• Sonuç bulunamadı

2.2 Sosyal Zekâ

2.2.2 Sosyal Zekâ Tanımı ve Önemi

Sosyal zekâ kavramı ilk kez 1920 yılında Edward Torndike tarafından ortaya atılmıştır, o yıllarda “IQ” kavramı yeni bir alandı ve insan yeteneklerinin ölçmenin yöntemlerini bulmayı amaçlayan psikometri düşünce tarzına yön vermekteydi. Kuramcılar IQ’ nun sosyal yaşamdaki yeteneklere uygulanacak benzer bir yöntemini arıyorlardı. Diğer bir anlatımla erken dönem zekâ kuramcıları sosyal yeteneklerdeki farklılıkları ölçmenin yollarını bulmaya çalışıyorlardı (Goleman, 2015: 405). Zekâyı bilişsel boyutlarının yanı sıra diğer boyutlarıyla da değerlendiren ilk model sosyal zekâ modelidir (Çakar ve Arbak, 2004:28).

Literatürde sosyal zekânın tanımıyla ilgili farklı zaman dilimlerinde farklı tanımlamalarda bulunulmuştur. Sosyal zekâyı tanımlamada ilk sorun, sosyal zekâ yapısının var olup olmadığı sorusudur. Sosyal zekâ kavramını yıllar içerisinde

31

araştırmacılar farklı bir şekilde yorumlamıştır ve çok yönlü bir yapıya sahip olduğu ifade edilmiştir (Silvera vd., 2001:41).

Sosyal zekâ, sosyal gruplarla etkileşim halinde olmamızı, onlarla yakın ilişkiler kurmamızı, başkalarının ne hissedeceğini, düşüneceğini ve davranacağını tahmin etmemizi, kendimizi başkasının yerine koyabilmemizi, başkalarının nasıl davranacağını yorumlamamızı sağlayan yetenekleri kapsar (Baron-Cohen vd., 1999:1891). Birçok araştırmacı sosyal zekâ pratik düşünce, genel yetenek veya sosyal uyumun belirli bir formu şeklinde sunulan genel zekânın bir parçası olarak tanımlamaktadır (Yermentaeyava vd., 2014:4761).

Baron-Cohen, Ring, Wheelwright, Bullmore, Brammer, Simmons ve vd., (1999), sosyal zekânın birçok kaynaktan oluşan genel zekâdan bağımsız olduğunu veya birbirinden farklı olduğunu iddia eder. İlk olarak, fizik, matematik, mühendislik gibi sosyal olmayan dünyayı önemli derecede anlama yeteneğine sahip kişiler olduğu kadar sosyal dünyanın kafa karıştırıcı olduğunu kabul eden kişilerde vardır. Bunun tam tersi olan kişilerde vardır. Sosyal dünyada problem çözmede sorun yaşamayan fakat sosyal olmayan problemleri çözmenin kafa karıştırıcı olduğunu düşünenler de vardır. İkinci olarak, bazı beyin hasarları sosyal muhakeme yeteneğinde seçimli hasarlara yol açarken genel problem çözme yeteneğinde hiçbir önemli kayba yol açmaya bilirler (Baron-Cohen vd., 1999:1891).

O’Sullivan, Guilford ve De Mille (1965) sosyal zekâyı “ başkalarının düşünce,

duygu ve niyetlerini (psikolojik tutum) anlama yeteneği” olarak tanımlamışlardır

(O’Sullivan vd., 1965:5). Geleneksel olarak sosyal algı ve sosyal biliş insanların sosyal dünya hakkında, sadece öngörülen uyarıcı bilgi ve biçimsel mantık ilkelerinden farklı şekilde algılaması ve düşünmesiyle ilişkili önermedir (Higgins ve Bargh, 1987:370). İnsan davranışları öngörüldüğü ve yorumlandığı zaman, kişilerarası durumlar ve bu durumlardaki birey davranışları özel bir alan yaratmıştır. Başka bir değişle ifade etmek gerekirse yönetme ve problem çözme insanların sosyal ilişkileri üzerinde önemli bir rol oynar. Bu önemli özelliklerden biri davranışı tanımlarken ve öngörmede kullanılan sosyal zekâdır (Birknerova, 2011:241).

Pinto, Faria and Taveria (2013)’ya göre nitelendirilmiş sosyal zekâ, kişiler arası görevleri başarma yeteneğidir (Pinto vd., 2014:56). Silvera, Martinussen ve Dahl (2001),

32

sosyal zekâyı sadece bireyle gerektiğince ilgilenmekle kalmayan, umut verici pratik uygulamaları da gösteren bir yapı olarak ifade ederler (Silvera vd., 2001:313).

Örneğin, sakinleştirici bir dokunuşla bir bebeğin ağlarken susturulabilmesi sosyal zekâyı daha iyi anlamaya yarayabilir (Goleman, 2015:107). Sosyal zekâ en yalın tanımıyla başkalarının düşünce ve duygularını anlayabilme yeteneğidir ve birçok bireyin hayatında başarının öngörülmesinde etkendir (Hançer ve Tanrısevdi, 2003:221-222).

Sosyal zekâ yeteneğin başkaları hakkındaki duygusal bilgiyi kavrayarak, anlayarak ve kullanarak verimlilik veya yüksek performans sağlama yeteneğidir (Emmerling ve Boyatzis, 2012:8). Aynı zamanda sosyal zekâ bireyin içsel yaşantısına da uygulanabildiği için bireyin kendini anlama ve yönetme yeteneğidir (Mayer ve Salovey, 1993:435). Sosyal zekâlı birey istenen sosyal amaçlara ulaşmak için uygun davranışı üretebilme yeteneğine sahiptir. Anlaşmazlıklara ilişkin bu hedefler düşmanca olabileceği gibi, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümlenmesini de amaçlayabilir. Sosyal zekâ ister barışçıl, isterse agresif olsun anlaşmazlık durumlarında bir değer olmalıdır. Bu iki çatışma davranışı arasındaki seçim sosyal zekâlı bireyin tercihine bağlıdır (Björkqvist, 2000:192).

Sosyal zekâyı oluşturan unsurlar sosyal farkındalık ve sosyal beceri adı altında ikiye ayrılabilir (Goleman, 2015:108). Sosyal zekâ yapısının genel zekâ yapısına bağlı olduğu veya olmadığı konusunda karşıt görüşler vardır. Bu görüşlere göre eğer bireyin genel zekâsı yüksek ise birey davranışları değerlendirerek bunu performanslarına yansıtır (Doğan ve Çetin, 2008:4). Kişilerin becerilerinin farklılaştığını anlamak için sosyal bir dünya içinde olduklarını bilmeleri gerekmektedir. Sosyal dünyayı yeteri derecede algılayabilen kişiler diğerleri ile iletişimlerinde daha başarılı olurlar (Hançer ve Tanrısevdi, 2003:213). Sosyal zekâ empati gibi bir yeteneğe sahip olmayı ve zihinsel olarak yetenekli olmayı ifade eder (Karagüven, 2015:189-190).

Aksaraylı ve Özgen (2008) ve Lovejoy (2008) tarafından başarı için kişinin kendi duygularını ve başkalarının duygularını anlaması ve empati kurabilmesinin oldukça önem taşıdığı öne sürülmüştür (Ergun, 2011:15). Sosyal zeki bireyler günlük yaşam problemlerini çözme ve uygun stratejiler kullanarak sosyal tehdit unsurlarıyla başa çıkma konusunda bir hayli başarılıdırlar (Maltese vd., 2012:2055). Adkins (2004)’e göre sosyal zekâ sosyal durumlar hakkında bilgi sahibi olma, sözel olmayan davranışları

33

kavrayabilme ve çıkarımlarda bulunabilme yeteneği üzerinde yoğunlaşmıştır (İlhan ve Çetin, 2014: 6-7).

Goleman (2015)’na göre, sosyal zekâ sinir bilim ışığında düşünülebilir. Beyindeki sosyal mimari bu dünyada yönümüzü bulmamıza yardımcı olur. Yakın dönemde çıkan sosyal sinirbilim sayesinde sosyal zekânın tekrar gündeme alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Sosyal beynin işlevinin tam olarak anlaşılmalı ve sıklıkla göz ardı edilen yetileri göz önüne alınmalıdır. Brothers (1990), sosyal beyini, sosyal kavramaya ayrılmış olarak sınırlandırılmış beyin seti olduğunu ileri sürmüştür. Bu beyin setine sosyal beyin adını vermiştir ve ana bölümlerini amigdala, orbital frontal cortext ve geçici cortex olarak sıralamıştır (Frith, 2007:671). Bununla birlikte, “sosyal beyin” başkaları ile iletişim kurarken, bizim faaliyetlerimizi düzenleyen sinirsel modüller ve uzaklara yayılan devrelerden meydana gelmektedir. Sosyal beyin geniş kapsamlı bir sinir şebekesidir ve başkaları ile iletişim kurarken senkronize olur (Goleman, 2015: 395).

Sosyal zekâ hem kişilik psikolojisi içinde hem de sosyal psikoloji alanında gelişme kat etmiştir. Sosyal psikoloji alanı, kişilik psikolojisi alanına göre daha fazla gelişme göstermiştir ve sosyal yargı ve sosyal algı konuları incelenmiştir (Bacanlı, 2014:7). Sosyal zekâ, ana olarak iki unsura sahiptir. Bunlardan biri içsel zekâ diğeri kişilerarası zekâdır. Kişisel zekâ, bireyin kendi içsel duygusal yaşantısına erişebilme yeteneğidir; kişilerarası zekâ ise, bireyin diğer bireyler arasında dikkat etme ve fark etme yeteneğidir (Saxena ve Jain, 2013:1).

Sosyal zekâ, sosyalleşme sürecinde, bireyin çağdaş toplumdaki profesyonel gelişiminde önemli bir rol oynar (Yermentaeyava vd., 2014:4758). Sosyal zekâ, empati gibi sosyal hayatta başarılı olunmasına yardımcı olan yetenekleri kapsar (Karagüven, 2015:190). Empati sosyal zekânın önemli bir kısmını oluşturur. Başkalarının hislerini bilmek, başkasının hissettiğini hissetmek ve başkasına şefkatle davranmak şeklinde üç çeşit empati türü olduğu söylenebilir (Bacanlı, 2014:9).

Diğer taraftan sosyal zekâ çok geniş bir şekilde tanımlanmıştır. Sözlü ve görsel zekânın içine belli belirsiz harmanlanmıştır ve bu bir sorun olarak düşünülebilir. Makyevelizm, etkileyicilik ve tüm diğer daha sıradan sosyal strateji kurucular genel zekâdan uzak olamayan soyut düşünceye dayanır (Mayer ve Salovey, 1993:436).

34