• Sonuç bulunamadı

Sinema, 20. Yüzyıla yepyeni bir Görsel İletişim teknolojisi ile girilmesini sağladı. Önemli olayların kaydedilmesi ve senaryoların canlandırılması, Görsel Okuryazarlığı yaygınlaştırarak habercilik ve eğlence dünyasında çığır açtı. Sinema hızlı bir şekilde bir sanayiye dönüştü. Böylece görsel eserlerin geniş kitlelere ulaştırılması mümkün oldu. Önce sessiz ve siyah-beyaz olarak başlayan sinema ses ve renk kullanımı ile giderek yaygınlaştı.

Ford şirketi tarafından Montaj Hattı kavramının geliştirilmesi ile Amerikan otomobil sanayiinde yeni bir devrim başladı. Montaj Hattı üretimi hızlandırdığı gibi, bir aracın üretim maliyetini de yaklaşık üçte birine düşürdü.

Tarımda kullanılmaya başlanan makinalar da kas gücüne olan ihtiyacı azalttı. Bu gelişmeler sosyal sorunları da beraberinde getirdi ve pek çok gerginliklere ve ekonomik krizlere de neden oldu. Sinema bu sosyal sorunların geniş kitlelerin önüne getirilebildiği bir ortam sağladı. Charlie Chaplin tarafından yapılan “Çağdaş Zamanlar” filmi dönemin sıkıntılarını ve özellikle de fabrika atmosferinde yaşanan yabancılaşmayı etkili bir şekilde dile getirdi.

Her ne kadar, 20. Yüzyıl Röntgen ışınlarının keşfine verilen ilk Nobel Ödülü ile başlamış olsa da, ne yazık ki karanlık bir dönemi de beraberinde getirdi. Avrupa’da yaşanan iki dünya savaşı ve sayısız toplumsal olay, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına ve göç etmesine neden olmuştur. Savaşlar sırasında, çatışmalar ve açlık yanında, verem, veba hatta grip nedeniyle milyonlarca insan ölmüştür. Bu dönemde, özellikle Avrupa pek çok sosyokültürel birikimini ve yetişmiş insanlarını kaybetmiştir.

143

Penisilin (1928) ve akabinde keşfedilen diğer antibiyotikler, bu dönemde çok sınırlı miktarda üretilebilmiştir. Bu ürünler, ancak 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında, dünyanın her tarafındaki insanların yaşam süresini uzatan ilaçlara dönüşecektir.

Radyo yayınlarının başlaması ile birlikte radar ve sonar teknolojilerinin geliştirilmesi çok önemlidir. İlk robot da 1921’de icat edilmiştir. İlk televizyonlar da bu dönemde (1925) üretilmeye başlanmıştır. New York’ta 1931 yılında inşa edilen 381 metre boyundaki Empire State Binası yükseklik rekorunu kırmıştır.

20. Yüzyılın ilk yarısı dünya savaşları ve ırkçı katliamlar ile anılacaktır. Ayrıca, nükleer silahların geliştirilmesi sonucunda bu dönem, insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri ile kapanmıştır. ABD tarafından atom bombasının Japonya’ya karşı, Hiroşima ve Nagazaki’de kullanılması büyük ölçekte ölümlere, yaralanmalara ve uzun dönemli çevre kirliliğine neden olmuştur. Bu korkunç olay nedeniyle, sonraki dönemde küresel barışa yönelik çalışmalar başlatılmıştır.

19. Yüzyılda gerçekleşen I. Sanayi Devrimi, kitlelerin sömürülmesine neden olmuştu. Bu nedenle, 20. Yüzyılın başında daha adil bir düzen arayışı için; Rus, Çin ve Meksika halkları baş kaldırmıştır. Benzer şekilde, sanat alanında hakim olan Klasik ve İzlenimci akımlara karşı Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) ve Dada gibi akımlar ortaya çıkmıştır. Dışavurumculuk bireyin içinden gelen ifadeye fırsat vererek Görsel Okuryazarlık için yeni bir seçenek yaratmıştır. Tarihsel derinliği de olan bu akım felsefe, edebiyat ve sanatta paralel olarak yaygınlaşmıştır.

I. Dünya Savaşı’nın yarattığı korkunç atmosferde, kurulu düzene karşı bir akım olarak Dada doğmuştur. Duchamp bu akıma paralel olarak “Sanatsız Sanat Yapmak” kavramını uygulamaya sokmuştur. Duchamp’ın bir pisuarı, sanat sergisine eser olarak sunması Dadayı öne çıkarmış ve kavramsal sanatın gelişmesini sağlamıştır. (Gompertz, 2012) s.200.

Bu dönemde, Rusya’da soyut sanatın temelleri atılmıştır. Maleviç, Süprematizm ile doğadan kopyalanmamış saf sanat arayışına girmiştir. (Gompertz, 2012) s.148. Avrupa’da ise Mondrian; renk, çizgi ve uzamın temeline inerek sanat yapmaya

144

çalışmıştır. Sadece üç ana renk (kırmızı, mavi ve sarı) ile birlikte yatay ve dikey çizgileri kullanarak kare ve dikdörtgenleri içeren eserler yapmıştır. (Gompertz, 2012) s.167. Mondrian desenleri daha sonra giyim tasarımında da kullanılmıştır. (Gompertz, 2012) s.173. Böylece, geleneksel olarak zaten var olan, sanatla zanaat arasındaki ilişkinin tekrar kurulmakta olduğu söylenebilir. Aslında Maleviç ve Mondrian tarafından yapılan çalışmaların daha sonra Nöroestetik araştırmalarının bulguları ile paralellik teşkil ettiği düşünülebilir. İki dünya savaşı arasında Almanya’da sanat ile sanayi arasında köprü kurmaya çalışan Bauhaus Ekolü de Görsel Okuryazarlığı geliştiren akımlar arasında görülebilir. Gropius gibi öncülerin oluşturduğu bu merkezde zaman içinde; Itten, Klee, Kandinsky, Albers ve Nagy yer almıştır. (Gompertz, 2012) s.180. Bauhaus’un Naziler tarafından kapatılması sonucunda pek çok akademisyen sanatçı ülkeyi terk etmiştir.

Bu dönemde artan bilimsel ve teknolojik çalışmalar geniş kitlelerin ilgisini çekiyordu. Kübist sanatçılar kristallerin görünüşünden etkileniyordu. (Bronowski, 1987) s.131. Marinetti gibi İtalyan sanatçılar teknoloji hayranlığı ile Futurist Manifestoyu kaleme alarak yeni bir devrin başlangıcını ilan ettiler. Ancak, kadınlara karşı aşağılayıcı bir dil kullandılar. Savaşı methederek onun, mikrop kırıcı, olduğunu savundular. (Gompertz, 2012) s.128. I. Dünya Savaşını hevesle beklediler. Oysa bu savaş sırasında, sadece bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayısı bile yirmi milyona ulaşacaktı. (Diamond, 2006) s.260. Aynı Marinetti, II. Dünya Savaşına giderken de Faşist Manifestoyu yazacaktı. (Gompertz, 2012) s.135.

Almanya’da Hitler iktidara gelince Einstein, Schrödinger, Born ve Freud gibi bilim insanları ile Brecht, Chagal ve Klee gibi sanatçılar önce Almanya’yı, daha sonra da Avrupa’yı terk etti. (Bronowski, 1987) s.145. Naziler çağdaş ve muhalif sanatçıları karalamak üzere Yoz Sanat Sergisi açtı. Ancak, aynı dönemde açılan, iktidarın beğendiği eserlerin sergisine kıyasla, üç katı daha fazla ziyaretçi Yoz Sanat Sergisine gitti. (Gompertz, 2012) s.190. Bu dönemde Dali, Magritte ve Frida Kahlo gibi sanatçıları içine alan Sürrealizm de önemli bir akım olarak ortaya çıkmıştı.

Özetle, I. Sanayi Devriminin yarattığı sosyal gerginlikler, 20. Yüzyıla kanlı bir şekilde girilmesine neden oldu. Toplumsal sorunların savaşlarla çözülebileceği

145

düşüncesi, daha büyük sıkıntılara yol açarak devam etti. Bu dönem, teknolojinin yükselişi ile oluşan yeni gerginlikleri öne çıkardı. II. Sanayi Devrimini yaratan Montaj Hattı da yabancılaşan insanın geleceğinin ve doğadaki yerinin sorgulanmasına neden oldu.

İki dünya savaşına sahne olan Avrupa, büyük ölçekte ekonomik yıkım yaşamasının yanı sıra genç nüfusunu da kaybetti. Bu süreçte küresel liderlik Kuzey Amerika’ya kayarken, Atlantik Okyanusu güç merkezi olmaya devam etti.

146 Tablo 7.7: Sinema Dönemi’ne Ait Örnek Eserler

S T RA T E K ODAKL AR VII AÇIKLAMA M.S. 1900-1950 AVRUPA VE AMERİKA

GÖRSEL YENİLİK SİNEMA

Deneysel Dünyaya Bakış

Yenilikçi Eser: 1929’da Paul Klee’nin kâğıt üstüne suluboya ve guaş ile yapılan 26 x 21 cm. boyutlarında Güçlü Rüya isimli resminde Freud tarafından öne sürülen uykularla ilgili görüşlere gönderme yapmaktadır. (Xennex , 2011)

Kurumsal Dünyaya Bakış

Kurumsal Eser: Charlie Chaplin 1936 tarihli Çağdaş Zamanlar isimli filmdeki bu sahne ile fabrika ortamında yabancılaşan insan üzerinden II. Sanayi Devrimini eleştirmektedir. (Flom, 2008) s.107

Duygusal Dünyaya Bakış

Duygusal Eser: Kathe Kollwitz’in 1924 tarihli Ekmek isimli eserinde bir anne ve iki çocuğunu gösteren bu resminde ekmek isteyen çocukların yüzündeki açlığı ifade etmektedir. Bu resim karikatür ile resim arasındaki arakesitte oluşan Dışavurumcu bir örnektir. Kağıt üstüne taş baskı olan eser Kupferstichkabinett’dedir (Staatlichen Museen Preußischer Kulturbesitz). (Lynton, 2015) s.141

Bedensel Dünyadan Erkeğe Bakış

Erkek Bedensel Eser: 1922’de Ethem Tem tarafından Atatürk’ün Kocatepe’de çekilmiş fotoğrafı strateji oluşturan bir önderi resmetmektedir. Özellikle, Türkiye için milli kahraman tanımını vurgulamaktadır. (Otyam, 1960), (T.C. Genelkurmay Başkanlığı, 2015),

Bedensel Dünyadan Kadına Bakış

Kadın Bedensel Eser: Marcello Dudovich tarafından 1934’te yapılan Fiat otomobil afişinde kadının yeni rolü vurgulanmaktadır. Bu resimdeki kadının eteği Kilise’nin baskısı nedeniyle ile uzatılmıştı. Bu eser İtalyan Logo Müzesindedir. (Vack, 2014)

Maddesel Dünyaya Bakış

Maddesel Eser : Picasso’nun 1943’de bisiklet parçalarından yaptığı boğa heykeli onun sade ve vurucu tarzını yansıtmaktadır. Tarih boyunca resmedilen boğalar arasında özel bir yere sahiptir. 33 x 43 x 19 cm. boyutlarındaki eser, Picasso Müzesi’ndedir. (Walther, 2000) s.48

147