• Sonuç bulunamadı

1.2. KentleĢme Kuramları

1.2.3. Son Dönem Kuramcıları

Yapılan araĢtırmalarda elde edilen verilere göre, son dönemlerde kent üzerine çalıĢmalar yapan birçok kuramcı bulunmaktadır. Ancak öncü kabul edilen ve sonradan diğer düĢünürleri etkileyen kuramcılar üzerinde durulacaktır. Bu kuramcılar: H.

Lefebvre, D. Harvey, M. Castells ve R. Pahl‟ dır.

Bu kuramcılar kentsel geliĢmeyi ve kentsel geliĢmenin evrelerini eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla kavramsallaĢtırmıĢlardır. Öncelikle kentlerdeki evrensellik ideolojisini eleĢtirmiĢlerdir. Bu eleĢtirinin temelinde ise, Chicago Okulu bulunmaktadır (Güllüpınar, 2012: 13).

Toplumsal Ürün Olarak Mekân: Henri Lefebvre

Arslanoğlu‟ nun özetlediğine göre, Lefebvre, mekân kavramı üzerinde durmaktadır. Mekânı toplumsal bir ürün olarak görmekte her üretim biçiminin de kendi mekânını oluĢturduğunu söylemektedir. Yaratılan her yeni mekânın da yeni toplumsal iliĢkileri meydana getirdiğini belirtmektedir. Lefebvre kentin olmadığını kırdan uzaklaĢan kentli yaĢam biçimlerinin egemen olduğu mekânın var olduğunu söyler (Akt.

Arslanoğlu, 2000: 69). Ayrıca Lefebvre kent mekânlarını kapitalizm ile iliĢkilendirir.

Ona göre kapitalizmin stratejik araçları; kent planlaması ve Ģehirciliktir (Akt.

Güllüpınar, 2012: 13). Lefebvre kapitalizmin, „kent mekânını iĢgal ederek ve mekânlar üreterek‟ büyüdüğünü belirtmektedir. Ona göre „metaların mekândan üretiminden mekânın kendisinin meta olarak üretimine geçmiĢ bulunulmaktadır‟. Lefebvre, kar elde edilmesinde mekânın kapitalist üretiminin önemli bir etken olduğunu söyler. Sanayiden kent kaynaklı kapitalist üretime geçiĢi de „kentsel devrim‟ olarak tanımlamaktadır.

Kentsel devrim kavramı kentin fiziksel mekânıyla sınırlı değildir bunun yanı sıra kentli yaĢam biçimini ifade etmektedir. Lefebvre, kenti; mekân, günlük hayat, kapitalist ve sosyal iliĢkilerin yeniden üretimi kavramlarıyla tanımlamaktadır. Kent bu bağlamda üretim iliĢkilerinin, insanların hayat deneyimleriyle yeniden üretildiği mekânlardır (Akt.

Arslanoğlu, 2000: 68-69).

Lefebvre‟ nin görüĢleri özetlenecek olursa, Lefebvre analizlerinde mekânın önem taĢıdığını savunmakta, mekânın sermaye ile meta haline geldiğini savunmaktadır.

Ayrıca mekân kavramını da kapitalizm ile iliĢkilendirerek açıklamalarda bulunmaktadır.

M. Castells

Castells de Lefebvre gibi kapitalist üretim tarzı anlayıĢından yola çıkarak açıklamalarda bulunmuĢtur. Kentsel mekânı „ekonomi‟ ile iliĢkilendirmiĢtir. Kentin kavramlaĢtırılmasında „tüketim‟ i asıl faktör olarak görmektedir. Kent sisteminin asıl iĢlevinin üretim yerine artık tüketim olduğunu kabul etmektedir. GeliĢmiĢ ülkelerde kentler artık üretim mekânı olmaktan çıkmıĢtır (Akt. Arslanoğlu, 2000: 65). Castells kolektif tüketim araçlarından bahseder. Bunların; konut, eğitim, sağlık, kültür, ulaĢım, ticaret vb. unsurlar olduğunu söyler ve bu unsurların günlük yaĢamda örgütlendiklerini söyler. ĠĢ gücünün yeniden üretimi için devlet bu tüketim araçlarını sağlamaya yönelik müdahalelerde bulunmaktadır. Bu iĢlemi yerine getirirken devletin temel amacı, iĢ gücünün ertesi gün de çalıĢması için gerekli olan hizmetleri (gıda, barınma vb.) karĢılamaktır. Bu yönüyle kentler iĢ gücünün yeniden üretiminin sağlandığı mekânlardır (Güllüpınar, 2012: 16). Castells „emek gücünün yeniden üretimi‟ odak noktasından hareketle yeniden üretim süreçlerinin meydana getirdiği çeliĢkileri sistematik biçimde kavramsallaĢtırmıĢtır. Castells kapitalist iliĢkilerde üretimin değil de, „kolektif tüketimin‟ üzerinde durmuĢtur. Kolektif tüketimin de devlet hizmetlerinin merkezi haline geldiğini bu durumun da enerji ve becerilerin „yeniden üretilmesi‟ için gerekli olan kasaba ve kentlere özel rol yüklediğini iddia etmiĢtir. Devlet tarafından sağlanan hizmetler de kolektif olarak sağlandıkları için „siyasallaĢmıĢlardır‟. Buradan hareketle ortaya çıkan ise, kentsel politika alanıdır (Akt. Güllüpınar, 2012: 16-17). Castells‟ in kentsel değiĢmeyi açıkladığı mekanizmalarda, mekân ve sosyal süreçler arasındaki iliĢki gözlemlenebilmektedir. Kentsel değiĢmeyi sosyo-mekansal mekanizmalarla açıklama yoluna gitmektedir. Bu mekanizmalar ise, orta sınıf ve kalifiye iĢçilerin merkezden uzaklaĢmasıyla gerçekleĢir. MetropolitenleĢmeyi sağlayan mekânda yoğunlaĢma ise;

üretim araçları, iĢ gücü ve kurumsallaĢmanın bir araya gelmesiyle oluĢmaktadır (Akt.

Arslanoğlu, 2000: 65).

D. Harvey

Harvey kent çalıĢmalarında kapitalist sistemin adaletsizliği üzerine odaklanarak açıklamalarda bulunmaktadır. Harvey mekân kavramını, kapitalist sermaye birikim hareketleri ve krizleri kapsamında ele almaktadır (Akt. Gülllüpınar, 2012: 17). Harvey kent sisteminin örgütleniĢi ile sermayenin örgütleniĢi arasında iliĢki kurmaktadır. Ona

göre, üretimin örgütlenmesi ve sosyal iliĢkilerin biçimlendirilmesinde mekân ayırıcı rol oynamaktadır. Bu durumda kentsel yapıda kendisini göstermektedir. Harvey de kenti, Castells ve Lefebvre‟ de olduğu gibi kapitalizm ile iliĢkilendirmektedir. Harvey kenti, kapitalist endüstrinin yüksek kazanç arayıĢlarının bir ürünü olarak görmektedir. Mekânı biçimlendirenin de kapitalist endüstri olduğunu savunmaktadır. Ona göre topluluğun yaĢam yeri seçecek alanı azalmıĢtır çünkü bu alanlar sermaye koĢullarınca kuĢatılmıĢtır.

Bu kuĢatılmıĢ durumu sonucunda varsıl kesimler yer seçimini özgürce yaparken, diğer guruplar ancak onlardan geriye kalanlar ile yetinmektedirler (Akt. Bıçkı, 2006: 116-117). Harvey‟ e göre, modern kentlerin büyümesi kapitalistlerin karlarını artırmak istemesiyle olmaktadır. Ona göre, kapitalistler arasındaki rekabet aĢırı birikim bunalımına neden olmakta ve krize yol açmaktadır. Bu krizi önlemenin yolu sermayenin yatırıma yönlendirilmesidir. Harvey‟ e göre sermayenin birinci döngüsünde temel yatırım, üretim ve tüketimdedir. AĢırı birikimin olması halinde birinci döngüde sermayenin bloke olup ikinci ve üçüncü döngülere akabileceğinden bahseder.

Sermayenin ikinci döngüsü sabit mallardaki yatırımlarla oluĢur. Devlet ya da piyasa aracılığıyla ikinci döngüye aktarılan kaynakların da önemli bir bölümünün kentsel yapılı çevreye yönlendirildiğinden bahseder. Kentsel yapılı çevreye yönlendirilen yatırımların bir yandan birikim sorununu çözerken bir yandan da yeni taleplerin ortaya çıkmasına yol açarak birinci döngüdeki krizin çözülmesine yardımcı olduğunu söyler.

Buradan da anlaĢılmaktadır ki kentsel yapılı çevrenin oluĢumu sermayeden bağımsız değerlendirilemez. Harvey‟ e göre, kentsel büyüme tesadüflerle değil de, kapitalist sistemin özünü oluĢturan sermaye birikim süreçleriyle olmaktadır. Kapitalizm kentleĢmeyi, zenginlerin lehine olacak Ģekilde adaletsizce gerçekleĢtirmektedir.

Kapitalist giriĢimciler karlarını artırmak için, kente gökdelen, alıĢveriĢ merkezleri, lüks konutlar vs. yapmakta ve bunlar da sistemin çeliĢkilerini yansıtan örnekler olmaktadır (Akt. Güllüpınar, 2013: 75-77)

R. Pahl

Pahl „kentsel mekân‟ kavramı üzerinde durmakta ve kenti kaynak tahsis eden bir sistem olarak tanımlamakta ve kent olgusu üzerinde kamu müdahalelerinin bulunduğunu söylemektedir. Pahl, kentte kaynakların tahsisini sağlayan ve tahsise karar vermekle sorumlu olan yerel yöneticilerin bulunduğunu söyler. Bu yerel yöneticilerin de

kaynakları tahsis ederken kendi amaçlarını göz önünde bulundurarak hareket ettiğinden bahseder. Kendi amaçlarını göz önünde bulundurmalarının yanı sıra bu yerel yöneticilerin özerk olmadığını yerel halk tarafından kullanıldığını da söylemektedir.

Pahl yerel yöneticilerin bir yandan toplumsal ihtiyaçlar ile sermayenin karlılığı arasında oluĢan çeliĢkili baskı sistemine aracılık ederken, diğer yandan da yerel halk ile merkezi yönetimin farklılaĢan çeliĢkili taleplerine aracılık etme rolü üstlendiğini söyler. (Akt.

Koyuncu, 2011: 47).