• Sonuç bulunamadı

4. KURAMSAL YAPI VE İŞLEYİŞ

4.8. Organik Tarımda Üretici ve Tüketici Davranışları

Tarımsal üretimde gübre ve tarımsal ilaçların yoğun şekilde kullanılmasıyla sağlanan verim artışı, üreticiler için maksimum karla üretim yapmak anlamını taşırken, zaman içerisinde çevre koruma ve gıda güvenliği gibi kavramların önem kazanmaya başlamasıyla bu anlayış değişmeye başlamıştır. 1990‟lı yıllara kadar üreticiler bir sonraki üretim sezonu için tohumluk ayırırlarken, günümüzde hibrit tohum kullanımı nedeniyle kendi çeşitlerimiz kaybolmuştur.

İşletmelerin asıl amaçları ürettikleri mal ve hizmetlerden kar elde etmektir. Ticari anlamda üretim yapan bir tarım işletmesi de bu amaç doğrultusunda, bilgisi, sosyo- demografik yapısı ve yeniliklere açık olup olmama durumuna göre üretim sistemini tercih edecektir. İnsan davranışlarında alışkanlıklar oldukça etkilidir. İnsan yeni bir teknolojik ürünü almadan önce dahi, bu ürünü önceden tecrübe etmiş kişilerin görüşlerini öğrenmek istemektedir. Dolayısıyla geçimini tarımsal üretimden sağlayan bir üreticinin yeni bir üretim metodunu benimsemesi için; ya organik tarım yaparak kar sağlayan üreticilerin olması ya da üreticilerin yeniliklere açık olması ve riski sevmesi gerekir.

Geleneksel tarım yapan üreticiler için organik tarım, alternatif bir üretim sistemi olarak kabul edilmektedir. Özellikle pazar sıkıntısı yaşayan ve ürünlerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kalan geleneksel tarım üreticileri için sözleşme ve prim usulüyle üretme fikri cazip gelmektedir. Üreticilerin organik tarıma yönelmelerini sağlayan en önemli unsurların; üretime verilen destekler, pazar garantisi ve gelir artışı gibi daha çok

ekonomik nedenlere dayandığı ifade edilmektedir. Özellikle organik tarıma geçerek, sistemden memnun olan ve çeşitli avantajlarını yaşayan üreticilerin varlığı, organik tarıma geçme konusunda üreticileri cesaretlendirmektedir.

Geleneksel üretim yapan üreticilerin organik üretime geçişinde etkili faktörlere ilişkin çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Yapılan sınırlı çalışmalarda, üreticilerin organik üretimi tercih etmelerinde, yüksek primler, maliyetler, pazar bulma ve fiyatların etkilerinin ön plana çıktığı görülmektedir (MacRae ve ark., 2007). Ancak organik üretimin önemli sorunlarının olması nedeniyle geleneksel üretim yapan çiftçilerin bu üretim şekline soğuk baktıkları da ifade edilebilir (Olgun ve ark., 2008).

Konvansiyonel zeytin üreticilerinin organik zeytin üretimine geçme konusundaki eğilimleri üzerine yapılan bir araştırmaya göre; küçük çapta üretim yapan çiftçiler verimin azalması endişesi yanında, organik zeytin yetiştiriciliği ile ilgili bilgilendirme hizmetinin yapılmaması ve arazisinin az olması gibi nedenlerle organik zeytin üretme eğiliminde olmadığını dile getirmişlerdir. Büyük ölçekte üretim yapan üreticiler ise yine verimin azalma riski yanında organik üretimin zor olması, Tariş‟in her zaman organik zeytinyağını almaması, sözleşmedeki tüm şartların alıcı lehine olması, pazar garantisinin olmaması ve formalitelerin çok fazla olmasının gelecekte organik zeytinyağı üretimi yapma eğilimlerini azalttığını belirtmişlerdir (Olgun ve ark., 2008). Organik üretime geçmeyi engelleyen faktörlerin başında verimde meydana gelen kayıp gelmektedir. Verim kaybı nedeniyle, üreticiler gelirlerinin azalacağını düşünmektedir. Bu nedenle özellikle büyük işletmeler organik üretime geçme konusunda daha çekingen davranmaktadır. Üreticilerin geçiş sürecinde büyük emek, özen ve masrafla ürettikleri ürünlere bir de verimde meydana gelen kayıplar eklenince üreticinin motivasyonu olumsuz etkilenmektedir. Bu süreçte üründe yaşanan verim kaybı geçicidir fakat üreticinin bu konuda bilgilendirilmesi şarttır. Daha düşük miktarda ürünü yüksek fiyattan satamayan üretici geçici de olsa gelir kaybı yaşamaktadır. Organik ürünlerin yüksek fiyatlarla piyasaya sunulmasının altında yatan sebepler de bunlardır. Fakat tüketici organik ürün fiyatlarının yüksek olmasının nedenlerini tam olarak bilmemektedir ve bu sebeple ürünlere önyargıyla yaklaşmakta, ticari maksat aramaktadır. Üreticilerin danışmanlık hizmetlerine ulaşma konusunda yaşadıkları sıkıntılar üreticileri organik tarım sisteminden soğutan bir faktördür. Öte yandan, kontrol ve sertifikasyon masrafları da özellikle küçük üreticilerin organik tarıma soğuk

bakmalarına neden olmaktadır. Organik üretimin zorluğu, yoğun emek gereksinimi, prosedürün uzun ve yorucu olması, sözleşme şartlarının alıcı firma lehine olmasından dolayı bilinenin aksine pazar garantisinin her zaman olmaması, üretici grubu adına alınan sertifikalarda herhangi bir anlaşmazlık yaşanması halinde üreticinin bağımsız olarak ürün sertifikasına sahip olmaması nedeniyle mağdur olması, üreticinin teknik bilgi ve desteğe ulaşamaması üreticinin organik tarıma geçişini engelleyen faktörler arasındadır.

4.8.2. Tüketici Davranışları

Kimyasal kullanmadan üretme fikri başlangıçta benimsenmemiş olsa da, bunun bir zorunluluk olduğu algılanmaya başlanmıştır. Ancak belli kesimler tarafından konunun öneminin farkına varılmış olmasına rağmen, toplumun genelinde bu konuda bir bilincin oluşmadığı gözlenmektedir. Diğer taraftan toplumun önemli bir kısmının bu konuda bilinçlenmesine rağmen kayıtsız kaldığı da bir gerçektir. Bu durum, toplumda gelir düzeyi yüksek ancak eğitim düzeyi düşük olan bireylerin içinde olabileceği bir durumun varlığını düşündürmektedir.

Organik ürünler üretiminin yeterince gelişmemiş ve istenen düzeye ulaşmamış olması; talep yetersizliğine bağlanabileceği gibi, üreticilerin bu ürünleri çeşitli nedenlerle üretmek istememelerine de bağlanabilir. Organik ürünlerin yoğun bir şekilde tercih edilmemesinin iki temel nedeni olabileceği düşünülebilir. Birincisi; eğitim düzeyine bağlı olarak toplumda yeterli bilincin oluşmamasıdır. İkincisi ise, organik ürünlerin lüks tarım ürünü ve yüksek fiyatlı olması nedeniyle ekonomik faktörlere bağlı olmasıdır. Gıda sektöründe yaşanan skandallar nedeniyle, sağlıklı gıdaya ulaşabilmek zorlaşmıştır. Bu nedenle tüketiciler GDO ve türevleri ile kimyasal ve katkı maddeleri kullanılmadığı garanti edilmiş ürünleri daha fazla tercih etmeye başlamışlardır. Çevre ve sağlıkla ilgili endişelerin artmasıyla birlikte yeşil tüketici olarak adlandırılan yeni bir grup tüketici ortaya çıkmıştır. Yeşil tüketici ya da organik tüketici diye adlandırılan kitle, diğer tüketicilere göre satın alma tercihlerine ve tüketimlerine çevreci endişelerini daha fazla yansıtmaktadır. Bununla birlikte bu tüketici kitlesi; üretim, tüketilen kaynakların kıtlığı ve ürünlerin kullanım sonrası süreçleriyle de ilgilenmektedir (Zinkhan ve Carlson, 1995). Rekabet yalnızca sanayi ya da hizmet üreten işletmelerde yaşanmamaktadır. Artık tarım ürünleri üreten işletmeler de tüketicilerin değişen tercihlerine cevap vermek

durumundadır. Tüketiciler satın aldıkları ürünlerde ilk olarak; ürünün tazelik, lezzet ve fiyat gibi özelliklerine dikkat etmektedir. Ancak belli sosyal sınıfta ve bilinçte olan tüketiciler için bu kriterler bir ürünün satın alınmasıyla ilgili karar vermede yeterli olmamaktadır. Bu tüketiciler ürün ambalajının çevreye zarar vermemesi, ürünün kim tarafından hangi şartlarda üretildiği, ürün içeriğinde sağlığa zararlı maddeler olmadığı konularından da emin olmak istemektedir.

Bir toplumda üretim-pazarlama-tüketim zinciri insanların zorunlu olarak içerisinde bulundukları bir yapıdır. Toplumun kalkınması için bilinçli, sorumlu ve eğitilmiş üreticilere, pazarlamacılara ve tüketicilere ihtiyaç vardır. Özellikle tüketicilerin eğitimli ve bilinçli olması hem üretim kalıplarını hem de pazarlama sektörünün kalıplarını etkileyecek, ekonominin ve toplumun değişmesini sağlayacaktır (Kızılaslan ve Kızılaslan, 2008).

Her firmanın satış stratejisinin öğelerinden birini tüketici ve tüketici davranışları oluşturur. Dolayısıyla firma yöneticileri tüketicileri iyi tanımak ve onların çeşitli yönlerini incelemek zorundadır. Tüketicilerin tüketim özelliklerinin bilinmesi, pazarlama kaynaklarının en etkin şekilde kullanılmasında ve pazarlama yönetiminin sorunlarına çözümler bulunmasında yararlı olmaktadır (Rızaoğlu, 2004). Tüketicilerin satın alma davranışları sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarına bağlıdır. Bu nedenle gelir artışı, sosyal ve kültürel değişimler, eğitim düzeyinin artması, annenin çalışma hayatında daha fazla yer almaya başlaması, pazarlamada sınırların kalkması, iletişim ve ulaşım olanaklarının artması ve perakendeciliğin gelişmesi ile tüketicilerin satın alma davranışlarında değişiklikler yaşanmaktadır (Dölekoğlu, 2002). Toplumda bilinçli tüketici sayısının gittikçe artması tüketici davranışları kavramının önemini artırmıştır (Demirel ve Yoldaş, 2005). Tüketicilerin satın alma davranışları, ürünün objektif (enerji değeri, vitamin, toksin madde içeriği ve tazeliği) ve subjektif (rengi, şekli, tadı ve kokusu) özelliklerine göre her bir tüketici için ürünü algılamasına göre değişmektedir (Topuzoğlu ve ark., 2007).

Organik tarımın başarısı, bir anlamda tüketicileri organik ürünleri kabul etmeye yönlendirebilme yeteneğine bağlıdır (Lockie ve ark., 2002). Organik ürün tüketme ile ilgili tutum; cinsiyet, yaş, gelir düzeyi, eğitim düzeyi ve çocuk sahibi olma durumları ile belirlenmektedir (Davies ve ark., 1995; Wandel ve Bugge, 1997; Thompson ve Kidwell,

1998; Magnusson ve ark., 2001; Wier ve ark., 2003). Sosyo-demografik farklılıklar tüketicilerin organik gıdaya karşı tutumlarını etkilemektedir (Feather, 1982).

Çevreye duyarlılık, yalnızca bir ideoloji değil, işletmeler için pazar rekabetinin en önemli koşulu haline gelmiştir (McCloskey ve Maddock, 1994). Organik gıda ürünleri ile ilgili tüketici davranışı pek çok ülkede yürütülen çalışmalara konu olmuştur. Bu çalışmalarda genel olarak tüketicinin organik kavramını nasıl algıladığı, tüketici tutumları, talebi etkileyen konular ve organik ürünlerin yaygınlaşmasını kolaylaştıran ya da engelleyen faktörler üzerinde durulmuştur. Yapılan araştırmalar pek çok tüketicinin organik gıda satın almaya yönelmesindeki en önemli nedenin organik gıda ürünleri ile ilgili algılanan sağlık ve beslenme faydaları olduğunu göstermektedir. “Whole Foods Market” isimli Amerikan organik gıda perakendecisinin yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre; tüketicilerin organik gıda satın almasının en önemli nedenlerinin; tarımsal kimyasalların zararlı etkilerinden kaçınma, tazelik, sağlıklı beslenme ve genetik yapısı değiştirilmiş organizmalı gıda ürünlerinin tüketiminden kaçınma olduğu tespit edilmiştir (Winter ve Davis, 2006).