• Sonuç bulunamadı

1.2. KUR’AN’DA HİTAP ŞEKİLLERİ

1.2.1. Kur’an’da Emir- Nehiy ve Tavsiye Üslubuyla Hitap

Kur’an-ı Kerim’in bazı kısımları, Allah ile insan arasında gerçekleştirilen bir karşılıklı konuşma tarzındadır. Bu diyalogta Allah, ilk olarak ilahî kelâm-ı olan Kur’an’la insanlarla iletişimi başlatmıştır. İnsan da bu ilahi hitaba kulak vererek ve onun kendisinden beklentilerine teslimiyet göstererek muhatap olmuştur. İlahi hitaba kendilerini muhatap sayan ve hayatlarını buna göre dizayn edenler dünyada benzerine rastlanmayacak bir dönüşüm ve ilerleme kaydetmişlerdir. Neticede çift taraflı, canlı ve dinamik bir iletişim süreci meydana gelmiştir.81

Kur’an’ın hitap şekillerinin oldukça zengin olduğu görülmektedir.82 Kur’ân’ın üslûbu içerisinde farklı hitap şekillerine ve anlatım yollarına yer

76 Rum, 30/2.

77 Rum, 30/22.

78 Rum, 30/23.

79 Rum, 30/24.

80 Rum, 30/25.

81 Bir üslup özelliği olarak “Diyolog” hakkında bkz. Çeviloğlu, a.g.m., s. 86; Müslümanın Kur’an ile doğru iletişimi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Müftüoğlu, a.g.e., s. 147-152.

82 Bu hitap şekilleri arasında umûmî hitap (Rum, 30/54), husûsî hitap (Âl-i İmran, 3/106), hususilik ifade eden umûmî hitap (Hac, 22/1), umum ifade eden husûsî hitap (Talak, 65/1), cinse hitap ( ّااهُياّاي

ّ يِبانلا ), nev’e hitap ( ليئارساّ ينبّ اي ), bizzat isim tasrih edilen hitap (Bakara, 2/35), medih (övgü) hitabı (Enfal, 8/74), zem (yerme) hitabı (Tahrim 65/7), ihânet hitabı (Hicr, 15/34), liyâkat hitabı (Tahrim, 65/1), gazab hitabı (Duhan, 44/49), bir kelime ile umûma hitap (İnfitar, 82/6), umûmî bir kelime ile bir kişiye hitap, (Müminun, 23/54), tesniye bir kelime ile bir kişiye hitap (Kaf, 50/24), müfred bir kelime ile tesniyeye hitap (Taha, ,20/49), umum ifade eden bir kelime ile tesniyeye hitap (Yunus, 10/87), bir kişiye hitaptan sonra umûma hitap (Yunus, 10/61), bir kişiye hitaptan sonra iki kişiye hitap (Yunus, 10/78), yapılan hitaptan bir başkasının kastedilmesi, (Ahzab, 33/1),bir başkasına yapılan hitaptan belirli birinin kast edilmesi (Enbiya, 21/10), belirli bir

18 verilmesinin sebebi mesajın muhataba tam olarak aktarılma isteğidir. İşte bu sebeple yapılması ya da yapılmaması istenenler muhataba farklı hitap şekilleriyle bildirilmiştir. Asıl mesajı vurgulamanın elzem olduğu yerlerde de farklı anlatım yollarına başvurulmuştur. Tüm bunlar muhataba verilen önem dolayısıyla iletişimi kolaylaştırmak için başvurulan tekniklerdir.

Kur’an’ın ahkâma dair ayetlerinde bazen fiil inşai (emir) sigasıyla gelmekte83, bazen de haber sigasıyla84 kullanılmaktadır. Bazen de Allah’ın bir işi beğenmesi veya onu yapandan razı olması ya da bir işi sevmemesi veya onu yapanı sevmemesi tarzındaki açıklama; emir ve yasaklama manasına gelmektedir. Zira her ne kadar lafız olarak emir ve nehiy sigaları kullanılmasa bile Allah’ın zemmettiği, sevmediği, razı olmadığı, failini kendisinden alıkoyduğu, hidayetten men edici bulduğu, kötülük ve kerahetle vasfettiği tüm fiiller, Allah’ın kullarından yapmamalarını istediği durumlardır.85

Kur’an’da Allah, kullarından yapmalarını istediği şeyleri, “Açık emir ifadesi, fiilin mükellefler üzerine hükmedildiğini bildirme, fiilin kendileri üzerine bir sorumluluk olduğunu belirtme, yapılan şeyin hayır olduğunu söyleme, mükellefin o fiiliyapması gerektiğini belirtme, yapılan işten dolayı sevap ve mükâfat vadetme, fiili daha önceki bir şarta bağlama, fiili tereccî(ümit etme) bildiren bir kelimeden sonra getirme, emir sığası ya da emir lâmı kullanma, olumsuz soru sorma, fiilin yapılmamasının kötülüğünü tasvir etme”86 gibi farklı yöntemler kullanarak iletmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in, muhataplarını bir şeyden men ederken kullandığı zengin ve muhtelif beyan malzemesi arasında “nehy tabiri” kullanma, “ل" lafzı ile nehyetme, vaîd (korkutma) ile kötü fiilden vazgeçirme, fiilin günahının işleyene ait olduğunu belirtme, fiilin helâl olmadığını dile getirme, fiilin“ birr” (iyi davranış) olmadığını belirtme, fiilin şer olduğunu dile getirme, fiilin şeytan işi bir davranış

muhatap kastedilmeksizin umuma yapılan hitap (Hac, 22/18), bir şahsa hitaptan sonra başkasına çevrilen hitap (Hud, 11/14), iltifat sanatıyla yapılan hitap, cansız varlıklara hitap (Fussilet, 41/11), teşvîk hitabı (Maide, 5/23), şefkat ve acıma hissiyle yapılan hitap (Zümer, 39/53), sevgi ve muhabbet hitabı (Lokman, 31/16), aciz bırakma hitabı (Bakara, 2/23) yalanlama hitabı, şeref ifade eden hitap (ّْلُق lafzıyla hitap edilen bütün ayetler), mevcut olmayan bir şeye hitap (مداّينبّ اي ) gibi farklı hitap şekilleri göze çarpmaktadır. Bu hitap şekilleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Suyuti, a.g.e., c. II, s. 89-94

83 Bakara, 2/43.

84 Bakara, 2/187; Maide, 5/3; Bakara, 2/183.

85 Suyuti, a.g.e., c. II, s. 335.

86 Zerkânî, a.g.e., c. II, s. 240.

19 olduğunu ifadeden sonra ancak onu terk etmekle kurtuluşa erilebileceğinin belirtilmesi”87 gibi ifade tarzları söz konusudur.

Ayetlerdeki hükümlerin emir- nehiy-tavsiye niteliği taşıyıp taşımadığını açıklama aslen fıkıh usulünün konusu olması sebebiyle burada sadece Kur’an’da Allah’ın kullarına hitap ederken kullandığı “üslup çeşitliliğini” görmek açısından bu konuya kısaca değinilecektir.

Arapçada emir sığası birçok anlam ifade etmektedir. Emir sigasının ifade ettiği anlamlardan bazıları “vucûb, nedb, ibâhat, tehdîd, irşâd, te'dîb, ta’cîz ve du’â’dır”88

Emrin aslen gerekliliği vücubiyettir. Yüce Allah’ın emrettiği şeyi yerine getirmek insanlar üzerine farzdır.“Namaz kılın, zekât verin ve rükû edenlerle beraber rükû edin”89 emirlerine muhatap olan insanın bunları yerine getiriyor olması, onun Allah’ın kendisinden istediklerine tabi olduğunu göstermektedir. Ayetteki emir sigası gereğince; namaz kılmak, zekât vermek tüm müminlere farzdır.90

Kur’an-ı Kerim’de emir sigası kullanılan ayetlerden bazıları ise o fiilin kesin olarak yapılmasını emretmek anlamında değil de mübahlık ifade etmek üzere kullanılmıştır.

“Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.

Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.”91 Ayetinde “avlanın/ اوُدااطْصااف”

emri, vücubiyet değil,“mübahlık” ifade etmektedir. Zira avlanma ihramlıyken haram kılınmış, “İhramdan çıktıktan sonra avlanabilirsiniz” emriyle de serbest bırakılmıştır.

Ayetin mübahlık ifade ettiğine delil, “Nehiyden sonra vuku bulan emrin vücub için

87 Zerkânî, a.g.e., c. II, s. 242.

88Abdülkerim Zeydan, Fık ıh Usulü, çev: Ruhi Özcan, İfav Yay., İstanbul, 1993, s. 44.

89 Bakara, 2/43.

90 Ömer Nasuhi Bilmen, Huk uk -u İslamiyye ve Istılahat-ı Fık hiyye Kamusu, Bilmen Yay., İstanbul, 1955, s. 48.

91 Maide, 5/2.

20 olmadığına dair bir karine bulunursa bu emir ibahe için olmuş olur”92 ilkesidir.

Avlanma asıl olarak kendisinde haramlık bulunmayan mübah bir fiildir. İhramlı kimseye ise sadece belli bir döneme ait olmak üzere haram kılınmıştır. İhram durumu dışında helaldir. Fakat helal olması bunun ihramdan sonra yapılmasının zorunlu bir görev olduğunu göstermez. Zira avlanma insanların menfaatleri için ilgilendiği dünyevi bir iştigaldir, yoksa bir emri teabbüdi değildir.93 Dolayısıyla ayette emir sigası kullanılmasına rağmen, teabbüdi bir durum olmaması nedeniyle ihramdan çıkınca avlanmak zorunlu tutulmamış isteğe bırakılmıştır.

Emir sigasının vücubiyet ifade etmediğine dair bir diğer örnekte “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin;

umulur ki kurtuluşa erersiniz”94 ayetidir. Bu ayet Cuma Namazı’ndan sonra rızık aramaya devam etmenin mübahlığına delâlet etmektedir. Allah'ın fazlından nasip aramak ve avlanmak insanların menfaati ve maslahatı için meşru kılınan şeylerdir.

İnsanların menfaati için meşru kılınan şeylerin emredilmiş olmaları ise emrin is-tikametini vücubtan mubahlığa çeviren bir karinedir. Çünkü emredilen şeyler vacip (farz) olsaydı, insanoğlunun istek ve ihtiyarına bırakılmaz ve bunlardan mükellef tutulurdu.95

Kısacası fıkıh usulünde emrin vücuba delâlet edip etmediğinde belirleyici olan karinedir. Karineleri bulunmayan emir, vücuba delâlet eder. Emrin karinesi varsa, karinenin delalet ettiği mana neyse, emir ifadesine o mana verilir.96

Kur’an-ı Kerim’de bir şeyin kat’i olarak yapılmaması gerektiği bildirilirken ise nehiy siygası kullanılmıştır. Muhatabı bir şeyden nehyetme, yukarıda söylendiği üzere birçok şekilde ifade edilmektedir. Bu yöntemlerden birisi de “yaklaşmayın/ ّ ال او اوُب ارْقات” ifade tarzıdır. “Zinaya yaklaşmayın. Zira o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur”97 ayetinde müminler zina fiilinden sakındırılırken “yaklaşmayın/ اوُبارْقاتّ ال او”

ifadesi kullanılmıştır. Bu ifade tarzı, üslup bakımından inceliği ve seçiciliği göstermektedir. Zira bu ifadeyle hem söz konusu fiil yasaklanırken hem de bu fiile götüren yol ve sebeplerin önü de kapatılmıştır.

92 Bilmen, a.g.e., s. 49.

93 Bilmen, a.g.e., a.y.

94 Cuma, 62/10.

95 Zekiyyüddin Şaban, İslam Huk uk İlminin Esasları, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara, 2007, s.

339.

96 Şaban, a.g.e., s. 339.

97 İsra, 17/32.

21 Nehiy anlamında kullanılan “yaklaşmayın/ اوُب ارْقاتّ ال او” ifadesi bunun dışında sarhoşken namaza yaklaşmayın98, zinanın ve her türlü kötü işlerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın99, yetimin malına da rüştüne kadar en güzel (hizmet)in dışında yaklaşmayın100, yetim malına da ergenlik çağına erişinceye kadar en güzel bir durum olmadıkça yaklaşmayın101, orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın102” ayetlerinde olmak üzere toplam altı yerde zikredilmektedir. Ayetler incelendiğinde söz konusu fiilin bu konularda kullanılmasının özel bir anlamı olduğu ortaya çıkmaktadır. Zira bazı sebeplerin sonuca götürmesi kaçınılmazdır. “yaklaşmayın/ اوُب ارْقاتّ ال او” ifadesi de konu itibariyle, kişiyi söz konusu yasak fiile götürmenin kaçınılmaz olduğu yerlerde kullanılmıştır. Dolayısıyla bu ayette zina fiilinin haramlığı, muhtemel sonuca götüren sebeplerin önüne bir set çekilmesi amacıyla “yaklaşmayın/ اوُبارْقاتّ ال او” ifadesiyle söylenmektedir.