• Sonuç bulunamadı

Sosyal inovasyonun ölçümü ve değerlendirmesi konusu, ilgili alanlarda politika belirlenmesi, uygulamaların veriminin analiz edilmesi ve sürdürülebilirliği açısından oldukça önem taşımaktadır. Fakat “ölçüm” hususu çoğunlukla somut çıktılar üzerinden ele alınmakta ve geliştirilen birçok ölçüm ve etki metriği bu somut çıktıları analiz ederek değerlendirmektedir. Örneğin teknolojik inovasyonlar konusunda birçok farlı ölçüm metodu ve göstergeleri bulunmakta, bu araçlar ile bahse konu alandaki verimlilik ve etki objektif bir biçimde ölçülebilmekte ve değerlendirilebilmektedir. Buna karşın sosyal inovasyunun ölçümü hususunda doğal olarak herkes tarafından kabul görmüş standart bir yöntem bulunmamaktadır. Bu bölümde dünyadan bazı örneklerle birlikte sosyal inovasyon ölçümü konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar ve yapılan son tartışmalar sonrasında genel kabul gören bazı göstergeler Türkiye açısından tartışılmaktadır.

Son birkaç on yıldır birçok kişi; -yatırımcılar, sivil toplum yöneticileri ve politikacılar tarafından üzerinde tartışılan- sosyal etkinin ölçümü hususunda çalışmalar yapmaktadır. Daha önceleri genel kabul gören kanı “etki”nin objektif olduğu ve dolayısıyla analiz yoluyla keşfedilebileceği düşüncesiydi. Ancak günümüzde etkinin daha çok sübjektif bir olgu olduğu birçok modern ekonomist tarafından kabul edilmektedir (Mulgan, 2010). Söz konusu

22 Radhika Nayar, “Magic Bus”, http://ssir.org/articles/entry/case_study_magic_bus, 30 Nisan 2016 tarihinde

100

sosyal inovasyon olduğunda bahse konu inovatif ürünlerin, süreçlerin ve uygulamaların somut çıktılar ile birlikte soyut çıktılar içermesi, sosyal inovasyonun ölçümünü güçleştirmektedir. Sosyal etkinin ölçümünde yetersiz kalınması, iyi niyet ve zekâ yetersizliğinden değil, sosyal etkinin karmaşıklığı sebebiyledir. Bunlardan ilki, sosyal alanda çok sıkı yasa ve düzenlemelerin eksikliği hususudur. Sosyal değerin ölçülmesini zorlaştıran ikinci bir sebep; yapılan sosyal inovasyon çalışmalarının yürütüleceği zaman aralıklarının öngörülmesinde, buna bağlı olarak da bu girişimlerin gerektirdiği lojistik destek masraflarının hesaplanmasında yaşanabilecek sıkıntılar gösterilmektedir (Mulgan, 2010). Sosyal inovasyonun ölçümünü zorlaştıran temel etmenlerden bir diğeri, daha önce de değinildiği gibi sosyal inovasyonun tanımı noktasında farklı fikir ve yaklaşımların olması, bu nedenle hangi ürünlerin, süreçlerin veya değerlerin sosyal inovasyon olarak kategorize edilip edilemeyeceği noktasında kesin sınırların henüz çizilememiş olmasıdır. Nitekim sosyal inovasyonun kurumsallaştığı birçok ülkede sosyal inovasyonun nasıl ölçülebileceği, hangi ölçüm metotlarının kullanılabileceği halen tartışılan bir konudur. Bu sebeple ayrıntılı göstergelerden ziyade sosyal inovasyon faaliyetlerinde hangi ana unsurların ölçülebileceği hususu daha fazla önem kazanmaktadır.

Sosyal etkinin ölçümünü karmaşıklaştıran dördüncü sorun ise sosyal etkinin tespitinde toplumun pek çok üyesini bağlamayacak şekilde sadece maliyet-fayda analizinin yapılması ve insanların değer yargıları ve farklılaşan önceliklerinin göz ardı edilmesidir (Mulgan, 2010). Bahse konu sosyal inovasyon ölçümü konusunun tartışıldığı ana başlıkları şu şekilde özetleyebiliriz (Bassi, 2012; Emerson, Wachowicz, & Chun, 2000);

sosyal katma değer (social added value), sosyal etki (social impact),

sosyal değer (social value)

sosyal muhasebe (social accounting) sosyal geri dönüş (social return)

AB’nin sosyal inovasyonun ölçümü ile alakalı olarak özel olarak görevlendirdiği bir bilimsel danışma kurulunun ortaya attığı görüşte, “sosyal etki” tümcesinin diğerlerini kapsayıcı bir şekilde kullanılabileceği belirtilmiştir (Noya & Clarence, 2013). Fakat burada da karşılaşılan temel problem, bahse konu “sosyal etki”nin nasıl tanımlanacağı, hangi unsurları ihtiva

101

edeceği ve/veya etmeyeceği hususudur. Görüldüğü gibi sosyal inovasyon ölçümü konusunun göreceli ve yeni olmasından dolayı herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir terminoloji olmamakla birlikte bu konuda yapılan tartışmaların, yakın zamanda genel kabul gören bir düzleme oturacağı öngörülebilir.

Üzerinde fikir yürütülen ölçüm ve değerlendirme konusunda sosyal girişimler ve sosyal girişimlerin dışındaki sosyal inovasyonlar arasında belirgin bir ayrım yapıldığı göze çarpmaktadır. Zira sosyal girişimcilik, ölçüm yapılabilecek kurumsal yapıyı ve ürünleri ortaya koyarak daha objektif değerlendirmeye olanak tanımaktadır. Genel olarak bakıldığında, piyasadaki şirketlerin birçoğu sosyal etki yaratmasına rağmen öncelikli temel hedefleri sosyal girişimler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar gibi sosyal etki yaratmak değildir. Bu sebeple sosyal etki konusunda ele alınan kurumlar, genelde, “sosyal girişimler” olarak adlandırılan, belli ölçülerde maddi kazanç sağlayan fakat bu kazançlarını yine sosyal katkı sağlamak için değerlendiren kurumlar olarak sınırlandırılmaktadır.

Türkiye’de “sosyal girişim” olarak ayrı bir işletme biçimi bulunmamakta, ancak diğer girişim kategorilerine ek olarak sosyal girişimciliğe atfedilen önemin gün geçtikçe arttığı gözlemlenmektedir. Zira 2015-2018 Türkiye Girişimcilik Stratejisi Eylem Planında, sosyal girişimcilik tanımının ve kapsamının belirlenmesine yönelik çalışma yapılacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir (GİSEP, 2015). Bu konuda henüz somut bir sonuç elde edilememişse de Dünyada ve Avrupa’da sosyal girişimcilik konusundaki gelişmeler, sosyal girişimlere verilen fonlar ve sosyal girişimlerin etkileri ortaya çıktıkça Türkiye’nin de bu konuda hem yasal olarak bazı düzenleyici adımları atması hem de farklı araçlarla bu girişimleri desteklemesi beklenebilir.

“Sosyal girişimler” açısından sosyal etki analizi birçok açıdan önem taşımaktadır. İlk olarak bu girişimlerin birçoğunun farklı kurum ve kuruluşlardan destek almalarından dolayı yaptıkları sosyal etkinin ve yarattıkları değerin ortaya koyulabilmesi, fonların sürdürülebilir olması açısından hayati önem taşımaktadır. Diğer taraftan, sosyal girişimlerde klasik bir işletmedeki gibi süreçlerin analiz edilmesi, girişimin daha verimli hâle getirilmesi ve sürdürülebilir olması açısından elzemdir. Bu noktada Kanter ve Summers (1994) yaptığı değerlendirmede kâr amacı güden işletmelerde yapılan ekonomik verim ölçümü ile sosyal girişimlerde yapılan ölçümler arasında temel farklılıklar olması gerektiğine, birincil önceliğin ekonomik verimden çok yaratılan sosyal etki olduğu vurgulanmaktadır. Alex Nicholls (2009) ve Suchman (1995) ise teorik olarak sosyal etki ölçümünde pozitivist,

102

tenkitçi ve yorumsal olarak üç ana yaklaşımın olduğunu ve bu üç yaklaşımın sosyal etki kavramını birbirlerinden farklı olarak değerlendirdiklerini, sonuç olarak da farklı akımların üzerinde mutabık kaldıkları bir sosyal etki kavramının olamayacağını vurgulamaktadır. Diğer bir sosyal etki ölçü yaklaşımında ise etkinin kendisinin göstermesi muhtemel kurumlar ayrı ayrı incelenerek değerlendirme yapılmaktadır. Örnek olarak, İtalya’da yapılan uygulamada, sosyal girişim olarak adlandırılan ve dışlanmış kesimlere iş imkânı yaratan girişim kapsamında, bu uygulamanın devlete sağladığı katkı, topluma sağladığı katkı ve dışlanmış kesimdeki insanlar için yarattığı katkı ele alınmaktadır. Fakat İtalya’da WISE programı kapsamında yürütülen bu çalışmada maliyet-fayda analizinden yola çıkılarak ölçme ve değerlendirme yapılmaktadır (Avrupa Komisyonu & OECD, 2013). Bu nedenle iş imkânına kavuşan kişilerin, iş piyasasında girmesi sonrasında oluşturdukları sosyal ekti ve kazanç ölçülmesi zor bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyal inovasyonların uygulandığı ülkelerde sosyal etkiyi ölçmek amacıyla çeşitli ölçüm modelleri geliştirilmiştir. Bu etkiyi ölçmek için sivil, özel ve kamu sektöründe inovasyonun ölçümü konusunda benimsenen metotların sosyal inovasyon alanına uyarlanarak kullanıldığı görülmektedir. Esinlenilen inovasyon değerlendirme metotlarına örnek olarak: AB’nin kullandığı İnovasyon Birliği Skor Tabelası (Innovation Union Scoreboard), Küresel İnovasyon Endeksi (INSEAD), Kamu Kuruluşlarında İnovasyon (NESTA), Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık yayınladığı Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi (Global

Competitiveness Index) verilebilir. Diğer taraftan, inovasyonun normatif, çevresel ve sosyal

boyutlarını dikkate alan ve kısmen sosyal inovasyonun ölçümüne uygun yöntemler de bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak OECD’nin Better Life Endeksi, Sivil Toplum Endeksi

(The CIVICUS Civil Society Index-CSI), Sosyal İndikatörler Avrupa Sistemi (European System of Social Indicators-GESIS), Ulusal Alan Ağı (Global Footprint Network)

103

Şekil 10 Sosyal inovasyonun ölçümüne ilişkin indikatör sistemi

(“Innovation metrics–Capturing theoretical, conceptual and operational insights for the measurement of social innovation. A deliverable of the project: “The theoretical, empirical and policy foundations for building social innovation in europe”(TEPSIE), 7th Framework Programme. Brussels” Bund, E., Hubrich, D. K., Schmitz, B., Mildenberger, G., & Krlev, G., 2013, European Commission, DG Research kitabından uyarlanmıştır. Telif hakkı The Young Foundation’a aittir.)

Sosyal inovasyonun ölçümü kapsamında Bund, Hubrich, Schmitz, Mildenberger ve Krlev (2013)tarafından yapılan çalışmada üç ana boyut ele alınmıştır. Bunlar; sosyal inovasyonun çerçeve şartlarının ölçümü, sosyal inovasyonun toplumsal fayda ve organizasyonel çıktıların ölçümü ve sosyal inovasyon yaratan girişim faaliyetlerinin ölçümü.

Yukarıdaki şekilde de görüşeceği üzere sosyal inovasyonun ölçülmesinde temel göstergeler ve çerçevenin bütüncül olarak ele alınması ve daha sonra ayrıntılandırılması doğası gereği karmaşık olan sosyal gereksinimler karşılanırken bu uygulamaların ne şekilde ölçüleceği hususunda bazı ipuçları vermektedir. Bu maksatla, öncelikle sosyal inovasyonun ölçümüne ilişkin göstergeler makro düzeyde tasarlanmış, her bir alan ve alt-alan için ayrıntılı kriterlerin oluşturulabileceği belirtilmiştir. Zira konuya öncelikle makro düzeyde yaklaşılması politika yapıcıların sosyal inovasyon konseptini daha iyi anlamaları ve benimsemeleri için gereklidir. Ayrıca bu bakış açısı gelecekte yapılacak daha geniş etki ölçme yaklaşımlarının tamamlayıcısı olarak işlev görmesi açısından önem taşımaktadır (Bund vd., 2013).

İndikatör Sistemi

I. Girişimcilik Faaliyetleri

-Finansal faaliyetler -Girişim yeni doğan

(start-up) ve ölüm

oranları -İşbirlikleri ve ağ yapıları

II. Alana özgü girdi ve çıktılar

-

- eğitim, sağlık, bakım - çalışma hayatı -barınma, çevre -politik süreçlere katılım

-Sosyal sermaye ve ay yapıları

III. Çerçeve durumu

- Politik, sosyal, kurumsal çerçevesi - Kaynakların durumu

104

Ölçüm konusunda ortaya çıkan sorunsallardan bir tanesi de sosyal girişimcilik dışındaki sosyal inovasyonların ölçümünde karşımıza çıkmaktadır. Bu tartışmaların odağında yatan “ölçüm” yaklaşımı, ölçülen unsurların etkisinin araştırılması hedefini gütmektedir. Fakat bilinmektedir ki sosyal girişimler dışındaki sosyal inovasyonlar birçok farklı formda olabilirler. Örneğin kamu kurumları ile vatandaşların arasında yeni bir platform oluşturarak problemlerin çözümünü kolaylaştıran ve Türkiye’de yakın zamanda çalışmaya başlayan ombudsmanlık sistemi, tüm dünyada bir sosyal inovasyon örneği olarak gösterilmektedir. Yine bu çerçevede, Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde kurulan, gönüllü gençler ile gönüllü arayan sosyal faaliyet yürütücülerini bir araya getiren “www.gencgonulluler.gov.tr” platformu, alanlarında örnek gösterilebilecek sosyal inovasyon örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat bu girişimlerin etkilerinin ölçülmesi, her bir girişime özgü yeni ölçüm metotlarının geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu ise sosyal inovasyonun çevre kirliliği, yaşlılık, dışlanmış kesimler, sosyal kalkınma, eğitim, paylaşım ekonomisi vb. gibi birçok farklı alanı kapsamasından dolayı oldukça kapsamlı ve gerçekleştirilmesi kolay olmayacak bir girişim olarak gözükmektedir.

Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlarda biri de sosyal inovasyonların gerçekten sayılabilir göstergeler üzerinden değerlendirilmesine ihtiyaç olup olmadığı hususudur. Ölçüm her ne kadar fon sağlayıcılar, faydalanıcılar açısından önemli olsa da toplumsal faydanın tam olarak ölçebilmesi pek mümkün görünmemektedir. Öyle ki sosyal alandaki etkisi çok yüksek olan bir uygulamaya yanlış veya eksik göstergelerle “değer” biçilmesi o projeye haksızlık bile olabilir. Bu açıdan sosyal etki ölçülebilse bile sosyal inovasyonun tahmin edilemeyen asli değeri de göz ününde bulundurulması ihtiyacı söz konusudur. Bu çerçevede sosyal etkinin ve nasıl ölçüleceğinin ülkelere ve değer atfettikleri hususlara göre ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılabilir. Türkiye’de de sosyal inovasyonun ölçümü için atılacak ilk adım, sosyal inovasyonun kapsadığı alanların ve ürünlerin genel çerçevesinin çizilmesi olabilir. Zira sosyal inovasyon, ortaya konulan bir ürün olabileceği gibi oluşturulan yeni bir kurum, geliştirilebilecek yeni bir ölçüm tekniği ve hizmet de olabilir. Bu durumda Türkiye özelinde sosyal inovasyon alanlarını (ürün, süreç, hizmet vs. olarak) belirlemek ve bu alanlarda sosyal inovasyon örneklerini belirleyerek kayıt altına almak ilk adım olarak oldukça önemlidir. Bu noktada Bund vd. (2013)’nin makro düzeyde ele aldığı göstergelerin yanında Bassi ve Vincenti (2015) tarafından geliştirilen ana kriterler,

105

sosyal inovasyon örneklerinin tasnif edilmesi ve daha sonra değerlendirilmesinde yardımcı olabilir.

Tablo 6 Sosyal İnovasyonun Tasnif Edilmesinde Kullanılanılabilecek Göstergeler

Girdi Aktivite Çıktı (kısa vadeli) Sonuçlar (uzun vadeli) Etki -Fonlar - Ekipmanlar -Bilgi birikimi -Deneyim -Temel ihtiyaçların giderilmesi (gıda, giyim vs.) -Eğitim ve benzeri hizmetlerin sunumu -Kapasite Geliştirme -Altyapı yatırımı -Atölye çalışmaları -Yeni ağlar -Yeni kurumlar -Yeni ölçüm tekniklerinin geliştirilmesi vs. -Yeni iş, aş veya ev bulan

dışlanmış kesim -Daha iyi altyapı

-İyileşen yaşam standardı -İyileşen sağlık koşulları -İyileşen gelir vs. -Sosyal normlarda ve davranışlarda değişim -Demokratik çıtanın yükselmesi -Toplumsal kalkınma

("Toward a new metrics for the evaluation of the social added value of social enterprises." Bassi, Andrea, and Vincenti, Giorgia, 2015, CIRIEC-Espana, (83), 9 makalesinden alınmıştır. Telif hakkı CIRIEC-Espana’ya aittir.)

Tablo 6’da görülebileceği gibi ayrıntılı ölçüm teknikleri yerine, bahse konu girdi, aktivite, çıktı, sonuçlar ve etki sütunlarından oluşan göstergeler, farklı sosyal inovasyon alanlarının her biri için/kendine özgü bir şekilde oluşturularak Türkiye’deki mevcut durum analiz edilebilir.

106

3 Sosyal İnovasyonu Destekleme Devletin Rolü: Ülke

Örnekleri ve Türkiye

Yenilik kapasitesi ve yeni şeyler üretme becerisi toplumsal gelişimin ve ilerlemenin temel özelliklerinden biridir. İnsanlık tarihinden günümüze toplumlar, kendi hayat kalitelerini yükseltecek ve ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte birçok yenilik üretmiş ve uygulaya gelmişlerdir. Üretilen inovasyonların farklılaşması, kullanılan araçların değişmesi ve kendini sürekli yenilemesi insani çabanın bir göstergesidir (Cajaiba-Santana, 2014). Değişen ve gelişen toplum yapıları ile birlikte ortaya çıkan bütün yenilikler ve süreçleri bireylerin, grupların, örgütlerin ve nihayetinde devletlerin sahiplenmesi yoluyla hayata geçirilmiş ve yayılmışlardır.

Günümüzde de birçok alanda yaşanan değişim ve dönüşüme paralel olarak ülkelerin uyguladıkları politikalar da çeşitli dönüşümler geçirmektedir. Bir taraftan hâlihazırda uygulanan modellerin toplumsal taleplerin gerçekleştirilmesinde yetersiz ve zayıf kalması, diğer taraftan kısıtlı bütçeye sahip olan ülkelerin karşı karşıya kaldığı ekonomik çıkmazlar, bu taleplerin gerçekleştirilmesinde kamunun yanında sivil toplum ve özel sektörün de rol üstlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla birçok düşünür, sorumluluk paylaşımında açık bir şekilde değişime ihtiyaç duyulduğunun altını çizmişlerdir. Devletlerin ise tüm bu süreçlerde daha etkin bir rol üstlenmesi ve diğer paydaşları harekete geçirecek mekanizmaları oluşturmaları elzem hâle gelmiştir. Zira devletlerin sosyal dönüşüme ayak uydurabilme kapasitesi ancak onların politika süreçleri ve uygulamalarında daha “inovatif olma” yoluyla mümkün görünmektedir. Kısaca sosyal inovasyonun varlığı yeni olmamakla birlikte sosyal inovasyonun tek başına bir alan ve fenomen olarak politika yapıcılar ve kamu yöneticileri tarafından ciddiye alınması oldukça yeni bir durumdur (Tucker, 2014).

Ülkelerde sosyal inovasyonun farklı refah rejimleri tarafından uygulanması, siyasal yapı, yerel kurumların çerçevesi ve bunların sosyal inovasyonu destekleyecek enstrümanları sosyal inovasyon fikrinin ortaya çıkmasından hayata geçirilmesine ve sürdürülmesine dek etki etmektedir (Tucker, 2014). Sosyal inovasyonu, diğer kamu yönetimi yaklaşımlarından ayıran üç özellik vardır. İlki, sosyal inovasyon; kamu ve sosyal politika hedeflerine ulaşmada

107

inovasyon teorisinin ve yönetiminin gelişmesidir. İkincisi sosyal inovasyon, doğası gereği işbirlikçi (collaborative) bir yapıya sahiptir. Kamu yöneticilerin ana rolü üretken, sosyal inovatörlerle (aynı zamanda kamu yöneticisi de olabilir) işbirliği yaparak mevcut sorunu birlikte belirlemek ve çözüm sunmaktır. Üçüncüsü ise toplumun sosyal inovasyon kapasitesini arttırmak, devlet ve vatandaş arasında yeni işbirlikleri yaratmak suretiyle refah ve esenliğin sağlanması ve pekiştirilmesi konusunda onlardan yararlanmayı hedeflemektedir (Tucker, 2014).

Günümüzde uluslararası düzeyde sosyal inovasyon, en önemli konuların başında gelmekte, sosyal inovasyona dayalı denenmiş modellerin ve politik uygulamaların küresel çapta yayılması hızla artmaktadır. Küresel boyutta kemikleşmiş sorunlara ve ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçlara klasik yöntemlere nazaran daha etkin çözümler üretmede bir araç olarak görülmeye başlanan sosyal inovasyon, bu süreçte politika yapıcılar tarafından da daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. Bu kapsamda devletler, sosyal inovasyonun ne olduğunu daha iyi anlamak, politik açıdan nasıl destekleneceğini ve ülke yapısına uygun ne tür sosyal inovasyon stratejileri, modelleri veya mekanizmaları geliştirebilecekleri hususunda çalışmalar yürütmektedirler.

Daha önce de ifade edildiği gibi Türkiye’de pratikte sosyal inovasyon uygulamaları bulunmasına karşın, kavramın bilinirliliği konusunda bilinç seviyesinin yeterli olmadığı, kavramın teorik arka planı üzerinde ne üniversiteler ne de diğer düşünce kuruluşları tarafından henüz çalışılmamış olduğu değerlendirilmektedir. Bu sebeple devletin (politika yapıcıların ve kamu yöneticilerinin) sosyal inovasyonun bilinirliliğinin arttırılmasından ulusal ve uluslararası boyutta yayılmasına kadarki süreçte bireyleri, sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri ve özel sektör müteşebbislerini maddi manevi desteklemesi, yüreklendirmesi ve gerekli yasal çerçeveyi oluşturması önem taşımaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde sosyal inovasyonu ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde destekleyecek politik kategoriler Şekil 11’de gösterilmiştir.

108

Şekil 11 AB’de ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde Sİ’yi destekleyen politikalar

(“Study on social innovation. The Social Innovation exchange (SIX) and the Young Foundation for the Bureau of European Policy Advisers” Caulier-Grice, J., Kahn, L., Mulgan, G., Pulford, L., & Vasconcelos, D., 2010, Bureau of European Policy Advisers, Young Foundation, s.127. kitabından uyarlanmıştır. Telif hakkı The Young Foundation’a aittir.)

Yukarıda oluşturulan bahse konu kategorilerin her biri toplumsal ihtiyaçlara çözüm sunacak sosyal inovatif faaliyetlerini doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen araçlardır. Daha sonra da çeşitli kategoriler altında değinilecek bireysel veya katılımcı bütçeleme, raporlama ve performans ölçüm yöntemleri (SROI vb.), yeni bir örgütsel form olarak sosyal girişimler ve kuluçka merkezleri AB’deki iyi uygulama örneklerinden sadece birkaçıdır.

Esasen bir sosyal inovasyonun gelişmesi ve büyümesi etkin bir arz ve talebin varlığına bağlıdır (Westley & Antadze, 2010). Bu bağlamda ülkeler toplumsal fayda sağlamak amacıyla sosyal inovasyon çözümlerine kaynaklık etmede bizzat kendileri rol üstlenebilmektedir. Nitekim son yıllarda yenilikçi metotların ve enstrümanların oluşturulmasına ve bunların politika süreçlerine dâhil edilmesine katkı sunan pek çok inovasyon takımı ve inovasyon laboratuvarı oluşturulmuştur. Bu yenilik üreten ve yeni çözümler geliştiren inovasyon grupları ve laboratuvarlarının bir kısmı kamu bünyesinde

Ekonomik ve Sosyal Stratejileri

Kapsayan Temel Stratejik Çerçeve

Finans (sektörler bazında, Ar-

Ge, bölgesel gelişim, girişim, büyüme)

Yeni roller, kuluçka merkezleri,

kurumlar

Satınalma, devreye

sokma (temel kamu

hizmetlerinde, mekân ve çıktı olarak) Sektöre özgü düzenlemeler Kapasite Gelişim Desteği (training, infrastructure, IT, networks, lesson learning Yasa, Genel Düzenlemeler Taleplerin raporlanması, metrikler, denetim

109

faaliyet gösterirken diğer bir kısmı da kamu kuruluşlarının paydaş olarak destek verdiği merkezler şeklinde faaliyetlerini yürütmektedirler (Boelman vd., 2015).

Devletler, sosyal inovasyon uygulamalarına bizzat kaynaklık etme dışında fon sağlama ve benzer şartları oluşturma görevi üstlenebilir. Bu bağlamda, sosyal inovasyon kapasitesini hızlandırıcı ve besleyici programları fonlayabilir ve/veya da diğer sektörlerin bu faaliyetleri desteklemesine öncülük edebilir, diğer taraftan merkezî yönetimlerin sosyal fayda üreten sosyal girişimci ve inovatörlerin sunduğu bazı hizmetleri kamu satın alımı yoluyla değerlendirmesi, onların rekabet edebilirliğine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlayabilir. Hatta devlet,onların farklı sektörlerle işbirlikleri oluşturmasını kolaylaştıracak ağların oluşması için çeşitli etkinlikler düzenleyebilir. Ancak devletin ve yenilikçi girişimcinin sosyal fayda üretecek tüm bu faaliyetleri gerçekleştirirken vatandaşların sürece dâhil edilmesi gözden kaçırılmaması gereken bir konudur. Zira “toplum için değil toplum ile” tasarlanmış çözümlerin toplum tarafından kabul görmesi, uygulanması ve başarılı olmasında etkili olacaktır.

Sosyal inovasyonun gelişmesine ve yaygınlaşmasına fayda sağlayacak bir diğer husus da, devletin yenilikçiliğe dönük eksikleri belirlemesi ve gerekli yasal çerçevenin