• Sonuç bulunamadı

Toplumun üç önemli öğesi olan bireyler, kurumlar ve kuruluşlar açısından bakıldığında sorumluluk aşağıda özetlenen sorumluluk türleri olarak düşünülebilmektedir.

1.2.1. Bireysel Sorumluluk

Birey, toplum içinde sahip olduğu roller gereği farklı sorumlulukları da üstlenmektedir. Bu roller, toplumun bireyden beklentilerini de ortaya çıkartmaktadır. Dolayısı ile birey bazı haklara sahip olmak için bu beklentileri karşılamakla yükümlü olmaktadır. Çalışma ve geçimi sağlama, çocukların, yaşlıların bakımını üstlenme, eğitim alma, iş kurma, bilgilendirme vs. gibi örneklendirebileceğimiz bu roller dini, ahlaki, yasal, toplumsal kurallar çerçevesinde hayat bulmaktadır. İnsan duygu, düşünce, akıl ve irade sahibi; buna bağlı olarak da sorumluluğu olan bir varlıktır. Sorumluluk duygusunun bir gereği olarak insan, yaptığı islerin ilerisini, gerisini düşünmek; kârını, zararını hesap etmek; hayatın gayesini, olayların sebep ve sonuçlarını değerlendirmek durumundadır (Şentürk, 2009:108).

Toplumsal rolleri belirleyen, denetleyen alanlardan din konusu bu çalışmada kısa olarak ele alınmıştır. İşletmelerden farklı olarak bireylerin sorumluluk düzeylerinin gelişmesinde din önemli bir etkendir. Din hem bireyi denetleyen hem de toplumu birleştiren bir özelliğe sahiptir. Dine inanan insanlar toplum hayatlarında, dinin gereklerini, kurallarını, normlarını ciddiyetle göz önünde tutmaktadır (Dönmezer, 1974:185). Din, insanları öteki dünya fikrine odaklayarak, ödül ve ceza sistemini kullanarak sorumluluk kavramını benimsetir.

1.2.2. Yasal Sorumluluk

Yasal sorumluluk yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun şekilde davranmak, kanunun emrettiği şeylerin yapılması ya da yapmayı yasakladığı eylemlerin yapılmaması durumudur (www.tdk.gov.tr, 2011). Toplumda hukuk kurallarına aykırı tutum ve davranışlar, doğal olarak bir sorumluluk ortaya çıkarır. Yasal sorumluluk bireylerin yaşantısını sınırlayan, yönlendiren, cezalandıran ve denetleyen bir sorumluluk şeklidir. Hukukun yaptırım gücü herkesi etkiler ve

yasaları uymaya zorlar. Borçlanma, ev alma, evlenme, vergi verme, trafik cezası, işletme kurma, işçi çalıştırma, mal satma ve daha bir çok unsur hukukun konusudur. Birey bunları yaptığında ya da yapmadığında hukuki bir sorumluluğa sahip olur. Sorumluluğun kaynağı ne olursa olsun kişilerin ve işletmelerin tam bir özgürlük içinde hareket etmelerinin yasalarla engellenmesi hem kişinin kendi mutluluğu hem de toplumsal mutluluk amacına yöneliktir. Çünkü kişilerin ve işletmelerin yasaların dışına çıkarak faaliyetlerini sürdürmesi toplum için felaketle sonuçlanabilir.

1.2.3. Ahlaki Sorumluluk

Ahlaki sorumluğu açıklamadan önce kısaca ahlak kavramını tanımlamak gerekmektedir. Ahlak kavramını kişi vicdanının, belirli hareketleri “doğru” ve “iyi” olarak nitelendirirken kullandığı kuralların bütünü olarak açıklanabilir (Dönmezer, 1974:188). Daha toplumsal bir alana içine dahil edilirse ahlak, belli bir dönemde, belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen davranış kurallarının, yasalarının ve ilkelerinin toplamıdır (Arslan, 2005:1). Bu tanımlardan hareketle ahlaki sorumluluğun kişisel vicdana, toplum normlarına göre şekillenen davranışlar olduğu söylenebilir.

Herkesin sadece kendi çıkarlarını düşündüğü veya kendi önem verdiği şeyler uğrunda başkalarının hakkını yok ettiği ortamda toplumsal hayattan söz edilemez. Buna göre ahlakın varoluş nedeni yaşamak değil yaşatmaktır (Akgemci ve Özgener, 2002:47). İşletmelerde ahlak ve iktisat ahlakı çalışma hayatını birlikte disipline etmektedir. İş ahlakı, çalışma ahlakı, etik, meslek ahlakı ve saygınlığı hep bu çerçevede oluşmuş kavramlardır. İş ahlakı “ahlaki doğru ve yanlışlar üzerine eğilmektedir. İş ahlakı işletme politikalarının, kurumların ve davranışlarının nasıl uygulanacağı konusunda yoğunlaşmıştır (Kurtuluş, 2000:739). Bireylerin toplum içinde yaşaması ve tepki çekmemesi için ahlak kurallarına uymaları beklenir. İşletmelerin durumu da bireylerden farklı değildir. İşletmelerden beklenen, sorumluluklarını iş ahlakı çevresinde yerine getirmeleridir.

1.2.4. Toplumsal Sorumluluk

Toplumun sahip olduğu değer yargıları zamandan, mekandan, dini inançlardan, kişilerden, kültürden ve daha pek çok faktörden etkilenmektedir. Bu nedenle ortak bir toplumsal sorumluluk kavramı oluşamamaktadır.

Toplum, toplumsal ihtiyaçlarını tatmin etmek için birbirleriyle ilişkiler kuran ve birbirlerine etki yapan, aynı kültür mirasını bölüşen bütün gruplara oranla en geniş sayıda kişilerden oluşmuş bir kümedir (Dönmezer, 1974:7). Toplum, aralarında kurumlar halinde organlaşmış bağıntılarla karşılıklı yardımlaşma münasebetleri bulunan fertlerin bütünüdür. Toplum, bu fertlerin ekonomi, hukuk, ahlak, sanat ve din gibi örgütlenmeler oluşturduğu kurumlardan oluşmaktadır. Bu oluşum için de dayanışma, yardımlaşma, haberleşme ve güven tesis etme gibi toplumsal sorumluluklar gereklidir.

Başka bir tanıma göre, toplum, insan ömründen uzun yaşayan, kendini devam ettiren, kendini koruyan, ortak bir yaşam tarzı ve kültüre sahip olan, ortak çıkarları olan ve çıkarlarını gerçekleştiren, işbirliği ve işbölümü yapan, belli bir fiziksel mekanı olan, kurumsallaşmış ilişkileri olan insan topluluğudur (Boyacı, 2011). İnsan toplulukları tarafından kurulan işletmeler toplumsal sorumlulukta önemli bir yer tutmaktadır. İşletmeler toplum tarafından, toplum için yaratılmıştır.

Toplumsal sorumlulukta anahtar boyut çevresel inisiyatife sahip olma ve buna yönelik programlar yapmaktır (Süder, 2005:613). Toplumsal sorumluluk, işletmelerin içinde yer aldıkları toplumda kendilerinden kaynaklanan ya da kendileri dışında oluşan çeşitli sorunların çözümünde etkin bir rol üstlenmeleridir (Gökbunar, 1995:9).

Toplumsal sorumluluk, karar verme sürecinde kişisel-kurumsal karar verme ve faaliyetlerin tüm toplumsal sistem üzerinde yaratacağı etkileri değerlendirme zorunluluğudur (Özüpek, 2005:9). İşletme kararları toplumu derinden etkileyebilmektedir. Örneğin artan işçilik maliyetleri nedeniyle başka bir coğrafyaya yerleşme kararı alan işletmelerin yaratabileceği ekonomik ve toplumsal tahribat gibi. Çünkü işletme kendi çıkarları kadar, aldığı kararlarla kendisini var eden çevrenin ve toplumun da çıkarlarını gözetecek faaliyetlerde bulunmalıdır.

ekonomik sonuçlarına katlanmalarına ek olarak, toplumsal sorumluluklarına da katlanmaları ve bunları göz önünde bulundurmaları anlamına gelmektedir (Alpugan vd., 1997:41). Örneğin yeni işletmelerin kurulması, fabrikaların açılması, toplumun yararına olabilir. Fakat bu sırada çevre sorunları ortaya çıkıyorsa; işletmeler kendilerinin yaratığı bu sorunun çözümüne katkı yapmalıdır.

1.2.5. Ekonomik Sorumluluk

Bir işletmenin ilk sorumluluğu faaliyetlerinden kar elde etmektir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi işletmenin diğer sorumluluklarını yerine getirmesine yardımcı olur. Çünkü bir işletme kar elde etmeden varlığını sürdüremez. Ekonomik sorumluluklar, şirket yönetimi açısından geleneksel KTS anlayışını ifade etmektedir. Buna göre ekonomik sorumluluğun bileşenleri; yüksek faaliyet verimliliği, rekabetçi konum ve maksimum kar şeklinde sıralanmaktadır (Menteş, 2009:22).

1.2.6. Gönüllülük (Hayırseverlik) Sorumluluk

Gönüllülük ve/veya hayırseverlik sorumluluklar iyi birer kurumsal vatandaşlar olmak üzere kurumların toplumun beklentilerine uygun cevap vermek üzere gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Bu eylemler insanların refahını arttırmak için çeşitli programlara katılmak ya da aktif bir şekilde eylemlerde bulunmayı içermektedir (Dinçer ve Özdemir, 2013:35). İşletmelerin maddi ve beşeri kaynaklarından bir kısmını, sanat, kültür, eğitim, spor ve toplumsal kampanyaları gerçekleştirme amacıyla ayırması bu türden bir sorumluluğa işaret etmektedir.

Porter ve Kramer’e göre işletmeler paralarını basitçe konulara harcamamalıdırlar. Eğer bir işletme gönüllü (hayırseverlik) gerçekleştirdiği alanlarda herhangi bir rekabet avantajı elde edemiyorsa nafile bir çaba içine girmiştir. Bu alandaki yatırımlarının uzun dönemde işletmeye katkıları sınırlı olacaktır. Aksi durumda bu durum “bildiğin sularda yüz” özdeyişine uygun bir hareket tarzı olmayacaktır. Bu nedenle işletmeler gönüllülük faaliyetlerini stratejik bir eyleme dönüştürmekten çekinmemelidirler (Cochran, 2007:450).

İşletmelerin iç ve dış çevresine karşı sorumlulukları ise kurumsal toplumsal sorumluluk (KTS) adıyla açıklanmaya çalışılmaktadır. Takip eden bölümde işletmelerin çevrelerine karşı sorumluluk duygusunun gelişmesinde etkisi olabilen

bazı unsurlar ele alınmıştır.

1.3. İŞLETMELERİN KTS BİLİNCİNİ ORTAYA ÇIKARAN