• Sonuç bulunamadı

1.3. KUR’AN’DA SEVGİ KAVRAMI

1.3.5. Sevgi Merkezli İlişkide “Fıtrat’ın Önemi

Allah tasavvuru incelenirken göz önünde bulundurulması gereken önemli konu başlıklarından biri de fıtrat kavramıdır. İnsan; doğuştan, bozulmamış, aslî ve saf bir yaratılışa sahiptir. Bu nitelik “fıtrat”216 olarak adlandırılmış ve ısrarla izlenmesi gereken bir yol olarak takdim edilmiştir. Allah’ın ilk başta düzene koyduğu fıtrat, tüm iyilik ve güzelliklerin kodlarını bünyesinde barındırır. İşte bu

212 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. İsmail Karagöz, Allah Sevgisi Allah Kork usu, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 2010, s. 19-20-21.

213 Gazali, a.g.e., c. IX, s. 447.

214 Gazali, , a.g.e., c. IX, s. 432.

215 Gazali, a.g.e., c. IX, s. 447.

216 Rum, 30/30.

45 sebeple “sevgi” bir yapı taşı olarak insan bünyesinde mevcuttur. İnsanın doğuştan getirdiği bu aslî duygunun fıtrat çizgisinden sapmadan doğru yolu izleyerek istenilen hedefe ulaştırılabilmesi için kontrol edilmesi ve yönlend irilmesi gerekmektedir.217

Ragıp el- İsfahânî fıtratı; Allah’ın insanın içine yerleştirdiği imana sevk edici gizli bir kuvve (yetenek) olarak tanımlamakta ve buna “Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, mutlaka Allah derler”218 ayetini delil olarak göstermektedir.219 Bu ifade Zuhruf Suresi’nin hem başında hem de sonunda zikredilmektedir. Razi söz konusu ayette müşriklere hitaben “Onlar, âlemin ve bütün canlıların yaratıcısının Allah olduğuna inandıklarına göre, daha nasıl bu inançlarının yanı sıra, kendilerine zarar veremeyen, faydaları dokunmayan; sadece cansız varlıklar olan birtakım nesnelere ve habîs putlara tapmaya yönelebiliyorlar?"220 dendiğini söylemektedir.

Ayrıca bu ayet; müşrik zihniyetin kendi içinde tezata düştüğünü göstermektedir. Zira müşrikler yerleri, gökleri ve kendilerini yaratanın hem Allah olduğunu söylüyorlar hem de Allah’a mülkünde ortak koşuyorlardı. Bu durum ayette

“Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz”221 ifadesiyle ortaya konmuştur.

Gazali ise, “Her kalp fıtri ve yaratılışının icabı olarak hakikatlerin marifetini idrake elverişlidir, çünkü kalp rabbani ve şerefli bir emirdir” yorumunu yapmış ve

“Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir”222 ayetini delil olarak sunmuştur. Ona göre bu ayet kalbin; göklerden, yerden ve dağlardan farklı bir özelliği olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan bu özellik sayesinde Allah’ın emanetini yüklenmeye razı olmuştur. Bu emanette, marifet ve tevhittir. Her insanın kalbi emaneti yüklenmeye hazır ve bu yükü kaldırmaya muktedirdir. Fakat bazı sebepler; insanoğlunun bu emaneti yüklenmesine ve emanetin hakikatine varmasına mani olmaktadır.223

İnsanın henüz dış tesirlerden etkilenmemiş varoluşunun ilk saf halini ifade eden “fıtrat”,insanların doğuştan Allah’a yönelme meylinde olması diye de

217 Fıtrat hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Düzenli, a.g.e., s. 100.

218 Zuhruf, 43/87.

219 İsfahânî, a.g.e., s. 1147.

220 Fahruddin Er-Râzi, a.g.e., c. XXVII, s. 229.

221 Zumer, 39/3.

222 Ahzab, 33/72.

223 Gazali, a.g.e., c. VI, s. 42-43.

46 tanımlanmaktadır.224 Bu anlamda Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın, her şeye hilkatini (varlık ve özelliğini) lütfettiği, sonra da ona doğru yolu gösterdiği ifade edilmiştir.225 Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şerifinde “Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere doğar; sonra anne ve babası onu Yahudi, Hristiyan, Mecusi yapar”226 buyurmuştur.

Bu hadis; fıtratın davranışlar üzerinde etkili olduğunu belirtmekle birlikte, bunun zorlayıcı bir unsur olmadığını ifade etmektedir. Zira fıtrat, insanda bulunan asli bir kuvvedir, bunu işler hale getirip getirmemek ise kişinin sorumluluğundadır.

Dolayısıyla çocuk doğduğu anda onda sınırları belirlenmiş bir Allah inancı yoktur fakatbuna doğal bir eğilim vardır.227 Doğal ortamını bulduğunda çocuğun kendiliğinden Allah’a iman etmesi son derece kolay olacaktır. Bu durum Allah’a iman etme ve sevgi temelli bir bağ kurma kabiliyeti anlamında, ilk başta her insanın eşit bir kabiliyette yaratıldığını ortaya koymaktadır.

Fıtrat, çevre şartlarından etkilenebilen ancak kolay kolay bozulmayan bir sağlamlıktadır. “Rab”228 sıfatıyla Allah, fıtratındaki güzellikleri ortaya çıkarmasında ve olgunlaştırmasında insanın en büyük yardımcısıdır. Fakat insanda her ne kadar Allah’a inanmaya ve bağlanmaya yönelik bir eğilim varsa da çevre şartları bunu, İslam’ın dışında başka bir din ve inanç kalıbına göre geliştirip şekillendirmeye ya da onu büsbütün köreltip ortadan kaldırmaya yönelik bir etki gösterebilmektedir.229

Allah’ın yarattığı öz itibariyle yalan söylememek üzere programlanmış bir çocuk, çevresel faktörlerden fıtratını bozan unsurlar olmadığı sürece doğruyu söylemeye eğilimlidir. Fakat bazı durumlarda başta anne ve babası olmak üzere diğer çevresel faktörler çocuğun özünü değiştirerek fıtratının bozulmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla var olan bu dini eğilimi, olumsuz çevresel şartlardan etkilenmeyerek yaşamı süresince geliştirmek, şekillendirmek ya da köreltmek insanın kendi tercihi ve sorumluluğudur. Zira olumsuz çevresel faktörleri en aza indirerek insanın fıtratını bozacak dış etkenleri ortadan kaldırmaya çalışması mümkündür. Bu çabada olan insanların meydana getirdiği toplum, doğru ve ortak bir Allah

224 Hayati Hökelekli, Din Psik olojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 2005, s. 124.

225 Taha, 20/50.

226 Buhari, Cenaiz, 79, 92; Müslim, Kader, 22-25.

227 Hökelekli, a.g.e., s. 126.

228 “Rab” sıfatının bir anlamı da “Koruyup kollayan, durumun ıslah ve inkişafını tekeffül ve taahhüd edendir.”Rab sıfatı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Mevdudi, Kur’an’ı Kerim’de Dört Terim, çev.

Cahit Koytak, Kahraman Yay., İstanbul, 1999, s. 49-54.

229 Hökelekli, a.g.e., s. 125.

47 tasavvurunda birleşebilir. Böylelikle bu tasavvur, sevilmeye en çok layık olanın sadece Allah olduğunda bireyleri mutmain kılar.

1.3.6. Sevgi Merkezli İlişkide İnsanın Olumlu ve Olumsuz Özelliklerinin