• Sonuç bulunamadı

1.1. Kent Sosyolojisi

1.1.10. Yeni GeliĢme Alanları

Birinci Dünya SavaĢı‟ na kadar, halkın konut gereksinimleri üzerinde durulmamıĢtır fakat yaĢam koĢullarının iyileĢmesiyle birlikte halkın barınma

gereksinimi üzerinde durulmaya baĢlanmıĢ ve kent planlaması yoluna gidilmiĢtir (KeleĢ, 2013: 373). Yeni geliĢme alanları ülkeden ülkeye ve zamana göre farklı kavramlarla isimlendirilmiĢlerdir. Zaman ilerledikçe de yapılan konut türlerinde farklılıklar gözlenmeye baĢlamıĢtır. 1950‟ ler ve 2000‟ li yıllarda insanların aile yapısında, gelir düzeyinde, sosyo-kültürel değerlerinde, coğrafi konumunda ve zevklerdeki değiĢimlere bağlı olarak konut yapılarında da değiĢimler meydana gelmiĢtir (KeleĢ, 2014: 304). Mekân organizasyonunda ilk dönüĢüm kuĢkusuz gecekondularla gerçekleĢmiĢtir. Gecekonduların oluĢması ĢehirleĢmenin ilk boyutu olarak kabul edilmektedir. GecekondulaĢma, hızlı ĢehirleĢmenin bir sonucu olarak meydana gelmiĢ, kırdan kente göç eden insanların barınabilecekleri mekânlar olarak ortaya çıkmıĢtır (Tekeli, 1982: 203). Gecekondularda yaĢayanlar genellikle toplumların dar gelirli ve yoksul sınıflarıdır. Gecekondular kentlerin eski ve yeni kesimleri arasında maddi ve manevi anlamda, geçiĢ halindeki alanları oluĢturmaktadır. Çoğu gecekondu türdeĢ görünümlüdür. Bazı kesimleri sağlık ve sağlamlık yönünden çok iyi olurken, öteki bir kesimi ise oturulamayacak vaziyettedir (KeleĢ, 2013: 500-5001). 1996 yılında Türkiye‟de, 775 Sayılı çıkarılan yasayla birlikte gecekondu alanlarının varlığı kabul edilmiĢ, gecekondu alanlarında tasfiye, ıslah ve önleme bölgelerinin oluĢturulmasına olanak tanınmıĢ bunların gerçekleĢmesi için de pozitif nitelikli düzenlemeler getirilmiĢtir (Tekeli, 2011: 328). 1960‟ lı yıllardan sonra ise apartman dairesi denilen konut tipine yoğun geçiĢler yapılmaya baĢlanmıĢtır. Bunun için Kat Mülkiyeti Yasası yürürlüğe girmiĢ ve ilk yıllarda daha çok iki katlı binalar yapılırken, daha sonraki yıllarda 3-5, 7-9 ve daha yüksek katlardaki binalar yapılmıĢtır. Nüfusun artması ve yer darlığı gibi sebeplerden ötürü apartmanların yapılması insanların yaĢamlarında kolaylık sağlamıĢtır. Apartman türü konut kategorisine 2000 yıllarında öncülüğünü Toplu Konut Ġdaresi (TOKĠ)‟ nin yaptığı çok katlı (20-30) gökdelen tipi apartmanları da eklemek mümkündür. 1980‟ li yıllara gelindiğinde ise, toplu konut ortaklıkları yani konut kooperatifleri oluĢmaya baĢlamıĢtır. 1981 yılında yürürlüğe giren ilk Toplu Konut Yasası da kooperatifler, kooperatif birliklerini, toplu konut kuruluĢlarını desteklemiĢtir.

Bu kuruluĢların yılda en az 750 ile 1000 arasında konut üretmelerini ise Ģart koĢmuĢtur.

Bu yasa ile kredi desteği sağlanmıĢ ve ilk baĢlarda üretilen konutlar artıĢ gösterirken, TOKĠ‟ nin desteğini çekmesi sonucu gerileme dönemine girilmiĢtir. Sonuç olarak ise, Konut Kooperatifleri üzerinde pek baĢarılı olamamıĢtır (KeleĢ, 2014: 338). 2003 yılı ve

sonrasında ise, konut yenileme çalıĢmaları yapılmaya baĢlamıĢtır. Bu çalıĢmalarla kentsel alanların yeniden canlandırılması ya da soylulaĢtırılması ve kentsel dönüĢümü çalıĢmaları amaçlanmıĢtır. DönüĢtürme genellikle gecekondular, kaçak apartmanların bulunduğu alanlar, yıkım riski olan alanlar, kent özeklerindeki çöküntü alanlar ve ekonomik ömrünü doldurmuĢ görünen kent bölümlerinde yapılmaya baĢlanmıĢtır.

DönüĢtürme yapılmasının amacı, bu alanların günün gereksinmelerine daha iyi cevap verebilmesini sağlamaktır. Bu gibi amaçlar doğrultusunda 2005 yılında bir kanun çıkarılmıĢtır. Bu kanun, kentlerin merkez alanlarının sağlıklı bir Ģekilde iskân edilerek Ģehrin güvenliğini tehdit eden denetimsiz bölgelerini yenileĢtirmek ve günümüz gereklerine uygun olarak kullanılabilir hale getirmek amacıyla çıkarılmıĢtır.

Günümüzde kentsel yenileme, baĢlıca üç amacın gerçekleĢmesine yardımcı olarak kullanılmaktadır. Bunlar; yoksulluk yuvalarının temizlenmesi, kent özeklerinin, anakentlerin öteki kesimleri ve yöre kentlerle aralarındaki ekonomik canlılık ayrımlarını gidermek üzere bu kesimlerin yenilenmesi, son olarak ise, yerel yönetimlerin akçal olanaklarının artırılmasıdır. Kentsel yenileme sadece yoksulluk yuvalarının temizlenmesini amaç edinmemektedir. Bu amacın yanı sıra canlandırma, koruma ve yeniden geliĢtirmeyi de hedeflemektedir (KeleĢ, 2013: 359-391).

Bu konulardaki yoğun çalıĢmalara farklı örnekler eklenebilir örneğin Herbert J.

Gans‟ın “The Urban Villagers” adlı 1950‟lerde Ġkinci nesil Ġtalyan-Amerikalılarının Booston‟un West-End adı verilen alanındaki yaĢantılarında grup ve sınıf odağında yaptığı katılımlı gözlemlere dayalı çalıĢmasında kent yenilenmesi öncesindeki tespitleri etnisite, kültür ve sınıf tartıĢması üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Uluslararası göçmen grubun sosyal iliĢkileri ve onların çıkarılarak yüksek kiralı konutların yapımının planlandığı alanda mevcut olanın söylenilenin aksine bir slum‟dan farklılığına da vurgu yapan çalıĢması önemlidir. 1950‟lerden beri mevcudun değiĢimi veya yeni yerleĢim alanları oldukça dikkat çekmiĢtir (Gans,1982).

Lefebvre‟nin bahsettiği mekânın toplumsal olduğu vurgusu önemlidir. O‟na göre

“ mekan üretimi ve mekanın üretimi süreci varsa, tarih de vardır (…) üretici güçler (doğa, çalıĢma ve çalıĢmanın örgütlenmesi, teknik ve bilgiler) ve elbette üretim iliĢkileri, mekan üretiminde belirlenmesi gereken bir role sahiptirler. Bir üretim tarzından diğerine geçiĢ çok büyük önem taĢır çünkü bu, mekanı alt üst ederek mekana dahil olabilen toplumsal üretim iliĢkileri içindeki etkisidir. Her üretim tarzı-hipotez

gereği kendine uygun mekâna sahip olduğundan, bu geçiĢ sırasında yeni bir mekân üretilir” (lefebvre,2014:76). Bu anlamda, mekânın deneyimlenmesinde üç unsura dikkat çeker: algılanan, tasarlanan ve yaĢanan. Bu anlamda mevcut çalıĢmada BarıĢ yapı Kooperatifinin tasarlanan, algılanan ve yaşanan yönlerine yönelik bir durum tespitinin kısmen de olsa yapılacağı vurgulanabilir. Kısmen denilmesi gerekli çünkü mekânın dönemselleĢtirilmesi önemli olduğu için beĢ farklı mekan türünden bahseder Lefebvre (Mutlak, kutsal, tarihsel, soyut, çeliĢkili ve diferansiyel mekan) ancak mevcut tanımlanan çalıĢma alanı olan BarıĢ Yapı kooperatifi, eski ilçeye eklemlenen küçük ölçekte yeni bir yerleĢim yeri olduğundan belki tam anlamıyla yeni bir geliĢme alanı olarak teorik olarak değil de halkın ifadesi üzerinden sıfatlandırılmaktadır. Gans‟ın çalıĢmasındaki gibi 20 civarındaki bir hane halkı üzerinden ele alındığından ilgili mekânın dönemselliğinden yeni geliĢme alanının çok katmanlı (kurumsal, idari vb) takibinden ziyade mekânın deneyimlenmesindeki üçlü unsur üzerinden (tasarlanan, algılanan ve yaşanan mekân) yaklaĢılmaktadır.