması kaçınılmaz olmuĢtur. Özellikle yüzey sularının giderek azalmasıyla yeraltı su kaynaklarının bilinçsiz ve aĢırı Ģekilde çekilmesiyle su kaynak rezervlerinin azalmasına sebep olmaktadır. WWF(Dünya Doğayı Koruma Vakfı)‟in YaĢayan Gezegen Raporu‟nda 1970‟lerden günümüze dek % 37 oranıyla en fazla kayıp yaĢayan alanların sulak alanlar olduğu tespit edilmiĢtir (WWF, 2012). Günümüzde pek çok insanın güvenli temiz su kaynaklarına eriĢiminin olmadığı ve aynı zamanda pek çok ülkede yüksek su stresi yaĢandığı bilinmektedir. Nüfusun hızlı ve kontrolsüz olarak artması mevcut ve sınırlı olan su kaynaklarına eriĢimi zorlaĢtırmaktadır. Özellikle gelecek yıllarda küresel su sıkıntısının daha da artacağı konusunda pek çok öngörü bulunmaktadır. 2012 yılında yalnızca 7.1 milyar olan dünya nüfusunun 2030 yılına gelindiğinde ise 8,3 milyara ulaĢacağı tahmin edilmektedir (UNDESA, 2009). Dünya nüfusundaki bu artıĢ ve iklim değiĢikliğinden kaynaklanan tehditlerin giderek

78

artmasıyla su kaynakları da giderek azalacak veya tamamen yok olacaktır. Bu sebeple ülkemizde yahut kürsel ölçekte bulunan her su kaynağı sürdürülebilir yönetim ilkelerine bağlı kalarak ve sürekli denetimi sağlanarak koruma altına alınması zorunludur. Çünkü sulak alan ekosistemleri insanlara yaĢamsal değere sahip pek çok üretim hizmeti sunmaktadır. Sulak alanlar ve çevresinde insanların ve diğer canlıların kullanabilecekleri pek çok ürün bulunmaktadır. HerĢeyden önce bir canlının hayatta kabilmesi için temiz su kaynağına ihtiyaç vardır. Su kaynağından pirinç, balık, tuz, baharat gibi gıda maddeleri elde edilebilmektedir. Aynı zamanda sulak alanlar bünyesinde bulunan bitkisel ve hayvansal ürünlerden tıbbi ya da endüstriyel ürünler de elde edilmektedir. Bunun yanı sıra sulak alanların bünyesinde bulunan biyolojik çeĢitlilik, balıkçılık, sazcılık, kereste gibi ürünleri sağlayarak ekonomik kalkınmaya da fayda sağlamaktadır. Tüm bu özellikler sulak alanların üretim hizmetleri unsurlarını oluĢturmaktadır. Canlılara yaĢam sunan temiz su kaynakları aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaĢmada kilit bir rol üstlenmiĢtir. Sulak alanlar sosyo-ekonomik kalkınma, gıda ve enerji üretimiyle sağlıklı ekosistemler olarak canlılar için kritik öneme sahiptir. Diğer yandan bu alanların bir bölgede bulunması ve üretim hizmetlerini sağlaması diğer tüm ekosistem hizmetlerinin de oluĢmasına olanak sağlamaktadır.

Sulak alanların bünyesinde bulunan biyolojik çeĢitlilik ekosistem hizmetlerinden olan üretici hizmetleri arasında bulunmaktadır. Dünya‟nın tamamında ya da belirli bir bölgesinde karasal veya su ekosistemlerinde bulunan tür, gen ya da habitatların tamamı biyolojik çeĢitlilik olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik çeĢitlilik, insanlığın devamlılığı, sosyal ve ekonomik kalkınma için pek çok hizmet sunmaktadır. Sayısız bitki, hayvan ve mikropların kollektif olarak geliĢtirdiği organizma katmanı; nefes alınabilen temiz havayı, içme suyunu ve verimli toprakları oluĢturmaktadır. Aynı zamanda biyolojik çeĢitlilik; tozlaĢma, sel ve taĢkınlardan koruma, iklimi düzenleme, gıda, lif ve ilaç

79

üretimi gibi yaĢamsal ürünleri tedarik etme gibi hizmetler de sunmaktadır (Avrupa Çevre Ajansı, 2020). Biyolojik çeĢitlilik içinde bulunan bitkiler, diğer canlıların kaliteli bir yaĢam sürdürülebilmesi için bol oksijen üretir ve diğer canlı türlerine beslenme- barınma gibi yaĢam ortamları sunarlar. Örneğin ; Amazon yağmur ormanları dünyada en zengin biyolojik çeĢitliliğin olduğu bölgedir. Bu ormanlar içinde çok çeĢitli böcek türleri, bitkiler, kuĢlar, mantarlar ve pek çok hayvan türü bulunmaktadır. Burada bulunan her bir türün yaĢamsal döngüde üstlendiği bir görev vardır (Deutche Welle, 2019). Diğer yandan Amazon yağmur ormanlarının binlerce yıldır tıbbi üretim kaynağı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Burada bulunan pek çok bitki, böcek ya da diğer organizmaların hastalık tedavilerinde kullanılmaktadır. Amazon ormanlarında görülen biyolojik çeĢitlilik kadar zengin olmasa da her sulak alan barındırdığı biyolojik çeĢitlilikle ekosistem döngüsünde önemli görevler üstlenmektedir. Diğer yandan biyolojik çeĢitlilik insanlara ekonomik getiri sağlamaktadır. Ġnsanlık var oluĢu itibariyle doğaya bağımlı olarak yaĢamak zorunda kalmıĢtır. Dünya üzerinde milyonlarca insan hala geçimlerinin sağlayabilmek için doğal alanlara ve burada yaĢayan canlı türlerine ihtiyaç duymaktadır. Dünya ekonomisinin yaklaĢık % 40‟ı ya da yoksul halkların % 80‟nin biyolojik kaynaklardan faydalandığı bilinmektedir. Biyolojik çeĢitliliğin ekonomiye doğrudan katkısı olduğu gibi dolaylı olarakta pek çok katkısı bulunmaktadır. Örneğin; bitkiler, erozyonu önleyip toprağa organik madde kazandırırak insanlığın geliĢimine büyük katkısı olan tarımsal faaliyetleri desteklemektedir. Aynı zamanda böcekler ve organizmalar organik maddelerin ayrıĢmasını ve tekrar toprağa karıĢarak verimli arazilerin oluĢmasına da sebep olmaktadır. Verimli toprakların artması sağlıklı çayır ve mera alanların olması ise insanların birincil ekonomik faaliyet olarak gerçekleĢtirdikleri hayvancılık faaliyetlerine katkı sağlamaktadır. Biyolojik çeĢitliliğin içinde bulunan fauna türlerinin de yaĢamsal olarak önemi oldukça büyüktür. Ġnsanlar, geçmiĢten günümüze dek hayvanları avlayarak, evcilleĢtirerek veya hayvasal ürünleri

80

temel besin maddesi olarak kullanmaktadır. Bunun yanı sıra besin zinciri içerisinde pek çok hayvan türü insan faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesini engellemektedir. Örneğin; bazı böcek türleri tarım alanlarına zarar veren türlerle beslenerek sağlıklı bir üretim yapılmasına imkan sağlamaktadır. Diğer yandan bazı böcekler, kuĢ veya arı türleri bitkilerin ve besin kaynaklarının oluĢması için gerekli olan tozlaĢma faaliyetlerini de gerçekleĢtirirler. Doğada bulunan ve çiçeklenen bütün bitkilerin varlığını sürüdürmesi de polinasyon ya da tohumun yayılmasına bağlıdır. Sonuç olarak sulak alanlar bünyesinde bulunan biyolojik çeĢitliliğin kendi içinde küresel bir ağ oluĢturarak insanlar ve diğer canlılar için sağlıklı ve temiz yaĢanacak bir doğal çevrenin devamlılığını sağladığını görebilmekteyiz.

Temiz ve sürdürülebilir olarak korunabilen sulak alanlar ekonimiye büyük katkı sağlamaktadır. BirleĢmiĢ Milletler Binyıl Ekosistem Değerlendirmesi‟ne göre , 1997‟de sulak alanların küresel ekonomik önemi 15 trilyon Amerikan doları olarak tespit edilmiĢtir (Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı, 2020a). Akılcı kullanım ilkelerine bağlı kalarak korunan ve yönetilen su kaynakları öncelikle içme suyu maliyetini azaltmaktadır. Sulak alanlar dünya üzerinde bulunan kırsal ve kentsel toplulukların gıda, su ve sanitasyon ihtiyaçlarını karĢılamaya yardımcı oldukları için ekonomilerine fayda sağlamaktadır. Aynı zamanda sulak alanların doğal filtreleme özelliği bulunmaktadır. Su içinde veya çevresinde bulunan bitki ve sazlık alanlar adeta bir arıtma tesisi olarak çalıĢmaktadır. Alanda bulunan su içi bitkileri çevreden suya ulaĢan kirletici maddeleri emerek veya parçalayarak suyun ulaĢtığı diğer noktalara temiz olarak aktarılmasını sağlamaktadır. Bu sayede temiz ve kullanılabilir su kaynakları oluĢmaktadır. Bu da yerel ekonomilerin yapmak zorunda olduğu suyun arıtma ve filtreleme iĢlemlerini hafifletmektedir. Örneğin; Güney Carolina‟da Congaree Bottomland Parke Bataklığı tarafından bölgede bulunan su kaynaklarında kirletici maddelerin filtrelendiği tespit edilmiĢtir. Bu bölgede bataklığın tamamen kuruması ve

81

iĢlevini yitirmesi durumunda kirleticilerin yok edilmesi için 5 milyon dolarlık bir arıtma tesisine ihtiyaç duyulacağı hesaplanmıĢtır. (EPA, 2006). Sadece bir bataklık alanın bu kadar önemli iĢlevi varken küresel anlamda bütün sulak alanların bu görevi üstlendiği düĢünülürse sulak alanların dünya ekonomisinin oluĢmasında ve dinamikliğini korumasındaki payının oldukça fazla olduğu açıkça görülmektedir.

Sulak alanlar yaĢamsal kaynak olan su ihtiyacının yanı sıra temel besin maddelerinin de üretilmesini sağlamaktadır. Sulak alanlara bağlı olarak geliĢen balıkçılık, sazcılık, tuz üretimi, tarım ve hayvancılık, pirinç üretimi ve diğer su ürünleri insanlara ekonomik getiri sağlamaktadır. Özellikle son 50 yılda su ürünleri üretimi önemli ölçüde büyümüĢtür. Sulak alanlardan elde edilen su ürünlerinin toplam üretimi 1950‟lerin baĢında yılda 1 milyon tondan azken, 2006 yılına gelindiğinde 52 milyona tona ulaĢmıĢtır. Bu değer yaklaĢık 78,8 milyar Amerikan doları değerindedir. Diğer yandan sulak alanlardan elde edilen pirinç, Afrika‟nın sulak alanlarındaki palmiyelerden elde edilen yağlar, bal, yakacak odun, tuz, hayvan yemi, ilaçlar, boyalar pek çok ülkenin veya bölgenin ekonomisine katkı sağlamaktadır. Örneğin; Güney Tayland‟da bir köyde yapılan çalıĢmaya göre; burada bulunan sulak alanlardan, mangrovlardan elde edilen yakacak odun, reçine, bal, kereste ve kabuklu deniz hayvanlarından hane baĢına ortalama yaklaĢık 924 Amerikan doları kazanıldığı görülmüĢtür. Bu oran içinde balıkçılıktan elde edilen gelir dahil edilmediği düĢünüldüğünde yörede bulunan sulak alanlardan elde edilen ürünlerin ciddi ekonomik getirisi olduğu görülmektedir (Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı, 2020). Sulak alanlardan doğrudan elde edilen ürünlerin yanı sıra dolaylı olarak faydalanılan ürünler de bulunmaktadır. Sulak alanlar tarafından oluĢturulan geçiçi akıntı yüzeyleri, taĢkın ovaları, eski akarsu yatakları gibi bünyesinde bulunduğu verimli malzemeyi biriktirdiği topraklar tarım ve hayvancılık faaliyetlerini de olumlu etkileyerek ekonomik getiri sağlamaktadır. Yeryüzünde verimli alanlardan olan taĢkın ovaları ve deltalar önemli tarım alanlarına dönüĢerek ekonomik kalkınmayı

82

desteklemiĢlerdir. Örneğin; ülkemizde bulunan Seyhan, Ceyhan, Göksu ve Menderes gibi büyük akarsuların oluĢturduğu taĢkın ovaları önemli tarım ve otlak alanlara dönüĢmüĢtür. Diğer yandan taze otların olduğu sulak alanlar çevresinde bulunan sazlık, bataklık alanlar veya sulak çayır alanları büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvancılığın geliĢimi için oldukça önemlidir. Kurak bölgelerde de sağlıklı korunabilen taban suyu seviyesiyle beslenen yüzey suları yaz boyunca hayvanların beslenmesine olanak sağlayarak ekonomik getirinin düzenli devam etmesine katkı sağlamaktadır. Sulak alanlar çevresindeki sazlık alanlarda bulunan saz ve kamıĢ bitkileri yöre halkı tarafından kullanılarak ekonomik gelir elde edilebilmesine imkan sağlamaktadır. Özellikle sepet yapımında kullanılan bu bitkiler yalıtım malzemesi ve kağıt fabrikalarında, yöresel evlerin çatı yapımında da kullanılabilmektedir (Erdem, 2013:67-81).