• Sonuç bulunamadı

Araştırma, makro ve saha çalışması olarak iki şekilde planlanmıştır. Makro bölümde; organik tarımın dünyada ve Türkiye‟deki gelişiminin kuramsal yapısı, organik ürünler pazarının genel yapı ve işleyişi, gelişimi ve izlenen politikalara yer verilmiştir. Saha çalışması; üretici ve tüketiciye yönelik olarak gerçekleştirilmiştir ve toplam 693 adet anketle çalışılmıştır. Üreticiye yönelik saha araştırmasında, organik üretim yapan ve organik üretim yapmayan üreticilerin farklı olup olmadıklarının ortaya konması amaçlanmıştır. Araştırmanın tüketiciye yönelik olan analizinde ise; tüketicilerin organik ürün tercih etmelerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Türkiye‟nin dünya organik pazar hacminden daha fazla pay alabilmesi, organik tarım konusunda oluşturacağı politikalara bağlıdır. Organik ürünlerle ilgili sağlıklı bir veri tabanı Türkiye‟de bulunmamaktadır. İhracatı kayda bağlı olmasına rağmen, kayıtdışı sorunu organik ürünler için de yaşanmaktadır. Dolayısıyla ihracatla ilgili düzenlemelerin yapılması ve istatistiki veri tabanının oluşturulması için çalışmalar yapılmalıdır.

Üreticilere yönelik saha çalışmasında; Samsun Çakmak Baraj Havzasında organik üretimin yoğun olarak yapıldığı Koldere, Eğridere, Gökçeçakmak, Kabaceviz, Şeyhgüven, Esençay, Porsuk ve organik köy olarak seçilen Yukarı Aksu köylerinde organik üretim yapmayan 105 üretici ve organik üretim yapan 110 üretici ile 2009 Haziran-Eylül aylarını kapsayan dönemde yapılan anket verilerine ilişkin sonuçlar değerlendirilmiştir. Böylece organik tarım yapan ve yapmayan olmak üzere toplam 215 tarım işletmesiyle anket yapılmıştır. Verilerin normal dağılım gösterip göstermediğinin belirlenmesi amacıyla “Kolmogorov-Smirnov Z Testi” uygulanmıştır. İki üretici grubunun farklı olup olmadığının araştırılmasında, “Mann Whitney U Testi”, “2 Proportion Oran Analizi” ve “t-Testi” kullanılmıştır. Aynı köyde kısıtlayıcı şartlar olmaksızın üretim yapan çiftçilerin bir kısmı organik tarım sistemini benimserken, niçin bir kısmının organik tarım sistemini benimsemeyerek geleneksel tarım sistemini sürdürdüğü tespit edilmeye çalışılmıştır. Organik tarım yapan ve yapmayan üretici grubu toplam arazi varlığı ortalaması, ürün tercihi, sosyo-ekonomik ve demografik özellikler bakımından karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre; iki üretici grubu arasında toplam arazi varlığı açısından bir fark olmadığı

sonucuna ulaşılmıştır. Organik tarım yapan ve yapmayan üreticilerin ürün tercihleri farklı bulunmuştur. Aile reisinin mesleği, ailedeki birey sayısı ve çiftçilik dışında gelir getiren sayısı bakımından da iki üretici grubu arasında fark olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Organik tarım yapan üreticilerin çiftçilik mesleğine daha fazla zaman ayırdıkları tespit edilmiştir. Organik tarım yapan üreticiler, organik üretim konusunda bilgiye rahatlıkla ulaşamadıklarını ifade etmişlerdir.

Ailedeki birey sayısı organik tarım yapan üretici grupta 3,98, geleneksel tarım yapan üretici grupta 4,71‟dir. Tarımda çalışan sayısı organik grupta 2,96 kişi, geleneksel grupta 3,08 kişi olarak belirlenmiştir. Tarım dışı gelir getiren kişi sayısı organik grupta 0,50 iken, geleneksel grupta 0,84 kişidir. Meslek ve eğitim bakımından organik grupta mühendis oranı ailelerde %0,9 iken, geleneksel grupta %1‟dir. Organik grupta aile reislerinin %82,7‟sinin esas mesleği çiftçilik iken, geleneksel grupta bu oran %68,6 olarak belirlenmiştir. Organik tarım yapan üreticiler ağırlıklı olarak toplam ekim alanlarında fındığa yer vermiştir. Organik tarım yapan üreticilerde fındığın toplam tarım alanından aldığı pay %79,5‟dir. Aynı şekilde geleneksellerde bu pay %78,06‟dır. Ancak tüketici daha çok taze meyve ve sebzenin organik çeşitlerini tüketmek istemektedir. Ürün çeşitlemesinde bu faktörün dikkate alınması önemlidir.

Organik tarım yapan üreticilerin %62,7‟lik önemli bir bölümü, ürünlerini doğrudan tüketiciye ulaştırabilecekleri pazarlama kanallarını tercih etmektedir. İster geleneksel ister organik üretici olsun, pazarlama ile ilgili belirtilen en önemli sorun, aracıların kazanmasıdır. Organik ürünlerin aracısız olarak tüketiciye ulaştırılması son derece önemlidir. Organik tarımda ürün maliyetini artıran unsurlar sözkonusu olduğundan, pazarlama kanalının uzaması ürün fiyatının daha da artması anlamına gelmektedir. Ayrıca kimyasal katkı maddesi kullanılmadığı için çabuk bozulan organik ürünlerin, direk tüketiciye ulaştırılması, gıda maddelerinde ilk olarak “tazelik” faktörünü önemseyen tüketici için oldukça önemlidir. Samsun‟da şehrin yalnızca iki ayrı bölgesinde ekolojik pazar bulunmaktadır ve tüketicilerin çoğu bu pazarlardan haberdar değildir. Bu nedenle üreticilerin organik ürünlerini doğrudan tüketiciye ulaştırabilecekleri ekolojik pazarların sayısı artırılmalıdır. Öte yandan; daha fazla tüketiciye ulaşabilmek için pazarlamada süpermarketler de kullanılmalıdır. Migros‟un sebze-meyve reyonlarında iyi tarım ürünlerine yer verdiği gibi, büyük zincir mağazalardan birinin de organik tarım ürünlerine yer vermesi tüketimin artmasında

etkili olacaktır. Aynı zamanda gıda konusunda oldukça duyarlı olduğu bilinen büyük bir süpermarket zincirinin organik ürünlere yer vermesi, tüketicilerin ürünün organik olup olmadığı konusunda ikileme düşmelerine de engel olacaktır.

Organik tarım yapan üreticilerin, bu sisteme geçmelerinde en etkili faktörün, organik tarım uygulamalarına verilen destek ve teşvikler olduğu %34,5 oranı ile kendini göstermektedir. İkinci önemli faktör ise %23,6 ile çevreye duyarlılık ve yüksek kar marjı olduğu görülmektedir. Ürünlerin pazar garantisi olması faktörünün organik tarıma başlamadaki etkisi %9,1 oranında bulunmuştur. Organik tarıma duyulan merak ya da hobi faktörü %7,3 gibi dikkate değer bir orana sahiptir. En zayıf faktörün ise firma talepleri olduğu saptanmıştır.

Organik tarım yapan üreticilerin %38,2‟si, organik tarıma başladıktan sonra çevreye, sağlığa ve ekolojik dengeye önem verilmesi gerektiğini öğrenmekle önemli bir fayda elde ettiklerini belirtmişlerdir. %29,2‟si tarımsal uygulamalarda daha bilinçli olmayı öğrenmekle, %24,5‟i gelir artışı sağlayarak ekonomik anlamda kazanç sağlamakla fayda sağladıklarını ifade etmişlerdir. Organik tarımla uğraşan üreticilerin %5,4‟lük bir bölümü ise, organik tarım üreticisi olmakla hiçbir fayda sağlamadığını söylemişlerdir. Bu üretici grubu organik tarım yapmaktan memnun değildir. Bu da beklentileriyle elde ettiklerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Organik tarım yapan üreticilerin karşılaştıkları en önemli sorunların başında organik tarıma verilen destek ve teşviklerin yetersizliği gelmektedir. Bu faktör %33,6 gibi bir oranla en önemli sorun olma durumundadır. Üreticilerin %34,5‟i organik tarıma başlamalarında etkili olan en önemli faktörün, organik tarıma verilen destek ve teşvikler olduğunu belirtirken, aynı zamanda bu destek ve teşvikleri yetersiz bulmaktadır. Organik tarım üreticileri arasında organik tarıma daha fazla destek sağlanması gerektiği, genel bir kanıdır. İkinci önemli sorunun pazarlama ve pazar yeri sıkıntısı olduğu %25,5 oranı ile belirtilmiştir. Belirtilen sorunların %33,6‟sı teknik anlamda ifade edilen destek ve teşvikleri kapsarken, kalan %66,4‟lük oranı oluşturan kısmı; pazar yeri sıkıntısı, tüketiciye ulaşmada zorluk, talep yetersizliği, ürün çeşidinin azlığı gibi pazarlamayla ilgili ve piyasa koşullarına ilişkin sorunları içermektedir. Organik tarımda teknik sorunlardan çok, üreticilerin tüketiciye ulaşması konusunda yaşanan güçlük, pazar özellikleri ve talep yetersizliği gibi ekonomik faktörlerin daha ağırlıkta olduğu

sorunların var olduğu saptanmıştır. Üreticiler yaşadıkları sorunların çözümüne ilişkin olarak, tüketicilere organik ürünleri tanıtmada medyanın kullanılmasını önermektedir. Üreticilerin %33,5‟i medyanın organik ürünleri tanıtmada etkili olacağını söylemiştir. Tüketicilerin organik ürün konusunda bilinçlenemediği organik üreticiler tarafından belirtilmektedir. Organik tarım yapan üreticiler sorunlarının çözümü için %25,5 oranı ile yerel yönetimlerden, %18,2 oranı ile üniversitelerden ve %6,4 oranı ile tarım teşkilatlarından destek beklemektedir. Çözüm önerileri arasında tüketicilere ve tüketime yönelik önerilerin çok zikredilmesi dikkat çekicidir. Organik tarımda en önemli sorunun, tüketici cephesindeki talep yetersizliği ve çevre-sağlık konusunda tüketicilerin duyarsızlığının olduğu bir kez daha bu değerlerle ortaya çıkmaktadır. Teknik boyutta sorun ve çözüm önerileri yerine, ekonomik boyutlu pazar ve tüketim konularının ağırlık kazandığı açıkça görülmektedir.

Organik tarım yapan üreticilere göre, tüketicilerin organik tarım ürünlerine yeterince ilgi göstermemesinde en önemli faktörün %31,8 ile bilinçsizlik olduğu, bu faktörü %25,5 ile gelir yetersizliğinin izlediği saptanmıştır. Fiyat ve gelir faktörlerinin birlikte etkisi %34,6 ile en yüksektir. Üreticilerin %4,4‟ü, tüketicilerin organik ürünlerin sertifikasına güven duymadıkları ve ürünlerin gerçekten organik tarım esaslarına uygun yetiştirilmediğini düşündükleri için talep etmediklerini ifade etmişlerdir. Organik tarım yapan üreticilere göre, tüketicilerin organik konusuna ilgisizliği ve duyarsızlığının ürün talebinin düşük olması üzerindeki etkisinin %3,6 ile en düşük paya sahip olduğu saptanmıştır.

Üreticiler tarafından ürünlerin pazarlamasında en çok tercih edilen yol, kendi imkanlarını kullanarak ekolojik pazarlar vasıtasıyla ürünleri doğrudan tüketiciye ulaştırmaktır. Samsun İli‟nde kurulan ekolojik pazarlar bu bölgedeki üreticilerin %62,7‟si tarafından kullanılmaktadır. Organik üretim yaparak ürünlerini bireysel olarak pazarlayan çevre il ve ilçelerdeki üreticiler de bu pazarları kullanmaktadır. Üreticilerin %6,4‟ü ürünlerini işlenmesi, mamul hale getirilmesi amacıyla sanayici işleyici kuruluşlara satmaktadır. Samsun İli‟nde organik ürünleri işleyen altı adet firma bulunmaktadır.

Organik tarım üreticilerinin %3,6‟sı organik tarıma geçtiklerine pişman olduklarını ifade etmişlerdir. Pişman olma nedeni olarak; verimde yaşanan düşüş, pazar sıkıntısı ve

beklenen gelirin elde edilememesi gösterilmiştir. Üreticilerin %83,6‟sı organik tarımın yeterince tanıtılmadığını düşünmektedir. Organik tarıma devletin verdiği desteği yeterli bulmayanların oranı %90‟dır. Üreticilerin %38,2‟si danışmanlık hizmetlerinin tatmin edici düzeyde olmadığını ifade etmiştir. Sertifikasyon konusunda zorunluluğu, üreticilerin %13,6‟sı yararlı görmemektedir. Üreticilerin %32,7‟si organik tarımsal üretimin yanı sıra geleneksel tarım da yapmaktadır.

Organik tarım yapan üreticiler, geleneksel üretim yapanların organik üretime geçmemelerinde etkili olan en önemli faktör olarak, %40,9‟luk oran ile alışkanlıklardan vazgeçememeyi göstermiştir. İkinci önemli faktörün ise, üreticilerin organik tarımda gerekli koşulları yerine getirme konusundaki uzun ve yorucu prosedürle uğraşmak istememeleri olarak göstermiştir. Üreticilerin %25,5‟i geleneksel tarım uygulayıcılarının organik üretimi ekonomik açıdan ve pazar koşulları bakımından cazip görmediklerini belirtmişlerdir. %7,3‟lük bir üretici grubu ise, organik tarımın fazla işgücü gerektirmesi sebebiyle, geleneksel üretim yapanların organik üretime geçmediklerini ifade etmişlerdir.

Organik tarım yapan üreticilerin %60‟ı organik tarımı ilk kez tarım teşkilatlarından duymuştur. Üreticilerin %20‟si ilk haber kaynağı olarak çevrelerindeki eş-dost- akrabayı, %18,2‟si medyayı göstermiştir. Yalnızca 1 üretici organik tarımı ilk kez, üniversiteden araştırma için gelen elemanlardan duyduğunu belirtmiştir. %82,7‟lik büyük bir üretici grubundan, organik tarımla ilgili bilgiye en rahat tarım teşkilatlarından ulaşıyoruz cevabı alınmıştır. Her ne kadar üreticilerin yaklaşık 4/5‟i organik tarımla ilgili bilgiye ulaşmada tarım teşkilatlarından nispeten daha rahat bilgi aldıklarını belirtseler de, üreticilerin %38,2‟si danışmanlık hizmetlerinin yetersiz olduğunu düşünmektedir. Üreticilerin %12,8‟i ise hiçbir kurum ya da kuruluştan organik tarımla ilgili tatmin edici bilgi alamadıklarını ve bu konuda memnun olmadıklarını kesin bir dille ifade etmişlerdir. Bu bulgu, organik tarımla ilgilenen otoriteler tarafından dikkate alınmalıdır.

Organik üretim yapan işletmelerin yalnızca %67,3‟ü tamamen organik üretime yer verirken; %32,7‟si organik üretimin yanı sıra geleneksel üretime de işletmelerinde yer vermektedir. Organik tarım yapan üreticilerin, işletmelerinde organik tarım dışı ürünler

üretmeleri geleneksel tarım tabanlı olmaları ile açıklanabilir. Üreticilerin %67,3‟ü organik tarıma geçtikten sonra verimde düşme meydana geldiğini ifade etmiştir.

Geleneksel üretim yapan üreticilerin organik tarıma bakış açıları, bilgi düzeyleri, sosyo- ekonomik özellikleri, organik tarımı tercih etmeme nedenleri, pazarlama kanalları ve sorunları incelenmiştir. Geleneksel tarım yapan üreticilerin %74,3‟ünün organik tarıma geçmeyi düşündüğü ve organik tarıma geçmeyi istemede en etkili faktörün; organik tarıma verilen destekler ve pazar garantisi olduğu tespit edilmiştir. Geleneksel tarım yapan üreticilerin organik tarıma geçmek istememelerindeki en etkili faktörlerin ise; organik tarımda yaşanan verim kaybı, organik tarım hakkında bilgi sahibi olmama ve pazara yönelik üretim yapmama olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Üreticilerin %40‟ının OTD‟den haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Üreticilerin organik tarıma geçmelerinde en etkili faktörün, üretime verilen destekler olduğu göz önüne alındığında; %40‟lık bir geleneksel üretici grubunun organik tarım desteğinden haberdar olmaması oldukça büyük bir orandır. Bu noktadan hareketle; üreticilere, organik tarıma yönelik verilen desteklerden haberdar etmek, daha fazla üreticinin organik tarıma yönelmesini sağlayacaktır.

Geleneksel tarım yapan üreticilerin %41,9‟u organik tarımı ilk kez Tarım İlçe Müdürlüğü‟nden, %25,7‟si medyadan, %22,9‟u eş-dost ve akrabadan duymuştur. Üreticilerin %75,2‟sine organik tarımla ilgili bilgi vermek için ulaşıldığı gözlenmiştir. Tarım İl/İlçe Müdürlüğünün misyonu gereği organik tarımla ilgili çalışmalarda bulunduğu göz önüne alındığında; organik tarım konusuna en çok eğilen kurumun üniversiteler olduğu ortaya çıkmaktadır. Geleneksel tarım yapan üreticilerin %27,6‟sı organik tarımda elde edilen gelirin daha yüksek olması sebebiyle, %20‟si organik tarımda pazar sıkıntısı olmadığı için, %20‟lik bir üretici grubu ise organik tarıma verilen desteklerden yararlanmak için organik tarıma geçmeyi düşünmektedir. Üreticilerin %25,7‟si ise, organik üretime geçmeyi düşünmediğini kesin bir dille ifade etmiştir. Organik üretime geçmeyi düşünmediğini ifade eden geleneksel üreticiler; verimde düşme, pazara yönelik üretim yapmama ve konu hakkında bilgi sahibi olmama faktörlerini organik tarıma geçmeyi düşünmeme nedeni olarak göstermiştir. Üreticilerin %14,8‟i ise organik tarıma inanmadıkları için geçmeyi düşünmediklerini belirtmiştir. Geleneksel tarım yapan üreticilerin %20‟si organik tarımı gereksiz bir uygulama olarak görmektedir. Organik tarıma geçmek isteyen geleneksel tarım yapan üretici grubunun

%53,8‟i yeterli destek verilirse organik tarıma geçebileceğini belirtmiştir. %20,5‟lik bir üretici grubu organik üretim yapan komşuları iyi gelir sağlarsa organik tarıma geçebileceğini belirtmiştir. Üreticilerin %10,3‟ü verimin düşmediğini gözlemlerse, %10,3‟ü yeterli bilgi sahibi olursa ve %3,8‟i de sertifikasyon masrafı olmazsa organik tarıma geçebileceğini ifade etmiştir. Geleneksel tarım yapan üreticilerin organik tarımla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları araştırmayla ortaya konmuştur. Esas olarak, karın yüksek olduğu sektörlerde üretim kendiliğinden artacaktır. Görüldüğü gibi organik üretim; pazar garantisi, yüksek gelir ve destekler gibi ekonomik faktörler açısından üreticilere cazip gelmektedir. Ürün arzının artırılması; üreticilerin desteklenmesi ve pazar sorunlarının çözülmesine bağlıdır.

Üreticilerin %78,1‟i organik tarıma geçmek için nereye başvurmak gerektiğini bilmektedir. Üreticilerin %99‟unun çevreye karşı duyarlı olduğu; kullandıkları ilaç, gübre ve atıkların çevreye zarar vermemeleri için önlem almalarından anlaşılmaktadır. Organik ürünlere karşı tüketici talebinin düşük olma sebebi olarak; geleneksel tarım yapan üreticilerin %24,8‟i tanıtım yetersizliğini, %32,4‟ü tüketici bilinçsizliğini göstermiştir. Geleneksel tarım yapan üreticiler, tüketicilerin organik ürünlere olan ilgilerinin düşük olma nedenleri arasında ekonomik faktörlerden olan gelir ve fiyatın etkisinin daha az olduğunu düşünmektedir. Geleneksel tarım yapan üreticilerin %4,7‟si geçimlik üretim yapmaktadır. %72,4‟lük büyük bir çoğunluğu ürünlerini komisyoncu aracılığıyla pazarlamaktadır. %12,4‟ü kooperatif ya da bağlı oldukları birlik aracılığıyla, %10,5‟i ise il ve ilçe pazarlarında aracısız olarak doğrudan tüketiciye ulaştırmaktadır. Üreticilerin %50,5‟i en önemli sorunun aracıların kazanması olduğunu ve bu nedenle emeklerinin karşılığını alamadıklarını belirtmiştir. %23,8‟lik bir üretici grubu yeterince destek verilmediğinden ve %16,2‟si ürünlerinin pazar garantisi olmadığından yakınmaktadır.

Araştırmanın sonucuna göre; geleneksel üretim yapan üreticilerle organik üretim yapan üreticiler aile reisinin yaşı ve toplam arazi varlığı bakımından farklılaşmazken; ürün tercihi yani üretim deseni, sosyo-ekonomik ve demografik özelliklerden aile reisinin mesleği, ailedeki birey sayısı ve çiftçilik dışında gelir getiren sayısı bakımından birbirinden farklı oldukları ortaya çıkmıştır. Organik tarım yapan üreticilerin çiftçilik mesleğine daha fazla zaman ayırdıkları tespit edilmiştir. Geleneksel tarım yapan

üreticilerin 3/4‟ünün organik tarıma geçmeyi düşündüğü, aynı zamanda organik üretim yapan belli bir üretici grubun işletmelerinde geleneksel üretime de yer verdiği ortaya konmuştur. Sonuç olarak; geleneksel üretim yapanlara ulaşılarak, OTD desteği hakkında bilgi verilmesi, organik tarımda yaşanan verim kaybının geçici olduğunun aktarılması durumunda geleneksel üretim yapanların organik üretime geçmesinin sağlanabileceği bulgusuna ulaşılmıştır.

Üretim olmazsa tüketim de olmayacağına göre, üreticilerin projeler dahilinde organik tarıma geçmesini sağlayacak adımlar atılmalıdır. Özellikle yerel yönetimler organik tarım yapmaya uygun, kimyasal kullanımı çok düşük ya da hiç kullanılmadığı bölgeleri tespit ederek, üreticilerin organik tarıma geçmeleri için çalışmalarda bulunmalıdır. Üreticiler organik tarım konusunda bilgiye ulaşmada sıkıntı yaşamaktadır. Özellikle üniversitelerin ilgili bölümleri çiftçilere yönelik olarak bilgilendirici konferanslar düzenleyebilir. Üreticilerin çoğunluğunun organik tarıma geçme nedeni ya da geleneksel üretim yapanların organik tarıma geçmeyi düşünme nedeni, organik tarıma verilen desteklerdir. Aynı zamanda verilen destekler, üreticiler tarafından yetersiz bulunmaktadır. Organik tarım destekleri yalnızca girdi desteği ya da OTD olarak değil; pazarlamaya yönelik olmalıdır. Öte yandan, üreticiler üretim, pazarlama ve teknik konularda bilgilendirilmelidir.

Sertifikasyon masrafları özellikle küçük üreticilerin katlanabileceği bir masraf değildir. Ancak gerek sözleşme yapılan firmaların gerekse İl Özel İdarelerinin bu masrafları üstlenmesi bu konudaki dezavantajı avantaja çevirmektedir. Üreticilerin bir kısmı sertifikasyon masrafı olmazsa organik tarıma geçebileceğini belirtmiştir. Halbuki çalışmanın yapıldığı bölgede üreticilerin hiçbiri sertifikasyon ücreti ödememektedir. Ancak geleneksel tarım yapan üreticilerin bir kısmı bunu bilmemektedir. Dolayısıyla üreticileri bu konuda da bilgilendirmek önemlidir. Bunun yanı sıra organik üretici birliklerinin ucuz girdi temin etmesi ve yeterli düzeyde olmasa da üreticilere verilen destekler üreticileri sisteme dahil etmeyi amaçlayan politikalardandır. Ancak bu, üreticiler tarafından yeterli görülmemektedir. Geçiş döneminde de üreticinin desteklenmesi sistemi daha da cazip hale getirecektir. Özellikle organik üretimin yoğun olarak yapıldığı yörelerde, yerel yönetimlerin üreticiler için tahsis edecekleri pazar alanları iç pazara sunulacak olan ürün miktarını artıracaktır.

Tüketicilerin organik ürün tercih etmelerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla, logistik regresyon modeli kurulmuştur. Bu değişkenler; organik ürünlere ulaşabilme kolaylığı, eşin eğitim durumu, tatil harcaması, organik ürünlere fazladan ödeme isteği, elektrik-su-yakıt gibi giderler, sağlığa zararlı maddeleri önemseme, organik olmayan ürünlerde insan sağlığına zararlı maddeler olduğunu kabul etme, organik ürünlerin varlığından haberdar olma ve aileye gelir getiren kişi sayısıdır. Tatil harcamaları ve elektrik-su-yakıt gibi giderlere ilişkin değişkenlerin katsayısı sıfıra yakın bulunduğundan önemsiz değişkenler olduğu kanısına varılmış ve organik ürün tüketimi ile aralarında bir bağıntı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Modele göre; organik ürün tüketimi gelir ve harcamalardan bağımsızdır. Logit regresyon modeli sonuçları değerlendirildiğinde; organik ürün tüketiminin artırılmasında en etkili faktörün organik ürünlerin tanıtımı olduğu sonucuna varılmıştır. Organik ürünlerin sağlığa olan etkileri, fiyatının normal ürünlere göre yüksek olmasının nedenleri ve sertifika ile ilgili konularda tüketiciler medya aracılığıyla bilgilendirilmeli ve organik ürünlerle karşılaşma olasılıkları artırılmalıdır.

Araştırma ile tüketici ailelerin sosyo-ekonomik özellikleri ve tüketicilerin gıda güvenliği konusundaki tutum ve davranışları da ortaya konmuştur. Tüketicilerin önemli bir bölümü yaklaşık 2/3‟ünün gıda güvenliği konusunda duyarlı davranma eğiliminde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tüketicilerin yaklaşık yarısı organik ürünler tüketmektedir. Araştırmada, en az üç kez organik ürün satın alan bireylerin, organik ürün tükettiği kabul edilmiştir. Organik ürün satın almada en çok tercih edilen yerin süpermarketler olduğu anlaşılmıştır. Organik ürün tüketmeyenlerin %11,2‟si organik ürünlere güven duymadıkları için tüketmediklerini belirtmişlerdir. Alışverişte etkili olan bireyin, anne olduğu sonucuna varılmıştır. Aile reislerinin %80,5‟i erkek ve %19,5‟i