• Sonuç bulunamadı

Rekabet Hukukunun Düzenlenmesi ve Rekabet Kurumu’nun Kuruluşu Genel anlamda 2000’li yılların başından itibaren sermaye birikiminin gerekleri ve

1. TÜRKİYE ÇİMENTO SEKTÖRÜNDE BİRİKİM SÜRECİ: 1960-79

4.2. Rekabet Hukukunun Düzenlenmesi ve Rekabet Kurumu’nun Kuruluşu Genel anlamda 2000’li yılların başından itibaren sermaye birikiminin gerekleri ve

tekelleşme eğilimi sermaye içi ilişkileri derinleştirdiği ölçüde rekabeti de şiddetlendirmiştir. Özellikle holdingler bünyesinde faaliyet gösteren banka gibi fon sağlayan kurumların birikim mekanizmalarının sanayi sektöründeki başka sermayelerin birikim koşullarını da belirlemesi sürecin anlaşılmasını karmaşıklaşmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de verili olanaklar çerçevesinde finans kapitalin birikim gerekleri doğrultusunda biçimlenen rekabet, sadece kredi gibi doğrudan fon aktarım mekanizmaları üzerinden değil, bağlı olduğu holdingin farklı şirketleri arasındaki iç kaynak aktarım mekanizmaları üzerinden de bir sektördeki sanayi sermayesinin birikim koşullarını ve rekabet edebilirliğini etkilemektedir. Örneğin özelleştirme sürecinin sonucu Uzanlara ait bazı çimento fabrikalarının kendi holdingleri kapsamındaki bankalarına fon sağlayabilmek için maliyetine satışlar yapması, başka sermayelerin ortak pazarda çimento satışlarında ciddi

216 Sosyal güvenlik kurumuna kayıtlılığa ve işyeri büyüklüğün göre istihdam edilenler tablosu oluşturulmuş ve oran hesaplanmıştır. İşgücü İstatistikleri (1988- Ocak 2014), Erişim Adresi:

http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1007, Erişim Tarihi: 20.03.2015.

217 5510 Sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerin değerlendirmesi için bkz. Özdemir, Ali M. 2014. “AKP’li Yıllarda Hukuk Sisteminde Yapılan Değişikliklerden Parçalar: Piyasa Dostu Bir Hukukun Geliştirilmesi ve Yeniden Üretilmesi”, İktidarın Şiddeti: AKP’li Yıllar, Neoliberaizm ve İslamcı Politikalar, Der: Coşar, S. – Yücesan-Özdemir, G. İstanbul: Metis Yayınları: 47-71.

218 Alçın, S. 2010. age, s. 148.

158 sıkıntılar yaratmıştır219. Bugün çimento sektöründe faaliyet gösteren büyük sermaye gruplarının bilançolarına bakıldığında gelirlerinin çok büyük bir bölümünü faaliyet dışı karlardan sağladıkları görülmektedir. Örneğin Çimsa’nın esas faaliyetlerinin dışındaki faaliyet gelirleri dönem karının % 48’ini oluştururken, bu oran Nuh Çimento ve Erçimsan (Aşkale) için % 100’in üzerindedir220. Dolayısıyla 1998 sonrası sermaye birikiminin gerekleri ve tekelleşme eğiliminin anlaşılabilmesinde ülkedeki finans kapitalin birikim koşullarının açıklanması ve sermaye içi ilişkilerin dikkate alınması oldukça önemlidir. Bu noktada Türkiye’de Rekabet Hukuku’nun düzenlenmesi ve Rekabet Kurumunun kurulmasının gereklilik olarak açığa çıkması ülkedeki rekabetin ulaştığı aşamanın anlaşılmasında önemli ipuçları sunmaktadır.

Rekabet Hukuku temelde kapitalizme piyasanın işleyişini ve bu anlamda kuralları belirler. Klasik ve neoklasik iktisatta rekabetin varlığı hem toplumsal refahın sağlanmasında hem de piyasalarda dengenin oluşmasında vazgeçilmez bir unsur olarak kabul edilir. Dolayısıyla bunu tehlikeye düşürebilecek bir durumda devletin düzenleyici rolünün devreye girmesi oldukça önemli ve yaşamsaldır. En genel anlamda kapitalist toplumsal ilişkilerin söz konusu olduğu bir ülkede bu anlamda rekabet hukuku, devletin piyasanın işleyişinin düzenlenmesi ve bu işleyişin devamlılığının sağlanmasında gerçekleştirdiği müdahalenin yasal araçlarından birisi durumundadır. İlgili ülkedeki rekabet hukuku çerçevesinde, Türkiye örneğinde Rekabet Kurumu olarak hayata geçen kurumsallaşmalar da bu anlamda sürecin temel denetleyicisi olarak işlev görmektedir.

Dolayısıyla Türkiye özelinde Rekabet Hukukunun oluşturulması ve ardından kurumsallaşmanın tamamlanıp Rekabet Kurumu olarak hayata geçmesi serbest piyasanın düzenlenmesi sürecinin iki önemli ayağını oluşturmaktadır. Türkiye’de Rekabet Hukukuna dair temel düzenlemelerin yapılması, özelleştirme uygulamalarının yapılabilmesinin yasal bir zemine oturtulmaya çalışıldığı döneme denk gelmektedir. Öncesinde bu alana dönük bir hüküm 1982 Anayasasında “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiili veya

219 Bolu Çimento’nun ilgili yazısına atıf: Rekabet Kurumu Kararı No: 06-29/354-86: s.31, Erişim Adresi:

www.rekabet.gov.tr, Erişim Tarihi: 10.12.2014.

220 Şirketlerin 2013 yılı mali tablolarında yer alan bilgilerden hareketle hesaplanmıştır.

159 anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler” şeklinde ifade edilmiştir221. Devletin tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemesi görevine istinaden 1984 yılında ilk defa Sanayi Bakanlığı, o güne kadar tüketicinin korunması hakkındaki kanun tasarılarında rekabetin düzenlenmesine son vermiş ve rekabetin düzenlenmesi ile tüketicinin korunması konularını ayrı olarak düzenlemiş ve bu anlamda “Rekabeti Sınırlayan Anlaşmalar ve Uygulamalar” başlıklı kanun tasarısını hazırlamıştır. 1992 yılında somut bit metne dönüştürülmüş ve 1994 yılında metne son şekli verilerek Aralık ayında mecliste kabul edilmiştir. “4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK)” 1997 yılında Rekabet Kurulunun oluşturulması ve kurumun kurulmasıyla işlerlik kazanmış ve fiilen uygulanmaya başlanmıştır. 2003 yılından bugüne kadar kanun içinde usul hükümlerine ve 2008’de cezai müeyyidelere ilişkin bazı değişiklikler yapılsa da esas itibariyle Avrupa Topluluğu (AT) Anlaşmasının 81. Madde222 ve anti tröst hükümlerini olduğu gibi içermesiyle AT rekabet hukukunun temel ilkelerini genel anlamda yansıtmaktadır.

RKHK’da öne çıkan temel 4 madde yer almaktadır. Bunlardan ilki rekabeti sınırlayıcı her türlü anlaşma, uyumlu eylem ve alınan kararların düzenlendiği 4.

Maddesindedir. 4. Maddede genel olarak “belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacı taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır” şeklinde düzenlenmiştir223. Kanuna göre bu haller;

a) İlgili mal veya hizmetin fiyatı (buna fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar da dâhil olmak üzere) ile her türlü alım-satım şartlarının belirlenmesi,

b) Pazarın, kaynakların ve unsurların kendi aralarında bölüşülmesi veya kontrolü, c) Arz ve talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi

221 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Md. 167, Adresi: www.tbmm.gov.tr, Erişim Tarihi: 10.12.2014.

222 Avrupa Topluluğu Antlaşmasının 81. Maddesi, üye devletler arasında ticarete zarar verebilecek, iç pazar içerisinde rekabeti kısıtlayan, engelleyen veya bozan teşebbüsler arası anlaşmalar, teşebbüs birlikleri kararları ve teşebbüsler arası uyumlu eylemleri (örnekler verilerek) yasaklamaktadır. Detaylı bilgi için bkz: Article 81 of the EC Treaty, Erişim Adresi: http://ec.europa.eu/competition/legislation/treaties/ec/art81_en.html, Erişim Tarihi: 10.12.2014.

223 4054 Sayılı RKHK: 4. Madde.

160 d) Diğer teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya boykot edilme gibi davranışlarla piyasanın dışına itilmesi ve yeni girecek olanların bu anlamda engellenmesi,

e) Münhasır bayilik dışında eşit hak ve yükümlülükler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması,

f) “Anlaşmanın niteliği veya ticari teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmet ile birlikte diğer mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın ya da hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin tekrar arzına ilişkin şartların ileri sürülmesi”,

şeklinde nitelenmiştir. Yukarıda belirtilen hallerin ispatlanamadığı durumda ise kurum, fiyat değişmelerinin, arz-talep dengesinin, faaliyet bölgelerinin rekabetin engellendiği, bozulduğu veya kısıtlandığı piyasalarla benzerlik göstermesi halinde bu davranışları

“uyumlu eylem” olarak kabul etmektedir. RKHK’da oldukça önemli ikinci madde muafiyet koşullarının düzenlendiği 5. Maddedir. Buna göre;

a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,

b) Tüketicinin bundan yararlanması,

c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,

d) Rakabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olanlardan fazla sınırlanmaması

halinde teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4.

Madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulabilecekleri şeklinde düzenlenmiştir224. Kanunda diğer önemli madde hâkim durumun kötüye kullanılmasını düzenleyen 6.

maddedir. Buna göre;

224 4054 Sayılı RKHK: 5. Madde.

161 a) Ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,

b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayrımcılık yapılması,

c) Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış halinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi,

d) Belirli bir piyasadaki hâkimiyetin yaratmış olduğu finansal, teknolojik ve ticari avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler,

e) Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması, olarak düzenlenmiştir225.

RKHK’da oldukça önemli ve bu bölümün son alt başlığında incelenecek olan şirket birleşme ve devralmalarının düzenlendiği 7. maddedir. İlgili maddede;

“Bir ya da birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması …”

hukuka aykırı ve yasak olarak ifade edilmiştir226. Dolayısıyla herhangi bir şirket birleşmesi veya devralmanın hukuki anlamda geçerli sayılabilmesi için Rekabet Kurulundan incelemesinde geçip iznini alması gerekmektedir.

225 4054 Sayılı RKHK: 6. Madde

226 4054 Sayılı RKHK: 7. Madde

162 Bugün RKHK kapsamında, Rekabet Kurulu Kararları (RKK) “norm” niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla kararlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler benzer olayların değerlendirilme sürecinde hem içtihat niteliğindedir hem de benzer kriterlerin uygulanmasını beraberinde getirir227. Tüm bunların yanı sıra Türkiye’de rekabetin düzenlenmesi ve bu anlamda denetlenmesinde Rekabet Kurumu oldukça önemli bir görevi üstlenmektedir. Bu anlamda nihai karar organı olarak rekabet kurulu kararları, kurumun piyasadaki rekabetin düzenlenmesindeki rolünden dolayı bağlayıcı niteliğe sahiptir.

Rekabet Kurumunun düzenleme, soruşturma açma ve gerektiğinde para cezası verme yetkilerine ek olarak “menfi tespit” yetkisi de vardır. Kurul, bir sektörde bazı sermayelerin, örneğin bir bölgede ortak girişim kurmaları gibi, eylemlerine 4054 sayılı kanuna aykırı olmadığına ilişkin olarak menfi tespit kararı verebilmektedir. Bugün RKK’ların bağlayıcı ve zorlayıcı olması dolayısıyla yargısal gücünün varlığından söz edilebilmektedir. Sonay Bayramoğlu, kurumun “halka hesap verme sorumluluğu bulanan organların yapması gereken işlemlere tabi tutulmamış” olmasını kurumun özgüllüğü ve kurulda ise sermaye sınıfı temsilcilerinin yer alıyor olmasını yasama sürecinin oldukça sorunlu bir alanı olarak tanımlamaktadır228. Rekabet Kurulunun aşağıda incelenecek olan kararlarının da göstereceği gibi, bir bütün olarak Rekabet Kurumunun temel görevinin kamu yararı ilkesinden çok piyasanın ihtiyaçları çerçevesinde gerçekleştirildiği gözlemlenmektedir.