• Sonuç bulunamadı

1.3. Sosyal Televizyon

1.3.1. Sosyal Televizyonun Kilometre Taşları

Son yıllarda popülerleşen ve adından yaygın şekilde söz ettirmeye başlayan sosyal televizyon kavramı bir anda ortaya çıkmamış, zaman içerisinde teknolojik gelişmeler ve izleme eğilimlerinin neticesinde bugünkü şeklini almıştır. Tuomi (2015: 64-73), televizyon izleme deneyimine izleyicinin bir parçası olması için davet edilmesinin tarihsel olarak üç aşamada gerçekleştiğini belirtmektedir. İlk aşama interaktif aşama olup televizyon ekranındaki SMS aktivitesini işaretlemektedir. Bu aşamada, SMS temelli interaktif eğlencenin, mobil cihazlar ile televizyonun yöndeşmesi esasına dayanmakta olup, telefon ekranı televizyon için ikincil ekran gibi işlemekte ve televizyon izleme deneyimine bir parça oyun eklenmektedir. iTV olarak adlandırılan bu aşamanın mantığı gönderilen her SMS’in hostu aktif hale getirmesi ve anlık geribildirim üretmesine dayanmaktadır. Bu aşamaya örnek olarak TV sohbetleri (chats), televizyon ve mobil telefonun birlikteliğine dayanan oyunlar, interaktif call-in-quizler, ziltonu gibi televizyonda reklamı yapılan tüm SMS malzemeleri verilebilmektedir. Bu aşamanın kendi içinde barındırdığı pahalı katılım ücretleri ve hassas hedef grupların (çocuklar, gençler vb.) ilgisinde olma gibi problemler sebebiyle bugüne değin varlığını sürdürememiştir. Bu aşamada gönderilen SMS televizyon ekranında görüldüğünde televizyon karakteri ile izleyici arasında bir iletişime imkân tanımakta ve izleyiciyi harekete geçirmede kolaylaştırıcı bir işlev üstlenmektedir. Başka bir açıdan bakıldığında televizyon sohbetleri (chat) esnasında kullanıcılar çoğunlukla arkadaş veya partner arama ya da kişisel problemlerine çözüm arayışında olma eğiliminde olmaktadır. İnteraktif aşamadan sonra, televizyon ikinci aşama olan katılımcı TV’ye evrilmiş ve televizyon ile ilgili çok sayıda materyal, web siteleri, çevrimiçi dergi ve haberler sunulmaya başlanmıştır. Katılımcı televizyon aşaması temelde Web 2.0’ın gelişiminin aşamasıdır. Televizyon ve internetin yöndeşmesinin katılımcı doğası televizyon ve web içeriğinin eşzamanlı olmadan bir araya gelmesi esasına dayanmaktadır. Web 2.0’dan önce TV formatlarına ilişkin temel bilgilerin yer aldığı ve içeriğin tamamıyla yetkili birileri tarafından geliştirildiği basit web siteleri bulunmaktaydı. Web 2.0, televizyon için ikincil ekran işlevi üstlenmiş olup pek çok özellik ve aktivitenin yanı sıra çok sayıda kullanıcının oluşturduğu içerik (UGC) izleyiciler arasında eşzamanlı olmayan bir iletişimi mümkün kılmaktadır. Üçüncü aşama eşzamanlı ve anlık iletişimi mümkün kılan bir televizyon izleme deneyimini ifade eden sosyal televizyon takip etmektedir. Bugün gelinen noktada

sosyal televizyon kendinden önceki iki aşamanın özelliklerini bünyesinde barındırarak çok daha gelişmiş bir deneyimin adı olmaktadır. Schirra vd. (2014: 2441) sosyal televizyon olgusu ile televizyon izleme deneyimine eklenen gerçek zamanlılık olgusunun program fanları için anlık, eşzamanlı ve çevrimiçi bir forum sunduğunu ve bu sayede aynı programın izleyicilerinin diğer izleyicilere bağlandığını ve televizyon izlemenin daha sosyal bir deneyim haline geldiğini ifade etmektedir.

Baym (1993: 405) sosyal televizyonun tarihini daha geriye götürerek, internette pembe dizilere ilişkin konuşma geleneğinin _tarihi çok iyi şekilde belgelendirilmese de_ “net.tv” adlı genel haber tartışma grubundan ayrılarak pembe dizi tartışmaya özgü bir biçim alan “net.tv.soaps” adlı tartışma grubuna ait ilk kaydı işaretleyen 1984’e dayandırmaktadır.19

Tuomi (2015)’nin çalışmasında yer alan ve Finlandiya televizyonuna yönelik oluşturulan tarihsel kavramsallaştırma, Türkiye için de büyük ölçüde geçerli olmaktadır. İlk aşama olan iTV, cep telefonlarının çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasını işaretlemekte olup 2000’li yılların ortalarına kadar yoğun şekilde deneyimlenmiştir. Başta müzik kanalları bant formda ve yayın esnasında izleyicilerin cep telefonları aracılığıyla gönderdikleri SMSleri yayınlamıştır. Zamanla bu içerik, yayınlanan programa yönelik geliştirilen içerikten uzaklaşarak oldukça sorunlu bir hal almış arkadaş / partner arama platformuna dönüşmüştür. Dahası başlarda denetimden yoksun olan bu uygulamada izleyiciler kendilerine ait olmayan cep telefonu, adres gibi kişisel bilgileri, o esnada yayını izleyen tüm izleyiciler ile paylaşarak pek çok kişinin mağduriyet yaşamasına neden olmuştur. Sonrasında sadece cep telefonuna yönelik hizmet sağlayan kanallar yayın hayatına başlamıştır. Bu kanallarda zil tonları, ücretli oyunların indirilmesi için kodlar, cep telefonu arka planları için görseller gibi mobil ürünler satışa sunulurken, aynı zamanda ücretli arkadaşlık platformlarına üyelik satışı da sunulmuştur. Buna ek olarak yalnızca cep telefonundan katılımın mümkün olduğu yarışmalar düzenlenmiş ve en hızlı anlık yanıt veren kullanıcı kontör, zil tonu, görüntülü içerik gibi kimi hediyelerle

19Türkiye’de ilk internet ağı projesinin 1991 yılında başladığı ve ilk bağlantının ise 1993 tarihinde

kurulduğu düşünüldüğünde bu tarihsel çerçevenin Türkiye’yi de içerir şekilde düşünülmesi doğru olmayacaktır.

ödüllendirilmiştir. Söz konusu uygulamalar, katılımın yüksek ücretlerle gerçekleşmesi, bant ekrandaki içeriğe ilişkin denetimin sınırlı olması, sunulan içeriğe erişimde yaş denetiminin mümkün olmaması gibi pek çok sorunu bünyesinde barındırmaktadır.

İkinci aşama olan katılım aşaması hâlihazırda deneyimlediğimiz bir televizyon pratiğidir ve hala oldukça aktiftir. Yarışma programlarına oy kullanılması, program içerikleri ile ilgili anketlere katılım gibi biçimlerde kendini göstermektedir. Son aşama olan sosyal televizyon aşaması ise bir programı izlerken ikincil ekran kullanımını işaretlemektedir. Bu çeşitli katılım biçimlerinde ve içeriğe etki düzeylerinde gerçekleşmektedir. Enli (2012: 125,) medya yapımlarında izleyicinin etki derecesini üç seviyede ele almakta ve bunları reaktif, aktif ve interaktif olarak adlandırmaktadır. Reaktif düzey, etkinin düşük olduğu düzey olup, üretim sürecine izleyicilerin herhangi bir anlamlı etkide bulunmadan, sorulan sorulara cevap vermesi gibi biçimlerde gerçekleşen etkileridir. Aktif düzeyde etki derecesi daha yüksektir ve izleyicilerin yapım üzerindeki etkisi favori yarışmacılarına oy vermek şeklinde toplu biçimde gerçekleşmektedir. İnteraktif aşamada; etki düzeyi yüksektir ve izleyiciler içerik üretiminin büyük bir bölümünden sorumlu olmaktadır. Bu etki düzeylerini ülkemizden örneklendirecek olursak reaktif düzeye Beyaz TV’de yayınlanan Beyaz Futbol ve Derin Futbol programları örnek gösterilebilir. Söz konusu yapımlarda izleyicilerin kendilerine yöneltilen sorulara yanıt vermeleri veya izledikleri anın fotoğrafını göndermeleri gibi verilen görevlerle sosyal medya üzerinden içerik üretmesi teşvik edilmekte, üretilen içerik ekranın bir bölümünde yer almakta ancak içerik üzerinde belirleyici bir rol üstlenmemektedir. Sadece geribildirim vermek biçiminde gerçekleşmektedir. Aktif düzeye TV8 yan ekran uygulaması örnek gösterilebilmektedir. Bu uygulama ile izleyiciler TV8’de yayınlanan ‘Survivor’, ‘O Ses Türkiye’, ‘Yetenek Sizsiniz’ programlarında yarışmacıları oylamakta veya daha sonraki bölümlerdeki içeriğin belirlenmesine yönelik açılan anketlere katılarak sonuca etki edebilmektedir. Burada etki bireysel düzeyde gerçekleşmemekte, dolaylı ve toplu şekilde gerçekleşmektedir. Verilen oylar neticesinde yarışmacılar puan alarak şampiyon belirlenirken, bir sonraki bölüm Survivor’da ödül oyunu kazanan takımın ne yiyeceğine karar verilmekte ve bu etki düzeyinde izleyiciler izledikleri içerikte söz hakkı olan topluluklar rolünü üstlenmektedir. Etki düzeyinin en yüksek olduğu interaktif aşamayı Mess-TV gibi tam anlamıyla

karşılayan bir örnek Türkiye televizyonunda olmasa da sabah saatlerinde yayınlanan haber tartışma programlarında, vatandaşların problemlerini dile getiren ve içeriğin anonim olmadan izleyici tarafından kısmi şekilde oluşturulduğu, yürütülen tartışmalarda sosyal içeriklerin yönlendirici olduğu programlar örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye için oldukça yeni ve yaygınlaşmakta olan sosyal televizyon deneyimini, her geçen gün televizyon programlarına daha fazla dahil olmakta ve sosyal televizyon stratejileri bu doğrultuda geliştirilmektedir. Nielsen (2015:8)’in Raporu’na göre 3 temel başarılı ikincil ekran stratejisi bulunmaktadır: sosyal ol; (inter)aktif ol; erişilebilir ol. Sosyal olma stratejisinin sosyal medyanın program farkındalığı deneyimi daha eğlenceli hale getirmesi ve izleyicileri bir arada tutma esasına dayandığını belirtmektedir. Bu doğrultuda kolektif konuşmaların bir parçası olmak, yayın esnasında izleme için güçlü bir motivasyon rolü üstlenebilmektedir. Bu sebeple ikincil ekran stratejileri kullanıcıların etkileşimine izin vermeli ve programları kaçırılmaması gereken bir etkinlik veya deneyime çeviren interaktif ve sosyal bileşen içermelidir. (inter)aktif olma stratejisi içerik ve tekrar ziyareti sağlamak adına içeriği sürekli taze tutmayı gerektirmektedir. Ayrıca, izleyicilere programa dâhil olduklarını hissettiren ve programla kurdukları bağlantıları derinleştiren interaktif deneyimler sunmalıdır. Son olarak erişilebilir olma stratejisi tasarımcıların sadece tek bir ekrana odaklanmamaları esasına dayanmaktadır. Öyle ki, kullanıcıların her yerden erişebileceği içerik sunulmalıdır ve kullanıcı deneyimi bütün cihazlar için eğlenceli bir halde olmalıdır.