• Sonuç bulunamadı

Sosyal Davranış

Belgede ÇOCUK - OYUN - OYUNCAK (sayfa 160-165)

EĞİTİMDE TEKNOLOJİ KULLANIMININ ÇOCUKLARIN SOSYAL DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ 1

1. Sosyal Davranış

İnsanı diğer canlılardan ayıran belirleyici özelliği, sosyalleşme ihtiyacının olmasıdır. Birey, bulunduğu ortama uyum sağlamayı, sosyal davranışları öğrenme yeteneği sayesinde gerçekleştirerek topluluklar halinde yaşamaya kolayca uyum sağlamaktadır. “Hem Platon hem de Aristoteles insanların kendilerine yeten bir varlık olmamalarından ve bir başkasına gereksinim duymalarından dolayı toplum içinde yaşamak zorunda olduklarını düşünür” (Senemoğlu, 2016: 42). Bir topluluğa ait olma gereksiniminin karşılanması insanın toplumsallaşma sürecinde sosyalleşmesi ile gerçekleşmektedir. “Sosyal davranış bireyin içinde

bulunduğu toplumun beklenti ve isteklerine uygun davranışlar sergilemesidir” (Demirkaya, 2012; Delikanlı, 2019: 11).

Sosyal davranışın meydana gelmesi için belirli koşullar bulunmaktadır.

Bireyin yaşı, cinsiyeti, birlikte yaşadığı aile, sosyal çevresi, akran ilişkileri, aldığı eğitim ve teknolojik gelişmeler sosyal davranışın oluşmasında ve şekillenmesinde etkili olan başlıca faktörlerdir. Her insan bu faktörlerden farklı şekilde etkilenir ve dolayısı ile her insanın sosyal gelişimi bu açıdan farklıdır.

Aile; tüm canlılarda olduğu gibi insanların da bakıma ihtiyaç duyduğu dönemi geçirmelerini destekleyen, toplumun en küçük toplumsal yapısıdır. Sosyal davranışın kazanılmaya başlandığı ilk evrelerden yaşamın diğer aşamalarına kadar en önemli etkisi olan faktör ailedir.

“Aile çocuğun ilk sosyal yaşantılarını edindiği yerdir” (Erkan vd., 2002: 66). Bireyin ileriki yaşantısında güçlü sosyal ilişkiler kurması için ailesi ile kurduğu bağ çok önemlidir. Bağlanma olarak da ifade edilen bu görüşe göre, “Ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişki ve etkileşimlerin niteliği ve karakteri çocukların kişiliğinin sosyal yetkinliğinin ve yaşamları boyunca gelişimsel süreçlerinin belirlenmesinde önemli role sahiptir” (Güler, 2013: 17). Çocukluk yıllarındaki ilişkileri, çocuklukta kurduğu sosyal ilişki, deneyimleri kişinin gelecekteki sosyal/ duygusal yaşamı üzerinde de etkili olabilmektedir (Çiftçi, 2018: 1517). Sosyal davranışların kazanılmasında aile yapıtaşı görevini üstlenmektedir.

Yaş ve cinsiyet; sosyal davranışı etkileyen etmenlerin başında gelir.

Birey doğumdan itibaren belli yaş dönemlerinde belli sosyal davranış evrelerinden geçmektedir. Sosyal davranış cinsiyet bağlamında ele alındığında kadın ve erkekler arasında ayırt edilebilir farklılıklar olduğu söylenebilir. “Kızlar paylaşma gibi olumlu sosyal stratejileri, erkekler ise saldırganlık gibi olumsuz çatışma çözme stratejilerini daha fazla kullanmaktadır” (Arı ve Yaban, 2012: 192). Kız ve erkeklerde belirgin şekilde görülen sosyal davranış kutuplaşmasının temel nedeni, cinsiyet rollerinin toplum tarafından bireylere aktarılmasıdır.

Eğitim ve Sosyal Çevre; sosyal davranış değişikliğinin meydana gelmesinde etkin rol oynayan dışsal faktörlerdendir. Eğitim bireyin yaşam boyu edindiği her türlü davranış değişikliğini içeren süreçler bütününü ifade eder. İlk olarak ailede başlamakla birlikte birey okulda eğitim hayatını sürdürmeye devam eder. Bireyin içinde bulunduğu topluma adapte olması, o toplumun normlarını öğrenebilmesine yani toplumun normlarına uygun eğitim almasına bağlıdır. Bu sosyal uyum süreci gerek ailede gerek okulda gerekse sosyal çevrede edinilen sosyal davranışların bütünü ile beraber ortaya çıkmaktadır.

Teknoloji; günümüzde insanların yaşamlarının her alanında etkili olan ve yaşam biçimleri üzerinde belirleyici rol üstlenen en önemli unsurlardan biridir. İçinde bulunduğumuz çağ, bilgi teknolojileri ve enformasyon çağı olarak adlandırılarak insanlara toplumsal alanda her türlü kolaylığı sunmaktadır. Özellikle son dönemde bilgisayar ve internet alanındaki gelişmeler yeni nesil üzerinde belirleyici olmaktadır ve bu durumun yansımaları bireylerin sosyal davranışlarındaki

değişmelerle gözlemlenmektedir. Yani teknolojinin yadsınamaz sınırsız olumlu yönlerinin yanında bireyin sosyal davranışlarını olumsuz şekilde etkileyen yönleri de bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi bireyin kendisini toplumdan soyutlayarak yalnızlaşmayı tercih etmesi ve vaktini insanlardan çok bilgisayar ya da cep telefonları ile geçirerek değerlendirmesidir. Bireyselleşmeye yönelen insan için yalnız yaşamak, artık çağın getirdiği bir normalleşme sürecinden ibaret olarak algılanmaya başlanmıştır. Tam da sosyal gelişim çağında olan çocukların aile, akran ve okul yaşantılarından kazanım sağlayacağı sosyal ilişkiler yerini sanal ilişkilere bırakmaktadır.

Bireyin içinde yaşadığı koşulların da etkisi altında olumlu ya da olumsuz olarak nitelendirilebilecek bazı sosyal davranışlar meydana gelmektedir. Bunlardan bazıları; iş birliği, benlik saygısı, sorumluluk alma, hoşgörü, saldırganlık ve çekingenliktir. Teknoloji kullanımının bu davranışlar üzerindeki etkileri açıklanmaya çalışılacaktır.

İş birliği, insanların birlikte yaşamasının bir sonucu olarak doğan ve toplum düzenin sağlanmasında önemli bir yeri bulunan sosyal davranıştır. Eğitim alanında son dönemde meydana gelen değişiklikler sonucunda bireysel başarının yerini grupla elde edilen kazanımlar almıştır. Bu da öğrenme sürecinde öğrencilerin iş birliği içerisinde olmasının son derece önemli olduğunu göstermektedir. “Sınıf çevresini ve öğrenci tutumlarını olumlu yönde etkileyen öğrenme yöntemlerinden biri işbirlikli öğrenmedir” (Altınok ve Açıkgöz, 2006:

22). İşbirlikli öğrenmenin eğitim öğretimde aktif olarak kullanılması, öğrencilerin öğrenme süreçlerinde oldukça önemli bir fayda

sağlamaktadır.

Benlik saygısı yüksek olan bireyler, başarılı özgüveni yüksek ve toplumda kendini kolaylıkla ifade edebilen davranışlar sergilerken, düşük benlik saygısına sahip bireyler toplumdan kendini dışlayarak kendilerini değersiz görürler.

Sorumluluk alma; bireyin öncelikle aile yaşantısında öğrenilen, daha sonra okul yaşantılarında da desteklenerek kazanılan olumlu bir sosyal davranıştır. Özellikle ergenlik dönemi birçok davranışın olumlu yönde geliştirilebileceği kritik bir dönemdir. “Ergenlik döneminde gencin sorumluluk duygusu ve davranışı ile ilgili kişisel-sosyal gelişim yeterliliğini geliştirmesine ihtiyacı vardır” (Önal, 2005: 25). Bu dönemde bireyin öğrenme yaşantıları ve bireye yakın çevresi tarafından yaklaşım olumlu yönde olursa birey birçok olumlu davranış gibi sorumluluk almayı da öğrenir ve ileriki yaşantısında uygulamaya devam eder.

Hoşgörü; dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın tüm insanların birbirine gösterdiği anlayışı ifade etmektedir. Hoşgörü, soyut bir kavramı ifade ettiği gibi kişiden kişiye değişebilmekte ve bununla birlikte genel olarak tüm insanlarda olumlu düşünceler uyandırmaktadır. Gelişen teknoloji ile insanların iletişim kurması daha da kolaylaştığı için insanların birbirleri ile etkileşimi de artmıştır. Bu nedenle hoşgörü kavramının günümüzde daha fazla önemsenmesi ve bireylere kazandırılması gerekmektedir.

Saldırganlık; bireyin yaşadığı sosyal çevre tarafından hissettiği

engellenme duygusu ile ortaya çıkan olumsuz sosyal davranıştır.

Olumlu sosyal davranışın tam tersi olarak ifade edilen saldırganlık temelinde diğer bireylere isteyerek zarar veren davranış biçimi olarak ifade edilmektedir. “Duygusal tanımlara göre saldırganlık, öfke duygusunun yol açtığı bir davranıştır. Güdüsel tanımlara göre bir davranışın saldırgan nitelikte olup olmadığını, kişinin niyeti belirler”

(Karataş ve Gökçakan, 2009: 358). Saldırganlık davranışı çevresel faktörlerin etkisi ile artma ya da azalma gösterebilir. Günümüz modern insanın her ne kadar zarar verici saldırgan davranışlardan uzaklaşmış olması gerektiği düşünülse de gelişen teknolojinin insanlara sağladığı imkanların saldırgan tavırları azaltmada etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.

Çekingenlik davranışı gösteren bireyler, Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı’na göre değerlendirildiğinde başarı ile geçirmesi gereken sosyal gelişim dönemlerini tamamlayamadığında bazı olumsuz sosyal davranışlar edinebilirler. İletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler özellikle genç neslin çevrimiçi sosyalleşmesine imkân sağlamaktadır. Bireyler bu sanal ortamlarda çekingenlik özelliklerinden uzaklaşsa da yüz yüze iletişimde bu durumun olumsuz etkileri olduğu düşünülmektedir.

Belgede ÇOCUK - OYUN - OYUNCAK (sayfa 160-165)