• Sonuç bulunamadı

4.BÖLÜM: KIRGIZİSTAN’ IN KISA ANALİZİ 4.1.Kısa Tarihçes

5. BÖLÜM: KIRGIZİSTAN’DA LALE DEVRİMİ

5.1. Devrimi Etkileyen İç Faktörler

5.1.1. Siyaset ve Muhalefet

Kırgızistan diğer Orta Asya ülkeleri ile kıyaslandığında bağımsızlık sonrası dönemde demokratikleşme yönünde daha önde olduğu genel kabul görmektedir. 1990’lı yılların ortalarına kadar bir siyasi partinin yasaklanması ve hatta haklarında dava açılması gibi vakalara rastlanmamıştır. Bu ülkedeki oldukça serbest muhalefete rağmen bir siyasi mahkumiyet olayı da vuku bulmamıştır. 1996-97 yıllarından itibaren hükümet ile bağımsız medya arasındaki sürtüşme doruğa çıkmıştır. Bu sürtüşme sonrasında iki gazete kapanmış ve bazı gazeteciler hakkında soruşturma başlatılmıştır231. 2000’li yılların başlarından itibaren ise Kırgızistan’da da komşu

ülkelerdekine benzer siyasi sindirme girişimleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Kırgız devriminin iki numaralı ismi olarak addedilebilecek olan Emniyet Eski Genel Müdürü ve Kırgızistan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun Başkanı Feliks Kulov da Askar Akayev’e yönelik yaptığı muhalefetin ardından “yetkilerini kötüye kullanmak” ve “yolsuzluk” suçlamalarıyla hapse atılanlar arasında yer almıştır232.

Bağımsızlık sonrasının ilk devlet başkanı olan Askar Akayev 1993 Anayasası’nı hiçe sayarak hareket etmesi de Kırgız demokrasine darbe vuran hadiselerden birisi olmuştur. 5.Fransız Cumhuriyet Anayasası temel alınarak hazırlanan Kırgız Anayasası devlet başkanına olağanüstü yetkiler tanımıştır. Bu Anayasa sayesinde Akayev devletin üç erkinin de üzerinde bir konuma gelmiş ve

230 Susan B. Glasser ve Peter Baker, “What Comes After Rose, Orange and Tulip?”, The Washington Post, Washington, D.C.: 3 Nisan 2005

231 Nermin Guliyeva, “Kırgızistan’da Başkanlık Seçimleri: Demokrasi Yoluna Devam mı, Otoriter Rejime Geri Dönüş mü?”, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 8, Aralık 2000, s.63.

başbakan ve tüm Anayasa Mahkemesi üyelerini atama yetkilerine sahip olmuştur. Bunun yanında başkan olarak yasama organına yasa teklifleri götürebilme ve yasama organından gelen yasaları veto etme yetkisi kendisine verilmişti. Fakat uygulamada Akayev kendisine verilen bu yetkilerin de üzerine çıkmıştır. Anayasa bir kişiye en fazla iki kez üst üste başkan seçilebilme imkanı verirken, Akayev 2000 yılında yapılan seçimlerin ardından üçüncü kez başkan seçilmiştir233.

Akayev ve ekibinin kendilerini demokrat olarak nitelendirmesi demokrasinin gelişimi için yeterli değildi, bu noktada önemli olan demokratlığın sürdürülebilmesi idi. Bu da Sovyet mirasından gelen bir toplumda kısa sürede gerçekleşebilecek bir olgu değildi. Kırgız yönetiminde etkin olan isim sadece Askar Akayev olmamıştır. 1995 yılından itibaren Akayev’in eşi, oğlu ve kız kardeşi de siyaset sahnesinde yerini almış ve Akayev ailesi ülke yönetiminde daha etkili hale gelmişti234.

Bağımsızlık sonrasında tüm Orta Asya Cumhuriyetleri özgürlüğü demokrasi ile bütünleştirememe sıkıntısını yaşamışlardır. Gürcistan ve Ukrayna ile mukayese edildiğinde Kırgızistan’ın demokratik gelenekleri göreceli olarak daha zayıftır. Bu zayıflıkta somut ekonomik ve siyasi kurumların ve eğitimli, yasalara saygılı ve siyasi ve ekonomik olarak dinamik bir orta sınıfın eksikliğinin büyük rolü vardır. Bu nedenle Kırgız muhalefeti genel olarak denetimi zor “hareketli bir kalabalık” görünümündedir235. Demokratik kurumların zayıflığı ve bağımsızlığı takip eden on

yılda yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle siyasi haklar ve beraberinde getirdiği insan hakları pek çok Kırgız için “içi boş kabuk” hüviyetinde olmuştur236.

Uluslararası kamuoyu tarafından demokrasiden geri gidiş olarak görülen girişimler Şubat ve Mart 2000 tarihlerinde yapılan parlamento seçimleri ve Ekim 2000 tarihinde yapılan Başkanlık seçimlerinde de ortaya çıkmıştır. Bu seçimlerde düzensizlikler, oy pusulalarının tek elden doldurulması, medyanın sindirilmesi ve

233 Bingöl, a.g.m., s.7.

234 “Waking Up to Revolution; If Only I Were Hearing Some Talk of Democracy”, The Washington Post. Washington, D.C.: 3 Nisan 2003.

235 Oğan, a.g.m., s.2.

muhalif isimlerin saf dışı bırakılması gibi hadiseler yoğun olarak yaşanmıştır. Bu şaibeler tarafsız gözlemciler tarafından da rapor edilmiştir237. 29 Ekim 2000 tarihinde yapılan başkanlık seçimleri öncesinde Askar Akayev yönetimi rakiplerini saf dışı ederek seçimlere katılmalarını engelleyecek girişimlerde bulunmuştur. Akayev’in en güçlü rakibi olan Ar Namus Partisi lideri Feliks Kulov seçimlerden önce, hastanede iken görevini kötüye kullanma suçundan tutuklanmıştı. Taraftarlarının protesto gösterileri altında yargılanan Kulov mahkemece serbest bırakılmıştır. Fakat Kulov bu kez devlet başkanı adayı olabilme şartı olan Kırgızca engeline takılmıştır. Kırgız asıllı olmasına rağmen Kırgızcayı iyi bilmeyen Kulov böyle bir şartın azınlık haklarının ihlali olduğunu ileri sürerek seçimlere katılmayı reddetmiştir. Akayev’in diğer güçlü rakibi Bişkek Üniversitesi Rektörlüğü yapmış olan Topçubek Turgunaliyev ise Akayev’e suikast düzenleme suçlamasıyla 1 Eylül 2000’de 16 yıl hapse mahkum edilmiştir238.

ABD Ulusal Demokrasi Enstitüsü’nün yayınladığı raporda seçimlerle ilgili şu saptamalara yer verilmiştir: Bir; seçim öncesinde siyasi amaçlı çok sayıda soruşturma ve tutuklama gerçekleşmiştir. İki; muhalif adaylara yer vermemeleri için basın yayın organlarına baskı yapılmıştır. Üç; sivil toplum kuruluşlarının seçimlere gözlemci olarak katılmalarını engelleyecek girişimlerde bulunulmuştur. Dört; devlet yetkilileri seçim sürecine müdahale etmiş ve seçim komisyonu üyelerine baskı yapılmıştır239.

2000 yılında yapılan meclis ve başkanlık seçimlerinde yaşanan gelişmeler demokrasi yolundan geri adım olarak değerlendirilmiştir. Bu seçimlerde yapılan usulsüzlükler ve adaylara uygulanan baskılar iç ve dış kamuoyunda gündeme gelmiştir. Diğer yandan ekonomide yaşanan sıkıntıların aşılamaması, geçim şartlarının sürekli kötüleşmesi, iç huzursuzlukların artması da devrime giden yolda oldukça etkin olmuştur. İşte böyle bir ortamda Kırgızistan ile Çin arasında yapılan bir anlaşma neticesinde 125 bin hektarlık bir Kırgız toprağının Çin’e geçmesi Kırgız

237 Bingöl, a.g.m.,s.6-7. 238 Guliyeva, a.g.m., s.64. 239 Guliyeva, a.g.m., s.65.

kamuoyunda gerilimi yükseltmiş ve Devlet Bakanı Askar Akayev hainlikle suçlanmıştır240.

Sınır anlaşması Kırgızistan’da derin bir siyasi krize ve sonrasında muhaliflere yapılan baskılara neden olmuştur. Anlaşma imzalandığı anda değil 2001 yılında meclis onayına sunulduğunda açığa çıkmıştır. Tüm tartışmalara rağmen anlaşmalar meclisin her iki kanadının da onayından geçerek geçerli hale gelmiştir. Sınır anlaşmasına en sert tepkiyi Güneyli bir milletvekili olan Azimbek Beknazarov göstermiştir. Bunun akabinde Beknazarov yedi yıl öncesinde görevi kötüye kullanmak gerekçesiyle hakkındaki iddialar nedeniyle 5 Ocak 2002’de tutuklanmıştır. Fakat muhalefete göre Beknazarov’un tutuklanma nedeni sınır anlaşmalarına gösterdiği tepkidir. Tutuklama sonrasında Celal Abad ve Bişkek’te protesto gösterileri başlamış ve gün geçtikçe genişleyen gösteriler 17-18 Mart 2002’de Aksu bölgesinde polisle göstericiler arasında çatışmaya dönüşmüştür. Bu hadiseler sonucunda beş gösterici hayatını kaybetmiştir. Gösteriler daha çok yaygınlaşınca başbakan ve kabine üyelerinin istifası sonunda gerilim azalmış ve Haziran 2002’de Beknazarov duruşma sonucunda serbest bırakılmıştır241.

Bağımsızlığın ilk yıllarındaki çoğulculuk ve tahammül anlayışı müteakip yıllarda dağılmış ve Akayev yönetimi eleştirilere ve özellikle medyadan gelen eleştirilere karşı tahammülsüzlüğü zaman içerisinde baskı ve sansür uygulamalarına dönüştürmüştür. Akayev’e göre ülke bir kriz ortamından geçerken bazı gazeteler yıkıcı eleştirilerde bulunmaktadır. Haziran 1992’de editörlerle yaptığı bir toplantıda Akayev demokrasinin özgürlük artı sorululuğa eşit olduğunu ifade etmiştir. Res publika gazetesini işaret ederek bu gazete tarafından yapılan eleştirileri devlet otoritesini zayıflatmaya yönelik girişim olarak gördüğünü belirtmiştir. Bu gazetenin yazarları daha sonra Başkanlık tarafından yapılan basın bilgilendirme toplantılarından dışlanmıştır. Ekim ve Kasım 1993’te hükümet basın özgürlüğünü

240 Nermin Güler, “Kırgızistan: “Demokrasi Adası”nda Siyasal ve Sosyal Kriz”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 27, Temmuz 2002, s.80.

kısıtlayan ve bir tür sansür içeren yasalar çıkarmıştır. Bu bağlamda parlamento gazetesi Svobodny gory Akayev’in önerisi ile mahkemece kapatılmıştır242.

Basın yayın kuruluşlarına yönelik ve baskı politikasının bir diğer dalgası 1997 yılında yaşanmıştır. Yayın hayatına yeni başlayan Kriminal iki sayı çıktıktan sonra Adalet Bakanlığınca üst düzey devlet yöneticilerine hakaret ettiği gerekçesiyle kapatılmıştır. Gazeteci Irsıbek Omurzakov kötü muamele edilen işçilerin durumunu gündeme getirdiği için 30 ay hapse mahkûm edilmiştir. Devlet altın şirketinin de müdürü olan Dastan Sarıgulov hakkında karalayıcı yayın yaptıkları gerekçesiyle Res publika gazetesinin editörü Zamira Sıdıkova ve Gazeteci Aleksandr Alianchikov 18 ay hapse mahkum edilmiş ve iki diğer yazar da 18 ay gazetecilikten men cezası almıştır. Aynı dönemde fonlarının yüzde 90’ını eğitim faaliyetlerine harcamasına rağmen Soros Vakfı da muhalif yayın kuruluşlarına daha yakın durmakla eleştirilmiştir243.