• Sonuç bulunamadı

1. REKABET KAVRAMININ TEORİK KÖKENLERİ VE TEMEL TARTIŞMALAR

2.2. Genişlemiş Ölçekte Sermayenin Yeniden Üretimi Sürecinde Rekabet Kapitalizmi toplumsal ilişkiler sistemi olarak tanımlamak, sisteme içkin olarak

2.2.2. Sermayenin Merkezileşme ve Yoğunlaşma Eğilimi

Marx’ın Grundrisse çalışmasının ikinci bölümünde sermayenin nasıl bir rasyonelle genişlemiş ölçekte birikimi gerçekleştirdiği ve bu süreçte nasıl bir eğilim taşıdığını açıklamıştır. Marx’ın bu bölümü yazarken kullandığı yöntem de eleştirel realizmin olayları/ilişkileri yaratan mekanizmaların ve bu mekanizmaların altında yatan yasaların anlaşılmasında oldukça açıklayıcıdır. Marx, bu bölümde sermayenin her zaman tek bir sermaye olma eğilimi taşıdığını ve bu eğilimin, yani bu çalışmada tekel olarak nitelendirdiğimiz sürecin aslında rekabetin doğal ve kaçınılmaz bir sonucu olduğu belirtir.

Bu durum, kapitalist sistemin, çok ve çok daha büyük firmaların az ve çok daha az kapitalistin elinde toplanmasına doğru giden acımasız bir yönelimin varlığına işaret etmektedir82. Marx’ın bu ifadesi yöntemsel olarak, araştırmacıya, rekabet ve tekelin aslında birbirinin karşıt kavramları olmadığı ve tam tersine ikisi arasındaki zorunlu ilişki olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

82 Hunt-Sherman, 1990, age, p. 94.

51 Sermayenin rekabeti ve bu anlamda tekelleşme eğilimini sermayenin merkezileşme ve yoğunlaşma süreci üzerinden somutlaştırmak bu anlamda açıklayıcı olacaktır.

Sermayenin yoğunlaşması nitelemesi sermayenin giderek daha az sayıda ellerde toplanması sürecini ifade etmek için kullanılır. Yani “genişlemiş ölçekte yeniden üretim sürecinde yaratılmış olan her bir birikim, yaratılacak genişlemiş ölçekte sonraki birikimin aracı”83 haline geldiği ölçüde üretim ölçeği giderek büyür ve yoğunlaşır. Yani her bir çevrim sonrasında yaratılan artı değer, sonraki çevrimde daha fazla artı değer yaratılma amacıyla daha fazla emek gücü ve üretim araçları almak için kullanılır. Bu yoğunlaşma süreci toplamda sermaye olarak kullanılan servetin/birikimin sadece arttığı anlamına gelmez, aynı zamanda bu artan yoğunlaşma ile üretim genişler ve bu süreç kapitalist üretime özgü yöntemlerin dayandığı temeli de genişletir. Somutlaştırmak gerekirse, bireysel anlamda tek tek kapitalistlerin yoğunlaşmaya bağlı olarak büyümesi toplamda toplumsal sermayeyi de büyütür. Genişlemiş ölçekte birikimle beraber yoğunlaşmanın giderek artması süreci toplumsal üretim araçlarının gittikçe artan ölçüde bir sınıfın elinde toplanmasına işaret ederken, bu toplanma da yaratılan bu toplam birikimin (toplumsal anlamda) miktarıyla sınırlıdır. Diğer taraftan bu yoğunlaşma süreci aynı üretim alanına içkin kısmının birbiriyle rekabet içinde olan meta üreticileri olan kapitalistlerce aralarında paylaşılması anlamını taşımaktadır. Marx, böylece bu birikimin bir taraftan üretim araçlarının gitgide artan yoğunlaşması ve emek üzerindeki egemenliğinin artması olarak göründüğünü, diğer taraftan da birçok bireysel sermayenin birbirlerini itmesi ve ayrılması olarak ortaya çıktığını belirtmektedir84. Bu süreç, yani toplam toplumsal sermayenin artan birikime bağlı olarak birçok bireysel sermayeye bölünmesi, belli bir aşamadan sonra sermayelerin birbirlerini çekmesi/sermayenin merkezileşmesi gibi bir sürece de kaynaklık eder.

Sermayenin merkezileşmesi farklı sermayenin tek bir karar organı altında birleşmesi, dolayısıyla birkaç sermayenin birleşip daha güçlü bir sermayeye dönüşmesini ifade etmektedir. Daha güçlü bir sermayeye dönüşme bazı kapitalistlerin mülksüzleştirilmesi anlamını taşır. Bu merkezileşme süreci verili/var olan sermayenin dağılımını da değiştirir. Yani toplumsal anlamda toplam birikimin büyüklüğü ile sınırlı

83 Marx, 1990, age, p. 776.

84 Marx, 1990, age. p. 776-777.

52 değildir. Bu süreç, özellikle dolaşım alanındaki rekabet üzerinden yorumlandığında, meta fiyatlarının düşürülmesi sürecinde daha büyük oranda emek gücü ve üretim araçlarıyla üretim yapan büyük sermayenin küçüklere göre çok daha avantajlı olması anlamına gelir.

Böyle bir sektörde ortalama bileşimi yakalayamayan küçük sermayeler merkezileşmenin olmadığı üretim alanlarına doğru kayarlar. Rekabet süreci bu alanlarda da devam eder ve süreç daha büyük olan sermayeler lehine işler. Bu rekabet sürecinde ortalama bileşimi yakalamayan sermayeler silinir veya daha büyükler tarafından yutulur. Bu aşamada hem yöntemsel anlamda hem de birikime bağlı olarak bölüşüm ilişkilerinin anlaşılmasında oldukça önemli bir nokta bir sektörde gözlemlenen merkezileşme sürecinin sadece o sektörü ilgilendiren, otonom bir süreç olmadığıdır. Tam da burada rekabet analizinin neden sektör içi üretim ve dolaşım ilişkileri yanında toplam toplumsal sermaye birikimi sürecinde farklı işlevler üstlenen sermaye kesimlerini de içermesi gerekliliği üzerinde durmak oldukça önemlidir.

Bir sektörde sermayeler arası rekabetle birlikte artan merkezileşme, söz konusu metanın üretiminde ara malı sağlayan ve/veya bu metanın ara malı olarak tedarik edildiği diğer bir sektördeki sermayeler arası ileri geri bağlantıları da belirler. Aynı anda bir sektörde rekabet dolayısıyla tekelleşme eğilimi hızlanabilirken başka bir sektörde yine rekabet dolayısıyla sermayenin ayakta kalabilmesi için üretimi küçük birimlere bölme gereksinimi olabilir, hatta orta ve küçük ölçekli işletmelerin sayısı artabilir. Buna en iyi örneklerden birisi, Türkiye’de otomotiv sektörü ve bu sektöre ara malı sağlayan yan sanayilerdir. Bugün otomotiv sektöründe toplam 15 firma (binek otomobil ve hafif/ağır ticari araç üreticileri) faaliyet gösterirken85, bağlı yan sanayide 1000’in üzerinde farklı büyüklüklerde firma faaliyet göstermektedir86. En genel anlamda bir sektördeki merkezileşme eğilimi hem sektör içi ilişkileri hem de tedarikçi ve/veya alıcı durumundaki diğer sektörlerle olan ilişkileri etkileyecektir. Bu değerlendirmeye bir de ekonominin farklı kesimlerinde faaliyet gösteren sermayeler arası ilişkiler eklendiğinde rekabetin bir gereği olarak açığa çıkabilen merkezileşme süreci çok boyutlu bir nitelik kazanmaktadır. Bu

85 TOBB. 2012, Türkiye Otomotiv Ticaret Meclisi Sektör Raporu, s. 28. Erişim Adresi:

http://www.tobb.org.tr/Documents/yayinlar/2014/20140127-OtomobilSektoruRaporu.pdf, Erişim Tarihi:

04.08.2015.

86 TÜBİTAK, Parça Sektörü (Otomotiv Yan Sanayi): 2023 Vizyonu, s. 1. Erişim Adresi:

http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/mm/Ek6a.pdf, Erişim Tarihi: 04.08.2015.

(Çalışmanın yılı belirtilmemiştir.)

53 aşamada toplam toplumsal sermaye birikimi sürecinde farklı işlevleri olan sermayeler arası rekabete dayalı ilişkilerin üzerinden durmak oldukça önemlidir.

Artan yoğunlaşmaya bağlı olarak rekabet süreci sermayenin merkezileşme eğilimi açığa çıkartır. Bir metanın üretimi alanında faaliyet gösteren sermayeler arası merkezileşmenin hızlanması, bu süreci finanse etmek için gerekli fona sahip olmayı gerektirir. Tam bu noktada Marx’ın ifadesiyle bu fon ihtiyacı çerçevesinde kredi sistemi, rekabet savaşında ve bu anlamda sermayenin merkezileşebilmesinde muazzam bir toplumsal mekanizmaya dönüşür87. Bu aşamada, üretici sermayenin merkezileşme eğilimine paralel olarak para sermayenin de kredi mekanizması üzerinden genişlemiş ölçekte birikimini arttıracağını belirtmek yanlış olmayacaktır. En genel düzeyde üretken, ticari ve para sermayelerin bireysel anlamda yarattıkları sermaye birikimi toplamda toplumsal birikimi oluşturur. Merkezileşme bunun kaynağı haline geldikçe toplumsal birikim de artar. Bu yüzden kapitalizmin birçok aşamasında ve birçok ekonomide en yetkili karar organı ve yasa yapıcı olarak devlet bilinçli bir müdahaleyle toplam toplumsal sermaye birikiminin genişlemiş ölçekte yeniden üretiminin sağlanabilmesi için ekonominin bazı kesimlerin merkezileşme eğilimini arttırabilir. Örneğin çalışmanın ikinci bölümünde daha ayrıntılı biçimde açıklanacağı üzere özelleştirme politikaları özellikle çimento alanında üretken sermayenin merkezleşmesini kolaylaştırmış ve bu anlamda sektörde oligopolistik bir yapının oluşturulmasında etkin bir rol almıştır. Benzer bir devlet müdahalesi Türkiye’de 1989’da getirilen finansal serbestleşme sonrası para sermayenin merkezileşmesinde görülmüştür. Bu süreçte yerel birçok banka merkezileşerek ulusal bankalara dönüşmüştür.

Ekonominin farklı sektörlerindeki merkezileşme eğilimi sektörel düzeyde ve farklı sektörlerdeki sermaye içi ve sermayeler arası ilişkiyi belirlemekle kalmaz, toplam toplumsal birikimin arttırılmasında temel bir mekanizmaya dönüştürülür. Bu nedenle merkezileşme eğilimi ekonomideki hem kriz zamanlarında hem de büyüme zamanlarında güçlenebilmektedir. Buna örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri deneyiminde, 19.

yüzyılın ilk yarısında gözlemlenen sermayeler arası birleşmelerin artması ve genel anlamda

87 Marx, 1990, age, p. 778.

54 ülke ekonomisindeki hızlı büyüme oranı arasında pozitif bir ilişki olması gösterilebilir88. Merkezleşme süreci sermayeye sadece daha büyük ölçekte üretim yapma ve daha büyük miktarlarda artı değer üretme olanağı sunmaz, aynı zamanda toplam toplumsal sermaye birikiminin yaratılma sürecinde konumlanışında önemli bir avantaj sağlar. Burada konumlanışla ifade edilmek istenen toplumsal artı değerin bölüşümünde alınan paydır. Bu aşamada rekabet analizinin toplumsal artı değerin üretiminden bunun bölüşümü içerecek biçimde genişletilmesi oldukça önemlidir. Çünkü rekabet süreci sadece üretim ve üretim sonucu dolaşım aşamalarında değil, aynı zamanda yaratılan toplam değerin bölüşümde de söz konusudur. Yaratılan toplumsal artı değerin bölüşüm sürecinde devreye giren rekabet sonucu bölüşüme konu olan toplumsal sınıflar arasında eşitsiz dağıldığından aynı zamanda oldukça sorunlu bir alandır. Dolayısıyla aşağıdaki başlıkta “Toplumsal Artı Değerin Bölüşüm Süreci” ile bir anlamda bölüşüm sorunu anlatılmak istenmektedir.