• Sonuç bulunamadı

1.2. KUR’AN’DA HİTAP ŞEKİLLERİ

1.2.2. Kur’an’da Helal – Haram Üslubuyla Hitap

Kur’an-ı Kerim’in muhataplarına bir şeyi helal kılarken kullandığı yöntemler arasında mübah ve helâl kılmak anlamına gelen “EHaLLe/ ّ لاحاا” fiilini bizzat kullanma, fiilin günah olmadığını söyleme, belirtilen haramların dışında kalan hususlarda herhangi bir günahın olmadığını belirtme, istifham yoluyla bir şeyin haramlık iddiasını reddetme ve bir şeyin temiz bir rızık olduğunu belirtme”103 mevcuttur.

Kur’an’da “HLL/ ّ لح” kökünden türemiş kelime bulunan 51 ayet-i kerime bulunmaktadır.104 Bu ayetlerde “HLL /ّ لح” kökünden türemiş kelimeler, ayetin bağlamına göre farklı anlamlar ifade etmektedir.

98 Nisa, 4/43.

99 En’âm, 6/151.

100 En’âm, 6/152.

101 İsra, 17/34.

102 Bakara, 2/35.yaklaşmayın / ااب ارْقاتّ ال او” fiili bu kullanımı dışındaki diğer beş yerde cemi sığasıyla kullanılmıştır. Bu ayette hitap, Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya olduğu için tesniye olarak ifade edilmiştir.

103 Zerkânî, a.g.e., c. II, s. 243.

104 Muhammed Fuad Abdülbaki, Mu’cemu’l-Müfehres, “HLL / ّ لح” mad., Daru’l-Hadis, Kahire, 1996, s. 265.

22

“HLL / ّ لح” kökü, “düğümü çözmek, açmak”105 anlamlarına gelmektedir.

“/Dilimden düğümü çöz/يِنااسِلّ ْنِمّ ًةادْقُعّ ْلُلْحا اوّ ”106 ayetinde “HLL / ّ لح” kökü temel anlamıyla kullanılmıştır. Bir şeyi helal kılma da “düğümü çözmek, açmak”

kullanımından müsteardır. Bu sebeple “HLL / ّ لح” kökünden türemiş olan

“HeLaL/للاح” kavramı; herhangi bir konuda kısıtlama ve yasaklama, yani söylenmiş kesin bir hükmün olmaması anlamındadır. Bu durum o şeyin serbest yani dini terminolojiyle “HeLaL/ للاح” olduğunu göstermektedir. Örneğin“ّ ُ َّللَّاّ ُمُكاقاز ارّ اَّمِمّ اوُلُك اوّ

ّ ْمُتْناأّ يِذَّلاّ ا َّللَّاّ اوُقَّتا اوّ اًبِ ياطّ ًل الااح

نوُن ِمْؤُمّ ِهِب ”107 ayetinde “HeLaL/ للاح”; şer’an caiz görülen yapılmasından ve kullanılmasından dolayı sorgulama ve ceza gerektirmeyen şey108 anlamındadır.

“HeLaL/للاح” kavramının mukabili ise “HaRaM/ مااراح” kavramıdır.109 Haram, Allah’ın kendisinden mutlaka vazgeçilmesini talep ettiği şeydir. Allah’ın “haram”

olarak nitelendirdiği şeylere yaklaşmayan kimse, Allah’ın sevdiği ve razı olduğu bir kul olur; Allah’ın belirlediği helaller sınırının dışına taşarak harama yönelen kul ise Allah’ın sevmediği kullar zümresine dâhil olur.110

“Şu helaldir, şu da haramdır/ مااراحّ ااذاه اوّ ٌل الااحّ ااذاه”111 ayetinde bu iki zıt kavram birlikte kullanılmıştır. Bir şeye helal ya da haram hükmü vermek tüm kâinatın yaratıcısı olan Allah’ın tasarrufundandır. Bu sebeple ayette, insanların birtakım şeyleri helal ya da haram olarak nitelendirmesi Allah’a karşı yalan uydurma olarak görülmüştür. Allah’ın hükümlerini kabul etmeyerek ya da değiştirerek tahrifata giden kimselerin ise iflah olmayacakları söylenmiştir.

Kur’an’da “HRM/ رحم ” kökünden türemiş kelime bulunan ayet sayısı 76 dır.112 Bu ayetlerde “HaRaM/ مااراح” kelimesi menedilmiş, yasaklanmış anlamında kullanılmaktadır. Bu yasaklamanın sebepleri ayetlerde farklılık göstermektedir. Bir şeyin haram kılınma sebebi, ilahi bir teshirle belirli bir amaca sevk etme olduğu gibi

105 Ragıp el-İsfehani, Müfredat, “HLL/ ّ لح” maddesi, çev: Yusuf Türker, Pınar Yay., Şam, 2002, s.

425.

106 Taha, 20/27.

107 Maide, 5/88.“Allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin”.

108 Mehmet Erdoğan, Fık ıh ve Huk uk Terimleri Sözlüğü, “HLL / ّ لح” mad., Ensar Yay., İstanbul, 2013, s. 174.

109 Erdoğan, “HLL / ّ لح” mad., s. 174.

110Ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Hazm, Ebu Muhammed b, Ali b. Ahmed b. Said ez- Zahiri, El-İhkam fi Usûlî’l-Kur’ân, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Matbaatu’l-Âsıme, Kahire, 1970, c. III, s. 321.

111 Nahl, 16/116.

112 Muhammed Fuat Abdulbaki, a.g.e., s. 242.

23 beşeri ya da akli olabilmektedir.113 Ayetlerin öznesinden ve bağlamlarından haram kılınma durumunun sayılan manalardan hangisine delalet ettikleri anlaşılmaktadır.

“Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun sütanalarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik/… ُّلْباقّ ْنِمّ اع ِضاارامْلاّ ِهْيالاعّ اانْمَّراح او114 ayetinde haram kılmanın kaynağı ilahi bir teshirdir. Zira herhangi bir sebep bildirilmeden Hz.

Musa’ya sütannelerin sütünü emmesi yasak edilmiştir. Oysaki haram olan bizatihi süt ya da sütanne değildir. Allah, yavrusundan ayrılan annenin acısını dindirmek için sütannenin Hz. Musa’nın kendi annesinin olmasını takdir buyurarak Hz. Musa’ya diğer sütannelerin sütünü yasak etmiştir. Dolayısıyla süt de sütanne de haram olmadığı halde ilahi bir emirle Hz. Musa’nın sütanneleri kabul etmemesi, ayette geçen haram kılınmanın sebebinin ilahi bir yönlendirme olduğunu göstermektedir.

“Helâk ettiğimiz bir belde için artık (yeniden mâmur olmak) imkânsızdır;

çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir/ نوُع ِجْرايّ الّ ْمُهَّناأّ ااهاانْكالْهاأّ ةاي ْراقّ ىالاعّ ٌمااراح او”115 ayetinde isyanları sebebiyle helake uğrayan kavimlerden söz edilmektedir. Bu kavimler Allah’ın kanunlarına uymamaları sebebiyle kendileri hakkında helak edilme hükmü verilmiştir. Verilen bu helak hükmünden sonra onların tekrar mamur olmaları Allah’ın yasasında imkânsızdır. Dolayısıyla ayette söz edilen beldenin tekrar mamur edilmeyeceğinin sebebi aklidir.

“Nehyetme ve haram kılma” ifadeleri genel olarak “Yasaklanan, izin verilmeyen, cezayı gerektiren” gibi ortak anlamlar çağrıştırmaktadır. Fakat Kur’an-ı Kerim’de bu kavramların ikisine de yer verilmiş olması yakın anlamlı bu iki ifadenin birbirinden farklı anlam çerçevelerinin olduğunu göstermektedir.

Kur’an’da haram kılma fiili Allah’a izafe edilmiş ve haram kılma yetkisi sadece Allah’a verilmiştir.116 Tahrim Suresi’nin ilk ayetinde bu durum açıkça ifade edilerek “Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir”117 buyrulmuştur.

Sure, Peygamber Efendimiz’in mübah olan bir şeyi kendisine haram kılması sebebiyle Cenab-ı Hakk'ın ona latif bir ikazı ve itabı ile başlamaktadır. Rivayetlerde

113 İsfehani, a.g.e., s. 387.

114 Kasas, 28/12.

115 Enbiya, 21/95.

116 Örnek ayetler için bkz. Yunus, 10/39; Nahl, 16/116; Tevbe, 9/29.

117 Tahrim, 66/1.

24 Peygamberimizin kendine haram kıldığı bu şeyin “bal” olduğu söylenmektedir.

Ayette Allah Teâlâ, kendisine helal kılınan nimeti, hanımlarının isteğiyle haram kılması sebebiyle Peygamber Efendimizi uyarmaktadır.118

Helal ve haram kavramlarının birbirinin mukabili olduğu daha önce söylenmişti. Ayet-i Kerime’de Allah’ın helâl kıldığı bir şeye hiç kimsenin haram hükmü vererek değiştiremeyeceği ifade edilmiştir. Dolayısıyla helâl ve haram hükmünü vermek Allah’a aittir. Bu alan yaratılmışların söz söylemesine ve müdahalesine açık değildir.

Ayrıca haram kılmanın ilahi ve teabbüdi bir sebebi vardır. Bu sebeple haram kılınan şeyin nedeni ve akli gerekçesi sorgulanmamaktadır. Örneğin “Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı.

Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir”119 ayetinde “Meyte, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilenler” haram kılınmıştır. Allah’ın haram kıldığı bir konuda müminin tavrı, o şeyin akli gerekçelerini sorgulamaksızın emre itaat etmektir. Haram kılınan şeyin faydası, zararı, kişinin o şeyi sevip sevmediğini düşünmeksizin terk etmesi kulun imanının gereğidir.

Nehyetme ise Kur’an-ı Kerim’de haram kılmadan farklı olarak Allah’ın dışında Peygamberlere ve mümin, kâfir fark etmeksizin insanlara da izafe edilmiştir.

Dolayısıyla nehyetmenin hem ilahi hem de akli sebebi söz konusudur. Bu sebeple Peygamberlere ve insanlara da izafe edilen nehiy üslubununharam kılmadan farkı, akli sebeplerinin sorgulanabilir olmasıdır.120

Ayet-i Kerime’de “Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin;

sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik”121 buyrulmaktadır.

Ayette “yaklaşmayın/ ااب ارْقاتّ ال او” ifadesiyle ağaca yaklaşma yasaklanmıştır.

Elmalılı bu ifadeyle, Allah’ın Hz. Âdem'e cennette büyük bir hürriyet vermekle

118 Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, çev: Hamdi Arslan, Ahmet Efe, Beşir Eryarsoy, H. İbrahim Kutluay, Nurettin Yıldız, Risale Yay., İstanbul, 2005, c. XIIII, s. 541-542.

119 Bakara, 2/173.ّ

120 Alâk suresinde “nehyetme” Ebu Cehil’e izafe edilmiştir.

121 Bakara, 2/35.

25 beraber yine de bir sınır tayin ettiğini ve yasak ağaca yaklaştıkları takdirde zalimlerden olacaklarının kastedildiğini söylemektedir. Söz konusu sınırı tayin eden şecere (ağaç) nin ne olduğu ise ayette ismiyle bildirilmemiştir. Ancak bunun cennette belli bir ağaç olduğu ve Hz. Âdem'in kurtuluş ve saadetinin bozulmasına sebep olacak bir özelliğe sahip olduğu söylenmiştir. Bu durum ağacın cennete yenilmek için değil, tahdit (sınırlama) ve kulluk için konulduğunu göstermektedir.122

Dolayısıyla ayetteki “ağaç” sembolü, dünya hayatının insanlar için mutlak bir hürriyet alanı olmadığını, sınırlarının bulunduğunu göstermektedir. İşte bu sebeple ayette haram kılma fiili değil nehyetme fiili kullanılmıştır. Çünkü ayet-i kerime de amaç “ağacı” haram kılmak değil insanın hürüriyet ve sorumluluk alanını tayin etmektir. Eğer böyle olsaydı bütün ağaç cinsi haram kılınırdı. Neticede ağacın nehyedilmesi sembolik anlatımın neticesidir. İnsanın, Allah’ın kendisi için çizmiş olduğu hürriyet alanının dışına çıkmasına sebep olan her şey buna dâhildir.

Alak Suresi 9. Ayette “Gördün mü şu men edeni, Namaz kılarken bir kulu (Peygamberi namazdan)?” ifadesi yer almaktadır. Ayette ifade edilen namaz kılmaktan men eden kimsenin Ebu Cehil olduğu söylenmektedir. Zira rivayetlerde Ebu Cehil’in “Eğer Muhammed'i namaz kılarken görecek olursam ayağımla boynunu ezeceğim” dediği yer almaktadır. Bunun üzerine Yüce Allah, onun halinin hayret edilecek bir durum olduğunu belirtmek üzere bu ayeti kerimeleri indirmiştir.123

Naziat Suresi’nde ise nehyetme fiili nefse izafe edilmiştir. "Ancak kim Rabbinin huzurunda durup hesap vermekten korkmuş ve nefsini kötü heveslerden men etmişse, onun barınağı da cennettir/ ى اواهْلاّ ِناعّ اسْفَّنلاّ ىاهان اوّ ِهِ ب ارّ امااقامّ افااخّ ْنامّ اَّماأ او”124. Zira Rabbinin huzuruna çıkarılma endişesi taşıyan kimse günaha yönelmez. Beşeri zaafının baskısıyla günaha yöneldiği zaman dahi bu yüce makamın endişesi onu hemen pişmanlığa, istiğfara ve tevbeye yöneltir. İtaat dairesinde hareket etmeye devam eder. Bu sebeple kişinin kendisini heva ve hevesten alıkoymasının yolu itaat dairesinde yoğunlaşmaktır. Allah korkusu, nefsin isteklerine karşı sağlam ve muhkem bir kale durumundadır. Heva ve hevesin saldırılarına karşı bu muhkem kaleden başkası insanı ayakta duramaz. Nefsin hastalığını ve tedavisini de en iyi

122 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Akçağ Yay., Ankara, 2009, c. I, s. 352.

123 Kurtubi, el-Camiu li-Ahk ami’l-Kur’an Ve’l-Mübeyyinu Lima Tedammenehu Mine’s- Sünneti Ve Âyi’l-Furkan, Risale Yay., Beyrut, 2006, c. XXII, s. 383.

124 Naziat, 79/40 "Ancak kim Rabbinin huzurunda durup hesap vermekten korkmuş ve nefsini kötü heveslerden men etmişse, onun barınağı da cennettir.”

26 bilen Yüce Allah'tır.125

Söz konusu ayette, genel bir ifade kullanılarak nefsinin isteklerine hayır diyen kimsenin cennetlik olduğu söylenmektedir. İnsanın nefsine uymasından kasıt; onu günaha ve isyana götüren her şeydir. Dolayısıyla ayet, tek bir durumu değil, genel anlamda nefsin yönelmek istediği bütün heva ve hevesleri kapsamaktadır.