• Sonuç bulunamadı

Slovakya ile yapılan İşbirliği Anlaşmasının 38(1) Maddesinin ilk satırının doğrudan etkis

ABAD’IN SPORA İLİŞKİN KARAR ÖRNEKLERİ

2. Maros Kolpak Davası

2.1. Slovakya ile yapılan İşbirliği Anlaşmasının 38(1) Maddesinin ilk satırının doğrudan etkis

ABAD ’ın görmüş olduğu davalardan Pokrzeptowicz-Meyer [2002] kararının 30. maddesinin başlangıcına göre, Divan’ın Avrupa Toplulukları ve üye ülkeleri ile Polonya arasında ortaklık tesis eden Avrupa Anlaşmasını, doğrudan etkiye sahip olduğu yönünde tanımıştır.97

İlk önce, Slovakya Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırıyla Polonya Ortaklık Anlaşmasının 38(1). Maddesinin ilk satırının benzer olduğu ortaya konmalıdır. İkinci olarak, bu iki ortaklık anlaşması kabul edilme maksadı veya bağlamı bakımından farklılık göstermemektedir. İkisi de girişin son cümlelerinde ve 1. maddelerde, AT’ye katılmak için Slovak Cumhuriyeti ve Polonya Cumhuriyeti’nde AT’yle ticaretin genişletilmesi, uyumlu ekonomik ilişkiler ile dinamik ekonomik kalkınma ve refahın desteklenmesi için ortaklık yapıldığı belirtilmiştir.

Polonya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 58(1). maddesi aynı anlaşmanın 37(1). maddesinin ilk satırının doğrudan etki etmesini engellemediği gibi, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 59(1). Maddesi de aynı anlaşmanın 38(1). Maddesinin ilk

97 16 Aralık 1991’de Brüksel’de imzalanmış, 93/743/AAET, AT kararıyla 13 Aralık 1993 tarihinde

satırının doğrudan etki etmesini engellemez. Böylelikle mevzubahis hükümler arasında benzerlik mevcuttur.

Nihayet Polonya Ortaklık Anlaşmasının 37(1). maddesinde olduğu gibi, Slovakya Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinde yer alan üye ülkelere uygulanacak koşul ve usuller, üye ülkelerin hükümde ortaya konulan ayrımcılık yapmama ilkesinin uygulanmasını bir koşula veya ihtiyari kısıtlamaya bağlamalarına izin verecek şekilde yorumlanamaz. Zira böyle bir yorum, bu hükmü anlamsız kılar ve pratik olarak etkisizleştirir. Bu şartlarda, Slovakya Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırının doğrudan etkiye sahip olduğu tanınmalıdır. Bu etki, bu maddeye başvuran Slovak vatandaşlarının ev sahibi üye ülkenin ulusal mahkemelerine isnat etme yetkisiyle sonuçlanır.

Slovakya ile olan İşbirliği Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırını bir spor federasyonunun koyduğu kurallara uygulanabilirliği sorunu;

Başlangıç olarak AT Antlaşması madde 48(2)’deki hükme bakıldığında, Bosman davasında Divan, profesyonel sporcuların maaşlı işte çalışmak için gerekli koşulları belirleyen spor federasyonlarının koyduğu kurallara uygulanacağı dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda, Divan, farklı üye ülkelerdeki çalışma koşullarının bazen kanun veya yönetmelik hükümleriyle, bazen de anlaşmalar ve özel hukuk kişileri tarafından imzalanan veya kabul edilen senetlerle düzenlendiğini vurgular. Eğer AT 48. maddenin kapsamı kamu idaresinin eylemleriyle sınırlandırılırsa bu maddenin uygulanmasında eşitsizlik riski oluşabilecektir.98

Slovakya Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırı düşünüldüğünde, bu hükmün DHB gibi bir spor federasyonunun koyduğu kurallara uygulanıp uygulanmayacağını belirlemek için AT madde 48(2)’nin Slovakya Ortaklık Anlaşmasının yukarda anılan hükmüne aktarılabilmesi hususunda Divan’ın yapacağı yorum incelenmelidir.

98 ABAD,Dava C-415/93 Belçika Kraliyeti Futbol Federasyonu ASBL (URBSFA) ile Jean-Marc Bosman

Bu hususta Divan Pokrzeptowicz-Meyer kararının 39 ve 40. maddelerinde de belirttiği üzere, Polonya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 37(1). maddesinin ilk satırı Topluluk dahilindeki Polonyalı işçilerin serbest dolaşımı ilkesini koymasa da AT 48. maddesi üye devlet vatandaşlarına serbest dolaşım ilkesinden faydalanma hakkı tanıdığından, Polonya ile yapılan Ortaklık Antlaşmasının hedefleri ve bağlamı ile AT Antlaşması kıyaslandığında, Ortaklık Antlaşmasının 37(1). maddesinin birinci satırına Divan’ın AT 48(2). maddesine tanıdığından farklı bir kapsam vermek yersizdir. Bu bağlamda, Divan, Pokrzeptowicz-Meyer davasının 41. maddesinde Polonya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 37(1). maddesinin ilk satırının, Polonya vatandaşı işçilerin üye bir devletin ülkesinde kanunen çalışmaları halinde onlara üye devlet vatandaşlarına çalışma koşulları açısından yapılan muamelenin aynısını -AT 48(2). madde gereği- tanıdığını belirtmiştir. Divan bu mantıktan yola çıkararak, Bosman kararında kabul ettiği AT 48(2). madde yorumunun Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırına aktarılabileceğine karar vermiştir.

Böylelikle Divan, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırının, profesyonel sporcuların maaşlı işte çalışmak için gerekli koşulları belirleyen DHB gibi spor federasyonlarının koyduğu kurallara uygulanacağı kararına varılması gerektiğini ortaya koymuştur.

Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırında belirtilen ayrımcılık yapmama ilkesinin kapsamı:

Almanya Hentbol Federasyonu, Yunanistan, İspanya ve İtalya Hükümetlerine göre, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38. maddesinde yer alan ayrımcılık yapmama hükmünün kapsamı, Slovak Cumhuriyeti vatandaşı işçilerle Avrupa Birliği üyesi devletlerin vatandaşı olan işçiler arasında eşit bir ilişki tesis etmek maksadını taşımaz. AT 48. maddenin sağladığı işçilerin serbest dolaşımı ilkesi, Bosman kararında spor alanına uygulandığı şekliyle, iddia edildiği üzere sadece AT ve AEA üyesi devletlerin vatandaşlarının faydasına sunulabilir. Dahası, Divan’a gözlemlerini sunan bütün taraflar, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırında yer alan tabiiyet gerekçesiyle ayrımcılık yasağının sadece üye bir devletin

ülkesinde kanunen çalışmaya devam eden Slovak vatandaşı işçilere, çalışma, maaş veya işten atılma koşulları bakımından uygulandığı görüşünü kabul etmekte ve bu noktada, DHB, Yunanistan, İspanya ve İtalya Hükümetleri SpO 15(1)(b) ve 15(2) nolu kurallarda yer alan hükmün Slovak vatandaşlarının işe erişimiyle ilgili olduğunu da iddia etmekte, dolayısıyla böyle bir kuralın uygulanmasının engellenemeyeceğini ileri sürmekte idi.

Kolpak, Almanya Hükümeti ve Komisyon, -bunun aleyhinde- esas davadaki söz konusu gerçeklerin Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırı dâhilinde ortaya çıktığını, Kolpak’ın Alman işgücü piyasasına erişimi amaçlamadığını, ancak Alman iç hukukuna uygun olarak halen çalışmakta olduğunu ve SpO’dan doğan çalışma koşullarındaki ayrım sonucu zarar gördüğünü düşünmektedirler.

Bu bakımdan ilk olarak, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırındaki ifadeye göre bu hükümle ortaya konan tabiiyet gerekçesiyle ayrımcılık yasağını, sadece bir üye devletin ülkesinde halihazırda kanunen çalışmakta olan Slovak vatandaşı işçilere ve yalnızca çalışma, maaş veya işten atılma koşulları bakımından uygulandığı dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla AT 48. maddeye aykırı olarak, bu hüküm işgücü piyasasına erişime ilişkin ulusal kurallara uygulanmamaktadır.

Başvuru kararına göre, Kolpak Alman ikinci lig takımında kaleci olarak imzalamış olduğu iş kontratı uyarınca kanunen çalışıyordu. Geçerli ikamet izni vardı ve ulusal hukuk gereği mesleğini ifa etmek için çalışma izni almak zorunda değildi. Dolayısıyla zaten Almanya işgücü piyasasına kanuni erişim sağlamış olduğu açıkça görünmektedir.

Bu bağlamda, SpO 15(1)(b) ve 15(2) no’lu kurallarda konulan çalışma koşulları oluşturan bir kurala özellikle dikkat çekildiğinde, Bosman örneğinde UEFA’nın da esas davadaki ihtilafta olduğu gibi benzer vatandaşlık kuralları veya hükümleri koyduğunu vurgulamak bu davada önemlidir. Bu tip hükümlerin kısıtlamaya tabi olmayan profesyonel oyuncuların çalışmasıyla ilgili olmadığı, ancak kulüplerin oyuncuları resmi

maçlarda oynatabilmeleri bağlamında değerlendirmek gerekir. Zira bu tip maçlara katılım bu oyuncuların faaliyetlerinin esas amacıdır.

Divan, esas davada söz edilen spor kuralının, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırındaki anlamı dâhilindeki çalışma koşullarıyla alakalı olduğunu ve bu kuralın ev sahibi üye devletin ulusal hükümleri uyarınca halihazırda kanunen çalışmakta olan Slovak profesyonel oyuncularının lig ve kupa maçlarında yer almalarını doğrudan etkilediğini belirtmiştir. Böylelikle, Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırını tesis etmek için SpO 15(1)(b) ve 15(2) no’lu kurallarca ortaya kuralın engellenip engellenmediği konusunda, bu kuralın Ortaklık Anlaşmasında yasaklanan ayrımcılık hükmünü ihlal edip etmediği belirlenmelidir. Bu bakımdan, AT 48(2). maddeyle alakalı olarak, Bosman kararının 137. maddesinin spor federasyonlarının koyduğu düzenlenen müsabakalardaki maçlarda futbol kulüplerinin diğer üye ülke vatandaşı olan sadece sınırlı sayıdaki profesyonel futbolcuları sahaya sürebileceği hükmünü barındıran kuralların uygulanmasını engellediği gözlemlenmelidir.

Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırının yorumlanması söz konusu olduğunda, bu hükmün Slovak vatandaşı işçilere üye bir devletin ülkesinde kanunen çalışma koşuluyla fayda sağlamaktadır. Buna göre AT 48(2). maddesinin tanıdığı üzere üye devlet vatandaşlarıyla Slovak işçilere çalışma koşulları bakımından eşit muamele görme hakkı tanınmıştır. Bu bakımdan davadaki söz konusu kural Bosman kararındaki vatandaşlık hükmüne benzemektedir. Böylelikle, AT 48(2). maddesi Divan tarafından yorumlanmış ve bu kararın 48. maddesinde belirtildiği üzere Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırına aktarılabilmektedir.

Dolayısıyla Slovakya ile yapılan Ortaklık Anlaşmasının 38(1). maddesinin ilk satırı, SpO 15(1)(b) ve 15(2) nolu kuralların Kolpak’a uygulanmasını engellemektedir. Çünkü bu kural, üye bir ülkede kanunen çalışıyor olsa bile, prensipte Slovak vatandaşı olan Kolpak’a, AT veya AEA üyesi devletlerin vatandaşlarına kıyasla, Alman federal veya bölgesel liglerindeki lig ve kupa maçları gibi bazı maçlarda sadece sınırlı bir

imkan tanımaktadır. Bu maçlara katılım ise profesyonel oyuncu olarak sürdürdüğü faaliyetin esas amacını teşkil etmektedir. Bu yoruma, DHB’nin ileri sürdüğü SpO 15(1)(b) ve 15(2) nolu kuralların koyduğu işbu kuralın Alman vatandaşı olan genç oyuncuların gelişimini güvence altına almak ve Alman milli takımını desteklemek gibi salt sportif gerekçelerle meşru olduğu iddiasıyla gölge düşürülmemelidir.

Divan, kişilerin dolaşım serbestîsine ilişkin Antlaşma hükümlerinin, yabancı oyuncuları, ekonomik bir niteliğe sahip olmayan, farklı ülkelerin milli takımları arasındaki maçlar gibi kendine has sportif niteliğe sahip olan bazı maçların dışında tutacak kurallar veya uygulamaları engellemediğini vurgulamıştır.

Ancak Divan, vatandaşlık hükümlerinin kendi ülkelerini temsil eden takımlar arasındaki bazı maçları ilgilendirmeyeceğini, fakat kulüpler arasındaki bütün resmi maçlara ve dolayısıyla profesyonel oyuncuların esas faaliyetlerine uygulanacağını da belirtmiştir.

Bu bağlamda, Divan, futbol kulüplerinin, yerleşik olduğu üye devletteki bağlarının; yerellik, şehir veya bölge bağlarına nazaran kendi sportif faaliyetinin doğasında daha fazla bulunduğunun düşünülemeyeceğini vurgulamıştır. Milli şampiyonalar farklı bölge, şehir veya yerelliklerden kulüpler arasında oynansa bile, kulüplerin başka bölge, şehir veya yerelliklerden oyuncuları bu maçlarda sahaya sürme hakkını kısıtlayacak bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca uluslararası müsabakalarda katılım, oyuncularının uyruklarına özel bir önem atfetmeksizin, kendi ülkelerindeki müsabakada belirli bir sonuç elde eden kulüplerle sınırlandırılmıştır.

Usul hukuku düşünüldüğünde, bu davada SpO 15(1)(b) ve 15(2) nolu kurallardan doğan ayrımcılık sadece sportif gerekçelerle meşru gösterilemez. Zira bu kurallar, DHB’nin düzenlediği maçlar esnasında, kulüplerin, AEA üyesi devletin vatandaşlarından sınırsız sayıda oynatmasını özgür kılmaktadır.

Ayrıca, başka hiçbir iddia, AT veya AEA üyesi devletin vatandaşları ile Slovak vatandaşları arasında yapılacak, SpO 15(1)(b) ve 15(2) no’lu kurallardan doğan farklı

muameleyi ve Slovak vatandaşlarının çalışma koşullarının -Divan’a iletilen gözlemlerde ortaya atıldığı üzere- etkilenmesini meşru kılması mümkün değildir.