• Sonuç bulunamadı

Örgütsel Ekoloji Teorisinde Sosyal Sermaye ve A÷ ømaları

BÖLÜM 1: ÖRGÜT TEORøLERøNDE SOSYAL SERMAYE VE

1.2. Örgütsel Ekoloji Teorisi

1.2.1. Örgütsel Ekoloji Teorisinde Sosyal Sermaye ve A÷ ømaları

ÖET, sosyal sermaye ve a÷ yaklaúımları bakımından hem zengin hem de yoksun olma ihtimalini taúımaktadır. Zengin içerik sunma ihtimali tür gibi bir kolektivitenin varlı÷ı ve bu kolektivitenin kendi içinde iletiúim kanallarına ve kendine has sosyal sermaye yaratma imkanına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. ÖET’nin sosyal sermaye ve a÷lar açısından yoksun içerik sunma ihtimali de makro belirleyicileri öne çıkararak yöneticilere görece pasif rol biçmesinden ileri gelmektedir. Bu baúlıkta söz konusu iki uç nokta dikkate alınarak sosyal sermaye ve a÷ yaklaúımlarına iliúkin imalar belirlenmeye çalıúılmıútır:

1. Tür / popülasyonda de÷iúim ve hesapverebilirlik - güvenilirlik sorunu: ÖET’ne göre de÷iúim, örgütlerin varlıkları için önemli bir de÷er yaratma biçiminin di÷erlerince elde edilmesi ile yeniden bir de÷erin oluúturulması gayretidir. Ekolojistlere göre örgütlerin ayıklanmasına / seçilmesine neden olan úey, de÷iúim de÷il de÷iúim sonrasında yaúanan hesapverebilirlik ve güvenilirlik krizidir (Baum ve Oliver, 1991). Hesapverebilirlik ve güvenilirlik bir çeúit meúruluk edinimi olarak yorumlanabilir ve bunun kazanımında örgütler çeúitli kısıtlamalarla karúılaúabilirler. Bu kısıtların neler olabilece÷ine iliúkin en iyi örneklerden biri Schumpeter’e aittir. Schumpeter’e (1934) göre yıkıcı yaratıcı giriúimciler öncelikle piyasa dengesini bozucu bir eylem yaparak yenilik yaratırlar ve

ardından bu yenili÷in kabullenilmesi ve piyasa dengesinin sa÷lanması için meúru kılıcı faaliyetlerde bulunurlar. Ancak bu süreç yıkıcıdır ve yaratıcı giriúimciler için kolay bir süreç de÷ildir, öyle ki Schumpeter bu durumu aforoz metaforuyla tasvir etmektedir. ÖET’de da ayıklanma / seçilim hâlini, aforoz metaforuna denk düúünmek mümkündür. Çünkü topluluktan dıúlanmak türün ayıklanmasına benzemektedir.

De÷iúim-hesapverebilirlik-güvenilirlik üçlemesine iliúkin bu açıklamalarda sosyal sermaye ve a÷ yaklaúımlarıyla ilgili imaların varlı÷ından söz etmek mümkün görünmektedir. Örgütsel yapının özünü oluúturan niteliklerde gidilecek radikal de÷iúimlerin, yeni iliúkiler yarataca÷ı muhtemeldir. Yeni iliúkilerin varlık nedeni, de÷iúimin kabullenilirli÷ini arttırmak ve kendi tür / popülasyonunu yaratmak için gerekli alt yapıyı oluúturmaktır. Böylece hem içinde yer aldı÷ı tür / popülasyona hem de di÷erlerine karúı hesapverebilirlik ve güvenilirli÷in yeniden kazanılması gerçekleúmektedir (Hannan ve Freeman, 1984)9. Hannan ve Freeman örgütsel baúarısızlık riskinin ortadan kalkmasını, güvenilirli÷in yeniden elde edilmesine, dıúsal iliúkilerin yeniden sabitlenmesine ve bunların sonucunda örgütsel meúruiyetin kazanılmasına ba÷lamaktadırlar. Hesapverebilirlik ve güvenilirlik, sahip olunan itibar, tanınma ve algılanan güç ile iliúkili kavramlardır. Bu durumda örgütlerden, hesapverebilirlik ve güvenilirlik artıúını sa÷layacak iliúkilere yatırım yapmaları beklenmektedir. Bu beklenti sosyal sermayenin ve a÷ların bilinçli olarak kurulup geliútirilmesi mantı÷ıyla uyumluluk göstermektedir. Örgütler özellikle birleútirici nitelikte ba÷lar inúa ederek varlıklarını sürdürdü÷ü gibi, ba÷layıcı nitelikte ba÷lar inúa ederek de türün toplu olarak varlı÷ını sürdürme imkanını yakalarlar. Ancak buradaki sıkıntılı nokta, yöneticilerin görece pasif olarak konumlandırılmasıdır. ÖET’de yöneticiler stratejik davranma konusunda malul kabul edildiklerinden bu úekilde iliúkiler kurmaları ekolojistlere göre bilinçli de÷il, tamamıyla úartların getirdi÷i bir sonuç olarak yorumlanmaktadır.

9 Güvenilirlik, örgütlerin ürettikleri sonuçlar arasındaki farkların az olmasıdır. Hesapverebilirlik ise örgütlerin yaptıkları ile elde ettikleri sonuçlara iliúkin akılcı açıklamalar ve gerekçeler sunabilmeleridir (Hannan ve Freeman, 1984, 1989). Güvenilirlik ve hesapverebilirlik yeniden üretilebilir yapının sonuçlarından biridir ve bu sonucun elde edilmesinde kurumsallaúma, rutinler ve standartlar etkilidir. (Kelly ve Amburge, 1991: 593).

2. Kurumsal ba÷lar: Baum ve Oliver (1991)’a göre ‘örgütsel varlık’ her ne kadar örgütsel niteliklere ba÷lı olsa da bunun yanında kurumsal ba÷ların10da etkisi yadsınamaz bir gerçekliktir. Kurumsal ba÷lar, örgütsel de÷iúim ve baúarısızlık riski arasındaki iliúkide belirleyici olmaktadır. Özellikle kurumsal ba÷ların büyük de÷iúimlerin baúarı ile gerçekleútirilmesinde örgütsel yetene÷i destekledi÷i ya da tür / popülasyon seviyesindeki de÷iúimlerin temel dinamiklerini belirlemede / etkilemede rol üstlendikleri belirtilmektedir.

Yukarıdaki açıklama, tür / popülasyon üstü bir gücün kabulünden kaynaklanmaktadır. Bu güç devlet gibi kural koyucu mekanizmaları kapsamaktadır. Tür / popülasyonun üyeleri bu kurumlarla resmî iliúkiler geliútirebilmektedir. Bu úekilde bir iliúki sosyal a÷larda zayıf ba÷lara denk gelmektedir. ÖET okumalarında kurumsal ba÷ların türdeki her bir üye için ya da evrendeki tüm türler için eú ehemmiyete sahip olup olmadı÷ına dair bir bilgiye ulaúılamamıútır. Bu noktaya yönelik yapılacak bir araútırma türlerin varlı÷ını sürdürmesinde bir türün di÷erlerine göre ya da bir türdeki bazı üyelerin di÷er üyelere göre daha avantajlı olup olmadı÷ının belirlenmesini sa÷layacaktır. Örne÷in TÜSøAD ve MÜSøAD’ın üyeleriyle birlikte iki türü temsil etti÷i varsayıldı÷ında, birisinin devletle iliúki geliútirmede daha baskın olma ve ayıklanma sürecinde etkili olabilecek birtakım bilgilere önceden sahip olma avantajını yakalayabilece÷i iddia edilebilir. Hattâ bu avantajlı türün içinde görece daha fazla güce sahip olması nedeniyle bazı üyeler daha da ön plana çıkarak de÷iúimin baúlangıç noktası olabilirler. Bu durumda türdeki bir üye olarak, kural koyucular ve di÷erleriyle iliúkiler geliútirenlerin hayatta kalmak adına önemli avantajlar yakaladıklarını iddia etmenin hatalı olmayaca÷ı düúünülmektedir. Bu ihtimallere ra÷men, ÖET’de mevcut açıklama, sadece sosyal a÷larda yapısal eúde÷erlilik kabulüyle uyumluluk göstermektedir. Yöneticilerin edilgen rolünden sıyrıldı÷ı kurguların geliútirilmesiyle, kasti a÷ kullanımı ve bunlardan hayatta kalmak adına yararlanma, ÖET ile sosyal sermaye ve a÷ alanlarının temas noktalarını zenginleútirme ihtimali taúımaktadır.

10 Baum ve Oliver, makalelerinde sosyal a÷ ya da sosyal iliúki de÷il “institutional linkages” (kurumsal ba÷) kavramını kullanmaktadırlar. Kurumsal iliúki ile ifade edilen, bizim yer verdi÷imiz sosyal a÷ kavramından daha dar kapsamlıdır, çünkü içinde sadece örgüt ve örgütün çevresindeki kurumlar (resmî niteli÷i olanlar, örne÷in hükümet, yasal düzenleyici kurumlar vb.) arasındaki formel iliúkileri kapsamaktadır (Zucker, 1987; akt. Baum ve Oliver, 1991).

3. Tür / popülasyon içi iliúkiler ve baúarı: Örgütsel iliúkilerin, örgütsel de÷iúime etkisini açıklama, ÖET’de dikkat çeken araútırma konularından biri olup bu alanda bilinen çalıúmalardan biri Miner ve arkadaúlarına aittir. Miner ve arkadaúlarına göre, (1990) örgütler arası iliúkiler köklü de÷iúimlerin baúarılı úekilde yürütülmesinde örgütsel yetene÷i geliútirici bir unsurdur. Miner ve arkadaúlarını bu konuda çalıúmaya iten úey, örgütsel dönüúümün baúarı getirip getirmeyece÷ini belirleme amacıdır. Zucker (1987)’a göre örgütsel de÷iúim baúarısızlık ihtimalini azaltıcı etki gösterirken Caroll (1984) ve Miner (1990)’a göre de baúarısızlık riskini arttırıcı etki göstermektedir (akt. Miner vd.,1990). Miner ve arkadaúları baúarısızlık riskinin de÷iúimle beraber arttı÷ını düúündüklerinden bu olumsuzlu÷u gidermenin yollarını araútırmıúlardır. Onlar de÷iúimin bireyselden ziyade kolektif olarak gerçekleúmesinin baúarı ihtimalini arttırdı÷ını iddia etmektedirler. Örgütsel de÷iúim için mikro birliktelikler ba÷lamında yeni örgütsel alanların yaratılması, örne÷in inkübatörler, úebeke yapılanmalar vb., pazar ve hiyerarúik düzen açısından zengin içerikli fırsatlar sundu÷u için baúarı ihtimali artmaktadır. Bu durum sosyal a÷ların kaynak ve kabiliyet kullanımını pozitif olarak etkileme gücüyle yakından iliúkilidir. Sosyal sermaye ve a÷lar kaynakların hareketlili÷ini sa÷ladı÷ı için kaldıraç etkisi yaratarak baúarıyı arttırmaktadır. Ancak burada sosyal sermaye ve a÷lardan hiç bahsedilmedi÷i görülmektedir. Sosyal sermaye ve a÷ların özellikle kaldıraç etkisinden yararlanılarak açıklayıcılı÷ı arttıraca÷ı öngörülmektedir.

4. Demografik özellikler ve iliúkiler: Stinchcombe (1965)’a göre sosyal yapı ile örgütsel yapı arasında bir iliúki vardır. Yaúlı örgütlerde hem örgüt içi hem de örgüt dıúı yapılar, neredeyse sabit ve standart hâle gelmiú iliúkilerle úekillenir. Çünkü yaúlı örgütlerin tedarikçileri, müúteri ve çalıúanlarıyla olan iletiúim yapısı ve úekli netlik kazanmaktadır. Oysa yeni kurulan örgütlerde hem örgüt içi hem de örgüt dıúı yapılanmalar, genel sosyal yapıdan etkilenmeye daha açıktır.

Stinchcombe’a ait olan bu görüú, sosyal sermaye ve a÷lar açısından, özellikle de Granovetter’e ait olan güçlü ve zayıf a÷ yaklaúımlarıyla ilgili olarak imalar içermektedir. Güçlü ba÷lar sıklıkla kullanılan ve de÷iúme oranı nispeten daha düúük olan ba÷lardır. Zayıf ba÷lar ise ara sıra kullanılan ve de÷iúim hızı fazla olan ba÷lardır.

Stinchcombe’a göre, yaúlı örgütlerde netleúmiú iliúki aktörleri ve iliúki úekilleri güçlü ba÷ların özellikleriyle uyum göstermektedir.

5. Örgütsel kurulum: Amburgey ve Rao (1996), çalıúmalarında örgütler açısından kurulum aúamasını dikkate almıúlardır. Çalıúmayı ilginç ve önemli kılan yan, sadece baúarıyla kurulmuú olan örgütlerin araútırılmaya dâhil edilmiú olmasıdır. Yani giriúimsel niyet bir de÷er olarak kabul edilmemektedir. Zaten temel inceleme konularından birisinin örgütsel demografi oldu÷u düúünülür ve do÷um-ölüm oranlarının hesaplandı÷ı göz önünde bulundurulursa böylesi bir kurgu makul bulunabilir. Ancak baúarılı örgütsel kurulumun nasıl gerçekleúti÷i kadar kurulma niyetinin nasıl geliúti÷i de önemlidir. “Acaba hangi örgütler, niçin daha kolay kurulabilmektedir? Neden örgütsel yo÷unluk

bazı türlerde daha hızlı artmaktadır?” Bu ve benzeri sorulara yanıt aramaya

kalktı÷ımızda kurucuların sosyal a÷ları ve sosyal sermaye yaratma güçleri karúımıza çıkmaktadır (Eisenhrdt ve Schoonhoven, 1990; akt. Amburgey ve Rao, 1996). Fakat

ifade edildi÷i gibi, örgütsel ekolojistler konunun bu boyutunu

de÷erlendirmemektedirler. Sadece Delacroix ve Caroll (1983) yürüttükleri basın örgütleri araútırmasında, politik çalkantı dönemlerinde kaynakların serbest kalmasından dolayı örgütlerin daha rahat kurulabildikleri bilgisine yer vermiúlerdir. Ancak bu kaynakları elde etme ve kullanma noktasında yöneticilerin sosyal sermaye ve a÷lardan yararlandıklarına de÷inmemektedirler.

6. Yapısal atalet ve a÷ sınırlandırması: ÖET ile sosyal sermaye ve a÷ alanının buluútu÷u en belirgin kesiúim noktası, yapının sınırlandırıcı etkisidir. ÖET’de örgütleri de÷iúmekten alıkoyan ve ölmelerine neden olan úey örgütsel atalettir. Örgütsel ataleti arttırıcı bir unsur da sürekli aynı iliúkiler setinde yer almak ve onun sundu÷u imkanlar çerçevesinde hareket etmektir. Sosyal sermaye ve a÷ alanında bu duruma a÷ sınırlandırması denilmektedir. A÷ sınırlandırması aktörlerin düúünce ve hareket kabiliyetini etkiledi÷inden örgütsel ataletin oluúmasına neden olmaktadır. Ancak ÖET literatüründe atalet ve a÷ sınırlandırması kavramlarına bir arada rastlanmamaktadır. ÖET, açıklayıcılı÷ının arttırılmasında sosyal sermaye ve a÷ yaklaúımlarından en fazla yararlanması gereken teorilerden biri olarak de÷erlendirilmektedir. Çünkü teorinin yukarıda da yer verilen bazı varsayım ve açıklamaları do÷rudan sosyal sermaye ve a÷ literatürüne de÷mektedir. A÷ kurulumu ve kullanımı, tür içi sosyal sermaye yaratımı,

atalete neden olması bakımından a÷ sınırlandırıması gibi konuların incelendi÷i çalıúmaların, teorinin açıklama gücünü arttıraca÷ı öngörülmektedir.