• Sonuç bulunamadı

Siyasi partiler kitle partileri ve kadro partileri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kitle partileri daha çok üye sayısına ulaşmayı ve üyeleriyle sıkı ilişkiler kurmayı hedefleyen partilerdir. Daha çok sivil toplum örgütlerine benzer özelliklere sahiptir. Kadro partileri ise çoğunlukla seçimden seçime aktif olan dar bir kadroyla çalışma yürüten, seçmen tabanını genişletme veya dönüştürmeye öncelik

vermeyen partilerdir. Üyeleriyle sıkı ilişkiler kurmak ya da üyelerini parti yönetimine ve faaliyetlere aktif olarak dahil etme gibi amaçları yoktur (Demirel, 2012: 182-183).

Siyasî partiler, sadece ortaya koydukları fonksiyonların çeşitliliği yüzünden değil, aynı zamanda partilerin birbirleri arasındaki ve kendi içlerindeki karmaşık ve karşılıklı ilişkilerin siyasî sistemleri pratikte işleme biçimini yapılandırmada kritik olduğu için de önemlidirler. Bu ilişkiler ağına parti sistemi denmektedir. Farklı parti sistemlerini birbirinden ayırt etmenin en bilindik yolu, iktidar için birbiriyle yarışan partilerin sayısına başvurmaktır. Bu temele dayanarak, Duverger (1954) “tek partili” “iki partili” ve “çok partili” sistemler arasında bir ayrım yapmıştır. Böyle bir ayırım, yaygın bir şekilde kullanılıyor olmasına rağmen, parti sistemleri bir “rakamlar oyununa” indirgenemez (Heywood, 2006: 371). Bu sistemler aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir.

1.5.1. Tek Parti Sistemleri

Tek parti, yirminci yüzyılın getirdiği siyasal bir değişim olarak kabul edilirken, bu değişimin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu tartışmalı bir konudur. Ancak genel olarak tek parti sistemi demokrasiye uydurulmuş diktatörlük olarak tanımlanmaktadır. Tek partili yönetimler, diktatörlük ve totaliterlikle birlikte ele alınmaktadır (Uyar, 2001: 11). Tek partili rejimlerde hem fiili olarak hem de hukuki olarak yalnızca bir parti vardır. Bu tek parti dışında herhangi bir partinin kurulmasına ve faaliyetine kesinlikle izin verilmez. Tek parti sistemi, tam anlamıyla tekelci, iktidar üzerinde her türlü rekabeti, yarışmayı ve paylaşmayı reddeden bir sistemdir (Yanık, 2003: 272).

Genel olarak tek parti sistemi, kapalı ve yarışmaya kapalı olan bir sistemi ifade etmektedir. Tek parti olgusu, elit bir topluluğun yeni bağlar kurarak oluşturduğu bir sistemdir. Tek parti ideolojisinde kütlelerin kendini yönetemeyeceği, bu nedenle ülkeyi yönlendirebilecek nitelikte, yetenekli liderleri

yaratılan seçkin grubu hiyerarşik bir yapıda örgütler. Siyasal, yönetsel ve ekonomik işler için liderler parti içinden seçilir. Parti, devletin tüm organlarını denetlemek amacıyla hareket etmektedir. Yani tek partinin görevi yönetmek değil, yönetim organını kontrol etmektir (Karatepe, 2001: 7).

Tek parti sistemlerinde oy verme işlemi seçeneklerden birisini tercih etmek değil, kendilerine sunulanların onaylanmısı şeklindedir (Demirel, 2012: 105). Farklı bir ifadeyle tek partili sistemlerde seçimler de iktidarı yerleştirmek ve gücünü onaylatmak amacına yöneliktir. Ayrıca üst düzey yöneticilerin parti içi yollardan göreve gelmeleri de tek partili yönetimlerde olmazsa olmaz bir koşuldur (Uyar, 2001: 12).

Tek partili siyasal sistemlerin en tipik örneğini komünist ve faşist partiler oluşturur. Tek partili siyasal sistemler genel olarak komünist ve faşist siyasal sistemler olurken Türkiye’deki gibi Cumhuriyet Halk Partisinin (1923-1946) tek partili döneminde olduğu gibi istisnalar da mevcuttur (Öztekin, 2007: 95). Tek parti sistemleri de sınıflara ayrılmaktadır. Yaygın olan sınıflandırmalar hegemonyacı tek parti sistemi, otoriter tek parti sistemi ve totaliter tek parti sistemi olarak sıralanabilir. Totaliter tek parti sisteminin varlığı söz konusu olduğunda, bütün toplumu kapsayan zorlayıcı bir ideolojiden söz edilir ve tek parti haricinde hiçbir partiye yaşama hakkı verilmez. Otoriter tek parti sistemindeyse bütün toplumu kapsayan bir ideoloji bulunmamaktadır (Kirman, 2006: 16).

1.5.2. İki Parti Sistemleri

İki partili sistem deyince yalnızca ülkede iki siyasi parti olduğu anlaşılmamalıdır. Bu sistemin temel özelliği, belli bir ülkede var olan partiler içerisinde, iki büyük partinin siyasal yaşama egemen olmasıdır (Yanık, 2003: 275). İki-partili sistem, hükümet gücünü kazanmak için eşit şansa sahip iki “ana” parti tarafından yönetilen bir sistemdir. Klâsik şekliyle, iki-partili sistem üç kriterle tanımlanabilir (Heywood, 2006: 374):

-Belli sayıdaki “ikincil” partiler bulunmasına rağmen, sadece iki parti iktidarı kazanma yönünde gerçekçi bir şansa sahip olmaya yeterli seçimsel ve kanunî güce ulaşabilirler.

-Daha büyük parti tek başına yönetmeye hak kazanırken (genelde hükümete dair çoğunluk temeliyle) diğer partiler muhalefeti oluştururlar.

-İktidar bu partiler arasında sırayla tecrübe edilir; her ikisi de “seçilebilir” muhalefet ise “kanatlardaki hükümet” olarak görev yapar.

İki partili sistemler genellikle çoğunlukçu modele örnek gösterilmekle birlikte çok partili sisteme göre dolaylı ve doğrudan avantajları bulunduğu söylenmektedir. Bu üstünlüklerden biri seçmenlere birbirine alternatif iki siyaset seçeneği arasında açık bir tercih yapma fırsatı sunmasıdır. Diğeri ise birbiriyle yarış içindeki iki parti politik yelpazenin merkezinde yüzer-gezer seçmenleri kazanmak için ılımlı, merkez siyasetleri savunmak zorunda kalacaklarından iki partili sistemin ılımlaştırıcı etkisi vardır. Bu mekanizma geniş sayıda seçmen kitlesinin siyasal olarak merkezde bulunduğu hallerde daha güçlü olur (Lijphart, 2006: 69).

İki partili sistem de kendi içinde “saf iki parti sistemi” ve “destekli iki partili sistem” olmak üzere ikiye ayrılabilir. Saf iki partili sistemde büyük partilerden birisi meclisteki çoğunluğu sağlayarak tek başına yönetime sahip olabilir. Saf iki partili sistemde hükümetler istikrar sağlarken yürütmenin diğer erkler karşısında daha güçlü olmasına neden olmaktadır. Bu sistemde yürütme, bir bakıma doğrudan halk tarafından belirlendiğinden buna dolaysız demokrasi de denilebilir (Kirman, 2006: 17).

Destekli iki parti sisteminde ise büyük oy oranına sahip iki partinin yanında meclise küçük oranlarla katılan bir parti daha bulunmaktadır. İki büyük parti de tek başına iktidara sahip olmak için yeterli çoğunluğa sahip değildir. Bu

nedenle iktidara gelebilmeleri için mutlaka azınlıktaki partinin desteğine ihtiyaç bulunmaktadır.

1.5.3. Çok Parti Sistemleri

Çok partili bir sistem, tek-partili hükümet olasılığını aza indiren ve koalisyonlarınkini yükselten iki partiden daha fazla parti arasındaki rekabetle tanımlanmaktadır. Mamafih, çok-partili sistemleri bazen özellikle hükümetten büyük partileri dışlamak üzere küçük partileri kapsayan koalisyonlarla işleyen sistemlerdeki gibi ana partilerden yola çıkarak tanımlamak zordur (Heywood, 2006: 374). Çok parti sistemlerinin özelliği, ikiden çok partinin siyasal yaşamda etkili olması, ancak hiçbirinin sürekli iktidarı tek başına kullanabilecek çoğunluğu elde edememesidir. Çok partili sistemler ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Çünkü bir ülkede çok partili sistemin varlığı, ideolojik, sosyal, dinsel, tarihsel ve ulusal nedenlere bağlıdır (Yanık, 2003: 277).

Çok partili siyasal sistemlerde siyasi partilerin kuruluşu hiçbir şekilde engellenmediği gibi, siyasi partilerin meclisteki organları arasında da çok büyük oransızlıklar yoktur. Bu anlamda çok partili siyasal sistemin işlediği ülkelerde en az üç siyasi parti, birbirlerine yakın oranlarla mecliste temsil edilmektedir (Öztekin, 2007: 97).

Çok parti sistemi de ılımlı çok parti ve aşırı çok parti sistemi olarak ikiye ayrılabilir (Kirman, 2006: 17-18):

-Ilımlı çok partili sistemde, ülkedeki siyasi partiler arasında ideolojik anlamda keskin ayrılıklar yoktur. Partiler rejim karşısında sert muhalif değildir. Ülke sorunları karşısında partiler bir araya gelerek uzlaşı sağlayabilirler. Bu partilerden hiçbirisi tek başına iktidara gelecek oy potansiyeline sahip değildir.

-Aşırı çok partili sistemlerde ülkedeki sorunlar karşısında çok farklı görüşleri temsil eden ve birbirleriyle ideolojik olarak uyuşmayacak kadar çok

parti vardır. Bu sistemde sağ uç ele sol uç partiler nedeniyle kutuplaşma meydana gelmektedir. Merkez partilerin uçtaki partilerle işbirliği yapmalarının pek mümkün olmaması nedeniyle merkez sağ ya da merkez sol hükümetleri kurulmaktadır.

Sonuç olarak çok parti sistemleri diğer sistemlere göre halk tarafından ve halk için yönetim anlayışı benimsenmektedir. Bu nedenle büyük bir cazibeye sahip olan modelin günümüzde de çoğunlukla uygulanan bir sistemdir. Çağdaş demokrasiden bahsettiğimiz için çok partililik demokrasinin genel niteliklerinden sayılmaktadır (Lijphart, 2006: 70).

Benzer Belgeler