• Sonuç bulunamadı

III. Bölüm: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.2. Kavramsal Çerçeve

3.2.4. Sulak Alan Yönetimi ve KentleĢme

Ulusal ve uluslararası öneme sahip olan sulak alanlar iyi bir planlama ve yönetim mekanizmasıyla korunmalıdır. Dünya nüfusunun giderek artması diğer doğal alanlarda da olduğu gibi sulak alanlar üzerinde oldukça önemli tehditler oluĢturmaktadır. Nüfus yoğunluğunun artması su kaynaklarının daha fazla kullanım gereksinimlerini doğurmakta veya küresel çevre sorunlarıyla birlikte sulak alanların kirlenmesine sebep olmaktadır. Kirlenen ya da yok olan sulak alanların olması küresel ölçekte su kıtlığının yaĢanmasına, bulaĢıcı hastalıkların artmasına, besin kaynaklarının azalmasına, biyolojik zenginliğin kaybolmasına, ekonomik kalkınma parametrelerinin, sosyal ve kültürel yaĢamın olumsuz etkilenmesine ve su krizleriyle yaĢanacak güvenlik problemlerinin oluĢmasına sebep olacaktır. Su kaynaklarının yaĢamsal değerlerinin kaybolmaması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için bu alanların belirlenip akılcı kullanım ilkelerine bağlı olarak bir yönetim planıyla korunması gerekmektedir. Yönetim planları, korunması gereken alanların sahip olduğu kaynak ve tür zengiliğinin,

95

biyolojik çeĢitliliğin sürdürülebilir Ģekilde kullanımı ve yönetimi için nelerin, hangi bütçeyle, nasıl ve kimlerle yapılacağını, koruma ve kullanma dengesi içinde, uyulması gereken kurallar ve yöntemler Ģeklinde tanımlanabilir (Griffin, 2002). Sulak alanların korunması konusunda uluslararası kriterleri belirleyen Ramsar SözleĢmesi, aynı zamanda sözleĢmeye taraf olan ülkelerin akılcı kullanım ilkelerine bağlı kalarak yönetim planı ve uygulanması mekanizmasını da geliĢtirmiĢtir. Yönetim planları, sulak alanların mevcut durumunu tanımlayarak gelecek yıllarda bu alanların nasıl olması gerektiğini gösteren bir rehberdir. Bu yönetim planları genellikle 5 yıl kapsamında hazırlanmakta olup bu süreç içerisinde gerekli görülürse revize edilebilecek esnekliğe sahiptir. Sulak alanlarda yönetim planının hazırlanmasında Ramsar SözleĢmesi, Barselona SözleĢmesi, UNESCO, Biyosfer Rezervi SözleĢmesi, Eurosite gibi kurum ve sözleĢmelerin temel koruma prensipleri etkilidir (Çağırankaya, Meriç ve Erden, 2013:127-146). Sulak alanların yönetim planlamaları belirli çerçeve içinde ve belirli aĢamalara tabii olarak hazırlanmaktadır. Sulak alanlar yönetim planlamasında ilk aĢama; alanın fiziksel, biyolojik, kimsayal, sosyal, ekonomik ve kültürel değerlerinin tanımlanmasıdır. Bu aĢamada yönetim planının hazırlanacağı alan hakkında bilgi toplamak için bir araĢtırma yönetimi ve araĢtırma yaklaĢımının belirlenmesi gerekmektedir. Alan hakkında bilgi edinme için yapılan araĢtırmalar ise; bilimsellik, katılımcılık, Ģeffaflık, uygulanabilirlik, gelecek referanslık, bütünlükçü (holistik) bakıĢ açısı gibi temel yaklaĢımlarla elde edilmektedir. Bu çerçevede araĢtırma ölçeğinde araĢtırmanın aĢamaları da belirlenerek çeĢitli veri toplama teknikleriyle alan hakkında bilgi analizi yapılmaktadır. Korunması gereken alanın; biyolojik, ekolojik, hidrolojik, hidrojeolojik, iklim, jeolojik ve topografik, demografik, kültürel ve sosyal özellikleri tanımlandıktan sonra alanın korunmasını gerekli kılan bu özellikler fauna-flora habitatlarının korunması konusundaki sözleĢme kriteleri, nadirlik, doğallık ve özgünlük, tipiklik gibi niteliksel ve sosyo-ekonomik kriterlerine göre değerlendirilmektedir.

96

Alandaki biyolojik çeĢitliliğin, hassas tür ve kaynakların belirlendiği ayrıntılı değerlendirme süreci sonrasında ideal ve uzun dönemli hedefler belirlenir. Bu hedefler belirlenirken alanın uzun dönemde nasıl görülmek istendiği esas alınarak ideal ve uygulama hedefleri de belirlenmektedir. Aynı zamanda bu aĢamada hangi hedefin kim ya da kimler tarafından uygulanacağı, nerede, ne zaman ve hangi sıklıkla nasıl uygulanacağı gibi faaliyet planları da geliĢtirilmektedir. Uygulanması planlanan hedeflerin olduğu bu aĢamada alandaki sınırlayıcı ve destekleyici faktörler de belirlenerek sınırlayıcı faktörleri engellemek ve destekleyici faktörleri ise artırmak için düzenlemeler yapılmaktadır. Daha sonra ise uygulama hedeflerine ulaĢmak için gerçekleĢtirilmesi gereken faaliyet tipleri, faaliyet zamanlaması, ekipman, maaliyet ve iĢgücü potansiyeli belirlenmektedir. Son olarak sorun analizleri, plan değerlendirmesi ve düzenleme iĢlemleri gerçekleĢtirilmektedir (Çağırankaya, Meriç ve Erden, 2013:127- 146; Erdem, 2007:73-80).

Günümüzde kentleĢme oranın giderek artması kentsel alan içinde kalan doğal alanların hassas kriterlere göre korunmasını ve yönetim planlarının aynı hassaslıkla uygulanıp takibinin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle kentler içinde kalan sulak alanların üzerindeki çevresel baskı oldukça fazladır. Sulak alanlar kentlere; su tedarik etme, taĢkın ve sel düzenlemesi, atık suyu arıtma, iklim kontrolü ve düzenleme, tarım ve su ürünleri yetiĢtiriciliği, rekreasyonel faaliyetler, eğitim ve bilimsel çalıĢmalara olanak sağlama, sosyal ve ekonomik gibi pek çok fayda sağlamaktadır. Kentsel alan çevresinde veya içine bulunan sulak alanlar kentlilere pek çok hizmet sunarken kent yaĢamından kaynaklı olumsuz etkilere de maruz kalmaktadır. Bu anlamda kentsel alanlarda bulunan sulak alanların en önemli sorununun bu doğal alanların kentsel planlama dahilinde olmayıp ve genellikle tek bir kurumun sorumluluğunda olmadıklarından kaynaklanan yönetiĢim problemlerinin yaĢanması olduğu tespit edilmiĢtir(WWT, 2018). Kentsel geliĢimin plansız olmasıyla sulak

97

alanlarda; arazi ıslahı, yol çalıĢmaları gibi nedenlerden kaynaklı doğrudan habitat kayıpları yaĢanmakta veya akarsu yönlendirme iĢlemleriyle değiĢtirilmiĢ su rejimleri, bölgede bulunan çöp, kanalizasyon, petrol, kimyasal dökülmeler ve böcek ilaçları gibi sebeplerden kaynaklanan kirlilikler meydana gelmektedir (Australian Government, 2013). Bu noktada kentsel politik ekoloji yaklaĢımı prensiplerine dayanarak kent geliĢimi planları ve sulak alan yönetim planlarının entegre bir yaklaĢımla değerlendirilmesi gerekmektedir. Ġngiltede‟de av kuĢları ve sulak alanlar üzerinde araĢtırmalar yapan bir dernek olan WWT tarafından yayınlanan rapora göre; sulak alanların korunması için yasal ve düzenleyici önlemlerin alınması, tüm paydaĢların katılımının sağlanması, sulak alanların fiziksel, ekolojik ve sosyal özelliklerinin belirlenerek haritalanması, koruma ve yönetim konusunda rolü olan kurumlar arasında

koordinasyonun olması, sulak alanların önemi konusunda kamuoyunun

bilinçlendirilmesi, yönetim planlarına toplum paydaĢlarının da dahil edilmesi, kentsel ve sulak alanların planlanmasında bir bütün olarak düĢünülmesi gereken kriterler belirlenmiĢtir. Bunun yanı sıra kentsel alanların içinde veya çevresinde bulunan sulak alanların sürdürülebilirliği için atık ve çevre yönetimi konusuna özen gösterilmeli, alan etrafında kirlilğe sebep olacak tesisler kurulmamalı ve kent planlamasının buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. Sulak alanı etkileyecek tesislerin olması durumunda arıtma sistemlerinin ve bu sistemlerin sürekli denetimlerinin yapılması gerekmektedir. Aynı zamanda kentsel geliĢimle birlikte artacak olan kentsel ve evsel atıkların geri dönüĢümünü sağlayan atık yönetiminin de olması gerekmektedir. Özetle, sulak alanların ve kentsel geliĢimin entegre planlarla yönetilmesi hem sulak alanların hem de kentsel alanların devamlılığı için oldukça önemlidir. Çünkü sulak alanlar, biyoloji, sağlık, ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok fayda sağlayarak sürdürülebilir kentlerin de oluĢmasına sebep olmaktadır.

98