• Sonuç bulunamadı

Yukarıda genel olarak çerçevesi çizilen toplumsallaşmanın, bir gelişim ve öğrenme süreci olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden de konuya ilişkin çalışmalar çok çeşitli alanların katkıları ile çeşitlilik kazanmıştır. Sürecin toplum ve birey merkezli olması, konuyu bir araştırma alanı olarak sosyoloji ve psikolojinin temel ilgi alanlarından birisi kılmaktadır. Gelişim ve öğrenme psikolojisi alanları, toplumsallaşmaya büyük bir önem vermiştir. Söz konusu disiplinler ile ilgilenen psikologlar, bireyin gelişim ve öğrenme süreci ile toplumsallaşma arasındaki ilişkiye büyük önem vermişler ve teorik düzeyde bu konuya önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Bir gelişim ve öğrenme süreci olarak toplumsallaşma, bireyin fizyolojik olgunlaşmasının yanında bilişsel (Piaget), ahlaki (Kohlberg), benlik (Erikson) ve sosyal benlik (Mead) gelişimi ile de doğrudan ilgilidir (Coser, v.d, 1983). Toplumsallaşma burada sayılan kişiliğin çeşitli yönlerinin birlikte ve ilişki dahilinde gelişmesi olarak da değerlendirilebilir. Nitekim insan gelişiminin değişik boyutları üzerine çalışan psikologlar, bir şekilde gelişim ile toplumsallaşma arasındaki ilişkiye de dikkat çekmişlerdir.

Erikson, insanın sonraki bütün kişilik gelişimi ve uyumunun daha önceki (bebeklik ve çocukluk) gelişiminden ve uyumundan evrimleştiğini ve ilk yaşantılarının bir kişinin gelecekteki kimliğini kolaylaştıracağını ya da tehlikeye sokacağını savunmuştur (Gander, Gardiner, 1998: 218).8 Kohlberg’in ahlaki gelişim teorisine göre, bireyler ahlaki gelişmelerine bağlı olarak toplum ile uyumlu olmayı zamanla öğrenirler. Başka bir deyişle bireyler, ahlaki gelişim ile birlikte genel toplumsal ahlak kurallarına göre nasıl davranacaklarını öğrenirler (Gander, Gardiner, 1998: 263-5; Güngör, 1998: 52-6). Birey, ahlaki gelişimi ile birlikte toplumdaki diğer bireyler gibi normlara uymayı, değerlere saygı göstermeyi ve genel olarak da

8 Gelişim psikolojisi, psikolojinin en önemli konularından birisidir. Toplumsallaşma süreci de bir gelişim süreci olarak kabul edilmiştir. Toplumsallaşma gibi gelişim süreci de insan hayatının tamamını kapsayan, sadece bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleri ile sınırlandırılamayacak bir süreçtir.

diğerleri gibi yaşamayı öğrenir. Bu yüzden Kohlberg’in teorisi, zorunlu olarak toplumsallaşma ile ilişkili bir teori olarak öne çıkmaktadır.

Yirminci yüzyıl psikolojisinin en önemli isimlerinden birisi olan Sigmund Freud, insan gelişimini toplumsallaşma açısından ele alan bir diğer isimdir. Freud’un kişilik gelişimine ilişkin ünlü “id-ego-süperego” kavramsallaştırması, kişiliğin üç ana sistemine işaret eder. Bu yüzden toplumsallaşmayı açıklamaya çalışan pek çok sosyoloji kitabında da Freud’un teorisine yer verilmiştir. Freud’a göre id, yeni doğan çocukta olan kişiliğin en ilkel kısmıdır. İd, yeme, içme, acıdan kaçınma, haz elde etme gibi temel biyolojik dürtülerden oluşur ve bu dürtülerin hemen tatmin olmasını ister. Ego ise gerçeklik ilkesine itaat eder ve egoda uygun çevresel koşullar bulunana dek dürtülerin tatmini geciktirilmelidir anlayışı hâkimdir. Ego, kişiliğin “yönetici” kısmıdır, çünkü hangi hareketlerin yerinde olduğuna ve hangi id itkilerinin ne şekilde tatmin edileceğine karar verir. Süperego ise çocuğa ebeveyn ve başkaları tarafından öğretildiği şekliyle toplumun ahlak kuralları ve değerlerinin içselleştirilmesinin temsilidir (Atkinson, Atkinson, Hilgard, 1995: 538-9; Coser v.d, 1983: 109). İd ile süperego arasında bir denge rolü gören ego, normal davranışın ne olduğunu ve toplum içinde yapılması gerekeni uygulayan benlik kısmıdır. Bu bağlamda, egonun oluşumu tamamen toplumsallaşma ile ilgilidir. Daha önce de belirtildiği gibi, toplum ya da toplumsal çevre, insan üzerinde baskıda bulunan bir yapıdadır. Toplum, insanlar üzerinde hangi durumlarda ne yapılması ve yapılmaması gerektiği konusunda baskıda bulunarak insan bilincini etkiler. Toplumsallaşma, insanlar üzerinde toplumsal baskının kabulü süreci olarak da değerlendirilebilir.

Çocukların bilişsel gelişimi üzerine çalışmış olan İsviçreli psikolog Jean Piaget, insan gelişimini dört evre olarak açıklamaya çalışmıştır. Bu evreler sırasıyla, “Duyusal-Motor Evre (0-2 yaş), İşlem Öncesi Evre (2-7 yaş), Somut İşlemsel Evre (7-12 yaş) ve Formel İşlemsel Evre (12 yaş ve sonrası)”dir. Önce kendini etrafındakilerden ayırt eden bebek, daha sonra dili öğrenerek nesneleri kelimeler ile temsil etmeye başlar. Somut işlemsel evre döneminde nesne ve olaylar hakkında mantıksal bağlar kurmaya başlayan çocuk, 12 yaşından sonra formel işlemsel evreye ulaşır ve soyut önermeler üzerine mantıksal olarak düşünebilecek bir yetkinliğe

ulaşır (Atkinson, Atkinson, Hilgard, 1995: 90-7; Gander, Gardiner, 1998: 232; Batmaz, İsen, 2002: 47-52).

Olgunlaşma ve öğrenme, insan gelişiminin temel süreçleridir. Olgunlaşma, genetik program doğrultusunda zaman içerisinde kazanılan fizyolojik özelliklere işaret eden bir kavramdır. “Öğrenme ise genetik mirastan bağımsız, bireyin çevresi ile etkileşimi sonucu kazandığı sürekli değişikliklerdir” (Çelen, 1999: 10). Öğrenme ile olgunlaşma arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bazı teknik şeylerin öğrenilmesi için insanın beden gelişiminin, belli soyut işlemlerin yapılabilmesi için bilişsel gelişiminin belli bir olgunluğa ulaşması gerekmektedir.

Buraya kadar insan gelişimi ve öğrenmesi ile ilgili ortaya koyulan yaklaşımlar (Erikson, Freud, Kohlberg, Freud ve Piaget), psikolojiyi temel alan yaklaşımlardır. Bütün bu teorik yaklaşımlarda dikkat çeken bir başka nokta da taşıdıkları evrensellik iddiasıdır. Ancak insan gelişiminin psikolojik yönü dâhil olduğu toplumsal ve kültürel çevreden bağımsız değildir. Bu yüzden de gelişim ve öğrenme teorilerinin alana katkıları göz ardı edilmemekle beraber, taşıdıkları evrensellik iddiasının sosyolojik geçerliliğinin önemli bir tartışma konusu olduğu belirtilmelidir. Psikoloji ve sosyolojinin ortak bir alanı olan sosyal psikolojide önemli çalışmalar yapmış olan Amerikalı sosyal psikolog George Herbert Mead’in toplumsallaşmaya ilişkin teorisi, hem bireyi hem de bireye etki eden çevresel etkileri daha geniş bir perspektiften açıklamaktadır. Mead’in teorisine bir sonraki bölümde değinilecektir.