• Sonuç bulunamadı

SONUÇ VE ÖNERİLER

Belgede Eğitimde Değerler (sayfa 124-128)

CİNSİYETÇİLİĞİN EĞİTİME YANSIMAS

SONUÇ VE ÖNERİLER

Eğitim, aile ve çevre gibi bireylerin toplumsallaşmasında önemli bir işleve sahiptir. Eğitim sistemi egemen sınıfın ideolojisini ve değer yargılarını sürekli olarak yeniden üretir ve kuşaktan kuşağa aktarmaya çalışır.Eğitim sistemi devletin önemli bir ideolojik aygıtıdır.Ama öğrenciler her zaman verileni olduğu gibi alan ve kabul eden varlıklar olmadığından; bu süreç çoğu zaman gerilimli ve çatışmalı bir şekilde yaşanmaktadır. Eğitim sistemi aynı zamanda özgürleşme potansiyelini de içinde barındırmaktadır.

Eğitim sistemi, toplumsal cinsiyet rollerinin ve buna bağlı olarak cinsiyete dayalı işbölümünün içselleştirilmesini , öğrenilmesini ve doğal bir durum olarak algılanmasını sağlamaya çalışır. Çünkü eğitim sistemi sınıfsal öğelerin yanında cinsiyetçi öğeler de içermektedir. Öncelikle şu söylenebilir; kadınlar eğitimin olanaklarından erkeklere göre daha az yararlanmaktadırlar. Kadınların okullaşma oranları erkeklerden düşüktür ve bu oran üst kademelere doğru gidildikçe daha da düşmektedir. Ayrıca kadınlar yükseköğrenimin belirli alanlarında (edebiyat ve eğitim fakülteleri gibi) daha yoğun olarak bulunmaktadırlar.Bu durum işgücü piyasasına da yansımakta ve cinsiyete dayalı meslekler ortaya çıkmaktadır.

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren ve kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan en önemli eğitim materyalleri arasında ders kitapları bulunmaktadır.Ders kitaplarında anlatılanlar toplumun ortak değerleridir, meşrudur ve bu anlamda çok büyük bir öneme sahiptir.Ders kitaplarıyla ilgili olarak yapılan araştırmaların tümü şu ortak noktaya işaret etmektedir. İlköğretim ve ortaöğretimde okutulan bütün branşlara ait ders kitaplarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmakta, cinsiyete dayalı iş bölümü pekiştirilmekteddir. Öğretmen-öğrenci ilişkileri ve okulun / sınıfın atmosferi cinsiyetçi öğeler taşıyan bir başka unsur olarak görülmektedir.

Demokratik bir eğitim istiyorsak; buna ilişkin politikaları ayırt etmek ve hayata geçirmek gerekir. Toplumsal cinsiyet ayrımı yapan bir eğitim anlayışı demokratik değildir. Yaşadığımız yüzyılda insan bilgisinin sınırları genişliyor ve sorunlarının karmaşıklık derecesi artıyor. Bu yüzden de gelişen yeni durumlara ayak uydurabilmek için her yeni kuşağın evrensel hümanist değerleri korunarak yeni eğitim politikaları üretmeleri gerekir. Eğitim politikaları üretirken de amaçlananın dışında sonuçlar önceden öngörülebilmeli istenmeyen, yaşam felsefelerimize aykırı düşen sonuçlar bize karşı yöneltilen bir silah olmaktan çıkarılabilmelidir. Ayrıca politikalar üretilirken etnik köken ve yörenin diğer yörelerden farklı olarak yaşadığı toplumsal cinsiyet sorunları dikkate alınmalıdır. Açıktır ki birçok temel sorunun benzerlik göstermesinin yanında doğu bölgelerine gidildikçe sorunlar ,bu sorunların hayata yansımaları ve nedenleri günlük yaşam kuralları (ve dolayısıyla çözüm önerilerinin hayata geçirilişi) zorlaşmaktadır. Eğitim politikalarının içerisinde herhangi bir batı ilinde toplumsal cinsiyet sorunları yaşayan bir kadına sunulan çözüm önerileri ile doğu ilindeki bir kadına sunulan çözüm önerileri aynı olmamalıdır.

Hiç kuşkusuz eğitim temel bir insanlık hakkıdır. Belki haklar sıralamasında temel haklara en son giren haklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.Aydınlanma filozofları bunu bir hak olarak 17. yy. da dile getirmişlerdir. Fakat asıl olarak 20.yy. da " İnsan Haklan Evrensel Bildirisi"nde yer almıştır. Bu yer alma bu hakkın tam olarak kullanılabildiğinin göstergesi değildir. Özellikle kadınlar kapitalist üretim ilişkileri içinde dezavantajlı gruplar içerisinde öncelik taşımıştır. Bu nedenle demokrasinin gereği olan özgürlük ve eşitlik kavramları sözde kalmayıp, uygulamada da akılcı, bilimsel çözümlerle eğitimcilerin gündeminde olmalıdır. Eğitim sistemlerini incelemek yeterli değildir. Bunların yerine alternatif eğitim anlayışları üretilmelidir. Marx'ın dediği gibi "Filozoflar bugüne değin dünyayı hep yorumladılar, oysa değiştirmek gerek onu".

Görülüyor ki, toplumsal yaşamın ve ilişkilerin yeniden üretildiği her an kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin biraz daha açılmasına neden olmaktadır. Ve bu gerçeğin kadın- erkek arasındaki ilişkinin bir eşitlik sürecine dönüştürülmesi, bu eşitsizliği yaratanların yaptığı gibi örgütlü bir mücadelenin yaşama geçirilmesiyle mümkün olacaktır. Aslında bu oldukça zor bir mücadeledir. Erkekler elde ettikleri üstünlüğü ve gücü yine kendi elleriyle kadınlarla paylaşmak istemeyecekler ve ne yazık ki demokrat olduğunu iddia eden bir çok erkek bile bu konuda zorlanacaktır. Bu durum üretilecek politikaların çok sağlam, hiçbir açık vermeyecek politikalar olması gerektiğini gösteriyor. Ne yazık ki yalnızca eğitimle, bu konunun gündeme oturtulmasıyla, ders kitaplarında yerini bulmasıyla vb. çözülebilecek gibi değildir. Fakat şu da unutulmamalı ki eğitim bu sorunun çözümünün en önemli ayağını oluşturuyor.

Eğitim sisteminin içeriğinde bulunan cinsiyet ayrımcılığını aşındırmak, azaltmak veya bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak için şunlar yapılabilir:

GENEL

• Türkiye'deki Birleşmiş Milletler Sistemi, toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmalarında, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAVV) ve Türk Hükümeti tarafından hazırlanan Ulusal Eylem Planını çıkış

(referans) noktası olarak almaktadır. Bu çerçevede anahtar niteliği taşıyan tüm kalkınma sektörlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının yerleştirilmesi ve güçlendirilmesini amaçlayan çalışmaların içinde etkin biçimde yapılması gerekmektedir, bir taraftan da kadınların kapasitelerini arttıracak ve bu ilkelerin ulusal düzeyde yaşama geçirilmesini sağlayacak mekanizmalara da destek verilmelidir . Eşitlik, kalkınma ve barışa ulaşmak amacıyla düzenlenen Birleşmiş milletler konferans zirvelerinde 1985 Nairobi'de kadın konusunda, 1990 da Nevvyork'ta çocuklar konusunda, 1992 de Rio de Janerio'da çevre ve kalkınma konusunda, 1993'te Viyana'da insan hakları konusunda 1994'te Kahire'de nüfus ve kalkınma konusunda ve 1995'te Kopenhag'da sosyal kalkınma konusunda elde edilen görüş birliği ve ilerlemeler yaşama geçirilmelidir.

Bu amaçla:

a) Bütün insanlığın yararı için bütün kadınlar adına eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerini ileri götürmek,

b) Kadınların güçlendirilmesi ve karar vermeyle yetkiye ulaşma sürecine katılmaları dahil eşitlik anlayışıyla toplumun bütün alanlarına tam katılmaları eşitlik, kalkınma ve barışın sağlanması için temel koşuldur. c) Eşit haklar, fırsatlar ve kaynaklara eşit ulaşım, aile sorumluluklarının kadın

ve erkek tarafından eşit paylaşılması.

d) Yerel, ulusal, bölgesel, ve küresel barış ulaşılabilir bir durumdur, anlaşmazlıkların çözümünde ve bütün düzeylerde uzun ömürlü barışın sağlanmasında temel güç olan kadınların ilerleyişiyle ayrılmaz bir bütündür. e) Kadınların, sağlıklarının bütün yönlerini, özellikle doğurganlıklarını kontrol

etme haklarının açıkça tanınması kadınların güçlendirilmesinin temelidir. f) Özel ve kamusal alanda toplumsal cinsiyet eşitliği konularının

savunuculuğunu yapmak.

g) Eşitlikçi, etkin ve sürdürülebilir kalkınma çabaları ve kadınların güçlendirilmesi konularında toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının ana unsur olarak benimsenmesi

h) Hükümet ve işbirliği kurulan sivil toplum kuruluşlarına kadınların ilerlemesi ve güçlendirilmesi, ile ekonomik ve sosyal programlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kapsamlı politikalar hazırlanması ve kurumsal mekanizmaların oluşturulması konularında destek verilmesi.

i) Çocuğun toplumsallaşmasında önemli yeri olan televizyonun, hazırlanan çocuk programlarında toplumsal cinsiyet eşitliği konusuna önem verilmesi yapılacak çalışmalar olarak sıralanabilir.

j) Kadınların güçlenmesini ve ilerlemesini her düzeyde sağlayacak kalkınma politika ve programlarının dahil olduğu, etkili, verimli ve karşılıklı takviye edici, toplumsal cinsiyete duyarlı politika ve programları kadınların tam katılımıyla düzenlemek, uygulamak ve izlemek çok önemlidir.

Geri kalmış bölgelere öncelik verilerek tüm bölgelerde yürütülen projelerle, ulusal politikaları belirleyen karar mekanizmaları, yerel yönetimler, kadın alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, ve akademik kuruluşlar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmelidir.

Çalışma yaşamına giren kadınlara güçlendirme programları yapılmalıdır.

Ev işleri toplumsallaştırılmalıdır. (Böylelikle kadın çalışanlar çalışma yaşamında, her meslekte kariyer yapabilir.)

Kadınların hamilelik dönemi boyunca iş kaybı tehdidi olmaksızın doğum öncesi ve sonrası izinlerin ihtiyaç oranında olması ve gelir kaybı durumunda tazminat verilmesi olanakları sağlanmalıdır.

Kitle iletişim araçlarında genellikle şiddet, özelde ise kadınlara uygulanan şiddet ve taciz görüntüleri engellenmeli ve bu konularda eğitici programlar yapılmalıdır. Töre ve namus cinayetlerinin önüne geçilmelidir.

Kadın sığınma evleri açılmalı; açılanlar desteklenmelidir.

EĞİTİM ALANINDA:

Milli Eğitim Bakanlığı düzeyinde bir "Eşitlik Komisyonu" kurulmalıdır.Bu komisyonun görevi eğitim sisteminde bulunan anti-demokratik, milliyetçi,cinsiyetçi,vb. öğeleri incelemek ve alternatif eğitim politikaları üretmek olmalıdır. Örneğin bu komisyon ders kitaplarını cinsiyetçi öğelerden arındırma çalışmaları yapmalıdır.Bu komisyonda alanlarında uzman kişiler görev almalıdır.

Milli Eğitim'de çalışan kadın öğretmen oranı %40 civarında olduğu halde, idareci (şube müdürü, okul müdürü, müdür yardımcısı, v.b.) olan kadın sayısı çok azdır. İdareci olmak isteyen kadın öğretmenlere öncelik tanıyan veya kadınları idareci olmaya teşvik eden yasalar çıkarılmalıdır.

Kadın emekçilerin liderlik becerilerinin geliştirilmesi için destek eğitim programları ve projeleri hayata geçirilmelidir.

Kız öğrencilerin eğitimden yararlanma olanakları açısından yaşanan bölgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik önlemler alınmalıdır.

Eğitimin, toplumdaki cins ayrımcılığına dair olumsuz ön yargıları etkileyebilmesi ve olumlu yönde değişimi sağlayabilmesi için, ders kitaplarında, kadına yönelik, pozitif ayrımcılığın ve her iki cins içinde, eşitlik içeren ifadelerin, örnek olay ve resimlerin yer alması gerekir. Ders kitaplarında ve okullardaki uygulamalarda cinslerin birbirlerinin karşıtı değil, tersine birbirlerine bütünleyen varlıklar olduğu öne çıkarılmalıdır.

Cinsiyetçi yaklaşımı reddeden, demokratik tutum ve davranışları destekleyen etkin eğitim-öğretim yöntemleri uygulanmalıdır.

Okul öncesi ve ilk öğretimlerden başlanmak üzere geleneksel cinsiyetçi eğitim yerine toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ve bunu benimsetebilecek eğitim programlarını hazırlanmalıdır.

Okullarda okutulan Vatandaşlık ve İnsan Hakları, Sosyoloji, Felsefe derslerine toplumsal cinsiyet duyarlılığını içeren konular dahil edilmeli, sınıflarda sık sık işlenerek duyarlılığın artırılmasına çalışılmalıdır.

Ders kitaplarında ve kitle iletişim araçlarında kadınların cinsel nesne ve akılsız, narin, duygusal savunmasız kişiler şeklinde tanıtılması önlenmeli; kitaplardaki kadınsı ve erkeksi meslek ayrımını pekiştiren örnekler çıkarılmalıdır. Ders kitaplarında aile bireylerini eşit, paylaşan bireyler olarak resimlemeler ve anlatımlar yapılmalıdır.

Okullarda cinsel eğitim mesleğinde yeterli eğitimcilerle verilmeli ve ders olarak okutulmalıdır.

Derslerde cinsiyetçi rol kalıplarını kıran davranışlara gidilmelidir.

Eğitimciler toplumsal cinsiyetle ilgili hizmet içi eğitimlerden geçirilmelidir. Disiplin ve Kılık Kıyafet yönetmeliklerindeki cinsiyetçiliğe ilişkin maddeler çıkarılmalıdır.

Hiçbir kadın eğitimci ve öğrenci, isteği dışında bekaret ve cinsel ilişki kontrolüne tabi tutulmamalıdır.

Kız öğrencilerin eğitim kurumlarına devamları titizlikle denetlenmen ve devamlarını engelleyen sorunlar ortadan kaldırılmalıdır.

Kız öğrencilerin eğitimini devam ettirebilmeleri için burs, kredi, barınma, yurt v.b. olanaklardan yararlanmaları için öncelik sağlanmalıdır.

Eğitim alanını istihdama ve üretime dayandıran kurslar açılarak, hiç okula gitmeyen kadınlara ekonomik bağımsızlıklarını sağlayacak imkanlar sağlanmalıdır.

Herkese özellikle kadınlara kendi anadilinde eğitim verilmelidir.

Eğitim fakültelerinde " toplumsal cinsiyet ( gender) " dersi zorunlu olarak okutulmalıdır.

Bir çok' büyük üniversitenin Kadın Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile Toplumsal Cinsiyet Ana Bilim dallarınca, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda duyarlılık arttırıcı eğitim çalışmaları ve araştırmalar yapılması umut vericidir .

Ancak toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tüm ana sektörlere benimsetmek ve bu çalışmaları yıllık programlara yerleştirmek konusunda daha fazla çaba sarf etmek ve bu bölümleri çoğaltmak gerekmektedir.

Belgede Eğitimde Değerler (sayfa 124-128)