• Sonuç bulunamadı

4.BÖLÜM: KIRGIZİSTAN’ IN KISA ANALİZİ 4.1.Kısa Tarihçes

5. BÖLÜM: KIRGIZİSTAN’DA LALE DEVRİMİ

5.1. Devrimi Etkileyen İç Faktörler

5.1.3. Kuzey-Güney Klanlarının Güç Mücadeles

Kırgızistan’ın toplumsal ve tarihi bir gerçekliği olan kabileler ve kabilecilik bilincinin detaylandırılması klanlar arasındaki iktidar mücadelesini anlamada açıklayıcı olacaktır. Kırgızistan’da iki tür kabile bulunmaktadır: bunlardan ilki, din temeline dayalı politik kabileler (Issık Kul, Narın, Çusi, Talas vb.) ve geniş kabileler (Sarbapış, Sayk, Kuşçu, Salto, Kıpçak vb.) ikincisi, Peretroika döneminde kurulmuş olan tek uluslu ya da çok uluslu iş kabileleridir246. Tarihi seyir içerisinde her zaman zengin olan güney bölgesinin ve burada yaşayan klanların fakirleşmesi Sovyetler ve sonrasında Akayev iktidarı dönemine denk gelmektedir ve uyguladığı yanlış politikalar bu sonucu doğurmuştur. Ülkenin kuzey-güney olarak bölünmesinin bazı nedenleri vardır: Tarihi, kültürel farklılıklar ve ekonomik yapının farklı olmasıdır. Kabilecilik ya da bölgeciliğin temelini oluşturan etmenlerden birisi de Kırgız

245 Anderson, a.g.e, s.71-72. 246 Achylova, a.g.m., s.22

topraklarının topoğrafik yapısıdır. Tanrı Dağları ülkeyi ikiye bölmektedir ve bu iki bölgede birbirinden farklı gelişim süreci, gelenekler ve zihniyete sahip iki topluluk bulunmaktadır. Kuzey bölgesinde Çuy, Talas, Issık-Kol ve Narın vilayetleri bulunurken, güney bölgesi Oş, Celalabad ve Batken vilayetlerinden oluşmaktadır. İki bölge arasındaki geçilmesi zor sıra dağların varlığı aynı halktan sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı farklı iki toplumun çıkmasına neden olmuştur247. Ülkenin kuzeyi Kazakistan’ın Çuy Vadisinin ekonomik havzasına dahildir ve Ural ve Sibirya’ya doğru eğilimi vardır; güneyi ise Özbekistan’ın Fergana Vadisinin ekonomik havzasına dahildir ve Doğu Türkistan bölgesine eğilimlidir. Akayev bu farklılaşmayı azaltacak ve sorun olmaktan çıkaracak önlemleri alamamış ve sorunlar güney bölgesinde, iktidar ise kuzey bölgesinde yoğunlaşmıştır248. Sosyo-kültürel bağlamda kuzey bölgesinde Çuy, güney bölgesinde ise Fergana mantalitesi hakimdir ve iki toplum birbirinden çok farklı özellikler taşımaktadır. Fergana Vadisi’nde dini geleneklere bağlı, nüfusu yoğun ve fakir bir topluluk yaşamaktadır. Buna karşılık, Çuy Vadisi’nde yaşayan kitlenin nüfus yoğunluğu daha düşüktür, eğitim ve gelir seviyesi yüksektir. Kuzey ve güney arasındaki bu farklılık nedeniyle, her ne kadar ülkede tek resmi başkent bulunsa da Oş güneyin gayri resmi başkenti olarak görülmektedir249.

Kuzey/Güney eksenindeki bölünmüşlüğünün bir ayağını da etnik farklılaşma oluşturmaktadır. Güney bölgesi etnik açıdan homojen değildir. Ülkenin güneyinde Özbek ve Uygur kökenliler yaşamaktadır. Özbeklerin güneydeki nüfus oranı yüzde 40’lara ulaşmaktadır250. Bu etnik bölünmüşlüğün kökenleri 1920’lere mevcut sınırların çizildiği yıllara kadar gitmektedir. Stalin Moskova’nın hâkimiyetini sağlamak için bazı milliyetleri diğerlerine karşı önde tutmuştur. Mevcut sınırlar ne tarihi sınırları ne de dil ve kültürel yakınlıkları yansıtmaktadır. Her ülkede bir ya da

247 Güler, a.g.m., s.82.-83.

248 Kibar, a.g.m., s.4. 249 Güler, a.g.m., s.83. 250 Oğan, a.g.m., s.2.

daha fazla etnik gurup bulunmaktadır. Bu da Kırgızistan örneğinde olduğu üzere sonu gelmez etnik çatışmaların temelini oluşturmaktadır251.

Kırgız halkı üniter bir yapıya sahip bir halk olmasına rağmen “Kırgızlık” bilincinin yanında belli bir boydan olmak da kimliğin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Boy üyeleri kendi içlerinde bir dayanışma içinde olurken bir taraftan da diğer boylarla adı konmamış bir rekabeti sürdürmektedirler. Bu bağlamda, kuzey klanları devlet yönetiminde daha etkin konumdaydılar. Güneyliler ise geri planda bırakılmışlığın verdiği bir duyguyla siyasette daha etkin hale gelme çabası içindedirler. Eski Devlet Başkanı Askar Akayev bir kuzey boyu olan Sarıbagış boyundandır. Sarıbagışların çoğu Çuy vilayeti Kemin bölgesinde yaşamaktadırlar ve yaklaşık son 30 yıldır ülke yönetiminde etkin makamlarda bulunmuşlardır. Akayev devlet başkanlığı yaptığı dönemde yakın çevresinde kendi boyundan olanları bulundurmuş ve bu sayede koltuğunu güçlendirmiştir. Akayev’in eşi Meryem Akayeva ise yine bir kuzey boyu olan Kuşçular’dandır. Bu boydan olan birçok kişi valilik, Merkez Bankası başkanlığı ve başbakan yardımcılığı gibi önemli mevkilerde bulunmuşlardır252. 1990’lı yıllarda Akayev rejimine yönelik en büyük muhalefet güneyden Bekmamat Osmanov ve diğer önemli figürlerden gelmiştir. Osmanov yedi kardeşini Celalabad’da kilit mevkilere getirerek siyasi konumunu güçlendirmiştir. Akayev Osmanov görevden almış ancak yerel baskılar Osmanov’un yerine başka bir güneyli aileden bir ismin atanması yönünde olmuştur. Şubat 1995 parlamento seçimlerinde Osmanov milletvekili seçilmiştir. Kuzey-Güney ayrışması Aralık 1995 başkanlık seçimlerinde açıkça gün yüzüne çıkmıştı. Seçimlerde Komünist lider Absamat Masaliyev Oş şehrinde Akayev yanlısı yerel yönetimin tüm engellemelerine rağmen oyların yüzde 50’sini almıştı253.

Siyasi yaşamda Bakiyev iktidarına kadar daha zayıf konumda bulunan güney boylarını ise İçkilikler ve Otuz Uular oluşturmaktadır. Güneyliler tüm Kuzey

251 Ali Banuazizi ve Myron Weiner, The New Geopolitics of Central Asia and Its Borderlands, Indiana University Press, 1994, s.6.

252 Güler, a.g.m., s.83. 253 Anderson, a.g.e., s.40.

boylarını Arkalıklar olarak adlandırmaktadır. İçkilikler Oş, Batken ve kısmen de Celal Abad’da, Otuz Uular ise Celal Abad ve kısmen de Oş’ta yaşamaktadırlar. Kalabalık nüfuslarına rağmen Bakiyev dönemine kadar güney boylarının ülke yönetiminde etkin olamamalarının en büyük nedeni kendi içlerinde birlik olamamalarıdır254.

Klancılık ve bölgecilik Sovyetler Birliği döneminde takip edilen kolektif yapılanma siyasetiyle pekiştirilmişti. Komünist sistemdeki hiyerarşik yapılanma eski feodal yapıları bozmamış, aksine kolhoz sistemi gereği topraklarını kaybeden zengin köylü aileler kolhoz yönetimine gelerek mülkiyetlerini bir şekilde korumuşlardır. Böylece tarihi kabilecilik anlayışı Sovyet döneminde iyice yerleşik hale gelmiş ve bağımsızlık sonrasında kendini yenilemiştir255.

Lale Devrimi öncesinde ülkedeki siyasi ayrışma, renkli devrimlerin gerçekleştiği diğer ülkelerdeki gibi Rusya ya da Batı yanlısı olma ekseninde değil, güney-kuzey klanları ekseninde oluşmuştur. Orta Asya ülkelerinde yaygın olan ancak Batılıların anlam veremediği bu ayrışma siyasi reformların yapılmasını engellemiş ve demokratikleşme çabalarını da sekteye uğratmıştır. Kuvvetli kabile bilincinin varlığı bu ülkelerdeki siyasal sistemlerin batı siyasal sistemine entegre olması aşamasında daha büyük çatışmalara zemin hazırlamıştır. Kuzey/Güney odaklı siyasi örgütlenme daha önce hep kuzeyli kabilelerin lehine olmuş ve güneyli kabileler iktidardan dışlanmışlardı. Siyasal, sosyal ve ekonomik bağlamda Oş ve Bişkek merkezli hep iki Kırgızistan olagelmiştir. Kuzeyli Akayev’in iktidarı kaybetmesi ve Güneyli Bakiyev’in devlet başkanı olmasıyla siyasi huzursuzluk ayrışmayı da güçlendirmiştir. Bakiyev güneyli olmasına rağmen devrimden sonra yönünü Rusya’ya dönmüş, ironik biçimde kuzeyliler ise Batı ve reform özlemi içinde olmuşlardır. Yani kuzey/güney bölünmüşlüğünü Batı yanlısı/Rusya yanlısı temeli üzerine oturtmak da artık anlamlı görünmemektedir. Rusya taraftarlığı ve Batı

254 Güler, a.g.m., aynı yerde. 255 Güler, a.g.m., s.83-84.

taraftarlığı gibi kavramlar pragmatik bir şekilde her iki kesim tarafından konjonktür dahilinde kullanılmıştır256.

Orta Asya Cumhuriyetlerinde devletleşme ve dönüşüm sürecinde resmi ve gayri-resmi bağlarını kullanan elit tabakanın nüfuzu artmıştı. Böylece klanlar muazzam ekonomik kaynaklara sahip olmuşlardı. Kısacası, bu devlet varlıklarının yeniden bölüşümü üzerine yapılan rekabette klan sistemi gerçek kazanan olmuştu. Klanlar içinde de kuzeyli klanlar pastadan en büyük payı alan kesim olmuştu. Kabilecilik anlayışı demokrasi yolunda emeklemeye çalışan Kırgızistan için ciddi bir iç problemdir. Sosyal bir olgu olarak tarih boyunca var olan kabile olgusu bağımsızlık sonrasında devletin kurulduğu, komünist komuta yapısının kırıldığı, siyasi iktidarın zayıf olduğu ve ekonomik krizin baş gösterdiği dönemde “kabilecilik” siyasi yapılanmaya egemen olmuştur. Çok tehlikeli olan ve ülkeyi iç savaşa ya da anarşiye götürebilme potansiyeli olan bu fenomen Kırgızistan’ın iç birlik ve bütünlüğünü tehdit etmektedir257.

5.1.4.Yolsuzluk ve İşsizlik

SSCB’nin çökmesiyle birlikte Kırgızistan ekonomisi altüst olmuştur, çünkü Kırgızistan’ın bütçesinin yüzde 75’ini merkezden tahsis edilen ödenekler oluşturmaktadır. Bağımsızlığın ilk yıllarında Kırgız ekonomisi Boris Yeltsin’in Rusya Federasyonu hazinesinden sağladığı desteklerle ayakta kalmaya çalışmıştır258.

Kırgızistan’da Kırgızlar arasındaki işsizlik oranı diğer etnik gruplara göre daha yüksek olmuştur. Bunda Sovyetler döneminde merkezi yönetimin uyguladığı politikalar da etkili olmuştur. Sanayinin modernleştirilmesi sırasında açılan fabrikalar da Slavlar tarafından inşa ediliyordu, çalışanlar Slav kökenliydi ve Moskova’dan

256A. Yavuz Şir, “Kırgızistan’da Anayasal Reform Sonrası Durum”,

http://www.globalstrateji.org/TUR/Icerik_Detay.ASP?Icerik=839, 25.12.2006

257 Koichuiev, a.g.m., s.24. 258 Hiro, a.g.e., s.138.

idare ediliyordu. Sanayileşme Kırgızistan ekonomisinin yüzde 38’ine mal olduğu halde çalışanlar içinde Kırgızların oranı yüzde 3’tü. Ağır sanayide (makine üretimi, enerji sektörü, yapım işleri vb.) çalışan mühendis ve teknisyenler içinde Kırgızlar yüzde 13’lik bir dilimi teşkil ediyordu. Moskova yerli Kırgız işçilerin istihdamı konusunda isteksizdi ve daha çok Slav işçiler tercih ediliyordu259.

Kırgızistan ve diğer Orta Asya devletlerindeki yoksulluğun ve işsizliğin sebeplerinden birisi Sovyet sisteminin kurduğu ekonomik düzendir. Bu devletlerin ekonomileri Sovyet ekonomisinin tamamlayıcısı olarak görülmüştür. Orta Asya ülkeleri temel olarak Rusların ham madde sağlayıcısı olmuşlar, bağımsız olarak gelişmeleri engellenmiş ve komşuları ve sınırların ötesindeki devletlerle ticaret yapmalarına izin verilmemiştir. Ruslar ayrıca Aral Gölü örneğinde görüldüğü üzere bir ekolojik afet olarak arkalarında tahrip edilmiş bir çevre bırakmışlardır. Niteliğini kaybetmiş sulu tarım arazileri, kimyasal olarak kirletilmiş su kaynakları ve kirletilmiş nehirler de Rusların mirasıdır. Bu faktörler de Kırgızların ekonomik olarak geri kalmalarında önemli etkenlerdir260.

Nüfusunun önemli bir kısmı kırsal kesimde yaşayan ve geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan Kırgızistan’da son 20 yılda yaşanan toplumsal, siyasi ve ekonomik gidişatta bu alanda karşılaşılan sorunların da ciddi payı olmuştur. 1980’lerden başlamak üzere kırsal kesim bir kriz içerisindeydi ve artan nüfusun istihdamını sağlamaktan uzaktı. Sovyet sisteminin çöküşüyle birlikte başlangıçta durum daha da kötüye gitmiş ve bağımsızlığın ilk yıllarında üretimde ciddi düşüşler meydana gelmiştir. Uluslararası Para Fonu’nun raporlarına göre tarımsal üretim sırasıyla bir önceki yıllara göre, 1991’de yüzde 9, 1992’de yüzde 19, 1993’te yüzde 10 ve 1994’te yüzde 15 düşüş göstermiştir. Hayvancılıktaki durum daha da vahimdi. 1992-93 kışında durum ekonomik düşüş, yem kıtlığı ve Rusya’daki pazarların kaybedilmesi gibi nedenlerle daha da kötüleşmişti.

259 Achylova, a.g.m., s.18.

1980li yılların sonunda Bişkek varoşlarında işsiz ve evsiz binlerce Kırgız genç Aşar isimli dayanışma örgütünü oluşturmuşlardı. 1997’de kurulan Intımak adlı hareket Narın vilayeti başta olmak üzere işsizlik nedeniyle ülkenin değişik bölgelerinden gelen işsizler ve evsizler gerek Bişkek halkı ve gerekse yönetim için ciddi bir sosyal ve siyasi problemin kaynağını meydana getiriyordu261. Devletin mali yapısının kötü ve hazinesinin yetersiz oluşu ve bu olumsuzlukları azaltacak reformların yapılmayışı toplum yaşamının her alanında kaosa neden olmuştur. Ekonomik üretimdeki çöküş ve yüksek enflasyon beraberinde mafya tarzı bir ticari yapıyı beraberinde getirmiştir. Yoksulluğu yönetecek bir yapının eksikliği neticesinde, devlet kademelerinde sistematik ve geniş çaplı bir rüşvet ve yolsuzluğun hakim olması bir salgın halini almıştır262.

Devrim sırasında başkent Bişkek’te yaşanan yağma olayları halkın geniş kitlelerinin içine düşürüldüğü ekonomik darboğazın da en güçlü göstergesi olmuştur. Diğer renkli devrimlerde bu tür olaylara rastlanmamıştır. Sivil darbeyi sadece ülkenin güneyinin kuzeyine duyduğu bir öfke olarak değerlendirirsek, ekonomik bölünmüşlüğün ve adaletsiz paylaşımın Kırgızistan için bir genel güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Oş ve Celalabad'da ortaya çıkan hadiselerde halk sadece seçim sonuçlarına itiraz etmemiş, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sorunların bedelini de Akayev ve hükümetine ödetmiştir263.

Akayev iktidarı döneminde gerek aile üyeleri ve yakınları ve gerekse hükümette bulunan isimlerin büyük yolsuzluklara karıştığı bilinmektedir. Akayev ailesine ait şirketlerin ve işyerinin sayısı yaklaşık 75’tir. Devlet makamlarına gelmek için parlamenter adaylarının, devlet çalışanlarının ve dış işleri çalışanlarının verdiği rüşvet rakamları 30.000 ila 200.000 Amerikan doları arasında değişmektedir264. Kırgızistan Başsavcısı Azimbek Beknazarov’a göre sadece Akayev ailesinin Kırgız ekonomisine verdiği zarar 50 milyon Dolardan fazla olmuştur ve sadece devrimin

261 Anderson, a.g.e., s.32.

262 Achylova, a.g.m., s.14. 263 Ekici, a.g.m., s.1. 264 Marat, a.g.e., s.24-25.

hemen akabinde yapılan usulsüz işlemlerin sayısı 80’dir. 1999-2000 yıllarında Batken’de çıkan çatışmaları önlemek amacıyla Akayev yönetimi Milli Banka’dan 420.000 dolar istemiş ancak bu kaynak Savunma Bakanlığı’na aktarılmamıştır265. Hatta devrimden sonra Kırgızistan ulusal bankası yurtdışına rejimin üyelerince bir para aktarılıp aktarılmadığını takip etmiştir. Kırgız halkı yaşanan yoksullukta yönetici tabakanın karıştığı yolsuzlukların önemli bir payının olduğunu düşünmektedir266.Parlamento seçimleri sonucunda Akayev’in iki çocuğunun meclise milletvekili olarak girmesi ve diğer yakınlarını önemli görevlere atanmasıyla devrim öncesinde Akayev ailesinin sadece siyasi bir hanedanlık değil bunun yanı sıra iktisadi olarak da bir hanedanlık haline dönüşme riski bulunmaktaydı267.