• Sonuç bulunamadı

Skandalların Nedenleri ve Bağımsız Denetimle İlişkilendirilmes

BAĞIMSIZ DENETİME BAĞLI YAŞANAN ŞİRKET SKANDALLARI VE BAĞIMSIZ DENETİME YÖNELİK YASAL DÜZENLEMELER

2.1. BAĞIMSIZ DENETİME BAĞLI YAŞANAN ŞİRKET SKANDALLAR

2.1.6. Skandalların Nedenleri ve Bağımsız Denetimle İlişkilendirilmes

Bahsedilen şirket skandallarının meydana gelmesinde birçok neden vardır. Bunlar eksik yasal düzenlemelerden kaynaklanan uygun ortam, piyasa baskısı, kurumsal yönetim, iç kontrol-iç denetim ve bağımsız dış denetim sisteminin işleyişindeki yetersizliklerdir. Bu nedenlerin iyi bilinmesi, çıkacak sonuçların da önceden kestirilmesi ve problemlerin çözüm sürecine katkıda bulunulabilmesi açısından önem arz etmektedir.

Hileli finansal raporlama sonucunda meydana gelen skandallara neden olan faktörler şu şekilde sıralanabilir.156

 Şirketlerin, hisse senedi değerlerinin düşüşe geçmesi ve yatırımcıların beklentilerini karşılayamaması gibi durumlar karşında baskı altına girmesi ve diğer yandan hileli finansal raporlama ile çıkışa geçen işletmelerin bu çıkış trendini sürdürmek için hileli işlemlere devam etme çabaları,

154 Zaman Gazetesi, “Cem Uzan’a 18 Yıl Hapis, 4,4 Milyar Lira Para Cezası”, 30.03.2013, s. 7. 155 Bayraktar, s. 70.

156

Şaban Uzay, “21.Yüzyılın Başında Muhasebe Mesleğini Etkileyen Gelişmeler ve Geleceğe Yönelik Değerlendirmeler”, Mali Çözüm Dergisi, Sayı: 67, 2004, s. 9.

 Para ve sermaye piyasalarında yaşanan dalgalanmalar ile baskı altına giren işletmelerin alternatif türev araçlara yönelmesi,

 Kurumsal yönetimdeki eksiklikler,

 İç ve dış denetimdeki eksiklerin giderilememesi,

 Meslek mensuplarının etik kurallara uymaması.

Skandalların temeline bakıldığında ise, şirketlerin, hatalı ve hileli muhasebe işlemleri ile finansal bilgilerini saklayıp olduğundan farklı göstererek, kredi verenleri, yatırımcıları ve diğer ilgili tarafları aldatması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunları yaparken mali tabloların doğru ve gerçeği yansıttığını göstermek amacıyla bağımsız denetim raporları ile güvenilirliğini arttırmalarıdır.

Finansal bilgilerin doğruluğu şirketlerin iç kontrol ve denetimlerinde pekiştirilmesi, yönetim tarafından doğruluğunun taahhüt edilmesine bağlıdır. Ancak finansal raporlamada hata ve hile varsa bunu ortaya çıkaracak olan müessese şüphesiz bağımsız denetim ve denetim sisteminin kendisidir. Eğer bu sistem işlemez, yetersiz kalır ve sorumluluğunu yerine getiremezse finansal raporlardaki makul güvence da ortadan kalkar.

Kanun koyucuların ve sektör temsilcilerinin yanı sıra, akademik çevrelerde de, yaşanan problemlerin nedenleri sürekli tartışılmış ve denetim sisteminde yaşanan sorunların kaynakları hakkında farklı görüşler sunulmaya başlanmıştır.157

Bu bölümünde skandalların en önemli sebeplerinden olan denetime bağlı nedenler incelenecektir. Bu inceleme bağımsız denetimle ilgili çıkarılan yasa ve yapılan diğer düzenlemelerin sebeplerinin anlaşılması açısından önem arz etmektedir.

2.1.6.1. Denetim Dışı Hizmetler

Yaşanan denetim skandallarının başında, denetim firmalarıyla müşterileri arasındaki bağımsızlığı zedeleyecek olan ilişkiler vardır. Buna yatay bütünleşme de denir. Bu ilişkiler genelde denetim dışındaki, vergi ve danışmanlık hizmetleridir.

157 Atasoy, s. 29.

US News and World Report’un yaptığı bir habere göre şirketler tarafından denetim firmalarına 2000 yılında ödenen denetim ücretleri, bu firmaların gelirlerinin yalnızca % 27’sini oluşturmakta ve denetim firmalarının asıl kazancı olmaktan çıkmıştır.158

Verilen diğer hizmetler denetim firmalarının asıl odak noktası haline gelmiş ve bu hizmetlere daha fazla yoğunlaşmışlardır.

Enron olayında bu durum net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Şirketin denetçisi Arthur Andersen’in 2000 yılında Enron’dan 25 milyon dolar denetim ücreti 27 milyon dolar ise diğer danışmanlık hizmetlerinden olmak üzere toplam 52 milyon dolar ücret aldığı tespit edilmiştir.159

Denetim sektöründe, şirketlere hem vergi ve danışmanlık hizmeti verip hem de finansal tabloların denetimini bağımsızlıkla yürütülmesinde sorun olmayacağı savunulsa da, bağımsızlık konusunda çoğu kesimden olumsuz düşünceler her zaman yükselmiştir.

2.1.6.2. Denetim Süresi İle İlgili Sorunlar

Finansal kaygılardan dolayı müşterilerini uzun yıllar elinde tutmak isteyen denetim firmaları bağımsızlığı zedeleyecek tutumlar sergileyebilmektedir. Yapılan araştırmalarda, denetim firmalarının maliyetlerinin müşteri ile denetim iş süresinin uzamasıyla azaldığını göstermektedir. Bu durum denetlenen firmaya ayrılan denetim süresinin azalmasıyla ortaya çıkmaktadır.160

Arthur Andersen’in Enron’a 16 yıl hizmet verdiği, Xerox olayında KPMG’nin 40 yıl kesintisiz hizmet verdiği düşünülürse, şüphesiz bu sürelerin bağımsızlığı etkileyeceği düşünülür. Bazı çevrelerin uzun süreli iş süresinin denetçinin sektörü daha iyi tanıyacağı ve denetim kalitesinin artacağını savunsa da yaşanan olaylar durumun pek de böyle olmadığını göstermiştir.

2.1.6.3. Denetim Maliyetlerini Azaltma Çabaları

Denetim, müşteri ile iş ilişkilerinin ilk adımı olması ve daha sonrasında genelde danışmanlık hizmetleri verilecek olması nedeniyle önemlidir. Hem müşteriyi

158

Atasoy, s. 29.

159 Enron Skandalı ve Sermaye Piyasaları, http://www.ekodialog.com/Makaleler/enron_skandali_ sermaye_piyasalari.html, (10.05.2013).

alabilmek hem de gelecek için yatırım yapmak için ilk işi alırken sektördeki rekabette buna göre oldukça yüksek olur. Yoğun rekabet ortamında firmalar tarafından mümkün olan en düşük ücret politikası uygulanmaya çalışılır. Tabi bunu yaparken giderlerin de asgari seviyede tutulması, dolayısıyla denetim süresinin de ücretle birlikte kısa tutulması gerekmektedir.

Bu strateji, denetim firmalarını risk odaklı denetime sevk etmiştir. Yani denetim planı daha çok, denetçinin kanaatiyle riskli görülen alanlara yoğunlaşmış düşük riskli alanlara ise daha az önem verilmesine neden olmuştur. Yine Enron olayı incelendiğinde denetim firması tarafından risk bazlı denetim prosedürü uygulandığı ve bunun nelere mal olduğu görülmüştür. Çoğu şirketin, durumunu iyi göstermek için gelirlerini yüksek gösterdiği, ancak basit bir denetimle bile ortaya çıkabilecek bu durumun denetçiler tarafından fark edilememesi de buna bağlıdır.

2.1.6.4. Yasal Düzenlemeler, Muhasebe ve Denetim Standartları

Her ülkenin kendine özgü yasaları, standartları ve kuralları vardır. Bu yasa ve kurallar o ülkenin yapısına, kültürüne ve adetlerine göre düzenlenir. Gerek günlük hayatta gerekse ekonomik hayatta bu kurallar sınırlayıcı rol oynamaktadır.

Özellikle yakın geçmişte uluslararası ticaretin gelişmesiyle, şirketler farklı ülkelerde faaliyetlerini genişleterek büyümüş çok uluslu işletmelere dönüşmüştür. Bu büyümeyle birlikte daha karmaşık şirket işlemleri ve şirket yapılanmaları oluşmuştur. Kâğıt üzerinde performans göstergeleriyle rekabet ortamı genişlemiş, bunun içinde yaratıcı fikirler üretilmeye başlanmıştır.

Her ülkede, o ülkenin standart ve kurallarına uymak zorunda kalan işletmeler bu sınırlayıcı kuralların açıklarından faydalanarak rekabet gücü elde etmeye çalışmışlardır. Muhasebe ve denetim alanında yapılan düzenlemeler ulusal düzeyde kaldığından, çok uluslu şirketlerde, uluslararası kabul görmüş muhasebe ve denetim standartlarının uygulanmaması nedeniyle, ilgili kesimler karşılaştırma yapamamış ve yapılan bu hileleri zamanında fark edememişlerdir. Örneğin ABD’de Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri’nin çoğu diğer ülkedeki düzenlemelerin aksine

standartlardan üstün tutulmuştur. Enron olayında da yapılan muhasebe hilelerinin, bu ilkeler tarafından kesin olarak yasaklanmamış işlemler olduğu savunulmuştur.161

Ayrıca özellikle gelişmiş sermaye piyasası ülkelerinde, denetimle ilgili düzenleme çalışmaları, standartların oluşturulması ve denetimin gözetimi ile ilgili çalışmalar mesleki kuruluşlar tarafından yapılmaktaydı. Meslektaşların birbirini denetlemesi ise etik olmayan ilişkilere neden olmaktaydı.162

Parmalat olayında Deloitte’nin, Grant Thorthon’un raporlarını incelememesi de bunun bir örneğidir.

Sonuç olarak yaşanan muhasebe skandallarında denetim firmalarının olduğu kadar, yasaların, ilkelerin, kuralların ve sistemin tamamında sorumluluk vardır.