• Sonuç bulunamadı

Kur’an-ı Kerim’in her anlayış kabiliyetindeki insanın kendi algı düzeyince anlayabileceği bir üslubu vardır. İman eden her insan, farklı bilgi düzeyi ve anlayış kabiliyeti neticesinde hayat iksiri olan Kur’an’ı anlamaya ve hayatını bu anlam çerçevesinde tanzim etmeye çalışır. Fakat bunlara ilaveten konunun ilgilileri ve uzmanlarınca daha ayrıntılı ve derin anlamlar ifade eden bir üslubu da söz konusudur. Bu durum Kur’an’ın sembolik anlatımından kaynaklanmaktadır.39

Sembolik anlatıma “Güzel söz; kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer”40 ayeti örnek gösterilebilir. Ayetteki “Güzel söz/ ًّةابِ ياطّ ًةامِلاك”41 tamlaması

“Doğru bir söz ve sağlam bir inanç” anlamındadır. Kur’an’ın eşsiz üslubunda

“iman”, köklerinin yere sabitlendiği, dallarının gökyüzüne uzandığı her daim meyve veren ulu bir ağaca benzetilmektedir. Ayetteki güzel söz timsali bir imanın neticesi olan meyve ile de imanın tezahürü olan salih ameller kastedilmektedir.42

37 Bu bilgi ve başka örnekler için bkz. Çevikoğlu, a.g.m., s. 73-74.

38 Bu örnek ve konu hakkında başka örnekler için bkz. Müftüoğlu, a.g.e., s. 68-78.

39 Muhammed Huseyn Beheşti, Kur’an’ı Anlama Metodu, çev: Sabah Kara, Kıyam Yay., Ankara, 1989, s. 32.

40 İbrahim, 14/24-25.

41 “Güzel söz/ ًّةابِ ياطّ ًةامِلاك” hakkında görüşler için bkz. Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Daru’l- Fikr, Beyrut, 1981, c. XIX, s. 119

42 Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Necmettin Şahinler, Kur’an’da Sembolik Anlatımlar, Beyan Yay., Ankara, 1995, s. 135-138.

11 Kur’an’ın diğer bir üslup özelliği de her döneme hitap eden evrensel bir ifade tarzının bulunmasıdır. Kur’an’ın evrenselliği, ilahi hitabın 1400 küsür yıl önceki konu ve olayları şahıs, zaman ve mekân gibi faktörlerden arındırarak mesajın vurgulandığı bir üslup tarzıyla işlemesinden kaynaklanmaktadır.43 Bu sebeple Kur’an, hem Peygamber Efendimiz ve onun çağdaşı olan belli bir muhatap kitlesine yönelik tarihsel bir hitap hem de muhtemel ve müstakbel okurları da hesaba katan tarih-üstü bir hitaptır. 44

Kur’an, mesajını her yaşta ve her düzeyde insana bütün zamanlarda ve mekânlarda ulaştırmak durumundadır.45 Bu sebeple farklı yorumlara imkân veren bir ayeti, ilk nesillerin kendi toplumsal durum ve ihtiyaçlarına göre daha sonraki nesillerinse ulaştıkları ilmi seviyeye göre anlamlandırmaları mümkündür.46 Dolayısıyla ilim ve teknolojideki gelişmelerle birlikte Kur’an-ı Kerim’den her çağda daha fazla istifade edilmektedir. Örneğin; yeryüzünün bir döşek, dağların da kazık kılınması47 çeşitli seviyelerde ve teknolojik gelişmelerde farklı alanlara pencere açan her çağda farklı yorumlanabilecek bir ayettir.48

Kur’an’ın hareket noktası, insanın akıl ve idrak düzeyidir. Bu amaçla Kur’an muhatabının seviyesine inerek ona hitap etmektedir. Şöyle ki: “Onlar devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?49 İlâhî fermanına muhatap olan bedevinin idrâki, bir anda sürekli birlikte olduğu devesi üzerinde yoğunlaşır ve bu defa ona, yaratan namına bakmaya başlar. Buradan hareketle Allah’ın vahdaniyetine ve kudretine ulaşır. Aynı ayet, bir bilim adamını ise derin araştırmalara sevk ederek devenin özelliklerini incelemeye yönlendirir. Böylelikle ayetten herkes kendi payına düşeni almış olur.50

43 Esbab-ı Nüzul, Kur’an’ın Evrenselliği ve Tarihsellik hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Nedim Serinsu, Kur’an ve Bağlam, Şule Yay., İstanbul, 2008, s. 172-176.

44 Şevket Kotan, Kur’an ve Tarihselcilik , Beyan Yay., İstanbul, 2001, s. 276.

45 Ayrıntılı bilgi için bkz. Muhammed Hamîdullah, Kur’ân-ı Kerîm Tarihi, Beyan Yay., İstanbul, 2000, s. 26-27.

46 Hamîdullah, a.g.e., s. 22; Suat Yıldırım, Kur’an-ı Kerim ve Kur’an İlimlerine Giriş, Ensar Yay., İstanbul, 1985, s. 142.

47 Nebe, 78/6-7.

48 Ayrıntılı bilgi için bkz. Yıldırım, a.g.e., s. 142.

49 Gaşiye, 88/17.

50 Çevikoğlu, a.g.m., s. 76.

12 1.1.4. Kur’an Üslubunda Konuların İç İçe Yer Alması

Kur’an-ı Kerim’de yer alan bütün konuların tek amacı “İnsanları hür iradeleriyle Allah’a kulluğa sevk etmek” olduğu için Kur’an’da konular iç içe yer almaktadır.51 Kur’an, yaratılışın gayesi olan bu manayı; teşri, kıssa, tarih, mev'iza, cedel, tasvir, va'd ve vaîd gibi çeşitli üslupların içerisine yerleştirmiştir.52 Bu amaç gereği Kur’an, naklettiği kıssanın şahıs, zaman, mekân ve yer gibi unsurlarına muhatabının takılıp kalmasını istemez. Bunun için anlatılan kıssanın içerisine ilahi irşat unsurlarını yerleştirir. Zira asıl verilmek istenen mesaj; kıssanın zamanı, mekânı, şahısları ve olay örgüsü değil insanın Rabbine karşı her zaman ve her şartta takınması gereken ruhsal ve davranışsal durumlardır. Bu mesajı her daim canlı tutma da konulara göre sıralanmamış bir düzende daha etkili olmaktadır.53

Kur’an’da konuların iç içe yer alması, O’nun bir kitap değil, bir “söz”

olduğunun en açık göstergesidir. Çünkü konulara ayrılmış bir içerik yöntemi kitabi düzendir. Bu düzende her konu kendisine tahsis edilen bölümde işlenerek okuyucusuna takdim edilir. Böylece okuyucu kitabın tamamını değil istediği bölümü okuma fırsatı bulur. Kur’an’da ise tüm konuların iç içe yer aldığı iki taraflı bir iletişim yöntemi kullanılır. Bu yöntem diğerine göre çok daha canlı, dinamik ve değişkendir. Bu sebeple konu geçişleri hızlı, ayrıntıdan uzak ve tekrarlıdır. 54

Örneğin İsra Suresi’nin ilk ayetinde İsra’dan (gece yürüyüşü) bahsedilmekte, ikinci ayette Hz. Musa ve İsrailoğulları kıssasına geçilmektedir. Üçüncü ayette ise

“O, çok şükreden bir kuldu” nitelemesiyle Hz. Nuh’tan örnek verilmektedir. İlk bakışta bu usul; ayette birbirinden bağımsız konuların ardarda sıralandığı izlenimini uyandırmaktadır. Arka planlarıyla birlikte değerlendirildiğinde ise ayetler arasında sıkı bir bağın olduğu açıktır. Zira İsra Suresi, Hz. Hatice’nin vefat ettiği ve Peygamberimizin zor bir dönem geçirdiği Mekke Dönemi’nin sonlarında nazil olmuştur. Bu dönemde İsra olayı gerçekleşmiştir. Sure’nin ikinci ayetinde Hz.

51 Yıldırım, a.g.e., s. 147.

52 Çevikoğlu, a.g.m., s. 82.

53 Şah Veliyullah Ahmed İbn Abdirrahim Ed-Dihlevi, el-Fevzu'l-Kebir fi Usuli’t-Tefsir, çev. Mehmed Sofuoğlu, Çağrı Yay., İstanbul, 1980, s. 98.

54 Kur’an ile muhatabı arasındaki iletişim hakkında ayrın tılı bilgi için bkz. Müftüoğlu, a.g.e., s. 153-155.

13 Musa’ya geçilmesi, Peygamberimizin de Hz. Musa gibi kavminden destek görememesidir. Ayrıca Hz. Musa da Firavun’un yanında yetişmesi sebebiyle Peygamberimiz gibi ailesinden ve yakınlarından ayrı kalmıştı. Tüm bunlar Peygamberimiz ile Hz. Musa arasındaki yaşam benzerliğini ortaya koymakta ve Peygamberimizi teselli etmektedir.55

Bu durum Kur’an’da bir konunun, muhatabın durumuna ve hissiyatına göre farklı mecralar çizilerek ama nihayetinde sözün akışının değişmediği ilahi bir sistem çerçevesinde aktığını göstermektedir.