• Sonuç bulunamadı

Filipinlerde Çöplerden Beslenen Çocuklar

1985 yýlýnda Filipinlere gittiðimde, oranýn en popüler dergisi olan Manila Times'a yazýlar yazan Rahip Ben Carreon beni þehrin en büyük çöplüðüne götür-müþtü. Çöplük iðrenç bir þekilde

koku-yordu. Tepemizde kalýn bir tabaka halinde sinekler uçuþuyordu. Dað gibi yýðýlmýþ çöpler metrelerce öteye kadar uzanýyordu.

Hava çok sýcak ve aðýrdý. Rahip Ben: "Bu çöp yýðýnlarýna dikkatlice bakmaný istiyorum" dedi. Dað gibi uzanan

çöp-lerin içinde bir þeyler kýmýldýyordu. Rahip Ben: "Hareket ettiðini gördüðün þeyler aslýnda çocuklar. Burada binlercesi var. Aileleri burada yaþadýðýndan dolayý çocuklar ailelerinin yiyebileceði türden yiyecekleri bulmak için çöpleri

karýþtýrýyorlar" dedi.

Rahip Ben, bu çocuklarý ilk keþfettik-ten sonra bir çalýþma baþlatarak, onlarý okula göndermeye ve eðitmeye karar vermiþti. Onun çabalarý sonunda meyve-sini vermiþ ve yüzlerce çocuk saðlanan burslarla liseden, düzinelercesi ise üni-versiteden mezun olmuþtu. Rahip tüm bu yaptýklarý için: "Denizde bir damla. Yapacak öylesine çok iþ var ki!" dedi.

Yiyecek Bulmak Ýçin Dört Saat Yürümek Zorunda Kalan Nepal'liler

Geliþen dünyada benzer hikayelere rastlamak mümkün. Nepal de son yirmi yýldýr ormanlarýnýn yüzde otuzunu yakýt ve tarým alanlarý açmak için kullanmak-tadýr. Nepallýlar binlerce yýldýr daðlarýn eteklerine açtýklarý teraslardan beslen-mekteydiler. Ama bugün, bu teraslar, yaðan yoðun yaðmurlar nedeniyle aþaðýya doðru akýp gitmektedirler.

Nepallý kadýnlar geliþmekte olan diðer tüm ülkelerde olduðu gibi yakacak odun toplamakta, sebze meyve yetiþtirmekte yani gýda kaynaklarýný temin etmekte-dirler. Ormanlarýný hýzla kaybeden Ne-pal'de kadýnlar günde dört saat boyunca uzak yerlere giderek yakacak odun bul-maya çalýþmaktadýrlar. Gelecekte bu ormanlar da tükenecek ve Nepal'in aký-beti hýzla kirlenen diðer yerlere benzeye-cektir.

Hýzla Çölleþen Batý Afrika

Eskiden Yukarý Volta diye bilinen bir Batý Afrika ülkesi de baþka bir ilginç örnektir. Ülkenin Gayri Safi Milli Hasýlasýnýn yüzde on sekizini yabancý yardýmlarýn oluþturduðu ülkede nüfus patlamasý yaþanmakta ve her kadýn orta-lama 7 çocuk doðurmaktadýr. Eskiden kendine yetecek kadar nüfusa sahip olan ülke artýk gýda ihtiyacýnýn sadece yüzde kýrkýný üretebilmektedir. Ülkenin orman-larý yakýt amacýyla hýzla tüketilmektedir. Kadýnlar günlerinin yarýsýný sadece su aramak için geçirmektedirler. Erozyon hýzlandýkça ve topraklar da elden git-meye baþladýkça ülkenin çiftçileri ulus-lararasý gübre þirketlerinin en iyi müþte-rileri haline geldiler. Bu kýsa vadede iyi bir çözüm sunsa bile, yarýya yakýn topraklarýný çöle kaptýran ülke için tehlike oluþturmaktadýr. 1984 yýlýnda yaþanan kýtlýkta, Afrika'da bir milyonun üzerinde insan hayatýný kaybetmiþti. Yukarý Volta (Þimdiki Adý Burkina Faso) kýtlýðýn en korkunç þekilde yaþandýðý ülkelerden birisiydi. John Marie

Zawadogh adýndaki bir çiftçi topraðýnýn yarýsýnýn çöl haline geldiðinden yaký-narak þöyle demiþti: "Babamýn zamanýn-da ambarlarýmýzýn yarýsý buðzamanýn-dayla doluy-du ve toprak boyumuzdan bile daha derindi. Artýk gýdayý dýþarýdan satýn ala-cak hale geldik ve topraðýn derinliði en yaðýþlý yýllarda bile bir karýþtan fazla olamýyor. Gençlik yýllarýmýzda çevremiz sýk ormanlarla doluydu. Bu ormanlar yavaþ yavaþ kesilerek yok edildi ve þimdi gördüðünüz bu açýk alan haline geldi."

Amerika Birleþik Devletleri de bundan çok farklý deðildir. 1950 yýlýndan beri

SEVGÝ DÜNYASI

43

topraðýn üst tabakasýnýn üçte biri yok olmuþtur.

Biz Hýzlý Olan Deðiþimlerin Farkýna Varýyoruz, Yavaþ Olanlarýn Deðil

1976 yýlýnda eþim Louise ile birlikte, gün gelip de kendi gýdamýzý yetiþtire-bilmek amacýyla, Michigan'ýn kuzeyinde 80 hektarlýk bir çiftlik satýn aldýk. Bunun nedeni 1973 yýlýnda Araplarýn

Amerika'ya ilan ettikleri petrol ambargo-su idi. Bu sýrada biz Detroit'de yaþýyor-duk. Hiç unutmuyorum, ambargonun ilk ilan edildiði hafta insanlar Detroit'teki marketleri neredeyse talan etmiþler ve yiyecek türündeki tüm gýdalarý stoklarýna kadar tüketmiþlerdi. Arabama benzin ala-bilmek için saatlerce kuyrukta beklediði-mi de hiç unutmuyorum. Bu bana her hangi bir ekonomik çöküþ anýnda sis-temin de çökebileceðini ve þehirlerin artýk yaþanmaz bir hale gelebileceðini öðretmiþti.

Deniz ürünlerini çok seven bir arkada-þým bir keresinde bana ýstakozlarý yavaþ piþirmenin mümkün olduðunu söyle-yerek þunlarý eklemiþti: "Bir tencereye soðuk su koyup da bunu yavaþ yavaþ ýsýtýrsan ýstakozlar uykuya dalarlar ve hemen ardýndan da piþerler." Ancak ýstakoz severler kaynar suya atýlan ýsta-kozlarýn daha lezzetli olduklarý söyleye-rek bunun tam tersini uygulamaktadýrlar.

Bizler de yavaþ ýsýnan bir suyun içinde-ki ýstakozlar gibi yavaþ deðiþimlerin farkýna varamýyoruz. Ýster Filipinler, ister Nepal, isterse de Batý Afrika ülkesi Burkina Faso olsun, tüm dünya ayný pota içinde erimektedir. Bazý yerler sizin

yaþadýðýnýz yerlere göre daha kaynar vaziyettedir. Sizinki ise yavaþ yavaþ ýsýn-maktadýr. Sonuçta tüm dünya bunun acýlarýný çekmektedir.

Þimdi Neredeyiz?

. Hepimiz gün ýþýðýnýn eseriyiz ve baðýmlý olduðumuz her þey de güneþe baðlýdýr

. Binlerce yýl gün ýþýðýný kullandýk . Sonra topraðýn altýna gömülmüþ olan gün ýþýðýný keþfettik ve onu hem ýsýnmak hem de bitkiden imal ettiðimiz

kumaþlarýn yerine geçebilecek ham madde olarak kullandýk

. Gün ýþýðýný depolayarak üretken-liðimizi artýrdýk ama bu da sonuçta bizim iþtahýmýzý kabarttý. Bundan da kötüsü, nüfusumuzun hýzla artmasýna neden oldu.

. Bu ayný zamanda iklim deðiþiklikler-ine yol açtý.

. Artýk gün ýþýðýnýn son saatlerindeyiz. Alternatif enerji kaynaklarý geliþtirilse bile, problem daha da kötüleþecektir (nüfus arttýðý için). Doðanýn hakimi olmak ve doðal alanlarý insanlarýn alýþkanlýklarýna tahsis etmek adýna yap-týðýmýz yanlýþlarla kendimizi mahvedi-yoruz aslýnda. Kaynaklarýmýzý giderek daha da tüketiyoruz.

. Yakýt için acilen baþka bir alternatif bulunmaz ise, artan ekstra nüfus için gýda üretmemiz de mümkün olmayacak-týr. O halde ne olacaktýr?

Bu sorunun cevabýný bulabilmek amacýyla gelecek sayýda dev gibi bir Ülkeye yani Çin'e bakacaðýz.

Alman asýllý Amerikalý araþtýrmacý-gazeteci F. William Engdahl, tarým sek-törünü elinde tutan GDO devlerinin insanlýk için gerçek bir kýyamet yarata-caðýný söylüyor. Ýddialarý son derece ürkütücü. Norveç'teki küresel tohum deposuyla amaçlanan ari üstün ýrk yarat-mak mý yoksa istenmeyen ýrklarý yiye-ceklerle kýsýrlaþtýrmak mý? "Kýyamet tohum deposu" olarak da bilinen Svalbard hariç dünyadaki diðer tohum depolarýný bekleyen "kýyamet"i kim koparacak? Engdahl sorularý yanýtladý.

Norveç'in kuzeyindeki Spitsbergen adasýnda "Svalbard Küresel Tohum Deposu" adý verilen o ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete baþladý. Donmuþ bir daðýn 130 metre altýna inþa edilen ambarda þu anda dünyanýn dört bir

yanýndan yaklaþýk 3 milyon farklý tohum özel ambalajlarda saklanýyor. Kuzey Kutbu'na 1100 kilometre uzaklýkta olan buzdaðý ambarýnda bazý dayanýklý

tohumlar 1000 yýl kadar bozulmadan kal-abilecek. Her türlü nükleer saldýrýya, pat-lamaya ve depreme dayanýklý olan bu tohum deposuna "kýyamet tohum depo-su" da deniyor. Dünya üzerindeki tüm tohum çeþitlerini biraraya getirmeyi hedefleyen ambarýn amacý, gelecekte dünyanýn baþýna gelebilecek nükleer savaþ, meteor düþmesi veya iklim deðiþi-mi gibi bir felaket durumunda, tohum çeþitliliðinin korunmasýný saðlamak.

Buraya kadar her þey gayet iyi niyetli görünüyor. Ancak Alman asýllý Amerikalý araþtýrmacý-gazeteci F. William

Engdahl'ýn bu proje ile ilgili dehþet verici þüpheleri var. Engdahl, tarým sektörünü