• Sonuç bulunamadı

Seyir (Vayberi) Oyunu

III. TRABZON’DA YAYLACILIK VE YAYLA HAYATI

3.6. Halk Oyunları

3.6.9. Seyir (Vayberi) Oyunu

“Trabzon’un Çaykara ilçesi ve bazı komşu ilçelerde; halka şeklinde dizili kadınlar veya erkekler tarafından oynanan ve oyun süresince iki usta türkücünün o anda kurdukları türkülerin iki grup tarafından karşılıklı koro şeklinde belirli bir ezgiyle söylendiği

oyunlara yörede “Seyirlik Oyunu” veya “Vaybeni” denilmektedir.” (Durgun, 1987: 83) Yörede çalgısız oynanan tek horon oyunudur. Türkücüler, her horon halkasının orta yerinde bulunur. Diğer taraf, türküsünü söyleyip oynarken onlar söyleyecekleri türküyü ustalarından sessizce dinlerler. Kendi sıraları gelince koro şeklinde türkü söylenerek horon oynanır. Horon esnasında söylenen türkülerin uyakları aynı olmak zorundadır. Horon oyununda horon halkaları daire şeklinde biçimlenir. Oyuncu sayısı az olduğu zamanlar yarım daire şeklinde veya düz şekilde bir düzen oluşturmaktadırlar. Horon halkası oluşturulurken birbiri arasında boy farkı çok olan kişilerin yan yana gelmemesine dikkat edilir. Çünkü bu oyunun hızlandığı zaman oyunun düzenini bozabilmekte ve kötü bir görüntüye neden olmaktadır. Oyuncuların birbirine bağlanması soldaki kişinin sağ eliyle yanındakinin sol elinin üzerinden tutmasıyla sağlanır. Bu tutuş çok sıkı bir şekilde olmamakla birlikte, baş parmak ve serçe parmak boşta kalacak şekilde diğer parmaklar tutularak sağlanır.

Horonda oyunu yönlendirmek, düzeni sağlamak, geçişleri uygun bir biçimde yaptırmak için komutlar veren kişiye “horonbaşı” adı verilir. Horonbaşı, halkanın genelde ortasında bulunur. Horonbaşının verdiği komutlar kişiye göre değişmektedir. Horonlarda en fazla kullanılan komutlar şunlardır: “Kim ola”, “Al aşağı”, “Uuu”, “Hophop”, “Ha uşak ha”, “Aloğlum”, “Dik oyna”, “Hep Sağa”, “Sağa bak”.

Çok kalabalık horon halkalarında (50 kişi ve daha yukarı) komutlar horon halkasının içinde bulunan “delikanlıbaşı” veya “kardiyan” adı verilen kişiler tarafından verilmektedir. Delikanlıbaşı; saygın, sözü dinlenilen, horonu çok iyi bilen ve genellikle orta yaşın üzerinde olan kişilerden seçilmektedir. Elinde bir değnek olan delikanlıbaşı verdiği komutlara uymayan, horonun düzenini bozan kişilere değneğiyle dokunarak onları oyundan çıkarır.

Horon türlerinin hepsi kendi içinde on ritimli ünitelerden oluşmaktadır. Ezgileri ise 7’lik, 8’lik, ritimdedir. İlçeden ilçeye bazı süsleme farklılıkları olan ezgiler dikkatli bir şekilde incelendiğinde bunların birbirinin benzeri olduğu görülmektedir.

Horon oyunlarında ara çalgı aleti kemencedir. Akçaabat yöresi ve civarında ise davul-zurna daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Davul – davul-zurna bu yöreye diğer yörelerden gelen çalgı aletleridir. Zamanla bunların kullanımının yaygınlaşmasının nedeni ise kemencenin sesinin az olması, çok kalabalık horon halkalarında ezginin duyulamamasındandır. Horonlarda kullanılan başka bir müzik aleti ise “kaval” dır. Trabzon’un Sürmene ve Çaykara yöresindeki yaylalarda yaygın olarak kullanılan kavalın, çobanlık geleneğinin azalması ve diğer nedenlerle kullanımı günden güne azalmaktadır. Trabzon yöresinin batı ve doğu kısımlarında kullanılan kavallar değişiklik göstermektedir. Dilli kaval türündeki bu çalgı alatlerinin yörenin batı tarafındaki uzunluğu bir flüt kadardır. Doğu tarafında kullanılan kavalın uzunluğu ise 40 cm boyunda, altı delikli olup, sesi batı tarafındakine göre daha kalındır.

Çalgı aletlerini çalanların horon esnasında ritim tutup horon oynadıkları da olur. Kemence ayakta, yolda yürüyerek, bir yerden destek almadan çalınabilen bir çalgı olduğundan kemenceciler hem çalıp, hem de kolayca oynayabilmektedir. Aynı zamanda horon için komutları bazen kemençeci dahi vermektedir. Diğer çalgı aletlerini çalanların çalarken horon oynayabilmesi kemencecilere göre daha kısıtlıdır. Böyle olmasına rağmen davulcu, zurnacı ve kavalcı horonun en hareketli yerinde horon oynamakta veya horon boyunca ritim tutarak oyuna eşlik etmektedir.

Çalgı aletlerinin ve horonun öğrenilmesi geleneksel yapı içerisinde çocukların küçük yaşta ebeveynleri taklit etmeleri ve ilgi duydukları konunun üzerine eğilmeleri neticesinde olmaktadır. Örneğin, kemence öğrenmek isteyen çocuklar ilk önce kendine mısır saplarından ilkel bir kemence yapar ve onu çalmaya çalışırlar. Zamanla kendine bir kemence edinerek kendi gayretiyle o müzik aletini öğrenir. Diğer çalgı aletleri de aynı şekildeki bir yol ile kişinin kendi gayretiyle öğrenilmektedir. Horonun öğrenilmesine ise çocukların, daha küçükken yayla şenliklerinde, düğünlerde, imecelerde yapılan horonları izlemesiyle başlanır. Belirli bir yaştaki çocuklar bu yerlerde gördükleri hareketleri kendi aralarında tatbik etmeye çalışarak öğrenmeye çalışırlar. Daha sonra kendilerinden biraz büyük yaşta olan ağabey, amcalarının horonlarına katılarak öğrendiklerini pekiştirirler. Zamanla düğünlerdeki, yayla

şenliklerindeki horonlara katılabilecek düzeyde horonu öğrenirler. Böylece horonun incelikleri ve diğer unsurları geleneksel olarak gelecek nesillere aktarılmış olur.

Yöredeki oyunlardan Sürmene ve Çaykara yöresinde “Sallama” adlı kız horonu karşılama türü oyunlara benzemektedir. Ezgisi ise Bayburt yöresinde kullanılan ezgilerle benzerlik gösteren bu oyun dışında diğer oyunlarda başka yörelerin etkisi görülmemektedir.

Yörede herhangi bir dini karakterli oyun olmamasına rağmen dinin halk oyunlarını bazı yörelerde değişik şekillerde etkilediği görülmektedir. Örneğin, Çaykara yöresinde kemence çalgı aletinden fazla kaval kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise çobanlık geleneğinin yaygın olmasının yanında dini görüş olarak kavalın kemenceye göre daha mubah sayılmasının da etkisi olduğu söylenmektedir.

Kadın ile erkeğin karışık horon oynaması geleneksel yapıda bulunmamasına rağmen günümüzde bu tür oyunlar bazı yerlerde oynanmaktadır. Bu tür oyunlara yörede “Alaca Horon” adı verilmektedir. Alaca horonun hareketleri ise erkek horonu ile kadın horonunun karışımı şeklindedir. Temel kurallar aynı olmakla birlikte kadın horonlarında hareketler daha yumuşak ve estetik iken erkek horonlarında hareketler sert ve çeviktir. Alaca horonlarda bunun ortası bulunarak uygulanır. Alaca horonlara giren erkeklerin kadınların akrabası ya da tanıdığı olması şartı ile bu tür horon halkaları oluşturulmaktadır.

Kadın horon oyunları oynanırken yörede kadınların çalgı aleti çalma geleneği yok denecek kadar az olduğundan çalgı aleti erkekler tarafından çalınır. Bu durum da yörede ilçeden ilçeye de değişiklik göstermektedir. Örneğin, Akçaabat’ın bazı yerlerinde kadın horonları, güğüm dibine vurularak tutulan ritim eşliğinde oynanır.

Horonların yaylalarda en çok oynandığı zamanlar şunlardır: Yayla şenliklerinde, bir imece sonrasında, düğünlerde, herhangi bir evin inşaatının bitmesi sonunda, erkeklerin “kurama” denilen eğlenceyi yaptıkları anda, asker uğurlamalarında, yaylaya çıkarken konaklama yerlerinde.

Horonlar oynanırken belli bir kıyafet seçimi yapılmaz. İnsanlar günlük kıyafetleriyle horon oynayabilmektedir. Fakat horondaki hareketlerin daha iyi yapılabilmesi için giyinilen ayakkabıların alt kısmının çok kalın olmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Horon oyununun belirli bir hikayeyi anlattığı kesin olarak bilinmemesine rağmen oyunun yöredeki yaylacılığı, tarımı, doğal yapıyı anlattığı horonun bazı hareketlerinden çıkarılmaktadır. Horonun yapısındaki sürekli titreşimin kuvvetli olasılıkla deniz dalgalarının canlandırılması olduğu belirtilmektedir. Diğer bir algılayış ise balıkların sudan çıktığı andaki hareketleri şeklinde düşünülmektedir. Horon oynarken kolların yukarıya doğru kaldırıldığı anda heybetli bir görünüm ortaya çıkar. Bunun ise yöredeki sıra dağların heybetini canlandıran bir görünüş olduğu söylenmektedir. Horon kurma adındaki Akçaabat oyununda bir dizi kişinin tarla bellemesi olayını canlandırdığı çok açık bir şekilde görülmektedir. Bazı kız oyunlarında kolların yanlara doğru sallanması; çayır biçme, çayırda otların toplanması veya çabalama gibi iş etkinliklerinin figürleştirilmesi olduğu düşünülmektedir.

3.7. Oyunlar

Türkçede oyun kavramı çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bunun için oyun kavramı ele alınırken aşağıdaki oyun türleri göz önünde bulundurularak araştırma yapılmıştır.

Türker EROĞLU, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Halk Oyunları ve Halayların İncelenmesi” adlı eserinde oyun türlerini iki başlık altında toplamıştır. Bunlar; 1) Dramatik Oyunlar 2) Çocuk, Genç, Yetişkin oyunlarıdır. Dramatik Oyunlar, “Kız kaçırma, kaynana-gelin, deveci oyunu” gibi seyirlik halk oyunlarından oluşmaktadır. Çocuk, genç, yetişkinlerin oynadığı oyunlar ise (genellikle çocukların) taş, değnek, yüzük, top ile veya herhangi bir materyal kullanmadan oynadığı oyunlardır. (Eroğlu, 1995: 15-16)

Sahada yaptığımız araştırma neticesinde dramatik oyun denilebilecek oyunlara fazla rastlanamamıştır. Çocuk, genç ve yetişkinlerin oynadığı oyunların dramatik oyunlara göre fazla olduğu gözlemlenmiş fakat bu tür oyunların da zamanla yaylalara televizyon gibi iletişim araçlarının girmesiyle unutulmaya yüz tuttuğunu, günden güne kaybolduğunu gözlemledik. Yaylalarda kır kahvelerinde kağıt ve zorla oynanan oyunlar alanımızla birebir ilgili olmadığı için bu bölüme alınmamıştır.

Bu bölümde oyunlar ve oyun ile ilgili unsurlar iki ana başlık altında ele alınıp incelenmiştir.

1) Sadece yetişkinlerin oynadığı oyunlar 2) Çocuk ve yetişkinlerin oynadığı oyunlar