• Sonuç bulunamadı

Kaynak: Moody ve Paxton (2009:1994)

Moody ve Paxton iki kavram arasındaki iliúkiyi yukarıdaki úekilden yararlanarak açıklamaktadırlar. Sadece sosyal sermaye alanını gösteren kısım, daha çok sosyal yerleúikli÷in26 bir sonucu olarak oluúan iliúki, duygu ve normları kendine konu edinmektedir (Paldam ve Svendsen, 2000; Rahn ve Transue, 1998; akt. Moody ve Paxton, 2009; Fukuyama 2005). Bu alanda iliúki, duygu ve normların a÷lardan etkilenmedi÷i ya da birbirini etkilemedi÷i düúünülmektedir. Kısaca bu alan yapısız bir içerikten ibarettir. Sadece sosyal a÷ alanını gösteren kısım ise, a÷lara odaklanmakta ve a÷ yapılarının kurgulanması / örüntü biçimleri ile ilgilenmektedir (Bonacich, 1987; Doreian ve Stockman, 1996; Frank ve Harary, 1979; Friedkin ve Cook, 1990; Morgan, Neal ve Carder, 1997; Snijders, 1996; Wasserman ve Faust, 1994, akt. Moody ve Paxton, 2009). Kısaca bu alan sosyal içeriksiz yapılardan ibarettir. økisinin kesiúim alanını gösteren kısımda ise, iki zengin alt yapının buluúması söz konusudur (Baker ve Faulkner, 2007). Çünkü sosyal sermaye teorisinin geliúmesi, sermayenin a÷ yapısı ile birlikte ele alınmasına ve sosyal a÷ yaklaúımlarının da sosyal sermaye içeri÷i ile birlikte ele alınmasına ihtiyaç duymaktadır. Örne÷in bir STK üyeli÷i için güven esastır ve bu kısım sosyal sermaye ile ilgilidir, ancak güvenin oluúması ve o STK için olumlu hislerin geliúmesine imkan veren ba÷lar ise, sosyal a÷ alanına girmektedir (Moody ve Paxton, 2009).

Moody ve Paxton’un “kümesel alanlar” ile izah etti÷i bu durum, sosyal teorideki yapı-birey tartıúması gibi bir tartıúmanın sosyal sermaye ve sosyal a÷ arasında da oldu÷unun kanıtı niteli÷indedir: Sosyal a÷lar mı sosyal sermayeyi etkiler yoksa sosyal sermaye mi

26øleride detaylı anlatılmak kaydı ile yerleúiklik, kısaca aktörlerin, büyük kurum ve örgütler arası yapılar tarafından etkilenmesi ve hattâ úekillendirilmesidir (Raider ve Krackhardt,2007).

Sosyal sermaye

sosyal a÷ları etkiler? Söz konusu tartıúmanın içine nüfuz edebilmek ve tekrar üzerinde durmak kaydı ile iki kavramın detaylı olarak ele alınması gerekli görülmektedir.

2.1.1. Sermaye Metaforu ve Sosyal Sermaye

øktisat literatüründe ‘sermaye’, gelecekte kârlı bir kazanç umuduyla yatırım amaçlı kullanılabilecek bir miktar para ya da parasal de÷eri olan úeylere karúılık gelmektedir. Sosyal sermayeyi; en az iki kiúi arasında güvene dayalı iletiúim imkanı sunan, biraz daha geniú bir tanımlamayla, toplumu oluúturan fertler, sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları arasındaki koordinasyon faaliyetlerini kolaylaútırarak toplumun üretkenli÷ini arttıran, güven, norm ve iletiúim a÷ı özellikleri (Temple, 2000: 23; Redondo, 2005:2) úeklinde tanımlamak mümkündür (akt. Karagül ve Masca, 2005: 38-39; akt. Karagül ve Dündar, 2006: 63). Bu tanıma göre, bir toplumdaki fertlerin birbirine olan güven düzeyi, toplumsal yaúama úekil veren yazılı ya da yazılı olmayan normlar ve fertler ya da gruplar arasındaki etkileúime imkan tanıyan iletiúim imkanları bir toplumun sosyal sermaye düzeyini belirlemektedir (Karagül ve Dündar, 2006: 63).

Toplumsal seviyedeki genel sosyal sermaye tanımını örgüt teorileri açısından de÷erlendirebilmek adına sosyo ekonomik alanda da tanımlamak gerekmektedir. Bu ba÷lamda sosyo ekonomik perspektiften sermaye metaforu, sahip olunanlarla (iliúkiler, alt ve üst kültür, üyelikler, statü, güç, güven, meúruluk, prestij, etki vb.) kazanç sa÷lama mantı÷ına tekabül etmektedir. Çünkü aktörler, güvene dayalı iliúkilerini ekonomik hayatta sa÷layacakları kazançlar için kullanma yoluna gitmektedirler.

Sosyal sermaye kavramının ele alınıúı Durkheim’a kadar götürülebilir. Çünkü Durkheim anomi kavramını sosyal sermaye eksikli÷i için kullanmaktadır (Kadushin, 2004). Bir toplumda birbirine ‘ba÷lı olma hâli’ anominin panzehiri olarak yorumlanmaktadır ki bu ‘ba÷lı olma hâli’, açıkça ifade edilmese de, sosyal sermayeye tekabül etmektedir. Sosyal sermayenin bu anlamda kullanılabilece÷ine dair literatürde farklı benzetmelere de yer verildi÷i görülmektedir: sosyal enerji, toplum ruhu, sosyal zincir, toplumsal a÷, sosyal ozon, geliúmiú arkadaúlıklar, toplumsal hayat, sosyal kaynaklar, informel ve formel a÷lar, iyi komúuluk, sosyal tutkal vb.

“ sosyal sermaye, toplumların sosyal etkileúimini niteliksel ve niceliksel olarak úekillendiren normlar, kurumlar ve iliúkileri yansıtan bir kavramdır... Sosyal sermaye, bir toplumu oluúturan kurumların özeti, toplamı de÷ildir, onları bir arada tutan bir zamk, bir tutkaldır.” (Dünya Bankası, 2011)

Durkheim’dan günümüze varlı÷ını sürdüren sosyal sermaye yaklaúımları, zamanla informel olanı temsil eden bir metafordan, formel olanı temsil eden bir metafora dönüúmüútür (White vd. 1976). Aktörlerin27 sosyal sermaye gücü ne kadar fazla ise arzu ve isteklerine ulaúma ihtimalinin de o oranda yüksek olması beklenmektedir. Bir aktörün sahip oldu÷u sosyal sermaye gücünün belirleyicisi, büyük oranda sosyal yapı içinde (toplum, örgüt, grup) bulundu÷u pozisyonla ilgilidir. Sosyal sermaye, anlayıú, e÷itim ve kıdemin belirledi÷i pozisyon nispetinde elde edilen getiride olumlu bir ivme yakalanmasına imkan tanımaktadır (Burt, 1997). Bu nedenle sosyal sermayeden ne oranda kazanç sa÷lanaca÷ı, hem aktörün niteliklerine göre a÷ içinde almıú oldu÷u pozisyona hem de a÷ın kendi içinde barındırdı÷ı özelliklere ba÷lıdır.

Aktörler klasik iktisada göre rasyonel davranma mantı÷ı gere÷i tüm yatırımlarında kâr beklentisi güderler. Bu beklentiyi gidermek için de aktörün elinde üç çeúit sermaye imkanı vardır: Nakdî para, banka rezervi, yatırımların getirisi ve kredi imkanlarından oluúan ‘finansal sermaye’; do÷uútan gelen özellikler (etkileyici, sa÷lıklı, zeki olmak vb.) ve e÷itim-tecrübe ile kazanılmıú yeteneklerden oluúan ‘beúeri sermaye’ ve bir aktör için di÷er aktörlerle olan iliúkilerden do÷an ‘sosyal sermaye’ (Burt, 1995).

Sosyal sermayeyi di÷er sermaye türlerinden farklı kılan, ayırt edici iki nitelik bulunmaktadır. Birincisi sosyal sermayenin ‘en az iki taraflı’ ve tarafların ortaklaúa sahip oldu÷u bir ‘kaynak’ olmasıdır. Taraflar, sosyal sermayenin kullanım hakkına sahiptir, ancak eúit oranda sahip olup olmadıkları ayrı bir tartıúmanın konusudur (Bourdieu, 1986; Coleman, 1990). økincisi de sosyal sermayenin, sosyal üretim / üretkenlik dengesinin sa÷lanmasına vermiú oldu÷u katkıdır. Aktörlerin sahip oldukları ekonomik iliúkileri, örne÷in, müúteri ve tedarikçilerle yaúananlar, ile sosyal iliúkileri kapsayan sosyal sermayeleri, finansal ve beúerî sermayelerinin piyasada de÷er bulup, kârlılık oranlarını arttırma imkanını ço÷altmaktadır. Bu nedenle sosyal sermayenin

27

Aktör ifadesine yer verilmektedir, çünkü ilgili makalelerde sosyal sermayenin de sosyal a÷ların da, hem bireysel hem örgütsel hem de toplumsal seviyede kullanıma açık oldu÷u vurgulanmaktadır. Bu nedenle aktör ifadesi hepsini içerecek úekilde kullanılmaktadır.

finansal ve beúerî sermayeden çok daha fazla imkan sundu÷u, fırsatlar oluúturdu÷u düúünülmektedir.

Sosyal sermaye, özellikle eksik rekabet úartları altında yapılan yatırımların kârlılık düzeyini etkileme gücüne sahiptir. Söz konusu úartlar altında di÷er sermaye türlerinin gücünü arttırıcı bir etki de yaratt÷ı için önemli oldu÷u öngörülmektedir. Bu etkinin nedeni eksik rekabet úartları altında finansal ve beúerî sermayenin tam rekabet úartlarına kıyasla daha az hareketli olmasıdır. Öyle ki finansal, sosyal ve hukuki bazı engeller nedeniyle yatırımcılar arasında nakit akıúı görece daha az olabilmektedir. Bu durumda sosyal sermaye aktörler için hareketlilik aracı görevi üstlenmektedir (Burt,1995: 9). Sosyal sermayeyi di÷er sermaye türlerinden ayırmak kısmen daha kolay olsa da, sosyal sermayenin eksiksiz ve herkes tarafından kabul gören bir tanımını yapmak mümkün de÷ildir. Bazı tanımlarda bilhassa harekete geçirme gücünü vurgulamak adına ‘iliúkiler’ öne çıkarılırken bazı tanımlarda güven ve normlar öne çıkarılmaktadır. øliúkilerin ön planda oldu÷u tanımlardan birini yapan Lin (2001a ve 2001b)’e göre sosyal sermaye, piyasada bir kazanç sa÷lama umuduyla sosyal iliúkilere yapılan tüm yatırımlardan ibarettir. Aktörler, sosyal sermaye ile finansal sermayelerini sosyal iliúkiler vasıtasıyla muhafaza etmekte ve hattâ geliútirme fırsatı yakalama úansına sahip olmaktadırlar. Bu tanımdan hareketle Lin (2001a) görüúlerine úunları eklemektedir:

“Sosyal sermaye tıpkı beúerî sermaye gibi bir aktörün amacına yönelik eylemlerinde baúarısını garantilemek ya da baúarı ihtimalini arttırmak için kendi payına düúen yatırımı yapmasına benzer; beúerî sermayeden farklı olarak ise sosyal sermaye di÷er aktörlerin sahip oldu÷u bireysel kaynaklara eriúmek ya da ödünç almak suretiyle sosyal iliúkilerine yatırım yapmaktır.”

Yine iliúkilerin öne çıkarıldı÷ı bir di÷er sosyal sermaye tanımını Gabbay ve Leenders (1999) yapmaktadır. Gabbay ve Leenders’a göre sosyal sermaye, bireysel ya da kolektif aktörlerce eriúilebilir de÷erlerdir ve eriúilebilirli÷i belirleyenler aktörlerin a÷daki pozisyonları ve / veya bu aktörlerin sosyal iliúkilerinin sınırlarıdır (akt. Maurer ve Ebers, 2006). Nahapiet ve Ghoshal (1998) göre de sosyal sermayenin hem a÷ yapılarından hem de bu a÷ yapıları içinde hareket edebilen de÷er içeren tüm kaynaklardan oluúması söz konusudur.

Sosyal sermaye literatüründe iliúkilerin ön plana çıkarılması, sosyal sermaye ve sosyal a÷ görüúlerini birbirine yaklaútırmaktadır. Bu tip tanımlar yukarıda yer verilen Moody

ve Paxton (2005)’a ait “kümesel alanlar” açıklamasında kesiúim alanında de÷erlendirilebilir. Ancak bahsedilen iliúkileri kavramak sosyal a÷ların da ne oldu÷unu bilmeyi zorunlu kılmaktadır.

2.1.2. A÷ Metaforu ve Sosyal A÷

Toplumsal açıdan bakıldı÷ında aktörlerin belli ölçüde içinde bulundukları yapılar ve bu yapılarda sahip oldukları iliúki setleri üzerinden kimliklendirildikleri28 görülmektedir. Bu kimliklendirmede kimi tanıdı÷ınız, kimlere yakın oldu÷unuz, kimlerle ne tür iliúkiler geliútirebildi÷iniz önem kazanmaktadır. Elbette neyin önemli oldu÷unu yapı meúrulaútırdı÷ı için, önem atfedilen durumlar zaman zaman de÷iúiklik gösterebilir. Ancak de÷iúmeyen tek úey, aktörlerin neyi bildi÷inden çok, kimi tanıdıklarının önemli olmasıdır. Bu durumu yukarıda yer verilen sosyal sermaye tanımları içinde zaman zaman iliúkilerin ön plana çıkartılmıú olmasından da anlamak mümkündür.

Bahsedilen iliúkiler setini açıklamak üzere kullanılan bir metafor olarak a÷ kavramı kayna÷ını antropolojiden, sosyolojiden ve kısmen de olsa, psikolojiden almaktadır. A÷ ifadesi, aktörlerin di÷er aktörlerle olan iliúkilerini anlatmak için kullanılmaktadır. Aktörler arasındaki iliúkiyi bilmeyi gerektiren neden ise, her defasında farklı bir yapılanma biçimi ile kurulup farklı amaç ve beklentilere hizmet edecek úekilde birbirine ba÷lanan ba÷lardan meydana gelmiú olmasıdır. Bu sebeple a÷ literatürü incelendi÷inde genelde araútırmalara konu edilen úeyin, ya a÷ yapılanması oldu÷u ya da a÷ içinde bir aktörün sahip oldu÷u ba÷lar ve bunları kullanım biçimleri oldu÷u dikkat çekmektedir. A÷ düzene÷i yani a÷laúma, aktörlerin sahip oldu÷u tek tek ba÷ların bir araya gelmesi ile meydana gelmektedir. Toplumsal iliúkiler seti açısından zengin ve karmaúık olmasından dolayı ba÷ların oluúturdu÷u bütün, bir harita gibi resmedildi÷inde ‘örümcek a÷ına’ benzer bir úekil ortaya çıkmaktadır. Örümcek a÷ına olan bu benzerlik, ba÷ların temsilinde a÷ metaforu kullanımını açıklamaktadır. Buna göre ba÷lar, a÷ları ve a÷lar da genel sosyal yapıyı oluúturmaktadır. Yapılar a÷lardan, a÷lar da ba÷ların oluúmasını sa÷layan aktörlerin de÷iúkenli÷inden ötürü sabit de÷ildirler. Yani zaman içinde a÷

28

A÷ların kimlik yaratımı ve paylaúımındaki etkisine dair bilgimiz oldukça kısıtlı olmakla birlikte bireylerin kendilerini içinde bulundukları a÷lar üzerinden tanıttıkları bilinmektedir. Kimli÷in özellikle aktörlerin toplumsallaúmasında bir araç oldu÷u ve topluma dâhil olma biçimlerinde belirleyici oldu÷u düúünülürse konunun a÷lar açısından önemi netleúmektedir (Burt, 1982; Strang ve Meyer, 1993; Kraatz, 1998, Rao vd., 2000).

yapıları bir devinim göstermektedir. Bu devinim, kimi zaman aktörlerin belirledi÷i yönde olabilece÷i gibi kimi zaman da yapının genel özelli÷inin belirleyicili÷i ile yapının belirledi÷i yönde de de÷iúebilir.