• Sonuç bulunamadı

1.3. Siyasal Toplumsallaşma Aracıları

1.3.6. Siyasal Örgütler ve Siyasal Olaylar

İlk dört siyasal toplumsallaşma aracısı, aynı zamanda genel toplumsallaşma sürecinin de en önemli aracıları olarak kabul edilmektedir. Siyasal örgütler ve siyasal olaylar da inanların siyasal toplumsallaşmalarına etki eden bir aracılar olarak kabul edilebilir. Siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, öğrenci toplulukları ve birliklerinin yanı sıra insanların siyasal bilinçlenmelerinin oldukça yüksek bir seviyeye ulaştığı ve toplumsal birlikteliklerin sağlandığı savaşlar, kitlesel hareketler, toplumun belli bir kesimi ya da belli kesimlerce çıkartılan ayaklanmalar, yöneticilerin belirlendiği seçimler, ekonomik krizler, bazı kanun değişiklikleri v.b. olaylar, siyasal toplumsallaşma sürecine etki etmektedir. Yirminci yüzyılda yaşanan büyük savaşlarda propaganda faaliyetleri tamamen siyasal toplumsallaştırıcı etkilerde bulunmuşlardır. Brown’ın da keydettiği gibi savaş, zaman propagandasında olduğu gibi çok sık bir şekilde nefret ya da taraftarlık duyguları meydana getirmeye çalışmıştır (Brown, 1992: 13). Bununla birlikte partiler gibi siyasal örgütlenmeler de kitlelere ulaşmada ilk olarak propagandadan yararlanmışlardır.

Siyasal örgütlenmeler ile siyasal olaylar karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Siyasal olaylar, kişiye göre genel olarak mevcut siyasal sisteme, siyasal kültüre ya da kişisel olarak bağlanılan ideoloji, siyasal partiye ve gruba bağlılığı daha da güçlendirebileceği gibi zayıflatabilir de (Sarıbay, Öğün, 1998: 74). Siyasal katılma açısından değerlendirildiğinde, siyasal olayların karar verme ve tercihte bulunma aşamalarında özellikle etkili oldukları söylenebilir. Bu bağlamda

hükümetlerin ekonomik ya da siyasal krizleri iyi bir şekilde yönetememeleri, gerçekleşen yolsuzluklar, başarısızlıklar ve bu olayların kitlelere sunumu, insanların siyasal görüşlerini etkilemektedir. Bu tür olaylar, özellikle yetişkinlerin siyasal toplumsallaşma süreçlerine doğrudan etki eden faktörler olarak da görülebilir.

Bir siyasal olayın kitle iletişim araçları tarafından aktarımı, aile içinde ve arkadaş gruplarında tartışılması kişilerin siyasal toplumsallaşma süreçleri açısından önemlidir. Bu siyasal çevrede gerçekleşen iletişim ve etkileşim süreci sonucunda insanlar, siyasal olayları anlamaya çalışmakta ve sonuçta iletişim ve etkileşim sürecini siyasal bilgiye dönüştürmektedirler. Siyasal olayların insanlar üzerinde bıraktığı izlenimler, daha sonraki siyasal davranışlarını da belirlemektedir. Bu süreçte, yıllardır benimsediği siyasal fikirlerden vazgeçenler olduğu gibi mevcut fikirlerini daha pekiştirenler de olacaktır.

Siyasal örgütlenmeler ve siyasal olaylar, süreç temelinde diğer siyasal toplumsallaşma aracılarından tamamen bağımsız bir şekilde düşünülmemelidir. Siyasal olayların kişi üzerindeki etkisi, ailenin, aldığı eğitimin, kitle iletişim araçlarının, arkadaş gruplarının genel etkisiyle birlikte değerlendirilmelidir. Siyasal olayların etkisi, onu yaşayanlar ve birlikte gündelik hayatı paylaşan insanların bir arada kurdukları iletişimden etkilenmektedir. Bir siyasal olayın, bir tek yorumu olamayacağından, farklı görüşlere sahip, farklı toplumsal tabakalardan insanların siyasal olaylara bakışı ve bu olayları algılayışları da farklılaşacaktır. Farklı ideolojilere sahip siyasal örgütler, aynı olay hakkında birbirlerinin görüşlerine tamamen zıt yorumlar yapabilmektedir. Böylelikle siyasal olaylar, dinamik ve sürekli bir süreç olarak siyasal toplumsallaşmaya hem kaynaklık etmekte, hem de siyasal toplumsallaşmanın sonucunda algılanarak anlam kazanmaktadır. Bu yüzden, siyasal olayların kitlelere sunumu ve kitleleri siyasallaştırıcı rolü, daima iktidarlar için önemli bir durum olmuştur. Nitekim propaganda faaliyetlerinin en çok kullanıldığı dönemler savaş yılları olmuştur (Özsoy, 1998: 55-7; Yaman, 2007: 46; Tokgöz, 2008: 101).

Siyasal olaylar, hem iktidarlar hem de siyasal partiler tarafından propaganda araçları olarak kullanıla gelmişlerdir. Geçmişteki bir olayın, bugünün yetişen nesillerine yeniden anlatılması ve tarihsel gerçekliğin siyasallaştırma amacıyla

yeniden kurgulanması, modernleşme sürecinde çok sık rastlanan bir durumdur. Bir taraftan, kahramanlık hikayeleri ve tarihin övünülecek yönü zihinlere kazınarak milli duyguların okşanması ve yüceltilmesi, diğer taraftan iç ve dış düşmanların kötülüklerinin ajite edilerek kurgulanması ve bu propagandanın çok çeşitli araçlarla sürekli hale getirilmesi, nesillerin siyasal toplumsallaşma süreçlerinde oldukça etkili olmuştur.48 Dolayısıyla siyasal olayların sürece etkisi sadece yaşanılan dönemdeki olaylar ile sınırlı değildir. Hatta üretilen tarihî efsaneler de bugünün insanıyla ilişkisi kurularak siyasallaştırma sürecinde kullanılabilir. Büyük kahramanların torunları olma ve bu sorumluluğu taşıma bilinci çocukluktan itibaren kişilere kazandırılmaya çalışılır.

48 Kahramanlık hikâyeleri ve kahramanlar, kişilik kültünün oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Türkkahraman’a göre (2000: 230), “kişilik kültünün cazibeli ve etkin bir güç olduğu ve özellikle iktidarların meşruluk kazanmasında önemli rol oynayabileceği söylenebilir. Bu etkinin özellikle duygusal yönden daha kolay etkilenebilecek çocuklar üzerinde daha çok hissedileceği iktidarların da fark ettikleri bir durumdur. Örneğin Türkiye’de çocukların Atatürk konusundaki kahramanlık algılarında önemli bir siyasal toplumsallaştırıcı etki hissedilmektedir (Bkz. Elmas, 2007: 85-6).

BÖLÜM II METODOLOJİ

Çalışmanın ikinci bölümü olan metodoloji bölümünde araştırmanın uygulama kısmında kullanılmış olan anket soruları, hipotezler, örneklem, veri toplama teknikleri ve araştırma bulguları üzerine uygulanan istatistik teknikleri incelenmiştir. Bu bölümde, sosyolojide uygulamalı çalışmalarda genel kabul görmüş metodolojik ilkeler ve veri analiz tekniklerine bağlı kalınmaya çalışılmıştır. Ayrıca örneklemin genel özellikleri ve siyasal toplumsallaşmanın iletişim ve etkileşime dayalı bir süreç olması göz önünde bulundurulmuştur. Çalışmanın teorik bölümünde de değinildiği üzere siyasal toplumsallaşma, yapısal işlevselciliğin genel kabulünde olduğu gibi siyasal sistemin ve kültürün yeni nesillere aktarılması yoluyla düzenli olarak devam eden bir süreç değildir. Bireysel ve toplumsal kaynaklı farklılaşmalar ve ayrışmalar da siyasal toplumsallaşmayı yönlendirebilir. Bu yüzden, bu çalışmadaki metodolojik tavırda işlevselci ve çatışmacı yaklaşımlardan ya da bireyi ve grubu temel alan yaklaşımlardan sadece bir tanesine göre hareket edilmemiştir. Tam tersine, açıklanmaya çalışılan örneklem, karmaşık toplumsal gerçekliği oluşturan farklı kesimlerden mürekkep bir gruba karşılık gelmektedir. Bu yüzden bütüncü bir bakış ile farklı değişkenler ve siyasal konularda farklılışan eğilimler üzerine yapılan analizler değerlendirilmeye çalışılmıştır.