• Sonuç bulunamadı

2.3. KURUMSAL TOPLUMSAL SORUMLULUK KURAMLARI

2.3.2. Çağdaş Kuram

Çağdaş kuram, işletmelerin amacının sadece kar etmek olmadığını savunmaktadır. Buna göre işletme ekonomik bir örgüttür. Fakat aynı zamanda da sosyal bir varlıktır. Böylece işletmenin doğal olarak toplumsal amaçları doğrultusunda faaliyetlerini gerçekleştirmesi normaldir. Çağdaş kurama göre toplumun yaşam standardını ve genel refahını korumak ve iyileştirmek işletmenin amaçları arasında yer almalıdır (Özüpek, 2005:38). Çağdaş kuram geleneksel kuramın görüşlerinden farklıdır. Çağdaş kuram, işletmelerin hissedarları için kazanç sağlamasına ek olarak kamu dengesi ve çıkarını da gözetmesini gerektiğini savunmaktadır. İşletmeler çağdaş kurama göre hissedar kapitalizmi’nden paydaş kapitalizmi’ne geçiş yapmalıdır. İşletmeler kendileri ile ilgilenen ya da ilişki kuran tarafların (gruplar ve paydaşlar: müşteriler, çalışanlar, kredi verenler, tedarikçiler, yerel halklar, toplum ve hissedarlar) meşru taleplerini dengeleyici araçlar geliştirmelidir (Hemphill, 1997:53).

İşletmelerin toplumsal sorumluluğu, işletmenin etkileşim içerisinde olduğu bütün iç ve dış çevrenin sorunlarına eğilmeyi ve bunlara en uygun çözümleri getirmeyi amaç edinen bir anlayıştır (Özüpek, 2005:38). Bu görüşe göre, örneğin bir fabrika atıklarını çevreye sorumsuz bir şekilde boşaltıyorsa bunun sonuçlarına katlanmalıdır. Fabrika çevreye verdiği zararı temizleme sorumluluğunu da üstlenmeli hatta arıtma tesisini inşa etmelidir. Çalışanlarına sağlıklı ve güveli bir çevrede

çalışma ortamı sunmalıdır. Bu uygulamalarından her hangi bir karşılık beklememelidir.

Çağdaş kuram, geleneksel kuramın aşağıdaki noktalarda hatalı olduğunu varsayar (Atlığ: 2006:34):

 Toplumsal problemler, sadece piyasa hareketleri ile oluşmaz ve dolayısıyla sadece piyasadaki toplam refahın artması ile çözülemez.

 Karı maksimize etme amacı, zamanla işletmenin kaynaklarının etkili ve verimli kullanmasına engel olabilir. Bu durum topluma yansır.

 Serbest piyasa rekabeti her şartta mükemmel işlemeyebilir.

 İşletmelerin sayısı her geçen gün gittikçe artmaktadır. Bu durum endüstri toplumlarında ciddi beşeri ve sosyal sorunlar doğurmaktadır. Bunun çözümü işletmelerin hacim olarak büyümesi değil, yöneticilerin toplumsal sorumlulukla hareket etmesidir.

İşletmeler çok uzun bir süre sadece sahiplerine “kar” amacıyla gelir elde eden kuruluşlar olarak görülmüşlerdir. Buna göre işletme dar anlamıyla ele alındığında “Başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere mal veya hizmet üretmek ve sahibine kar sağlamak amacıyla faaliyet gösteren iktisadi birim” şeklinde ifade edilmektedir (Mucuk, 2001:25). Oysa işletmelerle bir şekilde dolaylı ve dolaysız ilişkisi bulunan herkesin bir amacı vardır. Örneğin yöneticiler iyi bir ücret ve mevki elde etme amacı güdebilir. İşçilerse güvenli bir ortamda çalışmak isterken aynı zamanda iyi bir ücret elde etmek isterler. Devlet de işletmelerden daha fazla vergi elde etme amacı güder. Müşteriler ise kaliteli ürün tüketmek amacındadır. Tedarikçiler işletmelerden ödemelerin zamanında yapılmasını isterken ellerindeki ürünleri iyi bir fiyata satma amacı güderler. Yine işletme faaliyetlerinden etkilenen toplumun ise bu faaliyetlerin sonucuna göre haklarını tazmin etme ve koruma amacı taşıması da doğal kabul edilmelidir. İşletmelerin genel amaçları, onların kuruluş ve var olma nedenlerini de açıklamaktadır. Genellikle bu amaçları işletmeleri kuranlar belirler. Günümüz işletmelerinin amaçlarını "kar (uzun dönemli) elde etmek, toplumsal fayda sağlamak ve işletmenin yaşamını sürekli kılmak" olarak üç başlık altında toplamak mümkündür (Can vd, 2005:18).

fayda sağlama amacı arasında önemli bir ilişki oldu açıklanmalıdır. Özellikle çağdaş işletmecilik alanındaki gelişmeler ve uygulamalar, işletmelerin önceliği toplumsal fayda sağlama amacına vermeleri şeklinde bir eğilimin ağırlık kazanmasına neden olmuştur (Can vd, 2005:18). Ancak işletmeler toplumsal faydayı sağlamak için karlılıklarını korumalıdırlar. Sonuçta işletmenin uzun dönemde kalıcı olabilmesi için karlılık ile toplumsal fayda arasında bir dengeyi kurabilmesi gerekmektedir. Bu denge sağlama çabası işletmeleri bir “toplumsal varlık” haline getirmektedir. Bir toplumsal varlık olarak çok geniş bir etki alanına sahip olan işletmelerin, ekonomik sorumluluk yanında sosyal sorumluluk bilince sahip olması gerekliliği kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde gelişmelerini tamamlayan işletmeler toplumda belirli bir sorumluluk yüklenmekte ve toplumsal yatırımları desteklemektedir. Modern kuramda yer alan iş döngüsü kuramına göre işletmenin pay sahipleri önemli bir baskı grubu olarak görülmekte fakat diğer baskı gruplarının da yasal haklarının korunması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu yaklaşımın müşteriler, çalışanlar, kredi kuruluşları, tedarikçiler, topluluklar, toplum ve pay sahipleri olmak üzere yedi bileşeni vardır (Top ve Öner, 2008:101). Şekil 2’de bu bileşenler gösterilmiştir. Buna göre işletme yöneticileri müşteriler ve baskı grupları arasında bir denge oluşturmak zorundadır. Bu yedi bileşeni artırmak mümkündür. Sonuçta bu bileşenler işletmelerin çevresini oluşturmaktadır. İşletmelerin toplumsal sorumluluklarını şu şekilde sıralamak mümkündür. Bu sorumluluklar aynı zamanda işletmelerin çevresi ve çevresiyle olan ilişkilerini oluşturmaktadır (Ertürk, 2000:26):

 Devlete karşı sorumluluk,

 Topluma karşı sorumluluk,

 Ortaklarına karşı sorumluluk,

 Çalışanlarına karşı sorumluluk,

 Çevreye karşı sorumluluk,

 Toplumda yer alan kurumlara karşı sorumluluk,

 Rakiplerine karşı sorumluluk,

Kaynak: Baron D. P., 1993: 509

Şekil 2: İş Döngüsü Kuramına Göre İşletme ve Sorumlulukları

İşletme içinde bulunduğu pazarın ve toplumun bir parçasıdır. Toplumun zaman içinde değişen değerleri kaçınılmaz bir şekilde işletmeleri de etkileyecektir. Şekil 3 işletme, pazar ve toplum arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Bu süre içerisinde toplum değerlerini yakalayan işletmeler kazanırken, diğerleri kaybedecektir. Bu nedenle içinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda toplumsal çevre, bir işletmeden toplumsal sorumluluklarını yerine getirirken çalışma alanlarını bilinçli bir şekilde tespit etmesini, toplumun refahını ve yaşam düzeyini geliştirmeye yardımcı faaliyetlere katılmasını beklemektedir (Demise, 2011:3).

Kaynak: Demise N., 2011: 3

Şekil 3: İşletme, Pazar ve Toplum

Günümüzün ticaret dünyasında kabul gören yaklaşıma göre, işletmeler kendilerini toplumdan izole etmeyip bulundukları bölgenin bir parçası olurlarsa ekonomik amaçlarına daha kolay erişme şansına sahip olmaktadır (Perry ve Towers,

Toplum Pazar İşletme BASKI GRUPLARI Çalışanlar Kredi Kuruluşları Tedarikçiler Topluluklar Toplum Pay Sahipleri KURUM Yöneticiler (Ana Unsurlar) MÜŞTERİ

2009:379). Bu amaçla geliştirilmiş işletmelerin topluma yönelik KTS sorumluluklarını temel alan modeller mevcuttur. KTS modelleri özellikle işletmeler için iş dünyasında uygulanabilir fırsatlar yaratmaktadır.

2.4. KURUMSAL TOPLUMSAL SORUMLULUK MODELLERİ