• Sonuç bulunamadı

Sosyal sermayenin unsurları, sosyal sermayenin oluĢturulmasını ve geliĢtirilmesini sağlayan ve birbirleri ile etkileĢim içerisinde olan kaynaklar ve aynı zamanda sosyal sermayenin de birer sonucu olabilen olgulardır (Erbil, 2008, s.15).

Bu araĢtırmada sosyal sermaye unsurları olarak ağlar, güven, normlar ve ilgi ve katılım bileĢenleri üzerinde durulacaktır.

2.4.1.Ağlar ve Sosyal Sermaye

Sosyal yaĢam içerisinde bireyler-bireylerle, bireyler-gruplarla ve kurumlarla, kurum ve gruplar birbirleriyle iliĢki ve iletiĢim içindedir. Bu iliĢki ve iletiĢim toplumsal yaĢamı kolaylaĢtırarak kalitesini artırmaktadır. Toplumsal yaĢamdaki bu iletiĢim ve iliĢkiler, sosyal sermayenin unsurlarından biri olarak ifade edilen sosyal ağları meydana getirmektedir (ġahin, 2011, s.45). Bu ağlar içinde yer alan insanlar arasında güvene dayalı bir iliĢkinin kurulacağı ve bu sayede bireylerin dayanıĢma ve ortak hareket etme isteklerinin daha fazla olacağı sosyal sermaye literatüründe vurgulanan bir noktadır (Devamoğlu, 2008, s.29).

Ġster sosyal sermayenin bir ön Ģartı isterse de bir sonucu olarak kabul görsün ağlar, sosyal sermayenin en önemli unsurudur. Bu yüzden ağ kavramı ile neyin kastedildiğinin net bir biçimde ortaya konması gerekmektedir (Yavuz, 2012, s.42). KiĢiler arasında güven temelli kurulan birebir iliĢkilerin yarattığı referansla yeni insanlara ulaĢılması yoluyla farklı bir sosyal etki çevresi yaratılması sosyal ağ olarak tanımlanabilir (Güngör, 2011, s.16). Bu açıdan bakıldığında, ağlar, sosyal sermayenin oluĢturulması ve devam ettirilmesinin bir “nedeni” olarak karĢımıza çıkarken; aktörler arasındaki bağlantılar ve bu bağlantılar sayesinde geliĢtirilen güven olgusu ile ağların zamanla daha güçlü hale geldiği görülür. Sosyal sermayenin bir sonucu olarak da karĢımıza çıkar (Öğüt ve Erbil, 2009, s.19).

Sosyal ağlar ve gruplar, literatürde çoğu zaman aynı anlamda kullanılmakla birlikte, temelde birtakım farklılıklar içerirler. Sosyal ağlar ve gruplar; ortak çıkarların, deneyimlerin, hedeflerin ya da görevlerin bir araya getirdiği insan topluluklardır. Her iki kavram da asgari düzeyde güven ve karĢılıklılık içeren düzenli iletiĢim ve bağları

29

içermektedir. Ancak gruplar ağ düzeneklerine kıyasla genellikle daha yoğunlaĢmıĢ ve odaklanmıĢ olurlar. Grupların genellikle fiziksel bir yer ya da paylaĢılan bir iĢ alanı gibi çekim merkezleri olurken, sosyal ağların bu tarz bir merkeze ihtiyaçları yoktur. Gruplar ortak nitelik ve amaçları ile birlikte içine girdikleri ortak eylemlerin anlamını karĢılıklı olarak birbirlerine ileten insan topluluklardır. Bu yönüyle aynı grubun üyeleri birbirlerini genellikle belirli bir ölçüde tanırlar. Oysa sosyal ağlar genellikle daha açık ve iç içe örülmüĢ bağlantılardan oluĢmuĢ düzeneklerdir. Sosyal ağlar içindeki bireyler, doğrudan iliĢki kurdukları kiĢileri tanırlar; fakat gruplar gibi iliĢki kurdukları kiĢinin sahip olduğu iliĢkileri de bilmeleri gerekmeyebilir. Ancak tüm bu farklılıklara rağmen, söz konusu kavram literatürde çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir (Ekinci, 2010, s.61).

2.4.2.Güven ve Sosyal Sermaye

Sosyal bilimlerdeki birçok kavramda olduğu gibi, güven kavramı da tanımlanması zor bir kavramdır (Bökeoğlu ve Yılmaz, 2008, s.212). Güven unsuru, insanın gereksinim duyduğu ve temin etmeye çalıĢtığı; yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının da önüne geçebilen ve hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan en önemli yaĢam alanı özelliğidir. Çünkü insanların hayatlarını devam ettirebilmeleri ve bunun için gerekli olan iktisadi ve sosyal faaliyetlerini gerçekleĢtirebilmeleri, öncelikle güvenli bir ortamın varlığıyla mümkündür. KiĢinin yaĢadığı ortamda; canına, malına, kiĢilik haklarına, yakınlarına, sevdiklerine ve de kutsal addettiği değerlerine hiç bir Ģekilde saldırı olabileceğine ihtimal vermemesi ya da küçük de olsa böyle ihtimale karĢı çevresinden her halukarda yardım ve destek alabileceğine inanması, ilgili kiĢi açısından aranan güven ortamının varlığı anlamına gelmektedir. Böylesi bir sosyal ortamda bireyin yaĢıyor olması doğalar olarak kendisinin ilgili topluma karĢı sorumluluk duygusunu geliĢtirecek ve o da çevresine karĢı her fırsata yararlı bir birey çabasında olacaktır. Bu itibarla, toplumdaki bir bireyin çevresindeki insanlara, çevresindekilerin de o kiĢiye inanmaları ve güvenmeleri, ilgili sosyal ortamda sağlıklı iletiĢim kurabilmenin temel koĢulunu teĢkil etmektedir (Karagül, 2012, s.95). Gerek ekonomik hayatta, gerekse çalıĢma hayatında olsun, tüm iliĢkilerin optimal olarak sürdürülebilmesinde ve verimli sonuçlar elde edilmesinde en etken faktör “güven” faktörüdür. Güven faktörü bir vücudun kanı gibidir. Nasıl ki kan vücuttan çekilince vücudun iĢlevselliği sona ererse, ekonomik ve sosyal hayattan özellikle de çalıĢma hayatından güven unsuru çekilirse, ekonomik ve sosyal hayat iĢlevselliğini kaybetmiĢ olur (Ören, 2007, s.77).

30

Günümüzde sosyal sermaye ile yakın iliĢkisi olması nedeniyle güven kavramı üzerinde daha fazla durulmaya baĢlanmıĢtır. Yüksek bir sosyal sermaye seviyesinin temel dayanağının güven unsuru olduğu düĢünülmektedir (Mısırdalı, 2006, s.86). Sosyal sermayenin güven unsurunun yüksekliği kriteri, toplumların maddi ve manevi açıdan kalkınmalarını sağlayan en önemli unsurlar arasında kabul görmektedir. Güven beraberinde dürüstlüğü, iĢbirliğini ve bilgi paylaĢımını da getirmekte, çalıĢma hayatında düzeni sağlayarak sosyal çatıĢmayı önlemekte, aidiyet duygusunu geliĢtirerek motivasyonu artırmakta ve hedeflenen performans artıĢına informel bir zemin oluĢturmaktadır. Sosyal sermayesi yüksek toplumların geliĢmiĢ ülkeler olduğu ve aynı zamanda bu ülkelerin bilgi toplumu olma özellikleri dikkat çekicidir (Gersil, 2011, s.41).

Güven; kiĢiler ve örgütler açısından sosyal ve ekonomik etkinliklerin sağlıklı bir Ģekilde sürdürülebilmesinin en önemli aracıdır (Güngör, 2011, s.14). Güven, sosyal sermayeye dair literatürde kritik bir değer taĢımaktadır. Birçok araĢtırmacı, sosyal sermaye ve güven iliĢkisi üzerine farklı yaklaĢımlar ortaya koyarlar. Bu çerçevede görüĢler ortaya koyanların bir kısmı güveni sosyal sermayenin bir önkoĢulu olarak görürken, diğer bir kısmı da güveni sosyal sermayenin ürünü veya bir boyutu olarak ele almaktadır. Sosyal sermaye ve güven iliĢkisini ele alan yazarların genel olarak yaklaĢımlarını bu iki sınıflamadan birine daha yakın olarak görmek mümkündür. Ancak her iki yaklaĢımda da güven sosyal sermayenin ayrılmaz bir tamamlayıcısı, onu aktif kılan ve verime dönüĢtüren önemli bir değer olarak görülmektedir (Ekinci, 2008, s.53).

Sosyal sermayenin güven unsurunun yüksekliği kriteri, toplumların maddi ve manevi açıdan kalkınmalarını sağlayan en önemli unsurlar arasında kabul görmektedir. Güven beraberinde dürüstlüğü, iĢbirliğini ve bilgi paylaĢımını da getirmekte, çalıĢma hayatında düzeni sağlayarak sosyal çatıĢmayı önlemekte, aidiyet duygusunu geliĢtirerek motivasyonu artırmakta ve hedeflenen performans artıĢına informel bir zemin oluĢturmaktadır. Sosyal sermayesi yüksek toplumların geliĢmiĢ ülkeler olduğu ve aynı zamanda bu ülkelerin bilgi toplumu olma özellikleri dikkat çekicidir. (Aracı ve GerĢil, 2011, s.41). Toplumsal güvenin, toplumsal bütünlüğe katkısına ilaveten iĢ baĢarısını artıracağı açık bir husustur. Sosyologlar ekonomik refahın sağlanmasını, ağırlıklı olarak sosyal sermayeye ve bir toplumun bireyleri arasındaki güven duygusunun yaygınlğına bağlamaktadırlar (Kurt, 2000).

31

Son senelerde yapılan araĢtırmalarda üç değiĢik güvenden söz edilmiĢtir. Bunlar, genelleĢtirilmiĢ veya kiĢiler arası güven, yoğun güven ve sistemik veya kurumsal güvendir. Yoğun güven ile anlatılmak istenen bireylerin kendi aile üyeleri arasındaki güvendir. GenelleĢtirilmiĢ güven ise modern toplumunda kiĢilerin güncel hayatta aile üyeleri dıĢında kalan kiĢilerle iliĢkilerindeki güveni belirtmektedir. Kurumsal güven ise bireylerin kurumlara güvenlerini ifade etmektedir. Birçok araĢtırmada ekonomik büyüme ile güven arasındaki iliĢki araĢtırılırken genelleĢtirilmiĢ güven esas alınmıĢtır. Çünkü, genelleĢtirilmiĢ güven ekonomik faaliyetlerde iĢbirliğini kolaylaĢtırmakta ve iĢlem maliyetlerini düĢürmektedir (Rothe ve Schüler, 2006, s.4).

2.4.3.Normlar ve Sosyal Sermaye

Normlar, bilindiği üzere bir sosyal topluluğa dahil olan bireylerin ait olduğu topluluk açısından ne tür tutum ve davranıĢların kabul edilir veya kabul edilmez olduğunu ortaya koyan yazılı olmayan değerler bütünüdür (Öğüt ve Erbil, 2009, s.24). Normlar, iĢ görenlerin çoğunluğunca benimsenen davranıĢ kuralları ve ölçütleridir (Simitçioğlu, 2009, s.19). Normlar, içinde bulundukları ortamda, esas etkiyi yapılan eylemleri takip edip, onaylayarak ya da reddederek sosyal sorgulama moda deyimiyle “mahalle baskısı”nı sağlarlar (Ersözlü, 2008, s.19).

Normlar kültürün önemli bir parçasını oluĢturmaktadır. Normlar, toplumun sahip olduğu kurallar sistemini ifade etmekte ve bireyler bu sisteme uygun davranmadığı takdirde yaptırımlarla karĢılaĢmaktadır. Her kültürde toplumsal düzeni sağlayan, bireylere yol gösteren, doğruyu ve yanlıĢı, iyiyi ve kötüyü belirleyen kurallar, standartlar ve fikirler bulunmaktadır (Mısırdalı, 2006, s.99). Örgüt üyeleri hangi durumlarda nasıl davranacaklarını veya karĢılaĢtıkları durumları nasıl yorumlamaları gerektiğini normlar vasıtasıyla öğrenirler (ArpaguĢ, 2011, s.33). Normlar örgütte iĢlerin yapılmasında ve uzlaĢma sağlanmasında ortak bir anlayıĢ oluĢturması yönünden oldukça önemlidir. Her zaman açıkça dile getirilmese ya da yazılı kurallar olmasa da normlar, örgüt üyelerinin davranıĢ biçimlerinde önemli bir etkiye sahiptir. Normlar, paylaĢılması beklenen davranıĢlar olarak tanımlanabilir. Normlar, zaman içinde ortaya çıkan davranıĢları örgüt için önemli olduğu düĢünülen yönde düzenleyen biçimsel olmayan kurallardır. Dolayısıyla, normlar, değerler sistemine bağlı olarak her örgütte bireylere yol gösteren, doğru ve yanlıĢı, olumlu ve olumsuzu belirlenen kurallar, standartlar ve fikirler bütünü biçiminde ortaya çıkmaktadır. Norm ve değer arasındaki farklılık, değerlerin soyut ve genel

32

kavramlardan meydana gelmesi, normların ise belirgin ve yol gösterici olmasıdır (Bilgin, 2009, s.17).

Normlar, örgüt üyelerinin sosyalleĢmesiyle öğrenilir ve zamanla alıĢkanlık haline dönüĢürler. Normlar ödül ve ceza yöntemleriyle korunurlar. Normlara uygun davrananlara ödül, norm dıĢı davrananlara ise ceza yöntemi uygulanarak normların korunması sağlanır (Itıl, 2007, s.56).

Toplumsal normlarda, sosyal sermayenin izlerini görmek mümkündür. Diğer bir ifadeyle normlar, toplumun sahip olduğu ahlaki değerler silsilesidir. Normların sosyal sermaye sürecine dahil olması, onun toplumun faydası için insanların kendi çıkarlarından vazgeçmeyi öngörmesinden kaynaklanmakta, sosyal destek, statü, onur ve bunun gibi diğer ödüllerle desteklenen normlar, bireylerin kamu yararını gözetmesini gerektirmekte ve bireyler arasındaki bağları güçlendirmektedir (ġavkar, 2011,s.20).

Tabii, normların benimsenmiĢ olması, ilgili topluluğa ait sahip olunan sosyal sermayenin olumlu sonuçlar ürettiği anlamına gelmez. Zira benimsenen normların, topluluğa dahil olmuĢ üyeler tarafından, bireysel tutumları ve davranıĢları ile kendi aralarındaki ve de topluluk dıĢında kalan diğerleriyle olan etkileĢimlerini ne Ģekilde etkilediği de önemlidir (Erbil, 2008, s.23).

2.4.4.Ġlgi ve Katılım ve Sosyal Sermaye

Ġlgi, kendi baĢına ele alındığında, -makro açıdan- “diğerleriyle ilgilenme konusunda etkin olarak bir isteklilik sergilemiĢ ya da siyasal topluluk içerisinde birliktelik herhangi bir eyleme katılmak zorunda olmayan bireylerin bir mülkü” olduğu belirtilmektedir. Ġlgiye iliĢkin açıklamaya bakıldığında, sosyal sermaye ile olan bağlantısını kurmak güç olmayacaktır. Nitekim, içerisinde bulunduğu topluma iliĢkin değiĢimlere karĢı duyarlı olmayan, ait olduğu topluluğun gündemine iliĢkin yakınlık göstermeyenlerin, söz konusu yapılarla olan bağlarının, bu yapıların ürettiği normların ilgisiz kiĢi üzerindeki etkilerinin, kiĢi ve toplum/topluluk arasındaki etkileĢimin ve dolayısıyla geliĢtirilen (veya geliĢtirilemeyen) güvenin sorgulanması gerekir (Öğüt ve Erbil, 2009, s.29).

Sosyal sermayenin bir diğer boyutu olan katılım boyutu ise sosyal etkileĢimin (grup etkinliklerinin) bireysel değil örgütsel olarak yapılmasıyla değiĢiklik göstermektedir. Örneğin arkadaĢ gruplarının konsere gitme kararı sosyal etkileĢimi oluĢtururken, bir sivil toplum örgütü tarafından düzenlenen yardım konserine gitme durumu da katılım boyutunu ifade etmektedir. Ülke düzeyinde sosyal sermaye birikiminin belirleyicilerinden olan

33

katılım boyutu siyasal partilere oy kullanma, devlet kurumlarına güven, protestolara katılma, sosyal sorumluluk projelerine katılma veya düzenleme ile de ifade edilebilir. Kısaca katılım boyutu bireyin toplum içerisinde aktif olup, bireysel çıkarlarından ziyade toplumsal çıkarlar için de sorumluluk alma durumudur (Güngör, 2011, s.17).

Ġlgi ve katılımın yüksek olduğu toplumlar diğerlerine oranla, daha yatay iliĢki ağlarının yer aldığı toplumlardır. Kamuya iliĢkin sorunların çözümünde vatandaĢların etkin biçimde yer aldığı bu toplumlarda siyasal alanda daha uzlaĢmacı ve eĢitlik yanlısı bir tutum söz konusudur. Bu toplumlarda, toplumsal güvenin, yasalara inancın daha yüksek ve bireylerin kendi hayatları konusunda daha tatminkâr olduğu gözlenmiĢtir (Putnam, 1993’den aktaran ġahin 2011, s.50). Aynı zamanda, ilgi ve katılımın yüksek olduğu toplumlarda, toplumsal güvenin, yasalara bağlılığın ve inancın da yüksek olduğu görülmektedir (ġimĢek, 2013, s.32).

2.5.Sosyal Sermayenin EtkileĢim Ġçinde Olduğu Alanlar

Benzer Belgeler