• Sonuç bulunamadı

Millet ve beraberindeki milliyetçilik, modernlikle birlikte ortaya çıkmış bir kavramdır. İçinde hem sabit yapıları parçalama, onları en ufak birimlerine ayırarak türdeşleştirme eğilimini, hem de kutsallığı ya da doğallığı kırılmış olan bağların yerine yeni bağların insan eliyle kurulabileceği inancını barındırır. İnsan eliyle kurulacak yeni bağlar mutlak bir zorunluluk olmaktan çıkıp olasılıklardan biri haline gelince, süreklilik güvencesinden mahrum kalarak belirsizlik ortamı yaratacağından; pratik düzlemde işlerliğin sağlanması için ihtiyaç duyulan süreklilik ve düzeni, yeni sadakat mekanizmaları üreterek ikame etmeye çalışır. Dolayısıyla milliyetçilik, bir yandan dini cemaat, hükümdar tebası, lonca mensupları ya da yerel bir dili konuşanlar vb. gibi her tür toplumsal, siyasi, ekonomik ya da kültürel bağı kıran modernlikle uyumlu bir biçimde, fertleri de standart bir donanıma, standart olduğunu iddia ettiği hak ve özgürlüklere sahip türdeş vatandaşlar topluluğunun üyelerine dönüştürmeye çalışır. Öte yandan modern öncesinin sadakat mekanizmalarını adapte ederek bireyleri geçmişi doğal denebilecek kadar eski, sınırları ise neredeyse ilahi bir biçimde belirlenmiş bir topluluğa iradelerinden bağımsız olarak ait olduklarına ikna etme çabasındadır. Bir yandan bağlılıkları çözüp, farklılıkları yok ederek standartlaştırırken diğer yandan başka (“milli”) ölçekte bir farklılık bilinci ve bağlılık duygusu geliştirmeye çalışır. Bu ikili yapısı ile milliyetçilik, modernliğin getirdiği koşullar içinde ve onlarla baş edebilmek üzere üretilmiş bir çözümdür. Ve dolayısıyla yalnız siyasi çerçeve ile sınırlı kalmaz. Bir bakış açısına dönüşerek farklı alanlarda tekrar tekrar üretilir.

Milliyetçiliğin nihai gayesi olan ulus-devlet ortaya çıktıktan sonra da, ama özellikle milletin ortaya çıkışına eşlik eden dönemde, geçmişin mimarlık ürünlerine yönelik bakış da onları bu ikili sürece tabi tutar. Eğer bir topluluğun millet ve o milleti de diğerlerinden farklı kılan bir kültürü olduğu iddia edilecekse, bu iddiayı bir zemine oturtabilmek için söz konusu farklılık unsurunun ve bileşenlerinin içeriğinin tariflenmesi gerekeceği aşikardır. Bunun içinse millete ait olduğu iddia edilen kültür varlıklarının nelerden oluştuğu en kapsamlı biçimiyle ortaya çıkarılmalıdır. Bu, aynı

144

zamanda Gellner‟in ifadesiyle “bütün gerçeklerin tek ve sürekli bir mantık ortamında yer alması ve bunları ifade eden cümlelerin birleştirilebilir ve birbirleriyle ilişkilendirilebilir” Gellner (1992) hale gelmesi demek olan akılcılaşma ile de ilişkilidir. Bu yolla geleneksel toplumun pek çok gruba aidiyeti olanaklı kılan parçalı yapısı kırılıp, bireylerin eşit hak ve özgürlüklere sahip, standart eğitimden geçmiş vatandaşlar temelinde türdeşleştirilmesine benzer şekilde; milletin mimari geçmişinin ürünleri de döküm niteliği taşıyan çalışmalarda, envanterlerde, kataloglarda ve giderek korpuslarda önceki toplumsal düzenin onları yerleştirdiği bağlamdan koparılarak rasyonel bir düzen içerisine yerleştirilir, standart bilgilerle tariflenir ve türdeş bir biçimde bir araya getirilir. Öte yandan vatandaşlık temelinde tariflenen bireylerin biraradalıklarını temin için milliyetçiliğin diğer toplumlarla olan farklılıkların altını çizip, ayırt edici vasıflar çevresinde duygusal bağlılıklar inşa etmeye çalışması gibi; geçmişin mimarlık ürünleri de söz konusu vasıflarla ilişkilendirilir, etraflarında milletin öyküsünün örüldüğü tutamaklara dönüştürülür. Bu yolla bireyler, örneğin kendi evlerine benzer bir evde yaşayan kişilere karşı gerçek hayatta tanışmasalar da bir yakınlık duygusu besleyebilir, ya da kişisel tecrübeleri ile bilmeleri mümkün olmayan uzak atalarla aynı mekanda ibadet ettikleri inancını taşıyarak çok uzun zamanlardan beri var olmuş ve dolayısıyla çok uzun zaman var olacak bir topluluğa karşı olan aidiyet duygularını pekiştirebilirler.

Bu çalışmada, milliyetçilik kuramlarında beliren ve Avrupa‟da milletin ortaya çıkış sürecinde gözlenen geçmişin mimarlık ürünlerini milli kültür varlıklarına dönüştüren bu ikili sürecin, Geç Osmanlı/ Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiyesinde de etkin olduğunun görülmüştür.

Bu dönemde ortaya çıkan üç milliyetçilik alternatifi olarak Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük içerisinde İslamcılık, zaten din temelinde tariflenen bir toplumda, yeni bir kimlik zemini önermediği için bunun gereksindiği kültürel alanı inşa etme ihtiyacını da en az hissedendir. Dolayısıyla İslamcılığın mimarlıkla ilgisi neredeyse hiç mertebesindedir. Osmanlıcılık ise pek çok açıdan imparatorluk milliyetçiliklerinin paradoksuyla maluldür ve seçkinlerin seçkinler arasında tartıştığı bir çözüm olarak kalmıştır. Hem yöneticilerin konum ve zihniyetleri kitlelerin desteğini sağlama yönünde bir çabayı anlamlı bulmaz, hem de öne sürülen çözüm, imparatorluğu oluşturan pek çok etnik grup için kendi ulus devletlerini kurmaktan daha fazla bir cazibe taşımaz. Seçkinler arasında tartışılan bir şey olduğu sürece de Osmanlıcılık soyut bir düzlemde kalabilir, kolay kavranabilir ve geniş kitlelerce

145

tecrübe edilebilir bir şey olmak için mimarlığın somutluğuna ihtiyaç duymaz. Ayrıca esas meselesi kabaca devleti kurtarmak olan geniş bir aydın grubunun gündemine de uzaktır. Osmanlıcılığın ilk ortaya çıktığı Tanzimat döneminde mimarlık, Osmanlıcılıkla yalnızca güzel sanatlar, arkeoloji, koruma vb. konularla ilgili oldukça küçük bir seçkin grubunun gündeminde bir araya gelebilmiş gibi görünür. Öte yandan imparatorluk ayakta kaldığı müddetçe Osmanlılığın göz ardı edilemeyecek bir gerçeklik olarak varlığını sürdürdüğü de yadsınamaz. Dolayısıyla hanedan temelli bir tarih anlatısı ve köken olarak Osmanlı kuruluş dönemi temaları 1910‟ların sonlarına kadar geçmişin mimarlığını konu alan metinlerde bir biçimde gözlenir. Ancak pek çok yerde “Osmanlı” telaffuz edilse de içeriğin “Türklük”le dolduruldüğü da gözden kaçırılmamalıdır.

Türkçülük ise toplumu daha önce kullanılmayan bir kimlik zemininde biraraya getirmeyi hedeflediğinden o kimliği kültürel alanda da tariflemek gereksinimini belirgin bir şekilde hisseder. Dolayısıyla öngörülen, milletle ilişkilendirilebilineceği düşünülen dil, edebiyat, tarih, müzik gibi pek çok alandaki varlığının dökümü yapılır ve bunlar milliyet temelinde tekrar anlamlandırılır. Öte yandan 20. yüzyılın başlarında siyasi bir talebe dönüşen Türkçülüğün, kitlelerin desteğine de belirgin biçimde ihtiyacı vardır ve bu nedenle milleti sıradan insanlarca da kavranabilir bir biçimde ortaya koymak eğilimindedir. Bu durumda mimarlık Türkçülerin gündeminde belirgin bir yer tutar, bu görüşteki milliyetçi cemiyetlerin etkinlik kollarından birine dönüşür.

Söz konusu cemiyetlerin etkinliklerine bakıldığında da bunların iki temel izleği olduğu gözlenir. Bir yandan üye ve teşkilatları yoluyla diğer kültür varlıklarının yanı sıra geçmişin mimarlık ürünlerinin de fotografla, çizimle ve yazıyla derleyip bir dökümünü oluşturma gayreti içerisindedirler. Bu gayret çoğu zaman yalnızca program seviyesinde kalsa da Türk Ocağı ve İstanbul Muhibleri Cemiyetinde Mehmed Ziya Bey‟in envanter çalışmaları da göz ardı edilemez. Öte yandan düzenledikleri konferans, gezi ve yayınlarla geçmişin mimarlık ürünlerini millet bağlamına yerleştirip bunları aidiyet duygunu pekiştirme araçlarına dönüştürürler. Söz konusu dönemde geçmişin mimarlık ürünlerine ilişkin yazan ve bir kısmı bu cemiyetlerin üyesi yazarların metinlerinde de bu ikili yapı gözlenir.

Ahmed Refik, Hamdullah Suphi ve Hüseyin Avni Beylerin, geçmişin mimari ürünlerine olan ilgileri doğrudan yapılara ilişkin bir bilgilenmeyi hedeflemez. Bakış,

146

Hamdullah Suphi ve Hüseyin Avni Beylerde olduğu gibi doğrudan ya da Ahmed Refik‟te olduğu gibi genel anlamıyla tarih üzerinden dolaylı olarak, bu yapıların doğurduğu duygular ve bunların işaret ettiği varsayılan aidiyet ilişkisine yöneliktir. Özellikle Hamdullah Suphi ve Hüseyin Avni Beylerin metinlerinde yapılar, içinde bulunulan sıkıntılı durumdan kurtulunacağına dair bir inanç besleyebilmek için gereken dayanaklar olarak kurgulanır. Ancak iki durumda da yapılan, neredeyse kutsiyet atfedilen bu ilişki içinde yapıyı da rölikleştirmektir. Röliklerin yalnız belli bir dinin mensupları için anlam taşımalarına benzer biçimde bu yapılar da onları yapmış ya da kullanmış olanlarla aynı “ruh”u taşıyanlar için anlamlıdırlar ve paylaştıkları soyut ortaklığın somut göstergelerini oluştururlar. Bu yaklaşım yukarıda bahsedilen ikili sürecin milletin ayırd edici özellikleri çevresinde duygusal bağlılıklar oluşturmaya çalışan ucunda yer alıyorsa diğer ucunda da Mübarek Galib Bey‟in yaklaşımı yer alır.

Mübarek Galib‟in başlıca eseri sayılabilecek Ankara ve bunu bir parçası olarak düşündüğü büyük korpus hayali ya da hars müdürü iken başlatmak için çaba harcadığı envanter çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda esas gaye, milletin mimari mal varlığının dökümünü yapmak gibi görünür. Mimari ürünlere temelde bir katalog mantığıyla yaklaşır ve elinden geldiğince steril bir bilimselliği amaçlar. Ele aldığı yapılar anlatısal bir strüktürle bağlı değillerdir. Yapıların , her biri neredeyse standart formdaki bilgileri ve aralarında bir hiyerarşiye olanak tanımayan düzenleriyle bir arada bulunduklarında zaten “Anadolu Türk Sanatı” gibi bir bütünü tanımlamış olacakları düşünülür.

Ressam Hüsnü Bey‟in bakışı ise yukarıdan beri bahsedilen iki eğilimi birden bünyesinde barındırır. Hem yapıları olabildiğince nesnel bilgilerle ve neredeyse standart biçimde tarifleyerek hemen hemen bir katalog düzeninde ard arda dizip, onların sayısal çokluğundan milletin varlık iddiasına pay çıkarır, hem de yapıları Ahmed Refik‟inkine benzer şekilde geçmiş zaman dekorlarına dönüştürür, millete ve onun geçmişine dair beslenecek bağlılık duygularını pekiştirmenin bir aracı olarak kullanır.

Celal Esad‟ın yaklaşımı ise bu çalışmada ele alınan yazarlar içerisinde en mimari denebilecek bir bakıştır. Celal Esad için de yapılar belge niteliği taşımakla birlikte bu, üzerine kazınmış kitabelerde dile getirilenler gibi somut bilgilerden ziyade, biçimsel özelliklerin onu tasarlayan ve kullananlar hakkında ilettiklerine dairdir. Mimari ürünün böyle bir ifade kapasitesi olduğunu söylemekse onun zaman

147

içerisindeki değişim, dönüşüm vb. hareketlerini izleyerek tarihi okumanın olanaklı olduğunu söylemektir ki, bu da onu tarih yazımının nesnesi yapmaktır. Celal Esad‟ı çağdaşı diğer yazarlardan farklı kılan, yapının çevresinde ve kahramanın yapı olduğu bir anlatı kurgulamasıdır. Bu yönü çağdaşlarına kıyasla onu, profesyonel anlamda yazılmış mimarlık tarihlerine de en yakın isim yapar. Gerek anlatının kurgusu gerekse kullandığı görsel ifade teknikleri açısından Celal Esad‟ın metinleri, daha önce -Batıda- ortaya konmuş mimarlık tarihi metinleri ile büyük oranda paralellik gösterir. Böylelikle içeriği farklı ancak strüktürü ortak metinler, -milliyetlerin daha önce millet olanlara denk ama farklı nitelikleri haiz oldukları halde milletler topluluğu içinde yer alabilmelerine benzer biçimde–, diğer milletlerinkine denk ama farklı bir mimarlığın tarihi olarak milli mimarlık tarihleri arasındaki yerlerini alırlar. Celal Esad‟ın bu tavrını yalnızca milleti oluşturmak değil aynı zamanda millete daha önceden teşekkül etmiş milletler topluluğu içerisinde bir yer bulmak için de çaba harcaması gereken geç milliyetçiliklere özgü bir durumun tezahürü olarak görmek gerekir. Ve başka geç-milliyetçiliklerin mimarlık tarihlerine de bakma imkanı olsa benzer bir tutumla karşılaşmanın hayli olası olabileceğini düşündürür.

Bu çalışmada ele alınan metinler, Celal Esad‟ınkiler kısmen hariç tutulursa, mimarlık tarihi metinleri değillerdir. Zaten yazarlarının da böyle bir iddiası yoktur. Ancak ortaya koydukları yaklaşımlar geçmişin mimari ürünlerini milletin mimari varlıklarına dönüştürürken; mimarlığa ilişkin kuramsal bir çalışma alanı ya da yerleşik bir sanat tarihi geleneğinin olmadığı bir ortamda, geçmişin mimari ürünleri ile ilgilenmenin olası biçimlerine dair de örnek teşkil etmiş ve mimarlık tarihi disiplini profesyonelleşmeye başladıktan sonra da yazarların zihniyetini etkileyen koşullar fazla değişmediği sürece etkilerini bir biçimde sürdürmüşlerdir.

149

KAYNAKLAR

Abdurrahman ġeref, 1326a. Topkapı Saray-ı Hümayunu-I, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 5, 265-269.

Abdurrahman ġeref, 1326b. Topkapı Saray-ı Hümayunu-II, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 6, 329-364..

Abdurrahman ġeref, 1326c. Topkapı Saray-ı Hümayunu-III, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 7, 393-421.

Abdurrahman ġeref, 1326d. Topkapı Saray-ı Hümayunu-IV, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 8, 457-483.

Abdurrahman ġeref, 1326e. Topkapı Saray-ı Hümayunu-V, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 9, 521-527.

Abdurrahman ġeref, 1327a. Topkapı Saray-ı Hümayunu-VI, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 10, 585-594.

Abdurrahman ġeref, 1327b. Topkapı Saray-ı Hümayunu-VII, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 11, 649-657.

Abdurrahman ġeref, 1327c. Topkapı Saray-ı Hümayunu-VIII, Tarih-i Osmani

Encümeni Mecmuası, 12, 713-730.

Ağaoğlu Ahmet, 1924. Ziya Gökalp Bey, Ed. Şefkatli, M., Türk Yurdu, Tutibay

Yayınları, 1999, c.8, 89-101.

Ahmed Refik, 1326. Tarih ve Felsefe-i Tarihiye, Haftalık Şura-i Ümmet, 218, 7-9 Ahmed Refik, 1328. Büyük Tarih-i Umumi, Kütüphane-i İslam ve Askeri, İstanbul. Ahmed Refik, 1331. Lale Devri, Muhtar Halid Kütüphanesi, İstanbul.

Ahmed Refik, 1917a. Mimar Sinan - Hayatı ve Asarı -I, Yeni Mecmua, 13, 249-253 Ahmed Refik, 1917b. Mimar Sinan-Hayatı ve Asarı-II, Yeni Mecmua, 14, 269-273. Ahmed Refik, 1917c. Valide Camileri: Yeni Cami, Yeni Mecmua, 10, 189-192 Ahmed Refik, 1917d.Topkapı Sarayı‟nda Bağdat Köşkü, Yeni Mecmua, 15,289-292. Ahmed Refik, 1919a. Koca Mimar Kasım Ağa-I, İkdam, 9 Aralık.

Ahmed Refik, 1919b. Koca Mimar Kasım Ağa-I, İkdam, 12 Aralık.

Ahmed Refik, 1920a. Edirne‟de Sultan Selim Camii, Dersaadet, 27 Eylül. Ahmed Refik, 1920b. Revan Kasrı‟nda, İkdam,15 Kasım.

150

Ahmed Refik, 1920c. Müverrihde İlim, İkdam, 21 Ekim. Ahmed Refik, 1920d. Müverrihde Sanat, İkdam, 25 Ekim.

Ahmed Refik, 1921. Mimar Sinan‟ın Vefat Tarihi, İkdam, 11 Şubat. Ahmed Refik, 1922a. Mimar Sinan‟a Dair, İkdam, 12 Ocak.

Ahmed Refik, 1922b. Bayezid Camii‟ne Dair, İkdam, 3 Mayıs. Ahmed Refik, 1923a. Fatih‟in Sarayı -I, İkdam, 8 Haziran. Ahmed Refik, 1923b. Fatih‟in Sarayı -II, İkdam, 12 Haziran.

Ahmed Refik, 1924. Alimler ve Sanatkarlar (900-1200), Kitaphane-i Hilmi,

İstanbul.

Ahmed Refik, 1926. İncili Köşk, Milli Mecmua, 74, 1197-1198.

Ahmed Refik, 1927a. Bayezid Köşkü, Güneş Mecmuası, 1, 13 Ahmed Refik, 1927b. Yalı Köşkü, Güneş Mecmuası, 2, 14

Ahmed Refik, 1930. Hazine-i Evrak Vesikalarına Nazaran: Mimar Sinan, Tarih-i

Osmani Encümeni Mecmuası, 5, 1-29.

Ahmed Refik, 1931a. Mimar Davud, Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, 1,

1-16.

Ahmed Refik, 1931b. Mimar Sinan, Kanaat Kütüphanesi, İstanbul.

Ahmed Refik, 1932a. Fransız Müverrihleri - Michelet – Lavisse - Vandal, Kanaat

Kütüphanesi, y.y.

Ahmed Refik, 1932b. Büyük Bir Türk Sanatkarı: Sinan, Akşam, 31 Mart.

Ahmed Refik, 1932c. Hazine-i Evrak Vesikalarına Göre Türk Mimarları, Hilmi

Kütüphanesi, y.y.

Ahmed Refik, 1934. Sinan‟ın En Beğendiği Eseri, Yedigün, 67- 68, 12 Ahmed Refik, 1935a. Hicaz‟da Koca Mimar Sinan, Yedigün, 109, 3-4.

Ahmed Refik, 1935b. Mimar Sinan‟ın Plansız Çalıştığı Doğru Değil, Cumhuriyet,

27 Ekim.

Ahmed Refik, 1935c. Yeni Camiye Ne Vakit Başlanıldı ve Nasıl Bitirildi?,

151

Ahmed Refik, 1935d. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Yeni Cami Nasıl

Yapıldı?, Akşam, 14 Şubat.

Ahmed Refik, 1935e. Tarihsel İzlere Göre Topkapı‟daki Köşkler Hangileri ve

Nerede İdiler? Bayezid ve Yalı Köşkleri, Cumhuriyet, 21 Mayıs.

Ahmed Refik, 1935f. Topkapı ve İncili Köşkler, Cumhuriyet, 22 Mayıs.

Ahmed Refik, 1935g. Revan Köşkü Niçin Yapılmıştı?, Cumhuriyet, 23 Mayıs. Ahmed Refik, 1935h. Bağdad Kasrı, Cumhuriyet, 24 Mayıs.

Ahmed Refik, 1935i. Sofa Köşkü, Cumhuriyet, 25 Mayıs.

Ahmed Refik,1936a. Mimar Hayreddin ve En Güzel Eseri, Cumhuriyet, 30 Ocak. Ahmed Refik, 1936b. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Mimar Sinan‟a Dair,

Akşam, 9 Nisan.

Ahmed Refik, 1936c. Koca Sinan, Yeni Hayat, 9, 24-26.

Ahmed Refik, 1936d. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Nurosmaniye Camii,

Akşam, 18 Mart.

Ahmed Refik, 1936d. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Kılıç Ali Paşa Camii,

Akşam, 20 Nisan.

Ahmed Refik, 1936e. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Süleymaniye Camii Nasıl

Yapıldı?, Akşam, 31 Mayıs.

Ahmed Refik, 1936f. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Üsküdar‟da Mihrimah

Sultan Camii, Akşam, 26 Temmuz.

Ahmed Refik, 1936g. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Tophane Camii, Akşam, 4

Eylül.

Ahmed Refik, 1936h. Kafes ve Ferace Devrinde İstanbul: Selimiye Camii, Akşam,

11 Eylül.

Ahmet ġükrü, 1300. Piyade ve Süvari Sınıflarına Mahsus ve Programına Muvafık

Fenn-i Mimari, Mekteb-i Harbiye Matbaası, İstanbul.

Ahmed Tevhid, 1328a. İlk Altı Padişahımızın Bursa‟da Kain Türbeleri - I, Tarih-i

Osmani Encümeni Mecmuası, 16, 977-981.

Ahmed Tevhid, 1328b. İlk Altı Padişahımızın Bursa‟da Kain Türbeleri - I, Tarih-i

Osmani Encümeni Mecmuası, 17, 1047-1060.

152

Akçura, Y., 1981. Yeni Türk Devletinin Öncüleri - 1928 Yılı Yazıları, Haz.

Sefercioğlu, N., Kültür Bakanlığı, Ankara.

Akçuraoğlu Yusuf, 1328. Geç Kalmış Bir Başlangıç, Türk Yurdu, 12, 194-195. Akçuraoğlu, 1329. Halka, Halka Doğru, 22, 169-172.

Aksu, C., 1999. Uşaklıgil, Halit Ziya, Yapıtları ve Yaşamlarıyla Osmanlılar

Ansiklopedisi, Ed. Çakıroğlu, E., YKY, İstanbul, c.2, 643.

Alpman, H. K., 1972. Hüseyin Avni Şanda, Portreler, Sile Matbaası, İstanbul, 29-

32.

Anonim, 1313. Mühendishane-i Berri-i Hümayun Mümtaz Harbiye ve İdadiye ve

Hendesehane-i Mülkiye-i Şahane Sınıf-ı Muhtelifesi Şakirdanının İmtihan-ı Umumi Cedveli, İstanbul.

Anonim, 1903. The Bazaars of Istanbul, World’s Fair Bulletin (St Louis), 9, 35-36. Anonim, 1326a. İfade-i Meram, Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 1, 1-2.

Anonim, 1326b. Tarih-i Osmani Encümeni Hakkında Talimat - Suret-i Teşkilat,

Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, 1, 4-7.

Anonim, 1326c. Tarih-i Osmani Encümeni Aza-i Daimesi - Aza-i Muavenesi, Tarih-

i Osmani Encümeni Mecmuası, 1, 8.

Anonim, 1327a. Bugün Türk Derneğinde Aza Olan Zatlar, Türk Derneği, 3, 103-104 Anonim, 1327b. İstanbul Muhibleri Cemiyeti Nizamnamesi, Mahmut Bey Matbaası,

y.y.

Anonim, 1327c. Sanayi-i Nefise Mektebi Talimatname ve Ders Programları,

Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet.

Anonim, 1328. Türk Ocağı, Türk Yurdu, 10, 312.

Anonim, 1329a. Halka Doğru‟nun Daimi Yazıcıları, Halka Doğru, 1, 185-186. Anonim, 1329b. Türk Bilgi Derneği, Türk Yurdu, 46, 415- 78.

Anonim, 1329c. İslam Evkaf Müzesi, Halka Doğru, 48, 375-376. Anonim, 1329d. Küçük Muhtıra, Türk Yurdu, 47, 427-428. Anonim, 1329e. Türk Ocağı‟nın Derneği, Türk Yurdu, 54, 110. Anonim, 1329f. Türk Ocağı‟nın Derneği, Türk Yurdu, 55, 126-127.

153

Anonim, 1330. Türk Ocağı - Ramazan Geceleri Tertib Ettiği Musahebe Programı,

y.y.

Anonim, 1915. Türk Ocağının Dersleri, Türk Yurdu, 98, 29. Anonim, 1917. Türk Ocağı Dersleri, Türk Yurdu, 132, 66. Anonim, 1917. Halka Doğru Cemiyeti, Türk Yurdu, 9, 150.

Anonim, 1918. Türk Ocağı İdare Raporu, Türk Yurdu, 9, 4241-4265 Anonim, 1335. Maksad ve Meslek, Halka Doğru Mecmuası, 1, 1.

Anonim, 1937. Yüksek Mühendis Mektebi Müfredat Programları - İnşaat Şubesi-

1937-38 Tedris Senesi, Yüksek Mühendis Mektebi Matbaası, İstanbul.

Arai, M., 2000. Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği, İletişim Yay., İstanbul,

Arel, A., 2004. Türkiye‟nin Sanat Tarihi: Kuramını Arayan Bir İnceleme Alanı,

Sanat Tarihi Eğitiminin İrdelenmesi, 12-13 Mayıs 2005, Sanat Tarihi Derneği Yay., İstanbul, 1-5

Arık, R. O., 1953. Türk Müzeciliğine Bir Bakış, M.E.B. Eski Eserler ve Müzeler

Genel Müdürlüğü Yay., Ankara.

Arseven, C. E., 1943-1952. Sanat Ansiklopedisi, Maarif Matbaası, Ankara. Arseven, C.E. 1993. Sanat ve Siyaset Hatıralarım, İletişim Yayınları, İstanbul. Artan, T., 2006. Questions of Ottoman Identity and Architectural History,

Rethinking Architectural Historiography, Ed. Arnold, D., Altan Ergut, ve Turan Özkaya, B., Routledge, New York, 85-109

Atabinen, R. S., 1938. Les Caractéristique de l’Architecture Turque, Librairie

Fresco, Paris.

Atay, F. R., 1937. Ahmed Refik, Yedigün, 241, 4.

Aydoğan, O., 2006. Ahmet Refik Altınay -Hayatı ve Sanat Tarihi Çalışmaları,

Yüksek Lisans Tezi, MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul.

Ayvazoğlu, B., 1989. Türkiye‟de Sanat ve Estetik‟le İlgili İlk Çalışmalar, Erdem, 15,

977-992.

Bann, S. 1990. The Inventions of History- Essays on the Representation of the Past,

Manchester University Press, Manchester.

BaĢar, E., 2004. Mili Eğitim Bakanlarının Eğitim Faaliyetleri (1920-1960), Milli

154

Batur, A., 2003. Tarih-i Mimari ve Fenn-i Mimari, M. Vedad Tek – Kimliğinin

İzinde Bir Mimar, YKY, İstanbul.

Baude, Ch. ve Pecaut, E., 1330. Sınaat - Şübban ile Muhaverat, çev. Vahid,

Matbaa-i Amire, İstanbul.

Baydar, M., 1968. Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Anıları, Menteş Kitabevi, İstanbul Bayet, Ch., 1928-1929. Muhtasar Sınaat Tarihi, çev. Vahid, Maarif Vekaleti Yay.,

İstanbul.

Bayri, H., 1937., Müverrih Ahmed Refik, Yeni Türk, 59, 1186-89.

Bercé, F., 1986. Arcisse de Caumont et les sociétés savantes, Ed. P. Nora, Les Lieux

de Mémoire - II La Nation, Gallimard, Paris, 532-567.

Berlin, I. 2004. Romantikliğin Kökleri, haz. Hardy, H., çev. Tunçay, M., YKY,

İstanbul.

Birinci, A., 1999a. Tek, Ahmet Ferit, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar

Ansiklopedisi, Ed. Çakıroğlu, E., YKY, İstanbul, 613-614.

Birinci, A., 1999b. İsmail Galib, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar

Ansiklopedisi, Ed. Çakıroğlu, E., YKY, İstanbul, 669-670

Bostancı, K., 2003. Mehmet Vahit Bey ve Güzel Sanatlar Üzerine Bir Terminoloji

Risalesi, Arkeoloji ve Sanat Yay., İstanbul.

Boyar, P.S., 1948. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devirlerinde

Türk Ressamları – Hayatları ve Eserleri, Jandarma Basımevi, Ankara.

Bozdoğan, S., 2001. Modernizm ve Ulusun İnşası- Erken Cumhuriyet Türkiyesi’nde

Mimari Kültür, Metis Yay., İstanbul.

Cansever, H. F., 1993a. Çalışmalar, Prensipler, Türk Ocağının Doğuşundaki Sebep

ve Saikler- Türk Ocağı Hatıraları- Türk Ocakları,-Türk Ocakları Yeniden Kuruluyor, Türk Yurdu Neşriyatı, Ankara, 43-48.

Cansever, H. F., 1993b. Asıl Ocağı Kuranlar, Türk Ocağının Doğuşundaki Sebep ve

Saikler - Türk Ocağı Hatıraları- Türk Ocakları,-Türk Ocakları Yeniden Kuruluyor, Türk Yurdu Neşriyatı, Ankara, 26-31.